Süre                : 2 Saat 33 dakika
Çıkış Tarihi     : 15 Temmuz 2009 Çarşamba, Yapım Yılı : 2009
Türü                : Aksiyon,Macera,Aile,Fantazi,Gizemli
Taglar             : Büyü okulu,Büyücülük kalıtsal hediye,Büyü,lifting a female into the air
Ülke                : İngiltere,ABD
Yapımcı          :  Warner Bros. , Heyday Films
Yönetmen       : David Yates (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Steve Kloves (IMDB)(ekşi),J.K. Rowling (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Daniel Radcliffe (IMDB), Michael Gambon (IMDB)(ekşi), Dave Legeno (IMDB), Elarica Gallacher (IMDB), Jim Broadbent (IMDB)(ekşi), Geraldine Somerville (IMDB)(ekşi), Bonnie Wright (IMDB)(ekşi), Julie Walters (IMDB)(ekşi), Rupert Grint (IMDB), Emma Watson (IMDB), Helena Bonham Carter (IMDB), Helen McCrory (IMDB), Timothy Spall (IMDB), Alan Rickman (IMDB), Oliver Phelps (IMDB), James Phelps (IMDB), Freddie Stroma (IMDB), Jessie Cave (IMDB), Tom Felton (IMDB), Alfie Enoch (IMDB), Evanna Lynch (IMDB), Robert Knox (IMDB), Amber Evans (IMDB), Ruby Evans (IMDB), Louis Cordice (IMDB), Scarlett Byrne (IMDB), Jamie Waylett (IMDB), Josh Herdman (IMDB), Robbie Coltrane (IMDB), Warwick Davis (IMDB), David Bradley (IMDB), Matthew Lewis (IMDB), William Melling (IMDB), Anna Shaffer (IMDB), Devon Murray (IMDB), Georgina Leonidas (IMDB), Maggie Smith (IMDB), Isabella Laughland (IMDB), Afshan Azad (IMDB), Shefali Chowdhury (IMDB) >>devamı>>

Harry Potter and the Half-Blood Prince (~ Harry Potter ve melez prens) ' Filminin Konusu :
Fantastik Sinema fenomeni Harry Potter, bu defa serinin 6. kitabı Harry Potter ve Melez Prens uyarlamasıyla karşımızda. Sevimli kahramanımız Potter, Hogwarts’taki 6. Yılında bir sürpriz ile karşılaşır. Tesadüfen, üzerinde ‘bu kitap Melez Prens’e aittir’ yazılı bir kitap bulmasıyla kitabın içindeki büyüleri kurcalaması sonucu Melez Prens’in gizemini keşfetmeye koyulacaktır. Bilge büyücü Dumbledore’un yol arkadaşlığı, karanlık düşmanı Voldemort ile hesaplaşmasını kolaylaştırsa da, Harry Potter ve arkadaşlarını bu defa çok çetrefilli bir savaş beklemektedir.J.K. Rowling’in yazdığı serinin 6. kitabı olan Harry Potter ve Melez Prens, ilk yayınlandığı gün dünya çapında tam 9 milyon satarak kendi alanında yine bir rekor kırmıştı.


  • "bir ülkücü olarak draco malfoy u gördüğümüz harry potter serisinin 15 temmuz 2009da çıkan filmi.adam hem siyah giyiyo hme de safkan edalarında."
  • "saat uymadığı için orjinal yerine dublajli izlediğim bu film ile ilgili çevirmen arkadaşlara şunu sormak istiyorum;arkadaşlar ron neden peltek? gönül gözünüzü açın da cevap verin."
  • "emma watson' a kanunlari cignemeden ic gecirdigimiz ilk filmdir."
  • "eğer sevdiğim bir karakteri daha öldürürse 'kardeşim sen yola çıkarken çocuk kitabı diye başladın gittikçe elm sokağı kabusuna dönüyor kendine gel!' diye mail döşenmeme sebep olacak olan kitap."
  • "regulus black'in bir göbek adı var mıydı acaba diye düşünmeme sebep olmuş kısaltmayı barındıran kitap. *"




Facebook Yorumları
  • comment image

    --- spoiler ---

    hikaye şöyle başlamıştır.

    "gelin lan sinematografiyi icad ettim, iki cam içerisinden kamera geçirelim de film yapalım olur mu? ney? senaryo mu? siktiret onu çok önemli değil o, biz millete mekan gösterelim, manzara falan verelim, güzel şeyler bunlar"

    rezalet, berbat, iğrenç bir film. şu an için aklıma gelen başka nefret dolu kelime yok, gelirse editlerim.
    tamam anladım. kitabın tamamını çeviremiyoruz. ok, iyi hoş. anlayışla karşılarım. hatta karşılıyorum. ne film iki buçuk saat mi? olur, gene güzelce doldurulur içi çok sorun değil.

    arkadaşım* kitapta olmayan kısımları hemen hiç konuşmadan geçiyorum, zira o kadar kötü idiler. ama sormam lazım film dediğin şey içinde diyalog barındırır. iki buçuk saatin iki saati hogwarts ahalisinin birbirine boş bok bakışlar atmasını izleyerek geçirdik. toplam diyaloglu süreyi toplasak 20 dakikayı çıkarabilir miyiz? hiç sanmıyorum.

    serinin diğer filmlerinde olduğu gibi gene boktan bir açılış ve boktan bir bitiş izledik. utanıyorum. bu kadar kötü olamaz. olmamalıydı.

    bir de şuna karar verdim çevirideki death eater ve ruh emici karmaşıklığı çevirenlerin suçu değil. bu bayağı kitabı senaryoya uyarlayan malın hıyarlığı. madem cast bir sürü ünlü barındırıyor, ver coşkuyu, ver oyuncuyu. hepsini uzun uzun gösterelim hacı deyip fenrir greyback'i oynayan muhteremi zırt pırt sokun gözümüzün önüne. hayır herifin bir dark mark ı bile yok. hadi filmdir belki vardır diyelim, ne o hokus pokus bir orda bi burda. nasıl oluyor da uçuyor bu arkadaşlar? e madem bu kadar yetenekliler. voldemort a ne gerek var. elinin tersiyle dumbledore'u alır hepsi rahatlıkla. değil mi? hop bir orda, bir burda. mis.

    ayrıca malfoy neden takım elbise giyiyor? normal kıyafet nedir bilmeyen büyücülük dünyası gençlerindeki bu muggle moda takipçişiği nedir? ayrıca bu film doksanlı yılların başında geçmiyor nuydu? ben mi yanlış gördüm o kadar şeyi.
    ne lan bu?

    senarist arkadaş incil'in uyarlamasını yapsa herhalde bundan daha çok harry potter'a benzerdi. bu ne lan?

    amına koyayım hollywood. allah belanı versin. kafana e! entertainment düşsün.

    jd salinger'ın niye yıllar yılı kitaplarının beyazperdeye uyarlanmasını istemediğini anladım sonunda. hakikaten büyük kitaptan büyük film olmuyormuş yani.*`:onlar film değildi başka bir şeydi
    `
    valla zengin mengin, benim adım jk rowling olsa şu an kahrımdan ölüyor olurdum. sen uğraş, didin. anasını siksinler yaptığın işin.

    ayrıca son olarak belirtmem lazım "hee sonunda yetişkin filmi yapmışlar, hiç çocuk filmi değil" diyen bir takım arkadaşlar gördüm, önceden uyarayım. hepinize kafa atarım.

    bitirdim bu kadar. 7. filmde görüşmek üzere.

    ---
    spoiler ---

    filmi izlerken sözlüğe gireceğim nefret dolu entrileri yazdım kafamda. etmediğim küfür kalmadı. ne lan bu?


    (art bastard - 16 Temmuz 2009 00:00)

  • comment image

    bir ülkücü olarak draco malfoy u gördüğümüz harry potter serisinin 15 temmuz 2009da çıkan filmi.adam hem siyah giyiyo hme de safkan edalarında.


    (tikican - 16 Temmuz 2009 00:37)

  • comment image

    bütün filmin en güzel yanı, film başlamadan evvel guy ritchie'nin çektiği robert downey jr lı müthiş sherlock holmes uyarlamasının fragmanını görmemdi.
    gerçekten harika bir fragmandı.

    allah belanı versin david yates.


    (art bastard - 16 Temmuz 2009 21:35)

  • comment image

    saat uymadığı için orjinal yerine dublajli izlediğim bu film ile ilgili çevirmen arkadaşlara şunu sormak istiyorum;
    arkadaşlar ron neden peltek? gönül gözünüzü açın da cevap verin.


