Çıkış Tarihi     : 05 Mart 2015 Perşembe, Yapım Yılı : 2015
Türü                : Drama,Tarih
Taglar             : Tv mini serisi,Avustralya,Ceza,koloni,asker
Ülke                : İngiltere
Yapımcı          :  BBC Worldwide ANZ , RSJ Films , See-Saw Films
Yönetmen       : Jeffrey Walker (IMDB)(ekşi), Daniel Percival (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Jimmy McGovern (IMDB)(ekşi),Shaun Duggan (IMDB)
Oyuncular      : MyAnna Buring (IMDB)(ekşi), Nicholas Moss (IMDB)(ekşi), Adam Nagaitis (IMDB)(ekşi), Russell Tovey (IMDB)(ekşi), David Walmsley (IMDB)(ekşi), David Wenham (IMDB)(ekşi), Bianca Rudman (IMDB), Orla Brady (IMDB)(ekşi), Ewen Bremner (IMDB), Ryan Corr (IMDB), David Dawson (IMDB), Ned Dennehy (IMDB), Brooke Harman (IMDB), Cal Macaninch (IMDB), Joseph Millson (IMDB), Genevieve O'Reilly (IMDB), Julian Rhind-Tutt (IMDB), Jordan Patrick Smith (IMDB), Joanna Vanderham (IMDB), Rory McCann (IMDB), Nig Richards (IMDB), Patricia Winker (IMDB), Richard Banks (IMDB), Nerida Bronwen (IMDB), Neil Broome (IMDB), Sean Lyons (IMDB), Tim McCunn (IMDB), Jim Robison (IMDB), Anthony Webster (IMDB)

Banished (~ Deporterade) ' Dizisinin Konusu :
Anne, baba ve iki çocuğu, büyük şehirden büyükbabalarından kalma kır evinde kalmak üzere babasının doğum yeri olan kasabaya giderler. Böylece şehir kültürü yerini doğanın hükmüne bırakır ve ailenin büyük fedakârlıklar isteyen bu yaşam biçimine ayak uydurmaya çalışma macerası başlar.


  • "çoğu kişinin oynadığı ama satışa çıkmayan oyun. olm yapmayın indirmeyin şu oyunu, indie oyunun korsanı indirilir mi lan?"
  • "70 yaşında adamı karın tokluğuna madenlerde çalıştırdığım oyun."




Facebook Yorumları
  • comment image

    çoğu kişinin oynadığı ama satışa çıkmayan oyun. olm yapmayın indirmeyin şu oyunu, indie oyunun korsanı indirilir mi lan?


    (youth gone wild - 14 Şubat 2014 20:15)

  • comment image

    satın aldığımdan beri nefes almadan oynuyorum (hasta olduğum için uyuduğum zamanlar hariç) ve diyebilirim ki çok zor bu amına koduğumun oyunu. açlık bir yandan, zor hava şartları bir yandan deliriyorum. işin kötüsü çocuklara karşı olan tüm sempatimi kaybettim. piçler sadece yiyorlar, bi sike yaramıyorlar büyüyene kadar. ölseler de kurtulsam dediğim anlar olmuyor değil.

    ha bir de pasture nasıl çalışıyor onu çözemedim ne zaman yapsam disabled diyor. reddit'e falan baktım da kimse bu problemi yaşamıyor gibi gözüküyor.

    edit: trade ile inek falan getirmek gerekiyormuş


    (youth gone wild - 19 Şubat 2014 14:00)

  • comment image

    çok dayanıklı insanların yer aldığı oyun. merak ettiğim için tüm köyün yemek üretimini durdurdum. köy nüfusu 4 senede 35'ten 12'ye düştü. o 12 insan 3 sene sonunda daha ölmemişti. yani 7 sene açlığa dayanabilen organizmalar barındırıyor oyun. ağaç mı kemiriyolar napıyolar anlamadım. 7 sene dayanılır mı ya açlığa!


    (phoqkhan strikes back - 20 Şubat 2014 12:09)

  • comment image

    besin çeşidi ile sağlık gerçek hayattaki gibi direkt bağlantılı. 20 sene köye balık, ceviz, bal kabağı ve patates yedirdim. arada kırmızı et ve soğan, mantar vs oldu gatherer ve hunter'lar sayesinde. ama sağlık devamlı düştü.

