• "az bekleyin rd2 kutulu hediye eden bir ps4 bulup alın, ps4'ü beleşe getirirsiniz. yatırım tavsiyesidir."
  • "çok mu güzel lan :/"




Facebook Yorumları
  • comment image

    herhalde xbox türkiye de psn londra tarafından yönetildiği için xbox'taki fiyatı da 369 liradır.

    -ya her boku biliyorsun da bu koyduğumun türkiye psn'i neden ingiltere psn'e bağlı onu bana bir açıklasana? mesela neden asya'dan bir ülkeye bağlı değil? ingiltere'ye ben mi bağladım amına koyayım, ceremesini ben çekiyorum?

    -neden ingiltere psn'de bütün oyun fiyatları aynıyken, bizde beklenen oyunlar normal oyunlardan daha sikici bir fiyattan çıkıyor?

    -neden aynı oyuna elin endonezyalısı 53 dolar, elin amerikalısı 60 dolar verirken ben 80 dolar veriyorum? benim alım gücüm onlardan daha mı yüksek?

    -neden endonezya, rusya, hong kong psn'lerde oyunlar diğer ülkelerden daha ucuza satılabilirken bizde satılmıyor? neden bizim ülkenin oyun fiyatları belirlenirken en pahalı psn fiyatları referans alınıyor?

    "ama playstation'ı protesto ederek bir yere varamazsınız"

    playstation'ı sikeyim. ok?


    (forrestgump - 5 Haziran 2018 00:21)

  • comment image

    siz asgari maasinizin ceyregini bir adet oyuna verirken, amerika'da mcdonald'sta burger pisiren adam ayni oyunu sadece yarim gun calisarak alabiliyor.

    bi de bu acidan bakin, durum sandiginizdan daha felaket.


    (bonghamton - 5 Haziran 2018 02:09)

  • comment image

    durup durup videolarını izlediğim oyun.

    bu oyunla ilgili bir de şöyle bir gerçek var ki rockstar gerçekçiliğe hiç olmadığı kadar daha çok ağırlık vermiş bu oyunda.

    atımıza ve silahımıza bakım yapıyoruz.
    silah suya değerse çalışmıyor ve yahut hasarı düşüyor.
    saç sakal uzuyor (bunu witcher dan apardılar kimse kusura bakmasın)
    üst baş kirleniyor banyo yapmazsan millet ayıplıyor falan.

    ve en önemlisi ve en çok takdir ettiğim gerçekçilik ise:

    ayaklı cephanelik gibi gezemiyoruz. arthur iki altıpatlar belinde ve iki tüfek sırtında taşıyabilecek. bu özellik benim sold olduğum olaydır çok önem veririm bu realizme ben.

    silahları kınına taktığında vücudunda görünür olacak, onları çekerken karakter de gerçek zamanda çekecek. yoktan var olan bir tüfek çıkarmayacak bir tarafından. ister kılıç kalkan ister tüfek silah olsun benim oyunlarda aradığım budur. mesela rockstar max payne 3 de bu sistemi uyguladı. benim çok hoşuma gitmişti, max payne 3 çok hakkı yenmiş bir oyun neyse o başka konu.

    red dead 2 ye dönersek, oynanış videolarının bir kısmında arthur altıpatları doğrultmuş ateş ediyor. diğer elinde ise gövdesinden tuttuğu tüfek var. sonra hızlı bir şekilde altıpatları beline takıp tüfekle ateş etmeye başlıyor.

    varya bu sahneyi ne zaman izlesem orgazm oluyorum. oynarken kalpten gidebilirim hanımı tembihledim arada beni kontrol etsin diye asdhkasjd. boşuna öküz parasına konsol sipariş etmedik heralde.

    benim takdir ettiğim bir konu da 94 sonrası kanser nesil bu gerçekçilik ögelerini hiç sevmez. at fırçalamak, silah bakımı yapmak falan sıkar bu bebeleri. onlar ister ki götlerinden gattling gun çıkarıp herkesi tarasınlar.

    bu bebelere siktiri çektiği için ayrıca rockstarı kutluyorum.

    bu başlığı haftaya cuma terk eyleyeceğim. çünkü oyun ve konsol elime 5-7 kasım arası geçecek. spoiler yeme riskini göze alamam. o yüzden o zamana kadar biraz laf kalabalığı yapacam burda hakkınızı helal edin lol.