    (enk - 19 Temmuz 2009 00:06)

  • comment image

    star wars episode iii - revenge of the sithten anakini at, darth vader'ı da at. işte öyle bir şey. daha beter olamazdı.

    tom riddle'ın voldemort'a dönüşmesi ve melez prens'in karizması üzerine kurulu bir kitaptan toplamda 3 dakika melez prensi anlatan bir film çıkarmak harry potter sevgisinden geceleri ağlayan bir hıyarın işi olabilirdi.

    böyle bir kitabı uyarlarken tek bir saniye bile voldemort'u göstermeyen yönetmeni nagini kovalasın inşallah. herkes harry potter salağını izlemeye gitmiyor, arada birkaç morsmordre duymadıktan sonra, knockturn yolu'nun bir ucundan tom riddle olarak girip diğer ucundan karanlık lord olarak çıkışını görmedikten sonra 100 dakika harry salağına katlanmanın manası ne?


    (oztokyolu - 19 Temmuz 2009 23:41)

  • comment image

    --- spoiler ---
    elbette bazı sahneler atlanacak ama bu sahneler şunlar olmamalıydı.

    dumbledore'un cenazesi: bu bölümde at adamların oklarıyla saygılarını sunması, deniz halkının şarkısı, beyaz görkemli mezar, tüm zamanların en bilge büyücüsü albus dumbledore'un ölümünün yarattığı ağır hava gibi birçok işlenmesi şart ve görsel yönden zevk verme imkanı sunabilecek unsur bulunmaktaydı. atlanması çok büyük bir hata diye düşünüyorum.

    hogwarts'taki çarpışma: bir yandan harry ve dumbledore'un mağara sahnesi verilirken bir yandan da ölüm yiyenler ile hogwarts ekibinin okul koridorlarındaki çarpışması işlenebilirdi. neville ile bella arasındaki durum örneğin.

    quidditch kupası: harry, ron ve hermione bildiğimiz gibi son sene okula gelmeyecekler. ve bu son quidditch maçlarıydı. o müthiş şampiyonluk maçı ve kutlamaları işlenebilirdi. ayrıca snape'in harry'ye sectusempra büyüsü sebebiyle quidditch yasağı koyması ve yerine son maçta ginny'nin oynaması... snitch'i görmedik yahu!

    gaunt ailesi: işte asıl işlenmesi gereken bölüm buydu. düşünseli sahnelerinin belki de en etkileyici olanı da bu olacaktı. tom riddle'ın annesinin ailesi. büyük babası marvolo gaunt ve dayısının içinde bulunduğu sefil durum, safkan saplantıları... bu bölüm gerek hortkuluklar gerekse voldemort'un ruh halinin anlaşılması açısından çok önemliydi. dumbledore'un yüzüğü nereden bulduğunu bir gösterselerdi. sanki dumbledore'un bu hortkuluk olaylarından hiç haberi yokmuş gibi bir hava yaratılmış.

    mağara anısı: yine tom'un anılarından en önemlilerinden biridir bu. daha yetimhanedeyken arkadaşlarını getirdiği mağara. hortkuluğu gizlediği mağara nereden geliyor, biraz değinilebilirdi.

    tonks'un patronusu: tonks'un patronusunun göründüğü bir sahne olabilirdi. hatırlarsak kitapta tonks'un patronusu son derece kötü durumda hogwarts'a uğruyordu. buradan da harry patronusların ruh haline göre biçim değiştirebileceği gibi yararlı bir bilgi ediniyordu. son kitapta bu bilgi kullanılıyor yine bildiğimiz gibi.

    vampir miti: belki işlenmemesi doğal ama harry potter evrenindeki vampir mitinin anlaşılması açısından horace slughorn'un partisindeki vampir gösterilebilirdi.

    çok mu şey istedim? belki evet ama harry ve muggle bir kızın bakışmaları, randevulaşmaları ya da ron ile lavender'in sonu gelmeyen yılışık sahnelerine verilen süreden kısılıp bu sahnelerden bazılarına yer verilebilirdi. film birkaç dakika uzun olsaydı da romilda vane'in bakışları yerine kitabın asıl olayı melez prens hakkında biraz daha irdeleme yapılsaydı. harry ne dobby'ye malfoy'u takip ettirdi, ne fawkes'in ankanın matemi bölümündeki unutulmaz ayrılışı görkemli bir şekilde yansıtıldı.

    cormac, hermione'ye asıldı, ron ile lavender sarmaş dolaştı, romilda vane harry'den hoşlandı... olmamış mı ne?

    ---
    spoiler ---


    (marley - 22 Temmuz 2009 03:45)

  • comment image

    film iyi kötü muhabbetine girmeyeceğim, ben serinin şimdiye kadarki en iyi filmiydi yorumuna katılanlardanım deyip geçiyorum... benim diyeceğim şey başka...
    artık sözlükte her an her konuda efsanelerle karşılaşmak mümkün... harry potter and the half blood prince de bu efsane yaratıcılardan... kitapları okuyup filmi beğenmeyenleri anlar gibiyim, kitapları okumayıp filmleri takip edip filmle ilgili yorum yapanları da anlıyorum... ama arkadaşım, bir serinin direkt 6. filmini izleyip de burada yorum sıçan insanlar görünce artık fıttırmasın da napsın insan...
    sonra sözlüğün kalitesi düştü deyince alınan da sizsiniz... e normal kaliteyi anlayabilecek potansiyel yok işte ki böyle yorumlar görüyoruz...


    (madcan - 25 Temmuz 2009 22:37)

  • comment image

    filmi iyiydi hoştu da, çok boştu.

    bir insan harry potter filmine neden gider?
    1- kitabı okumuştur, sevmiştir görmek izlemek ister (ki zaten kitaplar bitti bir nevi özlem gidermek ister)
    2- filmde oynayanları begendigi için gider
    3- "populermiş madem gideyim ben de" diye gider

    şimdi bu filme gidenlerin de büyük kısmı tabi ki 1. grup. bu grubu memnun etmek zor bu koşullarda.. tamam film gerçekten hoştu, sıkmadı, çekimleri, oyuncularıyla belli bir seviyenin üstündeydi. hatta fantastik film olarak en son stardust ı izledigimde böyle zevk almıştım.. içimdeki sinema izleyicisi böyle diyor ama, bir de onun yanında harry potter manyagı var ki, o da ne kadar harika bir film çekilirse çekilsin güzel kardeşim, sihir dünyasındaki en güzel kadın gibi tanımlanmış narcissa malfoyu patlak gözlü kafam kadar burun delikli bir kadının oynamasına, fenrir greyback in pedofili göndermesi gibi şahane detayların filmde kopartılıp atılmasına, hogwartstaki savaşın, cenazenin, voldemort un kendisi ve ailesi ile ilgili anıların, sihir bakanlıgının çıkartılmasına tahammül edemez*. kitapta dehşetle resmedilmiş, sihir dünyasında yaklaşan felaketlerin gerginligi bir iki defa "insanlar kayboluyor" demekle yansıtılabilir mi?

    adı üstünde harry potter serisinin artık fanatiği mi dersiniz, takipçisi mi, mahmut abisi mi? hah işte ondanız.. yani madem son film 2 bölüm olacak, varsın bu da 2 bölüm olsunmuş..zaten bitti kitaplar.. bari filmleri budamayın!


    (black wings gray eyes - 26 Temmuz 2009 00:02)

  • comment image

    filmi izledikten sonra ya aslında fena olmamış duygusuna kapılmış olsam da, filmi izledikten sonra kitabı tekrar okudum ve bu filmi bir harry potter fanının beğenmesinin ancak kitabı unutmasından kaynaklanabileceğine karar verdim.

