Süre                : 1 Saat 42 dakika
Çıkış Tarihi     : 01 Mayıs 2013 Çarşamba, Yapım Yılı : 2013
Türü                : Animasyon,Macera,Aile,Fantazi
Ülke                : ABD
Yapımcı          :  Twentieth Century Fox Animation , Blue Sky Studios , House of Cool Studios
Yönetmen       : Chris Wedge (IMDB)
Senarist          : James V. Hart (IMDB)(ekşi),William Joyce (IMDB)(ekşi),Daniel Shere (IMDB)(ekşi),Tom J. Astle (IMDB)(ekşi),Matt Ember (IMDB),William Joyce (IMDB),James V. Hart (IMDB),Chris Wedge (IMDB),William Joyce (IMDB)
Oyuncular      : Blake Anderson (IMDB)(ekşi), Aziz Ansari (IMDB)(ekşi), Allison Bills (IMDB), John DiMaggio (IMDB)(ekşi), Troy Evans (IMDB), Colin Farrell (IMDB)(ekşi), Judah Friedlander (IMDB)(ekşi), Helen Hong (IMDB)(ekşi), Josh Hutcherson (IMDB), Kelly Keaton (IMDB), Emma Kenney (IMDB), Kyle Kinane (IMDB), Beyoncé Knowles (IMDB), Malikha Mallette (IMDB), Joe Massingill (IMDB), Chris O'Dowd (IMDB), Pitbull (IMDB), Rosa Salazar (IMDB), Amanda Seyfried (IMDB), Jason Sudeikis (IMDB), Steven Tyler (IMDB), Christoph Waltz (IMDB), Matt Adler (IMDB), Stephen Apostolina (IMDB), Eric Bradley (IMDB), David Cowgill (IMDB), Monique Donnelly (IMDB), Rif Hutton (IMDB), Hope Levy (IMDB), Selenis Leyva (IMDB), Brian Scott McFadden (IMDB), Eric Nelsen (IMDB), Lori Prince (IMDB), Peter Pamela Rose (IMDB), Byron Thames (IMDB), Randy Thom (IMDB), David Zyler (IMDB), Jason Harris (IMDB)

Epic (~ Dogal Kahramanlar) ' Filminin Konusu :
Buz Devri ve Rio’nun yaratıcılarından kahkahalarla dolu, yepyeni bir 3D macera daha geliyor. Fantastik bir dünyada geçen sıra dışı hikaye “EPIC 3D – DOĞAL KAHRAMANLAR 3D” diğerlerinden çok farklı! İyilerle kötülerin son derece heyecan dolu savaşını anlatan “EPIC 3D – DOĞAL KAHRAMANLAR 3D”da savaşın bir tarafı doğayı ayakta tutma çabası içindeyken diğer taraf o dünyayı yok etmeye çalışmaktadır. Genç bir kız kendini bir anda bu büyülü evrende bulur ve dünyalarını kurtarmak için canla başla çalışan inançlı ve komik savaşçılarla dolu bir orduya katılır... Beyoncé Knowless, Colin Farrel, Amanda Seyfried gibi isimlerin seslendirdiği DOĞAL KAHRAMANLAR 3D izleyiciyi maceraya doyuracak!


  • "türkçede tam karşılığı olmamakla birlikte içerisinde bulunulan kötü durum için kullanılır.göte gelmek olarak da çevrilebilir."
  • "sık sık oyunlarda da kullanılan bir deyimdir. başarılabilmesi oldukça kolay olan bir olaydan başarısız olarak çıkmak."
  • "kanımca, çernobil faciası muhteşem bi örnektir."
  • "bir başka muheşem örnek, maginot hattı."
  • "daha önce nasıl yazılmamış şaşırdım : (bkz: türk telekom)."
  • "yani; (bkz: sıçıp sıvamak)"
  • "4 işyerinden kabul alınmasına rağmen çok istenilen 5. işten haber beklemek ve reddedilmek. bekleyerek geçirilen 3 ayın sonunda hala işsiz olmak güzel bir epic fail örneğidir."
  • "bunun tam türçesi büyük sıçıştır. hani "sıçtık abi" dediğmiz durumlar varya işte o."
  • "ilk insanın kısır olması bütün epic faillerin anası olabilirdi sanırım."
  • "(bkz: #13412710)edit: düzeltilmiş."