    (geraltofrivia - 18 Ekim 2018 11:04)

  • comment image

    az önce dağ bayır gezerken kahkaha attıran bir yandan da kızdıran bir olay yaşatan şaheser.

    birkaç görev yapıp para kazandıktan sonra haritada rastgele dolanıp dumanı tüten her yere gitme kararı aldım ki oynayanlar bilir yolda gezerken bile bir sürü yan görev çıkıyor karşınıza ama bunu da görev gibi değil, tesadüfen karşınıza çıkmış gibi harika yansıtıyorlar. kilitli olan ev sayısı da hayli az diyebilirim.

    öyle oradan oraya fast travel yapanlar yolda karşılaşacakları birçok harika detay ve olaydan mahrum kalırlar. velhasıl kelam olaya geçelim, bundan sonrası spoiler.

    --- spoiler ---

    evin birinin bacası tütüyordu. dedim şuraya da gireyim, güzelce bir soyayım. kapıda iri yarı üstü başı pis bir adam gördüm. dedim peh, şimdi gece gece geldiğim için tehditler savuracak.

    herif beni gördü. "canımın içi gel, çekingen durma yaklaş şöyle bi." falan dedi. dedim bu ayyaş kim? elinde son model 2 silah olan adamı yanına çağırıyor. gittim, ooo iyi ki geldin biz de yemek yiyecektik zaten. buyur gel, şöyle böyle yağ çekip duruyor. tamam len çiko deyip girdim içeri. eşiyle tanıştırdı, baktım bu kekonun yanında durunca hayli güzel bir kadın. beni görünce "yeaa aşkım misafir olduğunu neden söylemedin, üzerime bir şeyler giyerdim, dedi. bir yandan da kırıtarak konuşuyor. neyse kadın giyinmeye gitti. eleman masaya oturdu. azıcık sonra" karıma gidip bakar mısın yine giyinmeyi uzattı. "falan dedi. ulan dedim bu nasıl bir rahatlık? içimden, herhalde elemanın kuş ötmüyor, arthur çıkıp işi bitirsin, bir çocukları olsun diye düşünüyor diye gülerek çıktım yukarı, kadın cilveli cilveli konuştu göğüs dekoltesi ile yakaladım." eşim de giyinirken böyle izlemeyi sever" falan saçmalıyor hatun. bir yandan da buradan götü kurtararak çıksak kafi diye düşünürken hatun aşağı in bitanem, hemen geleceğim, dedi sonra da geldi, yemek başladı. berbat şeyler yedirdi, üstüne bir de aşırı sert içki koydu. bizim eleman yamuldu direkt. ikisi birden gazı veriyor. trende uyutulmaya çalışan kemal sunal modunda löpür löpür içmeye devam ettim.

    kadın "bir tane daha iç, sonra da ikimiz yukarı çıkacağız. " diyince arthur zar zor son bardağı da içerek yığıldı yere. şişko demesin mi "üzerinde ne kadar para varsa boşalt" diye?

    500 dolarım vardı, zaten para kazanmak oyunda ölüm işi. öyle netten video izleyip hazine yeri bulmak falan ergen işi olduğundan o işlere girmedim, kendi çabamla biriktirdiğim tüm para uçtu!

    bir uyandım üstümde ölü bir kadın var amına koyayım! hasiktir! diyerek kalktık, baktım evin kenarında ölüler arasına atmışlar beni. lan dedim kime çattık amk? bir sinirle eve döndüm. en azından bir sorguya çekeyim, ipe falan bağlayalım ibneleri işkence ederek de döveriz, intikam alırız derken kadın bıçağı çekip beni öyle bir doğradı ki neye uğradığımı şaşırdım. oyunda gördüğüm en çevik katil çıktı hatun. hay amk! derken daha silaha davranamadan hatun arthur'u 50 parçaya böldü bile. evi tekrar arayıp buldum, dedim sikerler ne kadar ilaç milac varsa içip ebelerini sikeceğim. aldım elime çift silahı hatun 10. mermide zor öldü, az daha yine kebap olacaktık. zor kurtuldum. şişko da sonradan geldi onu da köfte yaptım.