    --- spoiler ---

    nası bir melez prens filmi çekmişsiniz ki içinde voldemort ve snape yok? hadi kitabı okumadınız isminden de mi şüphelenmediniz bu melez prens ne ola ki diye? onu geçtim voldemort un nasi bu hale geldiği, ailesinin geçmişi kitaptaki en önemli unsurdu o bile yok. hadi onu da geçtim ginny ile harry nin ilk öpücüklerinin olduğu sahneden ne istediniz kitaptaki hali ile mükemmeldi zaten. bu ikisinin ayrılma sahnesi de yok, bide sonda yok işte ron alışmış da mıy mıy mıy bişeyler söylüyor hermione. sonra hatırladığım kadarıyla hagrid'in snape'in kehaneti voldemort'a haber veren kişi olduğunu ağzından kaçırması ve harry'nin ailesinn ölmesine yok açanın snape olduğunu anlaması da yoktu. zaman yoktu falan demesin kimse, sonuçta harry'nin muggle kızla kesişmesi uydurmasından, kovuk'un olmayan bir şekilde yakılması yada lavender ile ronun yiyişmesinden daha önemliydi sanırım. ha bide ron lavender ile hermione'nin victor krum la öpüşmüş olmasına sinir olması yüzünden çıkmaya başlamıştı ki bu da önemsiz görülmüş. neville nin garson olmasına hiç girmiyorum.

    bir de şu var ki, tüm kitaba bir gerilim ortamı hakimdi ama bu kadar gergin bir ortamda geçen kitabı romantik komedi havasına sokmak da cidden bir başarıdır. helal olsun, aşk olsun diyorum.

    kısacası kitapta olmayan ayrıntılar uydurmakla uğraşacaklarına adam gibi uyarlasalar şu kitapları olmuyor. her şeye yer vermenin imkansız olduğunu biliyorum ama en önemli şeyler de atlanmaz ki... ama yine de bütün filmleri de gider izlerim, kendi içlerinde değerlendirerek severim o ayrı.

    ---
    spoiler ---


    (arheruiel - 26 Temmuz 2009 11:17)

  • comment image

    --- spoiler ---

    nasıl bir senaryodur ki, gelmiş geçmiş en iyi büyücülerden biri olmakla kalmayıp serinin en önemli adamlarından bir tanesi olan koskoca dumbledore'un cenazesini göstermeyip, uyduruk bir örümceğin cenazesine yer vermiştir.

    ayrıca kitapta olmayan sahnelerin güya kitabı okumamış film izleyicilerine bağlayıcı nokta olması, yardımcı olması ve konu bütünlüğü sağlaması gerekir diye düşünüyordum ama o ron'ların evinin yanma sahnesi ne alakasız bi şeydi öyle, üstelik harry'nin arkasından koşarak ateşleri yaran ginny pek bir saçma olmuş.

    ---
    spoiler ---


    (pandera - 30 Temmuz 2009 13:18)

  • comment image

    --- spoiler ---

    her bir roman uyarlaması mutlaka kitaptan farklılıklar içerir bu konuya hiç bir şekilde itirazım yok.. hatta the lord of the rings'de bile olmayan eleştirilen sahneler* vardı..

    ancak bu filmdeki kesilen bölümler eklenen bölümler tamamen saçmalık.. hatta harry potter serisine yazarına fanlarına hakaret dereceseinde.. en başta o kovuğun yanması nedir arkadaş.. bir kere olsun bu kitabı okumadınız mı senaryoyu yazarken.. harry potter bildiğin twilight olmuş haberimiz yok.. jk rowling kitapta ginny'le harry'i yakınlaştırdı diye romantik komedi çekmenin ne anlamı var..

    aragog'un cenazesini gösterip dumbledore'un cenazesini es geçmekteki amaç nedir allasen.. tamam anlıyorum aragog'un cenazesi olmadan konuyu bağlayamazsın hortkuluk olayı açıklığa kavuşmaz kabul ediyorum.. ancak aragog'un cenazesini gösterdiğin yerde dumbledore'un cenazesini hiç göstermezsen hatta utanmayıp " dumbledore öldü ama ron ginny ile çıkmana karışmıyo harry" basitliğine indirirsen kimseden bu filmi beğenmesini bekleyemezsin..

    özeillikle seri halindeki kitapların uyarlamalarında kitapta olmayan bölümler biraz da kitapları okumayan kişilerin konunun bütünlüğünden kopmaması bazı olayları daha iyi anlaması için yapılır.. bu filmde ise -bence kitabın en kilit noktaları- dumbledore ve harry'nin düşünseli seansları neredeyse hiç yokken kitapta olmayan tonlarca romantik an ve kitapta olmasının hiç bir önemi olmayan saçma sahneler filmde bolca kullanılmış.. o kız tavlama sahnesi lavander ile ron'un sahnelerini koyacağına tom riddle'ın babası ve annesinin olduğu sahneleri koy.. kitapta okulun her yeri seherbaz kaynarken filmde 1 yada 2 kez seherbaz kelimesini duydum bir tanesi de mcgonagall harry'e seherbaz olmak istemiyor musn diye soruyordu bu kadar..

    ayrıca kitapta var olan bazı sahneleri değiştirmenin mantığı nedir.. en basitinden draco'nun harry'i trende bıraktığı sahnede harry'ı oradan tonks'un kurtarması gerekirken luna kurtarıyor, neden?

    bu filmi çekerken jk rowling'e hiç mi danışmadınız.. kısaca kitaba göre rezalet bir film olmuştur.. kitapları okumayan birinin zaten bu filmin konusunu anlaması imkansız hale gelmiş.. kitabı okuyup konuyu bilenler de bu ne biçim film diye küfür ediyorlar.. umarım ileride seriye gerçekten hakim birileri el atar da düzgünce bu filmleri çeker... kitap olarak serinin en iyisi olabilecek bir hikaye film olarak belki de serinin en kötüsü olmuştur..

    ---
    spoiler ---


    (indio - 9 Ağustos 2009 03:48)

  • comment image

    eğer sevdiğim bir karakteri daha öldürürse 'kardeşim sen yola çıkarken çocuk kitabı diye başladın gittikçe elm sokağı kabusuna dönüyor kendine gel!' diye mail döşenmeme sebep olacak olan kitap.


    (hoptediks - 2 Temmuz 2004 00:45)

  • comment image

    nihayet taşlar yerine oturmaya başlayacak derken ortamı tekrar yangın yerine çeviren kitap olmuştur bu.

    ------ spoiler -----
    ------ ve sayıklamalar ------------

    kitap, son 60- 70 sayfasına gelmezden evvel gayet rutin bir şekilde ‘anılarrr… anılarrr… şimdi gözümde canlandılarrr…’ modunda seyretmiş, fakat bitişindeki gayet şık manevralar sayesinde verdiğimiz parayı hak ettiğini göstererek rüştünü ispat etmiştir.

    ancak ! evet ancak, her şeyden evvel dumbledore gibi bir şahsiyetin, hayat memat meselesi olan bir konuda bu kadar kolay tongaya düşeceğine inanmayan bir okuyucu olarak şunu söylemekten de geri duramayacağım.

    kanımca (ve görüldüğü üzere genel kanıca) dumbledore’un snape’ e olan güveni yersiz değildir. kesinlikle aralarında önceden bir anlaşma yapmış olmalılar ki snape, headmaster’ına kıymıştır. son sahnede dumbledore’un ‘snape, lütfen……’ demesinin sebebi, yeri ve zamanı geldiği vakit, snape’in kendisini öldürmesini istemesi (illa öldürecek diye bir şey yok tabi, sadece snape’in ajan olduğunun anlaşılmaması için) ve son anda snape’in bunu yapmaktan vazgeçeceğinden korkması üzerine, lütfen, yapman gerekeni yap ! manasında gaz vermiş olmasıdır.

    hadi lennnn….. amma uçtun dediğinizi duyar gibi oluyorum. ayıp bi kere ama neyse, ancak size sözüm şudur ki:

    - bana ‘snape adam öldürüyor’ dedirtemezsin arkadaşım. bunca yıldır bu adama güvendik, her ne kadar şerefsizin teki de olsa, harry’nin ne zaman başı sıkışsa bu adam yardımına koşmadı mı ? haaaa, ipnenin önde gideni, o ayrı, ama dumbledor u napacağız ? bu son kitapta eline diken batsa, beni snape e götürün, beni snape e götürün ! aaaaaaa......... bu kadar güven sebepsiz olamaz bi kere. ben şahsen artık bu herifin dumbledore’un gayrimeşru çocuğu falan olduğuna inanmaya başladım.

    eğer dediğimiz gibi snape hala dumbledore’un ajanı ise bunu kimse bilmiyor. bütün karakterler olayı duyunca mal gibi kaldı, biri bile hımmm… hımm…. hareketi yapmadı. (yani, demek olan oldu, mekanizma çalışıyor, hareketi) neyse, eğer snape hala dumbledore un ajanı ise kime fayda sağlamaya çalışacak ? harry’ye ! fakat harry de artık snape efendi:

    -allah bir, potter !

    dese bile inanmayacağından buradan snape örtmenime de bir tavsiyem var:

    - hocam, hazır cinayet de işlemişken kendine bir horcrux ayarla, harry bu sinirle seni de sülaleni de hacamat edecek, benden söylemesi. harry seni öldürsün, içi soğusun, ikinci ruhun ona yardımda bulunur. yoksa işin yaş. saygılar, hörmetler.

    ayrıca snape işini bitirip okula terk ederken harry nin canını acıtacak tek bir büyü bile yapmamıştır. anca onunkileri durdurmuştur. istese bal gibi canına okurdu. voldemort onu bana getirin demiş ama eğlenmeyi ihmal edin dememiştir.

    geri kalan aşk meşk ilişkilerine bir anlam veremedim. paso öpüşüp durdular, içim kalktı.