Facebook Yorumları
  • comment image

    sık sık oyunlarda da kullanılan bir deyimdir. başarılabilmesi oldukça kolay olan bir olaydan başarısız olarak çıkmak.


    (rague - 29 Temmuz 2008 16:40)

  • comment image

    ramazan ayı epic fail'i şu şekilde tanımlanmaktadır:

    eski ve muhabbet/geyik çevrilebilen bir müşteriye 1 tabak yaprak sarması resmi , resmin pdf e cevrilmesi dosya adının fatura no yapılarak konuya "cok acil faturayı kontrol edin" yazılarak e-posta gönderilir. müşteri "çok acil" oldugu icin faturayı(!) tüm ithalat departmanına kontrol etmeden, oldugu gibi iletir. üst düzey yöneticilerden birkac kisi de olmak üzere kısa sürede onlarca kişi yaprak sarmalı faturayı açar.
    * *


    (skyman - 21 Ağustos 2009 17:46)

  • comment image

    tarihteki en güzel epic fail örneği acun'un başına gelmiştir.

    dünyayı dolaştığı programında, kameraya "aha araba süper ama içinde iki tane sap oturuyo, eki eki eki" demiş. ardından röportaj yapmak için arabaya yanaşmıştır. arabadakilere "araba süper ama neden hiç kız yok" diye soru sormuş. arabadakiler de "biz eşcinseliz" cevabını vermişler üstüne de "bizim yanımızda kız yok biz gay'iz, (kameramanı göstererek) sizin yanınızda da kız yok siz de mi eşcinselsiniz?" diye bir soru sormuşlardır. acun biz "normaliz" diyince de, arabadakiler "nasıl yani normal gay misiniz?" şeklinde acun'a epic fail yaşatmışlardır.

    düdüt: tarihteki en güzel epic fail örneği artık fenerbahçe taraftarınındır. 17 mayıs 2010.


    (glamdring - 29 Eylül 2009 16:54)

  • comment image

    4 işyerinden kabul alınmasına rağmen çok istenilen 5. işten haber beklemek ve reddedilmek. bekleyerek geçirilen 3 ayın sonunda hala işsiz olmak güzel bir epic fail örneğidir.


    (tanrilar kurban istiyor - 7 Ocak 2010 17:28)

  • comment image

    "abi kızıl benim"

    17.07.2004

    uyanalı bir kaç saat olmuş, boğazım dün geceden alınan alkolün etkisiyle kupkuruydu. hala bir şeyler yemeyi düşünüp üşeniyor, ıcq da "acaba bugün ne yapsak diye kime sorsam" tarzı düşüncelere dalmış, dakika başı kuru boğazımı gluk gluk su içerek de olsa bir türlü ferahlatamadığım bir gündü. "ulan acaba dün gece ne bok yedim, acaba elif e fazla mı yavşadım, anladı mı? umarım alp in yanındaki kızlara çok ayılık yapmamışımdır, dün bir herif geldi ne konuşmuştum ki lan herifle? vs." gibi sorular kafamın içinde tornado misali esmkteyken, bir anda telefonum, doğum yapan demirci küheylanı misali yüksek yüksek kişnedi. odanın öbür ucunda şarja takılı telefonumu açmak için uflaya puflaya yerimden kalktığımda, arayanın bir numaralı olmasa da, epey yakın bir arkadaşım olan x olduğunu gördüm. beni çok sık aramazdı. şaşırdım. açtım telefonu.

    - abi ben x naber?
    -- napiyim lan. olum y.rak gibi kafam. dün yine cozdurduk. siz niye erken kaçtınız?
    - ya ne bileyim. benim izmirli tatava yaptı bi ton. nete gel mete gel diye, erken gittim eve.
    -- izmirli hangisiydi lan? şu memesinde dövme olan mı?
    - evet evet. olum 2 hafta sonra gidiyorum. ailesi antalyaya gidiyormuş. ev boş. bafi bafi! bafi çulo ahahaha
    -- arkadaşı var mı lan hiç? geliyim ben de olum (evet hepimiz yancıyız)
    - bakiyim abi sorarım da, ben şey için aradım, bu akşam bi taksim yapalım diyoruz z ile. arkadaşının birinin doğumgünü varmış. belki bikaç bişey çıkar.
    -- aa gidelim lan tabi. tam nerdeymiş doğumgünü? harbi çok karı olur mu ki lan, ona göre şekil yapalım.
    - abi z'nin dediğine göre, çıtır çıtırmış ortam. tam bizlik.
    -- iyi lan o zaman akşama iskelede buluşuruz 7 gibi. ordan geçeriz. sen z yi ara söyle.
    - 7 erken değil mi ya?
    -- olum erken de, önce dışarda içeriz sonra mekana gireriz. mekanda girmesin içkiden.
    - tamam o zaman 7 de iskele.

