Süre                : 1 Saat 47 dakika
Çıkış Tarihi     : 07 Haziran 2008 Cumartesi, Yapım Yılı : 2008
Türü                : Drama,Romantik,Spor
Ülke                : Avustralya,Japon,ABD
Yapımcı          :  Dragonfly Pictures , 3 Dogs and a Pony , Australian Film Finance Corporation (AFFC)
Yönetmen       : Dan Castle (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Dan Castle (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Lachlan Buchanan (IMDB), Xavier Samuel (IMDB)(ekşi), Reshad Strik (IMDB)(ekşi), Kirk Jenkins (IMDB)(ekşi), Israel Cannan (IMDB)(ekşi), Ben Milliken (IMDB)(ekşi), Debra Ades (IMDB), Rebecca Breeds (IMDB)(ekşi), Gigi Edgley (IMDB), Joy Smithers (IMDB), Jaymes Triglone (IMDB), Woody Naismith (IMDB), Zachary Garred (IMDB), Scott Campbell (IMDB), Anthony Hayes (IMDB), Shane Jacobson (IMDB), Barry Otto (IMDB), June Page (IMDB), Cherry Ingle (IMDB), Luca Whitby-Otto (IMDB), Perth Standlick (IMDB), Mitch Resevsky (IMDB), Roy Lee (IMDB), Glenn Benton (IMDB), Kate Sweeny (IMDB), Jesse Adam (IMDB), Drew Benton (IMDB), Rhys Benton (IMDB), Andrew Drinkwater (IMDB), Luke Montgomery (IMDB), Andrew Johns (IMDB), Layne Beachley (IMDB), Mark Richards (IMDB), Matt Hoy (IMDB), Mitchel Ross (IMDB), Virginia Wright (IMDB), Thomas M. Wright (IMDB), Callan Rainey (IMDB), Kane McGuinness (IMDB), Zachary Slater (IMDB) >>devamı>>

Newcastle (~ Blue Blue Blue) ' Filminin Konusu :
Newcastle is a movie starring Lachlan Buchanan, Xavier Samuel, and Reshad Strik. Tragedy befalls one of three brothers while on an outback surfing outing with friends.


  • "ingiltere'nin ogrencisi bol, gece hayati hareketli kenti. milliyet internet fotograf galerisi'ndeki "ingiliz gencleri yine dagitti" temali sikimsonik yazi ve fotograflar genelde buraya aittir."
  • "tepe prime şubesinin yemekleri resmen rezalet. gidilecekse bir şeyler içmeye gidilmeli, o kadar."
  • "telaffuz etmekten tuhaf bir zevk aldığım sözcük. keşke günlük hayatta sürekli kullanabilsem."
  • "gazsız bira ve kötü hizmet ile ankara tepe prime'da hizmet veren mekan."
  • "365 avm'deki şubesi yeni açıldığından mıdır hizmet olarak gayet iyi. ya da çevrede alternatif az olduğundan bize öyle geliyor."
  • "bildiğin ''yenikale''. yenikale lan resmen. kasımpaşa gibi bişey amk. hala kabullenemiyorum amk. anlamının yeni kale olduğunu farkettiğim zaman 3 gün kendime gelememiştim, içime sinmiştim."
  • "ankara'da bar adiora bar olarak da bilinir"




Facebook Yorumları
  • comment image

    insanın kendini ingiltere'de değil de kuzey avrupa ülkelerinden birinde hissedebileceği çok kendine has bir havası olan şehir. hele ki sunderland'den buraya metro aracılığı ile gidiyorsanız, tren newcastle'a girerken görülen manzara inanılmazdır. insanın sırf o manzara için yolculuk edesi gelir.