    (bu arada hogwards hocalarının evlenmelerini, çocuk sahibi olmalarını engelleyen bir kural mı var ? ne bunlar böyle jedi konseyi üyeleri gibi saplar ?)

    -------
    spoiler---------


    (pieta - 30 Temmuz 2005 02:23)

  • comment image

    voldemort'un "tü-kaka adam"lıktan çıkıp ete kemiğe büründüğü kitaptır bu. onu şu anda olduğu konuma getiren sebepleri dumbledore'un uzun yıllar boyunca topladığı anılar sayesinde öğrenebildik. ilk kitaptan beri sorgulamadan kabul ettiğimiz "voldemort ölmez death eaters bölünmez" olgusunun sebebini pensieve'e burnumuzu değdirmek suretiyle keşfettik. iyi güzel de peki bundan sonra ne olacak? bundan önce neler olduğunu henüz okumamış olanlar için koruyucu kalkanımızı koyalım:

    --- spoiler ---
    kitabı okumayı bitirdiğim andan beri kafamın içinde dönüp duran bir soru var; voldemort'un madalyonu sakladığı mağarada, madalyonu koruyan yeşil iksir sebil iksir çeşmesi mi? bir kez tamamen içildikten ve horcrux'a ulaşıldıktan sonra yeniden doluyor mu kendi kendine? yoksa voldemort, kümesteki tavuklarını kontrol edip duran manyak teyzeler gibi dünya'yı dolaşıp horcruxlarını kontrol mü ediyor ara sıra? deneme amacıyla iksiri içiyor falan? vaktiyle adamın teki buraya gelip bütün tuzaklardan kurtulmuş, iksirin tümünü içip madalyonu alıp yerine "bunu yazan tosun" mealli bir yazıyla başka bir madalyon bırakıp gitmiş ve voldemort ruhunun bir parçasını ele geçirecek kişiye bir güzellik düşünmemiş olabilir mi? diyelim ki r a b cin gibi bir büyücü, voldemort'un koruma büyülerinin tümünden kurtulmayı başardı. ondan habersiz bir şekilde mağaraya giden dumbledore'a yapacak bir şey kalmadı. geriye kaldı 4 horcrux. peki bunları kim bulacak? harry.

    harry voldemort gibi okulu 6. sınıfın sonunda bırakacak ve horcrux'ları aramaya başlayacak. hani şu voldemort ya da death eater'larla olan her karşılaşmasının sonunda gözlerini hastane kanadında açan, birilerinin yardımı olmadan paçayı sıyıramayan 17 yaşındaki harry. 1 kitap boyunca 4 horcrux'u bulup yokedecek, en sonunda sıra bölüm sonu canavarına gelecek ve harry voldemort'u öldürüp büyücü dünyası'na özlediği huzuru geri verecek. peki bu yolculukta harry'e kim yardım edecek? artık hayatta olmayan dumbledore? harry'nin ölümüne nefret ettiği snape? okulun çiçeği burnunda müdiresi, tuvalete giderken bile sihir bakanlığından izin alan ve 6 yıl boyunca tanık olduğumuz tek numarası kediye dönüşmek olan mcgonagall? hogwarts kütüphanesi'ndeki hatmettiği kitaplar haricinde zerre bilgiye ve yeteneğe sahip olmayan hermione? ron'u saymıyorum bile.. ölür bu harry.
    ---
    spoiler ---


    (roxane - 27 Eylül 2005 22:10)

  • comment image

    --- spoiler ---
    serinin ilk kitabından beri özellikle sevin okyay'ın nefis çevirileriyle okumaya alıştığım için bu seferde türkçesinin çıkışını bekledigim serinin son kitabı. yine yine yeniden beni benden aldı.saatlerce elimden bırakamadım ve bitirene kadar uyumak mümkün olmadı.harry ve ginny aşkı beni çok da şaşırtmamakla birlikte hermione ve ron'u nedense biraz zorlama buldum. diğer kitaplara hatta ateş kadehine bile oranla çok daha atraksiyonlu, çok daha karanlık. hatta sahne sahne kafamda yaşadım. dumbledore'un cenazesinde gözyaşlarımı tutamazken jk rowling 'i bikere daha tebrik ettim. snape hususunda herşeyin sonunu eninde sonunda bişeyen bağlayan yazarımıza güveniyorum. bir dahaki kitapsa büyük ihtimal harrynin hortkulukları arayışı ve en sonunda voldemort ve harry'nin son ve nihai düellolarıyla son bulur diye tahmin ediyorum.
    ---
    spoiler ---

    hatta şöyle alternatif bi son paragrafım bile var

    harry, yıllar sonra orta yaşlı bi adamken geçmişteki karanlık günleri artık anmak istemedigini farketti. masada karısı ginny ve çocukları james ve lilly ile oturup kaymak biralarını yudumladılar. o sırada fawkes yakınlardaki bir agacın dalına konmuş şarkısını söylüyordu.harry gülümsedi. nokta

    edit:oha tuttursaymışım


    (inner silence - 5 Ekim 2005 17:26)

  • comment image

    --- spoiler ---
    işte karşınızda melez prens’in orijinal versiyonunun yayınlandığı gün jk rowling’in mugglenet editörü emerson spartz ve the leakycauldron editörü melissa anelli ile yaptığı son derece kapsamlı röportajı. bu röportaj için emerson spartz’dan izin alınmıştır. emerson spartz es olarak, melisa anelli ma olarak, jk rowling ise jkr olarak kısaltılmıştır.

    es: harry potter’ı tartıştığınız insanlar var mı?

    jkr: üzerinde çalışırken mi diyorsun? doğrusunu söylemek gerekirse hiç kimseyle, ki bu benim için bir gereklilik, ben münzevi olmasıyla ün salmış bir yazarım. aslında bu tam olarak doğru değil, çünkü yazdığım kitabın türü gereği sırlarımı iyi korumam gerek.

    es: bu biraz garip bir soru olacak ama; kendi kitaplarınızı kaç defa okudunuz?

    jkr: garip bir soru değil bu, aslında çok geçerli bir soru. kitabım yayınlandıktan sonra hemen hemen hiç baştan okumam yazdığım kitabı. tabi yeni kitabı yazarken, birbirleriyle bağlantılı olduğu için pek çok defa elime aldığım oluyor kitaplarımı, gerekli bu, ama şunu söylemeliyim ki, hiçbir zaman, mesela banyoda falan ya da herhangi bir şekle bir şeyler okumak istediğimde kendi kitabını almam. sanırım bu yüzdendir ki binlerce okuyucum kitaplarımı benden daha iyi biliyor. benim bir avantajım ne olacağını ve geri planda neler olduğunu bilmem.

    ma: şu geri planda olanlar kaç kutu doldurur sizce?

    jkr: gerçekten söylemesi çok zor çünkü ben son derece dağınık bir insanım, ama evet, onlarca diyebiliriz. genelde bunlar defterlerde yazılı, çünkü geri planda olanlar çok önemli.

    es: 7. kitap çıktıktan sonra da resmi sitenizi açık tutacak mısınız?

    jkr: evet, kitap çıktıktan sonra da site devam edecek. tahmin ediyorum, yani herhangi bir karakterin hangi rengi sevdiğini falan cevaplayamam, ama geri planda olanların cevaplandığı bir hal alacak.

    pek çok okuyucunun teoriler kuracağını tahmin ediyorum, kitaplar bittikten sonra bile, mesela kitapta merkezi olmayan karakterlerin önceki yaşamlarını merak eden pek çok insan olacaktır. mesela ben büyük bir jane austen hayranıyımdır (şafak’ın notu: ben de…), ve hikaye sona erdikten sonra karakterlere ne oluyor, çok merak ediyorum. böyle şeyler işte…

    ma: harry potter serisi sona erdikten sonra, eğer tekrar harry potter ile ilgili bir şeyler yazmak isterseniz, nasıl bir şeyler olurdu bu?

    jkr: büyük ihtimalle ansiklopedi tarzı bir şey olurdu. bazı küçük karakterlerle ilgili eğlenceli bilgiler içeren ve bazı önemli karakterlerin eksiksiz biyografileri gibi…

    ma: tamam, işte büyük altıncı kitap sorusu: snape kötü mü?

    jkr: (sırıtarak) kitabı siz de okudunuz, siz ne düşünüyorsunuz?