    şeklinde özetleyebileceğim bir konuşmanın ardından, gece için minik hazırlıklar yapılmaya başlanır. güzel bir banyo ve vücut temizliği, saça sakala minik rötuşlar, ortaokul abaza bıyığı misali çıkan bıyıkların kesilmesi gibi aksiyonların ardından, yaklaşık 1,5 saatlik kıyafet seçimi sonrasında (bir de kadınlara kızarız halbüse), jilet gibi olmuştum. "anahtar, para, cep, sigara" kutsal dörtlüsünü tamamladıktan sonra evden çıktım.

    kendimi o kadar jiletsel, o kadar yılansal hissediyordum ki, evimin önündn geçen "fikirtepe-kadıköy" minibüsüne bindiğimde, kendimi o minibüse ait değilmiş gibi, sanki o mahalleye misafir gibi gelmiş, ve artık kurtuluşa doğru gidiyormuş gibi hissetmiştim. o kadar uzaklaştırmıştım ki kendimi, bir anda şoför ayzek abi "vay erhan, koçum nereye böyle?" cümlesini duyana kadar. "taksim'e abi" cevabını verdikten sonra, "vaaay bizi hiç çağırma yok ha hehe, gel otur şuraya" diyerek, beni şoför koltuğunun yanındaki "motor kapağı" üstüne oturtarak, istemsiz muavinlik yapmak zorunda bırakması, sanki onu çağırmadığımız için benden içten içe aldığı intikamdı. zira oturduğum konumda, yüzüm tamamen yolculara dönük ve uzatılan paraları toplar durumum, onlara geri para üstü uzatışım, "10 lira üstü kiminse alsın" tarzı agresif çıkışlarım bile kendimi kurtarmama fayda etmedi. ayzek abinin sıtkı sıyrılmaz muhabbeti, enerjimde karartılar sağlıyor, kadıköye yaklaştıkça bu acının biteceğini yok olacağını umuyordum. rıhtımda minibüsten indikten sonra derin bir nefes aldım.

    saat 18:51 civarı karaköy iskelesinde x ve z yi bekliyordum. önce z geldi. pişkin pişkin gülümsemesi ve o iğrenç çantası ile her zamanki gibi "naber abi, sigaran var mı? girişini yaparak, gün içinde çıkabilecek denyolukların ilk habercisi oldu. her zamanki gibi z "olum nasıl içiyorsun lan bunu" diyerek, günlük "hiç bir şeyi beğenmeme kotasi" nı yavaş yavaş doldurmaya başlamıştı. x de on dakika sonra bize katıldığında, 19:00 vapuru tabi kaçmıştı.
    "abi bi bira mira alalım yeşilden(yeşil büfe tekel), vapurda içeriz" önerisinin gelmesine şaşırmadık ve önerildiği gibi davrandık. iskele kapısında içilen sigaraların ardından vapurun "tabii ki" kıç tarafına geçip, "oo olum şurdaki pembeliyi gördün mü?, abi o ayakkabıyı giydikten sonra bin defa verse almam, abi kapri giyen karılarda hiç yokum, yok lan acaip seksi geliyor bana kanka, of şurdakine bakın lan manav tezgahı gibi sermiş armudu kavunu, noldu lan sen dün sinem e kaydın mı? yok olum ciddi düşünüyorum hahhaha vs. " geyiklerle vapur yolculuğunu tamamlamıştık.

    karaköy de vapurdan inişimiz her zamanki gibi, kalabalığın arasına dalıp, o kaosun içinde, önümüzdeki bayanlara abanıp "pardon abla arkadan itiyolar ehe ehe!" ritüeliyle gerçekleşti. sonrasında aramızda geçrkleşen "tünele binelim mi? binmeyelim mi?" isimli muhteşem tartışmamızın sonucunu yine "olum siktiret o parayla bi bira fazla içeriz" cümlesi kazandı ve, kamondo merdivenlerinden yukarıya doğru tırmanışa geçildi.