    (bulut yagmurcocuk - 26 Kasım 2006 19:01)

  • comment image

    kuzey dogu ingiltere'nin cilgin sehri (bkz: newcastle upon tyne). 250 bin nufus civari nufus (uk de 20. siradaydi), yaklasik 70 bin ogrenci, her hafta dolan 52 bin kisilik stat, 70 civari gece kulubu, hepsinden onemlisi -11 derecede super minili sokak defileleri. hukumet fahri konsolosluk verdi tek turk oldugum icin oradan biliyorum


    (thekacaman - 28 Aralık 2009 17:21)

  • comment image

    newcastle upon tyne, harika bir ogrenci kenti, hayatimda soludugum en temiz havaya sahip sirin bir beldedir. bir de kaldirimlari balgam ve kusmukla kapli olmasa 10 numara olacak, ama her guzelin bir kusuru var iste maalesef.


    (fourth dimension - 9 Mart 2012 11:15)

  • comment image

    tepe prime'da açılan şubesi hizmet bakımından bir yere kadar iyidir. garsonlarının tutumu ne kadar iyi ise sizi kapıda karşılayan insanlarla konuşmaya karar verme kriterini merak ettiğim burnu havada görevlinin kişiye tutumu bir o kadar kötü. gerçi merakımın cevabını gece sonunda almış bulunuyorum. saçını aslan kral modeli yapıp dekolte giymez isen kendisi masa gösterme zahmetinde bulunmuyor. terbiyesizliğini kapatan diğer çalışanlar sağolsun belki hizmet sektöründe varlıklarını sürdürebilirler.


    (arien - 18 Mart 2012 16:12)

  • comment image

    tepe primedaki subesi alenen gözümden düsen isletmedir.

    yaklasık 12-13 kişilik bir grup olarak gittik. yedik, içtik falan. neyse sonra hesabı istedik. cogu kisi kredi kartıyla ödüyor, biz de kart fişlerini topluyoruz herkes ödedikten sonra. bazen çünkü ödemelerde yanlıslıklar oluyor. bazen kalabalık görüp direk kitlemeye çalısıyorlar. bize de zamanın da cok kitledikleri için tecrübeliyiz artık. neyse hesabı verdik, ickilerin bitmesini bekliyoruz, eleman gelip 20 lira eksik verdigimizi söyledi. biz de çıkardık fişleri hesapladık, 20 lira fazladan vermisiz (bahsis). neyse eleman peki dedi gitti, biz de kalktık. kapıda tekrar geldi, biz kasada hesapladık, siz 20 lira eksik vermissiniz falan diye, almadan gönderemem falan dedi. peki dedik git sizdeki fisleri getir hesaplayalım. bu arada kapıda bekliyoruz yani 15 kişi. geldi hesapladık, bahsis bırakıcagımız 20 lirayı da aldık gittik sonra. yani hani hatalar olur da, aynı sey tekrar tekrar oluyorsa, yani ya cok salaklar ya da kendilerini cok akıllı sanıyorlar.

    newcastle cheeseburger yemistim, az pişmiş falan değildi, bildigin pismemisti. kötüydü yani tadı. olur böyle seyler dedim geçtim, çünkü gerçekten olur böyle seyler. ama hesabı kitlemeye calismaları can sıkıcıydı.


    (necrutus - 10 Ekim 2012 21:18)

  • comment image

    garip bir ingiltere şehri, iskoçya'dan önceki son durak benim için. insanları adanın başka kısımlarına göre daha bir sarhoş, daha bir saldırgan olduğu şehir. misal liverpoolda gezerken de sarhoş görürsünüz ama akşam 6da falan, newcastle'da çok sürmez, öğlen 2 gibi kafayı bulur bu abilerimiz, başlar bağırmaya çağırmaya, horoz gibi dövüşmeye, ilginç bir kafa, derdiniz nedir diye sorup araştıran bir sosyolog da çıkmamış bugüne kadar anladığım kadarıyla, soğuk falan demeyin edinburgh daha soğuk ama sarhoşu daha az. ama hakkını yemeyelim gece hayatı güzel bir yer, millet te londra'lardan burdaki stag partilerine katılmaya geliyor.
    olur da yolunuz düşerse, ve fast food yemekten sıkıldıysanız ( fakir olduğunuzu varsayıyorum), al baik denen lübnan restoranında uygun fiyatlarla çok güzel yemekler mezeler yiyebilirsiniz. adlarını da yazmamışım günlüğe ama o civarda 3-4 tane güzel pub var, kaliteli müzik ve şahane ambiansları var hakikaten, bir uğrayın derim.
    işiniz bitince de çok durmayın, edinburgh sizi bekler!