    ma: bazı komplo teoricileri var, ve onlar –

    jkr: vahim bir ümide mi kapılmışlar? (kahlahalar)

    es: evet!

    ma: evet!

    es: bazı ismi lazım değil harry-hermione’ciler gibi (kahkahalar)

    jkr: yani, evet – özellikle şimdi harry ve snape arasındakiler iyice kişisel oldu – belki de harry ve voldemort kadar … ama tabi bu soruyu cevaplayamam, öyle değil mi? yani, hadi gerçekle yüzleşelim, bu konuyla ilgili 10.000 teori olacak – ki ben bunları okumaktan vahşi bir zevk alacağım (kahkahalar) – ama sonuçta gerçekten çok seviyorum teorileri okumayı

    es: dumbledore’un insanların içindeki iyiliği görmeyi sevdiğini biliyorum, ama bazen insanlara resmen sorumsuzca güvendiği de bir gerçek sanki.

    jkr: evet, katılıyorum, katılıyorum.

    es: nasıl bu kadar –

    jkr: zeki –

    es: zeki biri bazı konularda bu kadar kör kalabiliyor?

    jkr: bunun hakkında 7. kitapta yeterince bilgi olacak. ama şunu söyleyebilirim ki, özellikle beşinci ve altıncı kitapta muhteşem bir zekanın sizi hata yapmaktan – duygusal hata yapmaktan – her zaman koruyamayabiliyor. aslında düşünürseniz, son derece zeki olmak dumbledore için bazı problemler yaratabiliyor, bu o’nu yalnız bırakabiliyor, izole olmasına neden oluyor. sanırım kitaplarda da fark etmişsinizdir, nerede dumbledore’un eşidi, ya da sırdaşı ya da partneri? bunlardan hiçbirisi yok dumbledore’da. dumbledore her zaman fikrine güvenilen, sürekli başvurulan kişi, ama o bu lükslerden hiçbirine sahip değil. biraz yuvarlak bir cevap oldu, ama bundan daha fazlasını söyleyemem.

    es: yo, aslında güzel bir cevap oldu.

    ma: dumbledore’un bu denli yalnız olması ilginç.

    es: benim aklıma her zaman takılmış sorulardan birisi; neden voldemort lily’ye yaşaması için bu kadar fazla şans veriyor?

    jkr: hmmm…

    es: neden?

    jkr: (bir süre sessiz kaldıktan sonra) bu soruyu cevaplayamam. ama gerçekten doğru, voldemort o’na yaşama şansını gerçekten öneriyor. bana neden james’in ölümünün lily ve harry’yi korumadığını sormak istemez misin? aslında cevabı verdin. james zaten öldürülecekti, lily ise yaşayabilirdi ve ölmeyi seçti. james’in ölmeye hazır olmadığını söylemeye çalışmıyorum, kesinlikle öyleydi, ama sonuçta o’nun zaten hiç seçeneği yoktu. farklı cesaret türleri vardır bence, ve tabiki james son derece cesur, ama lily’ninki, o an için söylüyorum, james’in cesaretinden fazlaydı. gerçi her anne, her normal anne aynısını yapardı, ama lily’ye yaşama şansı ve bunu değerlendirecek kadar zaman verildi.

    ma: peki lily hareketlerinin sonunun böyle olacağını biliyor muydu?

    jkr: hayır. çünkü böyle bir şey daha önce hiç gerçekleşmemişti.

    ma: yani o ana dek hiç kimse benzer bir durumla karşılaşmadı mı?

    jkr: hayır.

    es: sirius, pettigrew’ü öldürmekten dolayı hapse atılırken gerçekten gülüyor muydu, yoksa bu fudge’ın uydurduğu bir şey miydi?

    jkr: evet, gülüyordu. sizce de bu onun karakterine ve o anki duruma uygun değil miydi? komik bulduğundan gülmüyordu, ama james’i ve lily’yi kaybetmiş, olmasının üstüne bir de pettigrew onu altedince… biraz kara mizah gibi.

    ma: 6. kitapta maçı luna’nın sunması çok iyi oldu. luna çok eğlenceli.

    jkr: ben de luna’yı çok seviyorum.

    es: neden dumbledore peeves’in okulda kalmasına izin veriyor?

    jkr: çünkü onu dışarı atamıyor.

    es: iyi de o dumbledore, dumbledore istediği her şeyi yapabilir!!!

    jkr: hayır. peeves patlak bir boru gibi. patlak bir boruyu ancak geçici olarak tamir edebilirsiniz, ama sonunda yine sıkıntı verir. peeves binayla birlikte gelen bir şey.

    es: ama peeves dumbledore’u dinliyor –

    jkr: eh…

    ma: eh?

    jkr: dediğim gibi, peeves çok eski bir binadaki patlak bir boru gibi. dumbledore durumu birkaç haftalığına iyileştirebiliyor sadece. ama gerçekten, peeves’den kurtulmayı kim ister?

    ma: belki harry olsaydım… ama okuyucu olarak çok hoşlanıyorum. özellikle beşinci kitabın sonunda fred ve george’a selam vermesine bayılmıştım.

    es: umbridge –

    jkr: aaahhh, umbridge… çok sinir bir karakter.

    ma: hala ortalıkta o zaman?

    jkr: evet, hala bakanlıkta.

    ma: yedinci kitapta daha görecek miyiz onu?

    jkr: evet. o’na işkence etmek fazlasıyla eğlenceli.

    es: eğer voldemort’un böcürt’ü ne?

    jkr: voldemort’un en büyük korkusu ölüm, ki o’na göre ölüm çok alçakça. o’na göre ölüm insanoğlunun alçaltıcı bir zayıflığı. yani kendi cesedini görürdü.

    es: peki ya voldemort kelid aynasında ne görürdü?

    jkr: kendisini güçlü ve ölümsüz olarak görürdü.

    es: ya dumbledore ne görürdü?

    jkr: bunu cevaplayamam.

    es: peki dumbledore’un böcürt’ü ne olurdu?

    jkr: maalesef bunu da cevaplayamam.

    ma: peki harry 6. kitabı sonunda baksaydı aynaya ne görürdü?

    jkr: voldemort’un öldüğünü görürdü, sence de öyle değil mi? çünkü o zamana kadar hiç rahat yok harry’ye.

    es: 7. kitabın son kelimesinin yara izi olduğunu duyduk. bu doğru mu?

    jkr: evet.

    ma: son kitaba başlama konusunda ne düşünüyorsunuz?

    jkr: aslına bakarsan biraz korkutucu. önümüzdeki yıla kadar gerçekten başına oturabileceğimi sanmıyorum. herhalde yılbaşından sonra asılacağım diye düşünüyorum. birkaç birşey karalıyorum arada sırada, ama kızım mackenzie’nin ne kadar küçük olduğunu gördünüz ve o’na da oğlum david gibi bir süre vakit ayırmak istiyorum, yani tamamen ona ait bir zaman. ondan sonra gerçekten başlayacağım yazmaya.

    es: voldemort’un adının ‘kim olduğunu bilirsin sen’ olmasına ne neden oldu?

    jkr: bu tarihte pek çok defa olmuş bir olay, özellikle afrika’da. hatta ingiltere’de bile 1950’lerde yaşamış gangsterler kray ikizleri’nin ismi hiç konuşulmazmış.

    ma: kitabınızda günlük olaylara –

    jkr: birinci ünite?

    ma: evet, birinci ünite ve güncel olaylar, tam belirtmek gerekirse son dört yıl. terörizm ve bazı politikaların sizin kitabınıza etkisi var mı?

    jkr: hayır, yani bilinçaltında belki, ve bu çok şüpheci bir belki. hiçbir zaman “11 eylül’e gönderme yapmalıyım” gibi bir düşüncem olmadı, ki zaten 6. kitabın birinci ünitesini 11 eylül’den yıllar yıllar önce yazmıştım. aslına bakarsanız o üniteyi birinci kitabın birinci ünitesi olarak tasarlamıştım ilk başta.

    es: peki. seçmen şapka şu ana kadar hiç yanıldı mı?

    jkr: hayır.

    es: gerçekten?

    jkr: evet.

    ma: bu çok ilginç, çünkü şapka’nın söylediği sözler sanki –

    jkr: kurucular’ın sözleri.

    ma: evet, enteresan. kurucular son kitapta bir rol oynayacaklar mı?

    jkr: evet.

    ma: sanırım bunu size pek çok insan sormuştur, ama yedinci kitabın kaç sayfa olacağı hakkında –

    jkr: doğrusunu söylemek gerekirse, en ufak bir fikrim bile yok. kitabın genel bir eskizini çoktan çıkarttım, ama ne kadar uzun olacağını gerçekten bilmiyorum.

    ma: r.a.b.

    jkr: aman tanrım!!! (kahkahalar) yo, hakikaten memnunum. evet?

    ma: kim olduğunu şu ana kadar bildiklerimize dayanarak çıkartabilir miyiz?