    tünel civarına gelindiğinde z "ben bi telefon açayım berfulara" diye durdu. x ile ben de o sırada murat sezen gitar evi nin önünde durup, "olum şu turistlere bak, almandırlar lan kesin!" tarzı başlayıp "bunları kaldırması gayet kolay kanka, iki rakı içiriyorsun, iki eller havaya yapıyorsun, sonra küüüt" ile biten rutin geyiği yapmaktaydık. z bize dönüp "valla berfu biraz mırınlı kırınlı konuştı erhan ve x geliyor diyince de, bişiy olmaz ya" dedikten sonra, minik bir kıllanma sessizliği oluştu. zira berfu daha önce x in gecelik harcamalarından biriydi. berfu nun kankalarından özlem de benim bir akşamlık sahil takıntımdı. şimdi yüksek ihtimalle, karşı tarafta kurulan, bizden kaynaklı bir "aman ya onlar gelmesinler şimdi, içip içip millete sararlar, tatslızlık çıkar" cümlesinin öznesiydik. "hadi apoya(abdullah sokak) gidip demlenelim. ordan berfuyu arar mekana gideriz." cümlesiyle, bu kıllandırıcı kaos bir anda bozulmuş, apoya gitmek üzere, sağlı sollu geçen dişilere bakıp haklarında yorum yapmak suretiyle istiklal caddesi boyunca yürümeye başlanmıştı.

    apo da güzel, hızlı ve makara dolu rutin alkol tüketimi esnasında z berfu yu iki defa daha aramış ve mutlak olan "henüz kesin bir şey yok" cevabıyla karşılaşmıştı. tabi ki z nin iki defa telefon açmasının esas sebebi, x ile benim, z yi devamlı "hadi olum arasana, neredelermiş" diye sıkıştırmamızdı. üçüncü ve dördüncü aramalardan sonra, tayfanın toplanıp "bir arkadaş"larının evine gittiği anlaşıldı. beşinci ve içeriği "biz de gelelim mi?" olan arama yapıldığında ise, aradığımız kişiye o an ulaşılamıyordu.

    eğer alkollü olmasaydım, kesinlikle sinirlenip "ulan sizin yapacağınız işi de, sizi de..." diye başlayıp, sona ermesi uzun sürecek bir sağanağa başlayabilirdim. ama bunu yaparsam kendimi de otomatikman denyo konumuna düşüreceğim için bunu yapmadım tabi. yine üç sap bir aradaydık. "e abi madem öyle, votka yapalım. sonra gider bi mekana, cillik bakarız" cümlesi geldi ve tabi ki, votka /portakal ın o insanı nefis eden, kobra eden lezzetine varıldı.

    son birer bira da cila çekildikten sonra "nereye gitsek lan?" tarzı soru işaretleriyle dolu olan kafamız "abi beni şu anda hayatta öyle bi rockbara falan sokamazsın" cümlemle bir nebze olsun azaldı. ama nereye girebilirdik? bilmiyorduk. birbirinden piç gülümsemeye sahip, amaçları alınlarında yazan üç sap ı damsız olarak içeriye alacak mekan sayısı epey azdı. derin düşüncelere dalmış, sağlı sollu kese kese yürürken, bir anda "beyler üst katta terasımız var, buyrun, mekana bir bakın!" önerisiyle, "e hadi girelim bakalım" diye daldık, şu anda ismini dahi hatırlamadığım diro bir mekana.

    mekana girdiğimizde, "hande yener - sen yoluna ben yoluma" çalıyordu. ama ilginç bir şekilde ki, içeride bayan popülasyonu epey yüksekti. terasta millet genelde ayakta muhabbet ediyordu. kenarda köşede minderlerin çoğu doluydu. birer biramızı alıp 3 sap olarak ayakta, etrafı kesmeye, hemen avlanmak için çeşitli stratejiler oluşturmaya başladık. z yine benden sigara istedi ve ben de olanca sinirimle "lan git kendine paket al ibne!" diye çıkışınca "iyi a.k" diyerek gözden uzaklaştı. x ile ben hala strateji çözmeye kasarken, z nin ortadan kayboluşunun üzerinden en az 20 dakika geçmiş olduğunu ancak farketmiştik. "nerede lan bu herif" diye üstünkörü bir etrafı kolaçan dan sonra z bizi buldu.