    (pilushkin - 4 Kasım 2012 01:44)

  • comment image

    3 aylık yaşama tecrübesinden sonra ufak tefek bilgiler vermek istediğim şehir.

    -asıl adı newcastle upon tyne. iki tane newcastle olduğu için * topalın ali, sarının memed gibi bir isim vermişler.
    -eylül ayında geldim buraya ama geldim geleli hava kapalı ve rüzgarlı. arada sırada gökyüzü görünüyor ama hakkını yemek istemem. gündüz çok koymuyor ama akşamüstü ve sonrasında rüzgar dolayısıyla sokaklarda rahat dolaşmak çok zor. fekat bunu takmayan ve o havada şortla mini etekle sokaklarda gezen bir çok insan görebilirsiniz. yalnız bu kişilerin de gene ingilizler olduğunu hatırlatmak isterim.
    -çok yağmur yağıyor.
    -yağmur nadiren yukarıdan yağıyor.
    -sarışın insandan daha fazla siyah saçlı insan var.
    -arabalar yayalara yol vermiyor. tanıdık geldi mi?
    -arabalar ışıklarda bekliyor. bu tanıdık gelmedi de mi?
    -alkol marketlerde satılıyor. fiyatlar da idare eder. bira 1.5-3£ arası değişiyor.
    -pub’lar(türkçe yazıldığı gibi okunuyo burada) oturup muhabbet etmek, içmek, günün her saati yemek yemek için birebir. masaya servis, hesap kitleme, alman usulu ödeme falan derdi yok çünkü bara gidip isteğinizi söylüyosunuz masaya getiriyorlar(içkiyse hemen veriyolar).
    -sayamadığım kadar çok telefon ve internet servis sağlayıcısı var.
    -24 saat açık devasa alışveriş mekanları var
    -hala çift katlı otbüs kullanıyorlar. çift katlı otbüs mü kaldı ya?
    -otbüsler dakik değil. 15 dakikada bir gelmesi gereken otobüs bazen yarım saat sonra geliyor. bazen 2-3 tanesi arka arkaya geliyor(yakıt israfı)
    -her yer, abone olur, form doldurun, şunu yapın, bunu yapın 500£ ödül kazanın diye reklamlarla dolu.
    -insanları club’cı. özellikle cumartesi gecesi dışarı çıkarsanız şuurunu kaybetmiş, iştahla hamburger yiyen, bağıran çağıran yüzlerce insan görebilirsiniz. her ne kadar benim hoşuma gittiyse de manzara arkadaşlarım pek bi tedirgin oldular.
    -gece dışarıya eğlenmeye çıkan yaşlı insan nüfusunu görünce çok şaşırmıştım. sokaklarda neredeyse gençlerden çok sarhoş yaşlılar vardı.
    -bir de bu yaşlılar aralarında anlaşmış gibi hepsi çok rüküş giyiniyor. gece adam kaldırmaya çalışan baya bir yaşlı kadın var anlayacağınız (yaşlı=40+)
    -yolcular otobüsten inerken şöföre teşekkür edip de iniyorlar. çok sevdim
    -insanlar yoldan geçerken yüzünüze bakıp gülümsüyorlar. öylece dururken yanınıza gelip konuşuyorlar. alışık olmadığım için yanıma gelip konuşanlardan hala biraz kıllanıyorum ama alışacam umarım
    -nüfusun büyük bir kısmı öğrenci ve şehir de ekonomisinin büyükbir kısmını bunun üzerine kurmuş
    -yaşadığım mahallede 30 bin öğrenci varmış yaklaşık.
    -haliyle etraf emlakçı kaynıyor.
    -öğrenci yurtlarından çok ev paylaşımı tercihi yapıyor öğrenciler. zaten yurt da yok o kadar. 2-3-4 odalı evlerde oda kiralayıp beraber yaşıyorlar. ben 5 odalı 2 katlı bahçeli bi evdeyim mesela bölümden 3 arkadaş kalıyoruz. sonradan 1 tane 57 yaşında master yapan brezilyalı bir alman geldi (ironilerin insanı).
    -ev kiraları 3-4 odalı ortalama kalitede evlerde kalıyorsanız haftalık 150-210 tl arası değişiyor.
    -evlerin çoğu 1930’larda yapılmış. sağlam ama eski.
    -ingiliz tamircilerin de çalışırken çatalı görünüyor.
    -tabe ki etraf çinli öğrenci kaynıyor.
    -şehirde iki tane büyük üniversite var*. öğrencilerin çoğu bu üniversitelerden.*
    -hırsızlık burada da oluyo. bir sürü evde öğrenci kaldığı için okul vakti falan boşaltıyolarmış evleri. ama polis'in evlere broşür gönderip bölgenizdeki hırsızlık olayları geçen yıl şu kadardı bu yıl bu kadar falan diye dürüst davranması hoşuma gitti. her ne kadar pek azaltamamışlarsa da en azından yok canım bizde hırsızlık olmaz diyerek konuşmayınca yok olacakmış trbine girmiyorlar.
    -bira fiyatı 6 tl civarında. mcdonalds'da bir menü 12-15 tl civarında. karşılaştırabilirsiniz.
    -avrupadaki en büyük alışveriş merkezi buradaymış. övünenlere ankamall'u bir göstermek isterdim.
    -edinburgh'a otbüsle 3 saat uzaklıkta. gelecek olursanız oraya da gidin atlamayın.