    [burada jkr şeytani bir şekilde kaşlarını çatıyor]

    jkr: bir teoriniz var mı?

    ma: biz regulus black’i düşündük.

    jkr: öyle mi? (kahkahalar) fena bir tahmin değil (jkr sırıtıyor)

    ma: belki de sirius’un aynasından bir tane de regulus’ta –

    jkr: o ayna hakkında hiçbir yorumum yok! (jkr manyak gibi gülüyor)

    ma: şu ana kadar yazdığınız kitaplar içinde değiştirmek istediğiniz bir şey var mı?

    jkr: dürüstçe söylüyorum ki gerçekten yok. bazıları anka yoldaşlığı’nın çok uzun lduğunu söylüyorlar, ama oradaki bilgiler gerçekten verilmek zorundaydı.

    ma: dumbledore hakkında bir kitap yazabilir misiniz? lütfeeeen?

    jkr: … tamam o zaman. (kahkahalar) bu kırılamaz bir söz değildi! (kahkahalar)

    es: hogwarts’ta kaç öğrenci var?

    jkr: 600-800 arasında.

    ma: bu kitaptaki romantizmi yazmaktan çok zevk aldınız mı?

    jkr: evet! belli olmuyor mu?

    ma: evet!

    jkr: genel bir teori vardır, ki bu bütün dedektif romanları için geçerlidir, romantizm hiçbir zaman ön planda olmamalıdır. romantizm, ancak diğer olayları örtbas etmek, okuyucudan saklamak için kullanılmalıdır. tonk ve remus ile bunu yapmaya çalıştım biraz. ama harry potter’da kahramanlarımızın büyümesini gözlemlemek zorundaydık, ve o yüzden romantizm de kaçınılmaz olarak kitapların bir parçası. siz nasıl buldunuz romantizmi?

    es: bana sürekli “çak” diyordu! (kahkahalar)

    ma: evet evet!

    es: daha kitabın başlarından itibaren harry ve ginny barizdi zaten, ve ron ve hermione için de ikinci kitaptan beri ipuçları bırakıyordunuz –

    jkr: bence de!

    es: harry ve hermione’ciler … şizofren – (kahkahalar)

    jkr: ben o kelimeyi kullanmazdım, ama gerçekten de büyük ipuçları bıraktığımı düşünüyorum –

    es: kaya büyüklüğünde (kahkahalar)

    jkr: ama şaka bir yana, bu kitapta ron’u yazmaktan büyük keyif aldım. diğerleriyle karşılaştırıldığında ron daha az olgun, ve lavender ile ilişkisi önemliydi bu açıdan –

    ma: won-won (kahkahalar)

    [bu arada mugglenet ve leaky-cauldron siteleri ile ilgili konuşuluyor, oraları kestim]

    ma: draco bu kitapta gerçekten harikaydı.

    jkr: böyle düşündüğüne sevindim, çünkü ben de o’nu yazmaktan çok zevk aldım. draco da bu kitapta çok büyümek zorunda kaldı. bugün birkaç kişiyle tartıştım; şimdi draco bir zihnifendar, ki bu harry’nin hiç beceremediği ve artık öğrenmekten de tamamen vazgeçtiği bir hüner. bana sorulan, acaba uğraşsa harry draco’dan daha iyi olur muydu? aslında hayır. draco, harry’nin tam aksine, buna doğal olarak yatkınlığı olacak türden bir sihirbaz. harry’nin bu konudaki problemi, duygularının her zaman yüzeye çok yakın olmuş olması. harry, draco ve snape’e göre kendisi ile çok daha dürüst. draco ise yetiştiği ortam yüzünden harry’de çokça bulunan merhamet ve sempati duygularını çok genç yaşta kapatmış. bunu altı yıl boyunca görüyoruz, ama draco birden büyük adamların ligine çıktığı anda bütün bu duygular açığa çıkıyor, çünkü oradaki görüntü beklediğinin çok çok üstünde.

    harry, draco’nun dumbledore’u öldüremeyeceğini düşünmekte haklı bu bakımdan.

    es: dumbledore ölmeyi planlıyor muydu?

    jkr: … büyük teori bu mu?

    ma ve es birlikte: evet!

    jkr: bu konuda yorumda bulunmayacağım.

    ma: yani merak ettiğim, dumbledore ve snape arasında “eğer bu ve bu olursa beni öldür, çünkü draco’nun voldemort tarafından öldürülmesini istemiyorum, hem de senin verdiğin söz yüzünden öldürülmeni de istemiyorum” gibi bir konuşma geçmiş –

    jkr: seni çok iyi anlıyorum, ama maalesef bunu cevaplayamam.

    ma: çok sorulan sorulardan birisi de, düşündeli’nde gördüklerimiz anıların sahibinin olayları algılayışı mı yoksa olaylar aynen, değişmemiş hali mi?

    jkr: aynen, değişmemiş hali. aynı bilinçaltındaki gibi, aslında gördüğümüz her şey bilinçaltımıza yazılıyor, ama biz bunu fark etmiyoruz. düşünselinin de büyüsü bu işte, olayları aynen olduğu gibi canlandırıyor, yani hata yok.

    es: diğer çok merak edilen ise grindelwald ile ilgili –

    jkr: hmmm

    es: grindelwald öldü mü ?

    jkr: evet.

    es: peki bu bilgi önemli mi hikaye açısından?

    jkr: sanırım asıl sormak istediğin, 1945’te ölmüş olmasının ne gibi bir önemi var? bunun voldemort’la bir ilgisi var mı? maalesef bunu cevaplayamam. ama şunu söyleyebilirim ki, grindelwald ve ikinci dünya savaşı arasında bir alaka yok.

    ma: neville’in annesinin ona verdiği sakız ambalajlarının bir özelliği var mı?

    jkr: maalesef yok. ama bu, hayattaki gerçek olaylardan esinlenip yazdığım ender olaylardan birisi. bir arkadaşımın alzheimer hastası olan annesi, bir arkadaşım olan oğlunu hiç tanımamasına rağmen ne zaman onu görse ona sakız ambalajı veriyor, ve ben buna hitaben koydum bu olayı kitaba.

    ma: bence o an kitaptaki en duygusal anlardan biriydi, ve arkasında böyle bir hikaye olduğunu duyunca…

    jkr: bence de.

    ma: esrar dairesi’ne geri dönecek miyiz peki?

    jkr: yorum yok.

    es: peki, dumbledore nasıl bu kadar üst bir büyücülük seviyesine ulaştı?

    jkr: bu eskilerin söylediği bir klasiktir; önemli olan kendini yetiştirmektir. dumbledore da öyle biri. bir de zamanında çok büyük ustalarla çalışmış olması –

    es: nicholas flamel?

    jkr: evet, ve dumbledore’un ailesinin de eski ailelerden biri olması da bunda etken.

    ma: peki ya harry’nin ailesi? büyükbabaları vs., onlar öldürülmüş müydüler?

    jkr: hayır. bu benim bir yazar olarak gördüğüm inisiyatifti. harry’nin tamamen yalnız olması gerekiyordu, bu yüzden, belki de biraz acımasızca bütün otorite figürleri ya harry doğmadan yok olmalı, ya da doğduktan sonra öldürülmeliydiler. ama harry’nin iki taraftan büyükanneleri ve büyükbabaları yaşlılıktan ya da hastalıktan öldüler. orada bir komplo teorisi falan yok yani. sadece ölmeleri gerekiyordu, ben de onları yok ettim.

    ma: peki bu harry gryffindor’un soyundan teorilerini de yok ediyor mu?

    jkr: evet. harry gryffindor soyundan falan değil. voldemort’la da hiçbir akrabalığı yok. yaşayan tek akrabası petunia.

    ma: bunu öğrenmemiz iyi oldu.

    jkr: evet.

    es: hep merak etmişimdir, eğer harry ve voldemort –

    jkr: el sıkışıp ayrılsalar? (kahkahalar)

    es: evet!

    jkr: sanırım bu macbeth’teki gibi. eğer machbet cadılarla tanışmasaydı, duncan’ı öldüremezdi, değil mi? olanların hiçbirisi olmazdı. sanırım o, bunlara kendi sebep oldu.