    attım ikisini de kenara başladım paramı aramaya, tüm dolap, göz ne varsa açtım yok. dolaplardan kuru kafa falan çıkıyor, arthur basıyor küfrü "hasta orospu çocukları" falan. paramı en son bir resmin arkasında gizlenmiş halde buldum. bu ikisinin üstüne de attım molotofu, onlar yanarken ben atımın üstünde dört nala giderken sinematiği açıp manzaraya daldım.

    şimdi buna sadece bir oyun demek mümkün mü? bence başka bir isimle nitelendirilmeli. seviye bambaşka yerlere gelmiş. bu anlattığım rastgele karşılaştığınız olaylardan sadece biri.
    ---
    spoiler ---


    (este noyan - 29 Ekim 2018 17:57)

  • comment image

    yeni şeyler buldukça bu entry'yi devamlı olarak güncelleyeceğim...

    -atınızı biri çalmaya kalktığı zaman uzaklaşmadan ıslıkla atınızı çağırın, at onu çalmaya çalışan hırsızı üzerinden atacaktır.

    -ata kısa bir şekilde ıslık çalarsanız, yanınıza gelir ve orada durur. basık tutup uzun süre çalarsanız sizi takip etmeye başlayacaktır.

    -düşmanların üstünden topladığınız cep saatlerinden saate bakmak için fps moduna geçin, itemler menüsünden saatli seçin. (dürbünün olduğu sekme)

    -atı durdurmak için kullandığınız r1/rb'ye dururken basılı tutarsanız atlar ya da at arabaları geri geri gider.

    -yüksek bir yerden (örneğin binadan, balkondan) atınızı aşağı çağırıp üstüne atlayabilirsiniz.

    -options tuşuna basık tutarsanız menüyü atlayıp direkt haritayı açar.

    -elinizdeki tabancayı hızlıca 2 defa l1/lb'ye basarak silah menüsüne girmeden kılıfına koyun. hem çok artistik, hem de pratik.

    -kasabalarda yaptığınız kötü şeyleri unutturmak/npc'ler tarafından tanınmamak ve temiz bir sayfa açmak istiyorsanız sık sık saçınızı, sakalınızı ve kıyafetlerinizi değiştirin. özellikle üzerinizde ödül varsa bu çok işe yarayacaktır. (tanınmamak için bandana/maske takmak daha çok dikkat çekiyor, zaten bandana sadece uzaktan tanınmayı kısmen engelliyor.)

    -sağlığınızı geliştirmek için yolda her gördüğünüz her hayvanı okla vurun veya npc'leri kızdırıp onlarla yumruk kavgası yapın. dead eye'ın gelişmesi için ise dead eye ile düşmanlarınızı kafadan vurun, bir şeyler craft edin. ekranın sağında artışlar görünecektir.

    -lockpick özelliğiniz henüz açılmadıysa trenlerde veya dışarıda görebildiğiniz para/mücevher kasalarını, dinamitle, fırlatılabilir baltayla (tomahawk), fırlatılabilir bıçaklarla ya da shotgun'la menteşelerinden vurarak açabilirsiniz. bu arada soymak isterseniz stagecoach olarak bilinen at arabalarının arkasında da kasalar vardır.

    -en iyi atlardan birini (arabian) lake isabella'nın batısında yakalayabilirsiniz. oyundaki ilk işiniz bu atı yakalamak olsun. uyduruk atlarla bağ geliştirip, zaman kaybetmeyin.