    kaldığım mahallede bi tane pizzacı var. pizzalar efsane ama bir alana bir bedavaları falan da var fiyat biraz tuzlu tabi. pizzacıyı 5-6 tane türk işletiyo. evlere servis mutfak kasa fırıncı falan işte. adamlar baya makara ama güzel oturtmuşlar işi. müşterileri hiç eksik olmuyor. mahallede kahvecileri falan da var yani büyütmüşler işi. 4 aydır gördüğüm tek türk insan da bunlar ve markette birbiriyle konuşan iki gençti.


    (yukarida yazanlarin hepsi yalan - 29 Kasım 2012 07:06)

  • comment image

    365 avm'deki şubesi yeni açıldığından mıdır hizmet olarak gayet iyi. ya da çevrede alternatif az olduğundan bize öyle geliyor.


    (atieng - 13 Nisan 2013 19:23)

  • comment image

    tepe prime'da bulunan şubesi ankara mekanlarıyla mukayese edildiğinde nezih sayılabilecek işletme. ankara müşterisi oldukça kaliteli; neden işletme sıkıntısı yaşıyorlar, bu neye işaret ediyor tefekkürhanesi.


    (ocean ocean - 29 Mayıs 2013 01:13)

  • comment image

    bildiğin ''yenikale''. yenikale lan resmen. kasımpaşa gibi bişey amk. hala kabullenemiyorum amk. anlamının yeni kale olduğunu farkettiğim zaman 3 gün kendime gelememiştim, içime sinmiştim.