    z genelde yüzü gülen biriydi. neşeli bir mizaca sahipti çoğu zaman. ama bu sefer durum biraz farklıydı. yüzünde güller açıyor, "babam bana bisiklet aldı" diyen ilkokul öğrencisi gibi içi içine sığmıyordu. "abi şurdaki turist karılardan sigara istedim, muhabbete başladık, arkadaşlarımı da çapırayım dedim, olur dediler. hadi abi!" dedikten sonra, içimde açan çiçekleri size anlatmam mümkün değil. evet, 3 sap olarak ekildiğimiz bu gece, kader yüzümüze gülmüş ve üç tane turist hatun çıkartmıştı. alelacele, hatunların yanına gidip, minderlerine çöktük.

    tanıştık. ingilizce den başka yabancı bir dilimiz olmadığı için "alman" olduklarını belirten güzel hanımkızlarımızla ingilizce anlaşmak durumundaydık. kızlar gayet hoş, "bal nedir ki, şeker nedir ki" kıvamındalardı. ve benim ingilizcem malesef pek de iyi değildi. ama olsun, problem değildi benim için. ne de olsa antalya , bordum gibi yerlerde "hello du yu seks?, ay fak fantastik" diyerek turist emen hıyarlardan ne eksiğim var dı? kızlarla iyiden iyiye muhabbete kenetlenmiştik. sinemadan, müzikten, rakıdan, tarkandan, o dönemdeki abuk olaylardan, türk kızlarının ne kadar angut olduklarından, abarta abarta megalaştırdığımız müzisyenliğimizden (rak stardık tabi), okullarımızda yaptığımız derecelerden konuşuyorduk kızlarla. tabi x, ben ve z aramızda arasıra türkçe konuşup değerlendirme de yapıyorduk, kızların yanında, onların da aynı almanca yaptığı gibi.

    "abi kizil benim!" cümlesini kurduğumda, z "kanka hiç farketmez, ben sarıyı da alırım, kumralı da. ikisi de gayet olurlu" diye, içimi rahatlatmıştı. x "tamam abi ben kumrala nişan aldım. memearası yapıcam kanka hahhaha" diyerekten, o geceki hedeflerimizi belirlemiş, artık abanma sırası gelmişti.

    yalnız mekan iyice dolmaya daralmaya başlamıştı. kızlara, "isterseniz bu kalabalıktan çıkalım, daha ferah bir yerlere gidelim" önerisinde bulunduk. zira mekan cidden dolup taşmaya ve damsız alınan ayilar (biz artık değildik çünkü ya) yüzünden, askerlik şubesine dönmeye başlamıştı. kızlar da önerimize olumlu yanıt verince, merdivenlerden inmeye başladık. x ve ben "üçümüze üçümüz, bayram etsin çükümüz" cümlesini marş gibi söyleye söyleye inerken, merdivenden çıkan ve yanımızdaki enfes bayanları gören hanzoların suratları bir anda düşüyor. ama sonrasında "lan bu hıyarlar bile buldularsa içeride böyle nimetler, şans bana niye gülmesin" diye sonradan seviniyor da olabilirlerdi. bilemeyeceğim.

    üç sap değildik artık, "üçünüze üçümüz" modunda, o mekan senin bu mekan benim girip bişeyler içip, az biraz sürtmeli, az biraz ellemeli deydirmeli şekilde takılıyorduk. ama hala henüz, icraat yolunu açan yoktu. kızlar çok sıcakkkanlıydı gerçekten. iyi de içiyorlardı. biz de coştukça coşuyorduk. hepimizin de oturduğu bir anda x telefona sarıldıktan sonra bize dönüp "abi bizim erenköydeki ev boşmuş, abimler yazlığa gitmiş" haberini verince, o gecenin davullu zurnalı ve kızıl biteceğini anlamıştım. z nin kafasının yavaştan nallaşmaya başladığını "olum bunlarla grup bile yaparız lan hahahaha" cümlesiyle anlar gibi olmuştum. evet anlar gibi olmuştum çünkü benim kafam da gerçekten fezaya ermek üzereydi. x ise kumralı almış minikten aksiyona girmeye başlar gibiydi. avını bir panter gibi kıstırmış, burnu avın etine 1cm kalmış halde göz temasları ile ceylanı avlamak üzereydi. kızılla aramızdaki elektrik iyiden iyiye yıldırımlaştı ve bir anda üçümüz de kızlarla iyiden iyiye cilveleşirken bulduk kendimizi.