    çok az protein aldıkları için sağlıksız saçma sapan bir şey oldular sonra öldüler. 20 sene lan, insan az biraz evrim geçirir az protein ile yaşamayı öğrenir ibneler! zaten yaktınız güzelim köyümü ineklerin alevler arasında möööö möööö sesleri kulağımdan gitmiyor..


    (youth gone wild - 20 Şubat 2014 16:46)

  • comment image

    yıllar sonra ilaç gibi gelmiş bir city-building oyunu. son derece başarılı.

    oyunun eksileri:
    1. micro management konusunda biraz daha detaylı olabilirdi. örneğin topladığımız buğdayı, sütü, mütü işleme fırsatı verilebilirdi. en basiti ekmek, peynir yapımı falan.
    2. binalarda bir şekilde upgrade özelliği olmalıydı mutlaka. binanın performansını, görüntüsünü vs. iyileştirici-geliştirici upgradeler mesela.
    3. bina çeşitliliği çok az. evet ortaçağ döneminde geçiyor oyun fakat yine de biraz daha zenginleştirilebilirdi bina menüsü.
    4. köyümüzü dekor etme, kişiselleştirme şansımız sıfır. bahçe, park, heykel, çit, plaza, süs püs hiçbir şey yok oyunda. bu en büyük eksiği bana kalırsa.
    5. at yok lan galiba oyunda, at. millete yedirmicez atı tabi de en azından bi at arabası çok şık olurdu. mesela upgrade ettiğimiz bina malları at arabasıyla taşıyabilirdi.
    6. ayrıca ölen işçilerin yerine otomatik olarak yeni işçi ayarlayamıyoruz. tek tek elle yapmamız gerekiyor. özellikle köy iyice büyüdükten sonra sürekli kontrol edip işçi açıklarını kapatmak bir hayli sıkıyor.

    birkaç tane de güldüren detay vereyim oyunla ilgili:
    1. 10 ve 13 yaşındaki iki çocuktan oluşan bir ailenin çocuklarının olması.
    2. 0* yaşındaki bebenin tek başına dağ bayır takılması. fink atıyo piç dışarlarda o yaşta.
    3. evine her yemekten yüzlerce stoklamış bir ailenin yan evdeki aileyi ölüme terk etmesi. ulan insan bi evine çağırır komşusunu, yardım eder.

    ayrıca steam'de oyun adına bi workshop falan açılırsa efsane olur.

    edit: bitti la oyun. nüfus 150 küsür oldu, yapılabilecek bütün binaları yaptım. bütün sorunları, ihtiyaçları giderildi milletin. yapılabilecek birşey kalmadı maalesef oyunda.


    (azazel13 - 23 Şubat 2014 14:27)

  • comment image

    tam her şeyi rayına oturtmuşken, 70 kişilik mezarlığımda sadece 3 kişi ebedi huzura kavuşmuşken, kurak geçen bir hasat mevsiminin ardından gencecik çocukların ölmesiyle insanı depresyona sokan oyun. okul ne güzel ağzına kadar doluydu, çocuklar eğitim görüyordu.

    o neşe dolu sesler bir anda yerini "allahını seven bir lokma yemek verir"e bırakınca çok üzüldüm :(


    (youth gone wild - 24 Şubat 2014 17:03)

  • comment image

    (bkz: yaratıyorsun bari takip et)

    ulan bu kadar potansiyelli bir oyun yapıyorsun insan bir geliştirir, günceller oyunu. oyun süresini arttırmak için bir takım yenilikler yapar. adam yapmış 5 saatlik oyun. 5 saat sonra oyun bitiyor.


    (azazel13 - 17 Eylül 2014 05:44)

  • comment image

    popülasyon artmıyor oyunda.