    (imperialis - 21 Haziran 2013 01:12)

  • comment image

    ortamı ilk görüşte beğenebilirsiniz. hakikaten çalışanların kibarlığıyla, çalan müziklerin güzelliğiyle ve de dekorasyonuyla güzel bir ortam. gitmenizde bir sakınca yok. lakin new castle'a gidecekler için iki tavsiyem var:
    1. kalabalık zamanlarda ( yılbaşı, hafta sonu, tatil, vs.) kesinlikle sağda solda hiçbir şeyinizi bırakmayın, çantanızdan, kazağınıza, montunuza kadar her şeyinize sahip çıkın. ortamda siz hiç farketmeden açığınızı yakalayıp birşeyler yürütecek insanlar bulunabilir.gözleri kör olsun onların
    2. bara ilk girişinizde üzerinize saldırıp 'montlarınızı alalım, buyrun bu da fişiniz, çıkarken alırsınız montunuzu' diyen kibar insanlara asla ama asla güvenmeyin. yukarıda dediğim gibi, yanımda dursun ben sahip çıkarım felsefesiyle bu teklifi reddedin. eğer uyarımı kaale almazsanız, bar çıkışında kalabalık ve karışıklık nedeniyle montunuzu/paltonuzu dışarıda kapının önündeki mont yığınının içinde bulabilirsiniz. hatta ve hatta hiç bulamaya da bilirsiniz, çünkü o da çoktan çarpılmış olabilir.
    bu iki duruma dikkat ettiğiniz sürece new castle gerçekten hoş, iyi vakit geçirilebilecek bir ortam. barın sahibi de sözünü tutan, kaybolan montların aynılarını ya da benzerlerini, söz verdiği gibi sahiplerine satın alan babacan birisi. siz yine de benim dediğimi yapın da; ne new castle'ın canı yansın, ne de sizin moraliniz bozulsun...


    (cool n blue - 6 Ocak 2004 23:05)

  • comment image

    bir kaç kelam da ben edeyim o halde newcastle ile ilgili.

    şehrin havaalanı küçük ve bilgi akışının sağlandığı ekranlar 90'lı yılların tabelalarını anımsatıyor, belki de ta kendileridir. havaalanı içinde bir döviz bürosu, bir starbucks, bir kaç tane de seyahat, araç kiralama acentası var. metro sistemi ingiltere genelinde olduğu gibi yaygın ve şehrin hemen hemen tüm noktalarına metro kullanarak gidebiliyorsunuz. kenti a - b - c diye üç bölgeye ayırmışlar. biletleri de seyahat edeceğiniz bölgeye göre seçiyor ve o şekilde ücret ödüyorsunuz. tek yön bilet yerine günlük veya haftalık/aylık bilete inanılmaz teşvik ediyor sizi fiyatlar. tek yön bilet 3,25 pound gibi bir rakamken günlük bilet 4,4 idi yanılmıyorsam. metrolar nostaljik ve eski sayılabilecek nitelikte. sesli ve görüntülü sistem var, sarı renkli. metroya evcil hayvan ve bisiklet alınıyor, aynı zamanda otobüs için de aynı şey geçerli. bu arada bu fırsat kaçmaz diyenler için metroda kimse bilet kontrolü yapmıyor. yapanına denk gelecek kadar bahtsızsanız da no english falan deyip yırtmaya çalışın. o da tutmazsa 25 pound gibi bir cezası var sanırım. neyse devam edelim.

    kent merkezi ve kentsel bölge arasındaki fark bariz bir şekilde hissediliyor burada. merkezin dışında, alt kentler var raylı sistemle merkeze entegre edilmiş. bu arada sunderland'da newcastle'a çok yakınmış onu söylemeden geçemeyeceğim. hatta metro ile bu iki kent arası yaklaşık yarım saat. newcastle'ın en büyük iki kültürel ürünü futbol takımı new. united ve tyne nehri. tyne nehri özünde coğrafi olarak bir nehir değil. okyanus kara parçasının içlerine kadar nüfuz etmiş. kaynaktan çıkıp denize dökülmüyor yani. tam tersine işliyor akış. kuzey denizinden başlayan ve şehrin içlerine kadar giren geniş bir nehir diyorlar ama kendileri. nehrin üstünde 5 - 6 adet köprü var ve turistler için ilgi çekici. gündüz ve gece nehrin kenarında yürüyüş yapabilirsiniz. tyne nehrinin karaya girdiği yerin kuzeyi ve güneyi, north shield ve south shield diye ikiye ayrılmış. her iki kıyıdan da birer mendirek denizin ortasına doğru uzanıyor ve kanatlardan deltayı koruyorlar. uçan bir kartalı kanatlarıyla başını koruyan bir şekilde tepeden bakıyormuşsunuz gibi hayal edin. en kötü google mapse bakın. onu da yapamıyorsanız zaten newcastle'a da gidemezsiniz! sınır polisini geçemezsiniz.