    ma: yani herkes el sıkışıp birkaç el golf oynasa kimsenin başı ağrımayacak! (kahkahalar)

    es: ron’un gözleri ne renk?

    jkr: bunu daha önce hiç belirtmedim mi yoksa? aman tanrım! (jkr elleriyle gözlerini kapatıyor) ron’un gözleri mavi, hermione’ninkiler de kahverengi.

    ma: ron’un patronus’unun biçimi ne?

    jkr: bunu şimdi açıklıyorum ki; ron’un patronus’u jack russell türü bir köpek, yani benim köpeğim.

    ma: sırlar odası’nda ginny harry’ye sevgililer günü’nde –

    jkr: (gülüyor) evet

    ma: ginny mi gönderdi onu yoksa ikizler mi?

    jkr: ginny

    ma: peki ginny’nin başka büyük bir rolü olacak mı? tom riddle ile ilgili mesela?

    jkr: ginny hakkındaki gerçek, nesillerdir weasleyler’e doğmuş tek kız olması. yedinci oğlun yedinci çocuğu durumu yani, bu yüzden de yetenekli bir büyücü, ki bunun izlerini görüyoruz kitaplarda.

    es: neden hala slytherin’in varolmasına izin veriliyor?

    jkr: ben hogwarts’ı kurarken dört elementi düşündüm. gryffindor ateş, hufflepuff toprak, ravenclaw hava ve slytherin de su, ki bu yüzden yatakhaneleri gölün altında. bu, benim gözümde dengeyi sağlayan bir unsur.

    es: ama yine de ölüm yiyenler’in çocuklarını aynı yere toplamak…

    jkr: ama hepsi ölüm yiyen değil ki.

    es: yine de ölüm yiyenler’in ezici çoğunluğu –

    jkr: ne demek istediğini anlıyorum, ama sonuçta iyiyle beraber kötüyü de kabul etmemiz gerekir. yüzdeye bakıldığında tamam, ama denge de önemli.

    ma: lily’ye karşı romantik hisler besleyen sadece james miydi?

    jkr: hayır. (duraksıyor) lily, ginny gibi popüler biriydi.

    ma: snape?

    jkr: (sessizce sırıtıyor)

    es: lupin?

    jkr: hayır. lupin, lily’yi bir arkadaş olarak seviyordu ama romantik bir sevgi değildi bu.

    ma: ikizler nasıl becerdi çapulcu haritası’nı açmayı?

    jkr: harita yardım etti onlara. unutmayalım, çapulcu haritası kendi kendine düşünebilen bir obje. insanlarla iletişim kurabiliyorlar. fred ve george da tam da çapulcular’ın seveceği türden insanlar.

    ma: aberforth’un önemli bir rolü olacak mı?

    jkr: süper önemli bir rolü olacak, ve ancak bu kadarını söyleyebilirim.

    ma: dumbledore’un horcruxlar ile ilgili söylediği herşeye güvenebilir miyiz?

    jkr: şöyle söyleyelim: dumbledore’un tahminleri her zaman güvenilirdir. fazla yuvarlak olmasın cevabım diye söylüyorum: dört horcrux var harry’nin bulması gereken.

    es: harry’nin işi zor görünüyor.

    jkr: biraz değil oldukça zor. ama şu kadarını söyleyeyim; dumbledore’un harry’ye yıl boyunca anlattıklarında görünenden fazla ipucu var.

    es: yine de imkansız gibi gözüküyor, harry’nin bunu başarabilmesi yani. eğer o mağaraya harry yalnız gitseydi…

    jkr: yalnız şu konuda bahse girerim ki horcrux’lardan en azından birisi çok kısa bir süre içinde dikkatli okuyucular tarafından saptanacak.

    ma: peki voldemort, ginny’in içine kendi ruhundan bir parça vererek –

    jkr: ginny bir horcrux değil

    ma: peki hala bir çatalağız mı?

    jkr: hayır.

    ma: peki ginny’nin harry’ye bir hayat borcu var mı?

    jkr: ona da hayır.

    es: harry’nin vaftiz annesi var mı?

    jkr: hayır, yok.

    es: gerçekten mi?

    jkr: evet. harry doğduğunda bir savaş vardı, lily ve james’in son derece içinde olduğu bir savaş, ve harry’nin doğumu için öyle çok büyük kutlamalar falan yapılmadı. sirius hemen vaftiz baba ilan edildi o kadar.

    (melisa anelli saatine bakıyor)

    ma: (üzüntülü) vakit dolmak üzere…

    jkr: evet…

    ma: son sorular o zaman. kitapları yazarken aklınızda beliren yüzler filmde oynayanların yüzleri mi?

    jkr: aslında hayır. arada sırada ron’u düşürken rupert grint belirebiliyor aklımda ama genelde benim harry’m canlanıyor hep gözümde.

    ma: harry ve ron hogwarts, bir tarih’i hiç okuyacaklar mı?

    jkr: asla! (kahkahalar)

    ma: potterlar’ın öldürüldüğü gece olay yerinde başkaları da var mıydı?

    jkr: yorum yok.

    ma: sanırım röportajımız burada bitiyor.

    es: evet. çok teşekkür ederiz bizi evinizde ağırladığınız için.

    jkr: ben teşekkür ederim. çok keyif aldığım bir röportaj oldu!

    http://www.harrypotter.gen.tr/…32&dil=&renk=&page=1
    ---
    spoiler ---


    (streetprincess - 9 Ekim 2005 12:05)

  • comment image

    --- spoiler ---

    ---
    spoiler ---

    --- spoiler ---

    ---
    spoiler ---

    --- spoiler ---

    ---
    spoiler ---
    severus'un son kitapta büyük bir rol oynayacağını kesinleştiren kitap. sevgili dartagnan arkadaşımla tartıştığımız teoriye göre dumbledore'un snape'e olan sonsuz güvenin sebebinde sevgi olduğu kanaatini getirdik (hayır kardeşim severus dumbledore'a gizliden aşık değil)

    şöyleki: snape teee hogwarts'ta öğrenciykene en yetenekli olduğu derste ondan daha yetenekli olan bir hanımkızımıza aşık olmuştur. hatta kim bilir belki de sırf onun yüzünden iksir de uzmanlaşmıştır. bu hanım kızımız da lily evans'tan başkası değildir. tabi lily'nin severus'a değil de james potter denen sınıfın haşarı, zıpır ve bir o kadar da burnu havalarda gezen delikanlısını sevmesi onun james'e zaten fazlasıyla duyduğu nefreti daha da körükler. (zeten severus'un harry'e kıllığının temelinde babasıyla hem fiziksel hem karaktersel benzeşmesi yatmakta tabikide)

    5.kitaba geri döecek olursak, harry snape'in düşünseli'ne girdiğinde babasının onunla nasıl acımasızca dalga geçtiğini, onun kendi bulduğu levicorpus büyüsünü ona karşı kullandığını ve bu pis durumda lily'nin snape'i nasıl korumaya çalıştığını hatırlayacaksınız.

    bundan yıllar sonra snape kehaneti gizlice dinledikten sonra bir plan yapıp voldemort'un yanına varır. "james'le çocuğu öldür, lily bana kalsın" diye anlaşarak anlatır kehaneti karanlık lord'a. bu sebeptendir ki voldemort james'i harcamakta saniye tereddüt etmezken, lily'e şans tanır ölmemesi için, lakin lily onun önünden çekilmeyince, voldemort snape falan dinlemeyip lily'i oracıkta indiriverip kendi kazdığı kuyuya düşer.

    tabi snape bunu duyar duymaz kendinden tiksinip dumbledore'a koşar ve herşeyi anlatır. dumbledore da "bu çocuk pişman, bunun için de hala sevgi var, en iyisi ben buna güveneyim kayıtsız şartsız" der.

    yıllar yılları kovalar, snape başı ne zaman belaya girse harry'i sırf bu sebepten dolayı korumaya çalışır, (harry'nin onun düşünseline girip de damarına bastığı sefer hariç)
    hem annesine duyduğu sevgiden hem de onu öldürdüğü için voldemorta duyduğu nefretten dolayı. usta bir zihinbendar olduğu için de bu durumu karanlık lord'a çaktırmaz. ama harry'e duyduğu bu zoraki koruma duygusunu** sirius ya da diğerleri için göstermek zorunda değildi, ki göstemedi.

    dumbledore'a lanet gönderdiği sahneye gelince, sanırsamki albus tıpkı mağaraya giderken harry'e yaptığı gibi severus'a da gerekirse "beni öldür gitsin* anasını satiim." talimatını verdiğini düşünebiliriz. bu da severus'la albus'un okuldaki tartışmasını ve "severus lütfen" repliğini açıklığa kavuşturabilir.