    x, z ve ben iyiden iyiye hallendiğimiz için, "artık çadırları toplayıp eve gidelim kanka, güreşe orda devam edelim" dedik. kızlar da "yeah!" çekince, "olum tamam, bu gece dolunay var" diye kızıl saçlı bembeyaz tenli hatunumun kalçalarını düşünmeye başlamıştım. o gece enfes olacaktı. ter içindeki vücutlarımız birbirine dolanacak, sabah güneşi, zevk çığlıklarımızla beraber yükselecekti. z nin ağzının suları akıyordu resmen. x ise, "abi ellerini ayaklarını bağlıycam, fantazi yapıcam böyle. bunlar yabancı olum, her türlü numara vardır bunlarda" demişti. "bondage" dememesinin sebebini de kulağıma eğilerek "abi şimdi bondıc dersem kız ürker ve kaçar" şeklinde açıklayarak, ne kadar denyo bir insan olduğunu belli etmişti.

    tam sarı dolmuşların oraya varmamıza 10 metre kala kızlar durdu. kızıl saçlımın gözünün içine baktım. o kadar mavi ve soğuktu ki. o yaz gecesinin bütün sıcaklığını alıp beni ferahlatıyordu. kumral olan, iri göğüslerini dusch das reklamından çıkmışçasına hoplatmayı durdurdu ve x e döndü. z nin kolundaki sarışın bir anda çıktı ve kumralın yanına geçti. kumral bize dönerek türkçe:

    "bize böyle güzel ve eğlenceli bir gece yaşattığınız için çok sağolun. rakılar için de ayrıca teşekkür ederiz. eve gitmemiz lazım, arkadaşlar bzi bekliyor. bay baaay! ahhahha"

    o son "ahhahha" üçünün ağzından çıkmıştı.

    ............................................

    otobüs duraklarının arkasındaki basamaklarda oturup bira içiyorduk. sabahın ilk ışıklarıyla beraber, yediğimiz bu efsane golün tezahüratları yükseliyordu beynimin içinde. z paket almıştı. bir sigara istedim ondan. x in ağzını bıçak açmıyordu, telefonda birileriyle mesajlaşıyordu. günün son sözü ondan gelmişti.

    "abi 6 otobüsüne binelim, benim izmirli icq da bekliyor"..

    ....

    budur.


    (farewell - 10 Ocak 2010 21:38)

  • comment image

    öncelikle (bkz: sdlkfjsdlfkjsdlfkjsdlfjk)

    demincek ofisten bi arkadaşım evden kasa getirdiğini söyledi. sen bu işlerden anlarsın hesabı koydu önüme. baktım oluru yok, dedi harddiskin içindekiler önemli gerisi önemsiz. okey dedim, bende bi usb aparat vardı ona taktım bağladım harddiskini makineme, klasörlere bakmaya başladık. makine elemanın sevgilisinin makinesiymiş ama eski bi makine, dolayısı ile içinde kızın eski sevgilisinin de dosyaları var. önce onu siktir edelim dedik elin piçi falan. sonra yine de önemli işe yarar bişi olabilir diye girdik elemanın klasörüne. tek tek dolaşırken, yine sıradan bi firma adı verilmiş ciddi klasörün içinde ful porno olduğunu gördük sdlkfjsdklfsdjk. klasör ağzına kadar anal porno dolu abi başka hiçbi şey yok sırf anal sdlfkjsdflksdjklsjlskdjk beni bi gülme tuttu allah affetsin. "bu zenci yarrağı da çok komik oluyor yaa ahahah" diye kıvırmaya çalıştım ama gözümden yaş gelince anladı bence aptal adam değil sdflkjsdlfkdjk yazık ya epic fail'in dibine vurduk resmen.


    (radioheadbanger - 19 Ağustos 2010 15:27)

  • comment image

    güzel bir örneği, üni yıllarımdan gelsin.

    farenin oku bir word dosyası üzerinde bekletilir, altında "yazar:bok" şeklinde bir yazı belirir. neden? artık 83286487. defa ms office kurulurken kullanıcı adı "bok" olarak girilmiştir.

    derken akla birden dekan yardımcısına bir önceki gün mail atılmış araştırma projesi gelir...

    oh no.