    burası görece küçük bir kent, kent merkezinde 300.000 civarı insan var, kentsel bölgenin tamamında ise toplamda 500.000'e yakın insan yaşıyor. iskoçya sınırında, ingilterenin belki de bu ölçekteki en kuzeyindeki şehir newcastle'dır.

    kent merkezinde grey street adında bir cadde var. cadde boyunca royal theatre ve alışveriş merkezleri, gece kulüpleri mevcut. fiyatlar ingiltere'ye göre daha ucuz gibi geldi bana. şehrin tam merkezinde kafanızı 90 derece ile yukarıya kaldırmanız gerekecek uzunlukta bir sir earl grey anıtı var. zaten monument diye geçen bu yer metronun ve şehrin merkezi. early grey çayını endüstriye ve bize sunan adam işte. çay adını bu adamdan alıyor. yine şehirde gidip görülecek yerlerden birisi katedral. yanlış bilmiyorsam ingiltere'de kent statüsü kazanmanın gerekliliklerinden biri katedrale sahip olmak. iç mimarisi güzel. ben bir pazar günü uğradım ve kendimi ayinin ortasında buldum. beleş gofret ve şaraba da göz kırptım. ama 500 kişinin içtiği bardaktan içmeyip stajyer rahibin kalbini kırdım. günahımı bağışlasın! amen!

    newcastle united'ın stadyumu st james' park kentin önemli merkezlerinden. bobby robson'un heykelini dikmişler. metroda uyuyakalmamın akabinde kendimi son durak olan st james park istasyonunda buldum ve istasyonun tamamen newcastle united konseptinde dekore edildiğini görüp şaşırdım. buraya çocuğunuz ile gidiyorsanız discovery museum'a gitmenizi öneririm.

    açıkçası hiç türk görmedim newcastle'da. ama türk olduğundan şüphelendiğim bir kaç kişiye rastladım. bir tanesi pizzacı idi. o üslup, tavırlar, bakışlar, giyiniş ve kılların vücut yüzeyine dağılımı başka bir millete ait olamaz. bu topraklardandı o abi, eminim. bir diğeri sokakta gece vakti yürürken beşiktaş çarşı formalı bir abimizin yanımdan geçip gitmesi idi ama sonra onu gözden kaybettim. katedralin tam karşısında da bir ottoman restaurant var merak edenler için. atmosferi falan güzeldi ama tad konusunda bir şey diyemeyeceğim, ta oraya gidip kuru pilav yemeyeyim dedim kendi kendime.

    gelelim gece hayatına. tam anlamıyla çılgın bir şehir. yediden yetmişe tüm şehir sanki cuma cumartesi geceleri dışarıya akıyor. yolda içenler, bağıranlar, işeyenler mi dersin. ne ararsan. bir sürü ingiliz magandası dolu. buz gibi havada yaşlı maşlı demeden herkes cıbıl cıbıl dolaşıyor. sevgilisinin yanında geğirenler, kusanlar, bağıranlar cabası. tabi bunlar göreceli kavramlar, kimse kimsenin hayatına karışamaz. kurban olduğum yaresulallah'tan gelen bir şeydir. en dikkatimi çeken yer gotham diye bir rock bar oldu. anlatılmaz yaşanır.