    köyü kurdum, çok mükemmel bir yere balıkçı kurup 4 tane elemanımı gönderdim. hemen yakınına orta büyüklükte, birer kişinin çalışacağı biri buğday biri mısır üreten iki tarla yaptım. biraz uzaklara forester mıdır nedir, kendini yenileyen ormanlık alan yaptım (yani elbet bir gün etraftaki kaynaklar bitecek, kendini yenileyen kaynak lazım, ağaçlar da birkaç senede büyüyor, şimdiden önlemimi alayım dedim.). biraz uzağa herbalist, gatherer, hunting yerlerini yaptım, birer tane de adam yerleştirdim. maksat vatandaş çeşitli yemek yiyebilsin, mutluluk beş yıldız olsun. zamanı gelince, terzi, demirci falan yaptım. öyle ki, yeni bir ambar inşa etmek zorunda kaldım. okul yaptım, trading post yaptım falan... yahu bakıyorum, bu mutluluk yıldızları yarımşar yarımşar eksiliyor o kadar bolluğa rağmen; dedim bunların kalplerinde bir boşluk var, umutlarıyla sıkı sıkıya tutunacak, yeni memlekete alışmanın getirdiği zorluklarda kalplerini sıcacık dolduracak bir şeye ihtiyaçları var, hemen kilise kurdum. zaten kilise kurmamla doldu taştı resmen kilise, rahibi de liderleri seçtiler sanırım. ama baktım hala happiness azalıyor; dedim "bu insanlar hep çok ciddiler, hep çalışıyorlar; şöyle kafalarını dağıtacakları, bazen eğlenip bazen efkarlanacakları sıçrayan midilli tarzı bir yere ihtiyaçları var.", hemen kilisenin yanına hanı yerleştirdim, ardından "hancı hemen buğday birasına başla, vatandaşlarımızı neşelendirmeliyiz." diye de tembihledim. tabi yıllar geçiyor, köylüler yaşlandıkça ölüyorlardı. hemen yaşayanlar ölüleri için ruhen üzülebilsinler fakat happiness yıldızlarını etkilemesinler diye mezarlık da yaptım. arada biri sarı hastalık geçirir gibi oldu, facebook durumuna "doktora görünmeye gidiyorum." yazmış. allahım beni bir panik kapladı; köyde doktor yok. hemen o gelmeden bir hastane dikeyim şuraya dedim, hızlı hızlı bir hastane kurdurdum, ama yetişmedi, hasta köye gelip 1-2 kişiye daha bulaştırdı hastalığı. fakat çok geç kalmamıştım, kimseyi kurban vermeden atlattık salgını. tabi bunları yaparken, bir yandan da köyümün üst yapısıyla ilgileniyor, onları toprakta yürütmek yerine, kullandıkları yaya aksları üzerine yollarımı yapıyor; aşılamaz denilen derelerin üstüne tahta köprülerimi bir bir sıralıyordum.

    görüyorsunuz ya, ben bu millet için her şeyi yaptım; bu millete her şeyi öğrettim ama üç çocuk yapmasını öğretemedim.

    şu mutluluk yıldızları ne yaparsam yapayım, ne kadar çeşitli kaynaklara ve yiyeceklere sahip olsalar da sürekli düştü. üstüne, köyde çocuk kalmadı. birkaç trader bekledim, belki dış dünyadan bizim vatanımızın inanılmaz güzelliğini, bolluğunu ve imkanlarını duyan asil ama mağrur göçmenler gelirler buraya yerleşirler diye; ancak boşa umut etmişim; sokaklarından bal ve süt akan şehrim hepal'e kimse gelmedi.

    oysa benim istediğim, her evde 3 çocuk olmasıydı. çok şey mi istedim, onlar büyüyecek; geleceğin terzileri, demircileri, doktorları olacaktı. ama olmadı. nüfusum ikinci dünya savaşı sonrası avrupa gibi, ortalama yaş 50.

    çok sevdiğim, üstüne titrediğim köyümün geleceğinin olmadığını farketmemle oyunu kapatmam bir oldu.

    özür dilerim rosalinda, seni hayatın boyunca bir yerden bir yere sürüklediğim için. sen hep birilerinin yerine geçtin, balıkçı öldü balıkçılık yaptın, çiftçi öldü çifçinin tarlalarına baktın, ağır işçi kalmadı, ovalar geçtin köyün için taş çıkardın geldin. affet beni rosalinda, seni hiç unutmayacağım. seni seviyorum.

    edit: sağolsun azoku düzeltti beni; şimdi, bireylerin çoluk çocuğa karışmalarını istiyoruz tabi de, kendilerine o fırsatı yaratmıyoruz. yeni evlilere tabi ki boş ev lazımmış, boş ev olmayınca yaşı gelenler evlenip barklanamıyorlarmış. bu oyunun ne kadar gerçekçi olduğunu buradan da anlayabiliriz; gerçek hayatta neden "en az 3 çocuk" projesinin inşaat sektöründeki aşırılıkla desteklendiğini gördük. demek ki adamların bir bildikleri varmış.

    rosalinda ile yeni bir hayata ne dersiniiizzzzz? evet dediğinizi duyar gibiyim.


    (susamli cubuk - 28 Aralık 2014 02:25)

Yorum Kaynak Link : banished