    (bkz: epic fail)


    (froque - 31 Mart 2011 01:34)

  • comment image

    filmlerde görülen mum-küvet-şarap üçlüsüne özenilir. yaz sıcağı yüzünden terlenildiği için sabah banyo yapmak gerekir. şarabı boş ver denilir. mumlar yakılır. küvet doldurulur. ortam loş ışık altında çok güzel görünmektedir. mutlu olunur. ardından küvete girilir. ama unutulan bir şey vardır: şişman olunduğu. küvetin içine sığınılmaz. halbuki duş alırken küvet büyük gelmiştir göze. siz içine girdikten sonra küvette su kalmamıştır. böylece daha öncesinde de şaraptan da vaz geçildiği için, elde sadece mumlar kalınmıştır. bir yandan küfrederken birkaç dakika mumların dansı izlenir. ardından klasik usülle duş alınır. banyodan çıkarken de mumları söndürmeye çalışır ve parmaklarınızı yakarsınız - mum ısısından cam bardaklar ısınmıştır.


    (yol gezer - 27 Temmuz 2011 08:16)

  • comment image

    durup dururken aklıma geldi yine burundan nefes vermeli gülümsedim, anlatim bari. sanırım geçtiğimiz kış bana bi kız sarmıştı. görüşmek için çok ısrar etti oki dedim ben de buluştuk görüştük. temiz temiz iki bişi içtik cihangir'de, öyle entelektüel tartışmalar falan yaptık. hesap ödeme faslında "evim de şurada" girizgahını duymazdan geldim ve ayrıldık hadi görüşürüz konuşuruz minvalinde. o da yalan tabii, "sarhoş mutlaka görüşelim'i" gibi düşün, öyle bi niyetim yok, sadece kırmama niyetindeyim. işte ayrılır ayrılmaz sms attı çozel akşamdı falan. ertesi gün aradı açmadım. sonra email attı ben senden hoşlanıyorum diye. ben öyle bi hisse sahip olmadığımı ve arkadaştan öte bişi olmıcağımı, bu beklenti ile görüşeceksek arkadaşlığı da sonlandıracağımı söyledim. senden bi ciddi beklentim yok takılalım ekseninde biraz daha ısrar etti ama aynı tonda refuze edilince bıraktı. neyse sonra bu içiyor ve o kafayla "evire çevire sik beni götümden", "sadece sikişmek istiyorum seninle", "inlet beni" gibi net cümleler barındıran 3 sms atıyor telefona. gel gör ki ben de tam o sırada şirket hattına geçtiğim için, vodafone hattımı anneme vermiş oluyorum ve mesajları annem alıyor sdlkfjsdklfjsdklfjdslksdkfjdsklfjdslkjdslk. cevap yazıyor: "merhaba, ben emre'nin annesiyim. bu hattı artık ben kullanıyorum. saat çok geç olduğu için uyuyor. mesajlarınızı ileteceğim." sdlkfjdslkfdjslfksdjflkdsjlk. onun üstüne de 5 tane özür mesajı atıyor ama tabii artık çok geç, #epicfail

    sabah annemin müthiş bir ciddiyetle yakın gözlüklerini takmış olarak yatağıma oturması, "gece şöyle mesajlar geldi sana" diyerek ekranı bana çevirmesi sdlkfjsdlkfjsdlk yirim.


    (radioheadbanger - 6 Kasım 2011 20:18)

  • comment image

    karadenizliyim. yıllar yılı salaklık yapsın da "laz. laaaaz. saaalaaaak. saaat 12'yi geçti tabii." diyelim diyen pezevenkler yüzünde aman bi' falso vermeyeyim diye ruh hastası oldum mına koyim. adamlar malzeme gözledikçe strese girdim, salaklığın, mallığın tillahını yaptım. sonra epic fail'le tanıştım ve dünyada yalnız olmadığımı gördüm. teşekkürler epic fail. amansız taşak geçiyorsun ama teşekkürler.

    dove reklamı gibi oldu di mi? bir müslüman ingilizceye şey ederse mail atıp reklam şeysi şey yapıcam siteye.

    bu arada fitting in, intelligence ve facebook fail'lerin hepsi muazzam. mesela;

    http://tinyurl.com/62ebs74

    peşin edit: evet. epic faili çok yanlış anlamışım. çorba içer miyiz?


    (sae - 3 Ocak 2012 11:34)

Yorum Kaynak Link : epic fail