    iki tane üniversite var şehirde ama normal 15 - 20 katlı devlet binaları gibi. kampüs mampüs hak getire. uzakdoğu'dan bi dolu çekik gözlü arkadaş buraya okumaya, ilim irfan öğrenmeye gelmişler.

    pazar günleri bizdeki pazara benzer açık marketler kuruluyor ama meyve sebze satımı yok tabi. ev yapımı tatlı - kurabiye - çörek benzeri şeylerden tutun, eski plaklara, hotdogculara, el işi örgülere, tabloculara, ikinci el kitapçılara kadar bir dolu tezgah var. tyne nehrinin kenarına kurulan bu markete gidin derim. güzel şeyler bulacaksınız. hem sizin için de pazar sakinliği ile nehir kenarında bir yürüyüş olur. hem de fiyatlar çok iyi.

    yazımın sonuna yaklaşırken bildiğin "her şey bir pound" dükkanından bahsetmeden edemeyeceğim. ama bizdeki gibi lafta kalmamış. cidden her şey ya 1 pound ya da daha ucuz. en çok şaşırdığım şey bu oldu newcastle'da.

    benim orada bulunduğum sırada en beğendiğim yerler, tynemouth kalesi, tyne nehrinin kara parçasına sızdığı yer ve tynemouth dediğimiz o bölge, hadrian's wall (buna apayrı bir sayfa ayırmak lazım) ve bamburgh kalesi oldu. newcastle'a gidince şehir merkezine çok uzak olmayan bu yerlere kesin gitmenizi tavsiye ederim. yazın giderseniz de whitley bay denize girilebilecek fena olmayan bir yer. ben ölü sezonda gittim bişi bulamadım. ha tabi buraya kadar gitmişken edinburg'a da uğrayın artık. trenle bir buçuk saat.

    şimdilik aklıma gelenler bunlar. daha ne diyem. alan shearer'ın hayat hikayesini anlatacak halim yok ya burada.

    işte böyle gidip görülebilecek, bir süre yaşanabilecek ama uzun vadede kalınabilecek olmayan bir şehirdir. hele ki istanbullular, sıkıntıdan çatlayıp patlayabilir.


    (yeryuzugezgini - 31 Ekim 2013 23:06)

  • comment image

    avrupanin en kalite sehirlerinden birisidir. sehrin altindaki inailmaz komur madenleri sehri kiymetli kilan baslica etkendir bir ingiliz atasozu dont carry coal to newcastle der yani bizdeki tereciye tere satma mantigi gibi. pub olayi cok yaygindir sokaklari sarhoslarla doludur giderseniz mutlaka o publarda bir newcastle united maci seyredin 90 dakika boyunca alan shearer adina yapilan tezahuratlari dinlersiniz gozunuzde bir ilah haline gelebilir bu adam veya dahada iyi bir fikir olarak st james parka gidebilirsiniz bu nasil stadyum diye sabaha kadar dusunursunuz adamlar stadlarinda bile bar ortami yaratmislar ya takdir etmek gerekir


    (neo - 6 Ocak 2002 01:07)

  • comment image

    tunus caddesi üzerindekine gidilmemesini tavsiye ettiğim mekan. garsonlarını özel olarak seçiyorlar diye düşünüyorum. bağırıp çağırmadıkça servis alamıyorsunuz. cumartesi günü arsenal-southampton maçının son 10 dakikasını galatasaray-sivasspor maçının "maç başlıyor" programını göstermek için kestiler ki her koşulda maçın sesini vermediklerini de belirteyim. tunus şubesinde aklı başında olan bir çalışanı olduğunu zannetmiyorum. happy hourdaki indirimini %30a düşürmüşler, guiness ise 17 tl'e çıkmış. hiçbir artısı kalmadı gözümde.


    (hayley williams ile evlenecek genc - 25 Kasım 2013 01:14)

Yorum Kaynak Link : newcastle