    yedinci ve son kitapta voldemorta' pataküte dalabilecek, ona tırsmadan yan bakabilecek bir harry'nin yetişmesi için ona şimdi kim yol gösterecek diye merak içinde kaldım ben. sirius gitti, albus gitti, severus yardım etmeye kalksa bile harry onu dinlemez. harry bu işi tek başına bitiremez. bakalım r. a. b.'nin bi numarası olacak mı göreceğiz.

    bu arada harry'nin ginny'i iki dakkada def etmesi ama ron ve hermione'a doğru düzgün ısrar bile edememesi saçma olmuş. zira ginny de o diğer ikisinden daha az vukuata dahil olmadı. gerekirse gayet de faydalı olabilirdi. hem death eaters ginny'i şu dakka kaçırsa, harry kıçını kaldırmayıp "bizim aramızdaki herşey bitti ne hali varsa görsün" mü diyecek sanki? yine koşacak peşine. boşuna ayak yaptı, racon kesti zibidi. ama benim bildiğim ginny eksik kalmaz bi yerinden bulaşır olaya.

    son kitap için kaç sene bekliycez bakalım daha..
    --- spoiler ---
    ---
    spoiler ---
    --- spoiler ---
    ---
    spoiler ---
    --- spoiler ---
    ---
    spoiler ---


    (murdock - 19 Ekim 2005 15:51)

  • comment image

    birçok yönden beğendiğim bir serinin güzel kitaplarından biri arasında yerini almış olan kitaptır benim gözümde.

    --- spoiler ---

    27. bölümle ilgili fikirlerimi de belirtmeden geçemeyeceğim. snape bence kesinlikle kötü adam değildir. dumbledore hata yapabilir elbette, ama snape dediğimiz adam çok sağlam bir büyücü ve de eski bir ölüm yiyen. dumbledore'un bu adama güvenmesi için kesinlikle "mutlak" bir kanıtı olmalı. snape'in üstün zihinbendarlığı ile dumbledore'u kandırabileceğini düşünmüyorum, zira dumbledore onun bu üstünlüğünü bildiğinden ötürü beyin okuma dışında bir kanıta dayandırıyor olmalı snape'e olan sonsuz güvenini.

    dumbledore ölmemiş olabilir ve 7. kitabın ortalarında işler tam boka sararken çat diye ortaya çıkabilir. böyle düşünüyorum çünkü snape'in dumbledore'u öldürmek için daha önce de fırsatı oldu. slytherin'in yüzüğünü hortkuluk olmaktan çıkarırken snape olmasa dumbledore zaten ölecekti ama snape'in üstün karanlık sanat bilgisi sayesinde dumbledore bu işten yanık bir elle sıyrılmayı başardı. dolayısıyla dumbledore'un öldüğü sahnenin düzmece olması gayet olası. dumbledore bunun bir tuzak oldugunu anladı ve harry'yi kurtarmak için onu dondurdu diyelim. gelenin sadece draco oldugunu gördüğü anda harry'nin üstündeki büyüyü bozabilirdi, ve draco'nun harry'ye karşı en ufak bir şansı olmazdı (bkz: surprise attack). kaldı ki dumbledore'un büyü yapmak için asaya ihtiyacı olmadığını önceki kitaplardan biliyoruz, ve birçok lügat dışı kendi ürünü büyüsü olduğunu da biliyoruz (görünmez olmak için pelerin'e ihtiyac duymaması, görünmezlik pelerinin altını görebilmesi vs.) yani orada draco'yla konuştuğu süre içerisinde, dumbledore en az 20 kere kendini ve harry'yi tuzaktan kurtarıp süpürgelerle kaçırabilirdi. hadi bunu yapmamasını draco'yu convert etme çabasına bağlayalım dedik. o zaman da diğer ölüm yiyenler geldiğinde yine asasız bir şekilde yapılacak bir büyüyle bir katakulli yaratıp en azından tuzaktan kaçabilirlerdi (ki 5. kitapta dumbledore'un 4 bakanlık yetkilisini çat diye alt ettiğini gördük). hadi çok güçsüz durumda olduğu için bunların hiçbirini yapamazdı diyelim. yukarıda belirttiğim nedenle kesinlikle iyi tarafta olan snape de gelince birlikte (hatta harry de var) oradaki 4 adet ne idüğü belirsiz ölüm yiyeni alamazlar mıydı (ki mesela crabbe ve goyle ailelerinin de ölüm yiyen olduğunu, ölüm yiyen olmanın sadece karanlık lorda yavşamakla ilgili oldugunu, special force özellikleri taşımadıklarını hatırlatalım)? snape + dumbledore ikilisine 4 tane niteliksiz ölüm yiyen ne yapabilir ki (bu noktada da 4. kitapta snape hakkında söylenen "birinci sınıfa geldiğinde çoğu 7. sınıftan daha fazla iksir ve lanet biliyordu" cümlesine atıfta bulunuyoruz). snape bence şovun planlanmış bir parçası olarak dumbledore'u havada şöyle bir süzüp yere konduracak non-verbal bir büyü yapmıştır ve maske olarak da avada kedavra sözlerini söylemiştir (ki bir arkadaş güzel yakalamış, avada kedavra yiyenlerin havada bir süre asılı kalması gibi bir şey daha önce hiç olmamıştı, direk düşüp ölüyorlardı). haa snape bozulmaz yemin etti ama, o iş nasıl olacak? birincisi orada bir kelime oyunu olabilir, severus draco'ya yardım edeceğine yemin etti ancak draco'nun da o pozisyonda herhangi bir yardıma ihtiyacı yoktu zaten, istese öldürecek durumdaydı. istemedi, öldürmedi, bekledi. ikinci ihtimal, belki de snape zaten daha önceden dumbledore'a bozulmaz yemin etmiştir onu satmayacağı konusunda (ve dumbledore'un snape'e güvenmesinin sebebi de budur) ve eylem olarak birbiriyle çakışan iki bozulmaz yemin edilince ilki geçerli oluyordur falan.

    ikinci teorim ise dumbledore'un öldüğü fakat snape'in hala iyi tarafta oldugu yönündedir. dumbledore artık bu savaşta çok önemli bir yeri olmadığını düşünüyordur (ki bunu dumbledore'un harry'yle yaptığı tüm konuşmalardan çıkarmak mümkün). fakat gerek ikili ajanlığı gerekse karanlık sanatlar konusundaki engin bilgisi (ki dumbledore'un snape'e karanlık sanatlar konusunda ihtiyaç duyduğunu gözlemledik iki kez) sebebiyle snape'in hala önemli bir yeri oldugunu düşünüyordur bu savaşta. kendisi zaten yaşlıdır, gerekirse feda edilebilecek biri olarak görüyordur artık kendini. harry de olayı kendisi çözebilecek olgunluğa, kafa yapısına, öz güvene, mantaliteye sahiptir. artık dumbledore'a ihtiyacı yoktur. süpürgeyle hogwarts'a geldiklerinde harbiden tuzağa düşmüşlerdir fakat dumbledore harry'yi saklayarak önemli olanı korumuştur, hatta draco'yu convert etmeye çalışmış büyük ölçüde başarılı da olmuştur. üstüne üstlük iyi tarafın kendinden sonraki en kuvvetli büyücüsünün (snape) lord voldemort'un gözünde çok önemli bir yere gelmesini, ölüm yiyenler üzerinde fors sahibi olmasını da sağlamıştır. bütün bunlar için zaten çok yaşlı olan dumbledore'u feda etmek karlı bir alışveriş olabilir.

    r.a.b denilen şahıs da bence regulus a. black'tir. bize kitapta "ibne, puşt" olarak aktarılıp aslen en asil duygunun insanı olan diğer tüm büyücüler gibi regulus da ailesi gereği karanlık tarafa kaymış, fakat sonra bir sebeple ölüm yiyen olmaktan vazgeçmiştir. adam olup yola gelmiş olabilir, veya hala kötü olmasına rağmen çıkar çatışmasından ötürü ölüm yiyenlerden ayrılmış olabilir. ama neticede hortkuluk'lardan en az birini çalmış ve yok etmiş, voldemort'la daşşak geçen bir not bırakabilecek cesarete sahip, voldemort'un tuzaklarından tek başına geçebilen, sağlam bir büyücü abimizdir.

    7. kitapta dumbledore ölü, snape orospu çocuğu, r.a.b da regulus dışında birisi çıkarsa çok pis göt olacağımdır.. aha da buraya yazıyorum.

    ---
    spoiler ---


    (siriotica - 3 Şubat 2006 02:51)