    -socialclub.rockstargames.com adresli rockstar social club hesabınızdaki (games/ rdr2/ catalogue) almak istediğiniz malzelemeri alabilirsiniz ve bu malzemeler oyuna ilk girişinizde envanterinize eklenir. böylelikle dükkan dükkan dolaşmak zorunda kalmazsınız.

    -avcılık tüyoları için: #82774322

    yağmurlu havada gazete okuyunca gazetedeki mürekkebin aktığı bir oyun için bunlar basit detaylar tabii ki...


    (forrestgump - 1 Kasım 2018 13:48)

  • comment image

    saint dennis'den kampa gidiyordum. köprü çıkışında 4 tane haydut önümü kesti, dediler ya paranı ya canını evlat.

    ulan ilk manitadan çocuk yapsam senin yaşında olurdu sen kime evlat diyorsun lan diyerek volcanic tabancama davrandım.

    sekiz kurşunum vardı, hepsine ikişer tane. bir kafaya bir gövdeye...

    dördüncü haydut atından düştü ve atın üzengisine ayağı takılı kaldığı için yandaki su birikintisine atla beraber sürüklendi.

    üç haydutu lootladım, dedim şu dördüncü suya girmişti ona da bakayım. suyun önünde de sazlık var tam seçilmiyor, at zaten çoktan kaçmış başka yere.

    sazların arasında cesede doğru ilerliyorum tam iki adım kala bir yerlerden su kabarcığı sesi gelmeye başladı, olduğum yerde donakaldım.

    bir saniye sonra suyun içinden kocaman bir timsah çıktı önümdeki cesedi öyle bir kapıverdi ki bir bağırmışım istemsiz alt komşu tavana vurdu dksalşd.

    timsahın o belgesellerdekiyle aynı hareketleri, o sesler, o süzülen kan.

    elim ayağım titredi şerefsizim, naptınız lan rockstar gerçek timsah mı getirdiniz motion capture stüdyosuna bu nedir ya?

    şunu da öğrenmiş olduk ki ceset imha etmek istiyorsanız timsahların olduğu suya atın dsahdjks.


    (geraltofrivia - 5 Kasım 2018 00:26)

  • comment image

    ulan herkes bu kadar yazmış dayanamadım ben de yaşadığım ufak bi olayı anlatayım ormanlık bi alandan geçerken çalıların arasından yardım isteyen bi adam duydum. adamı yılan sokmuş dedim insanlık ölmedi garibana bi yardım edeyim verdim health cure'ü. bu olay yaşandıktan uzun bi süre sonra adamı valentine'daki silahçının önünde gördüm. dedi kardeşim sen beni kurtardın ne yapsam hakkını ödeyemem, ama en azından gel istediğin silahı al benim hesaba yazdır demesin mi? yeni tüfeğimle mutlu bi şekilde atıma bindim.


    (murdererconquerorgod - 6 Kasım 2018 01:20)

  • comment image

    akşamları azıcık oynayayım diye açıyorum.
    herkes bahsetmiş zaten 3-4 saat oturmuyorsanız görev mörev yapılmaz bu oyunda.

    bir yerden bir yere giderken zaten sürekli aksiyon var.

    yardım isteyenler
    efsanevi hayvanların avları
    soyulacak evler ve içerisindeki hikayeler
    random karşınıza çıkan ku klux klan toplanması, vampir, zombi gibi olaylar
    çete kampları
    ve soru işaretleri

    hepsini geçtim dün horseman lvl 2 görevi yapayım diye valentine'den rhodes'a 5 dakikanın altında girmem gerekiyor diye çıktım yola.
    atı bir güzel besledim, sevdim (you are a good boy, easy boy, heyaağmına boy ) başladım tapagaz gitmeye. sonlara doğru adrenalinden taşikardi başlıyordu tam derken lemoyne raiders denen tiynetsiz orospu evladları baya baya 15 kişi önümü kesti "burası bizim mahalle sen ne ayaksın" diye...

    "benim adım arthur morgan, çekerim emaneti sikerim adaleti"

    kafada deli yürek müziği çalıyor haydarinna rinna rinanay...
    deadeye'da 5 seferde üçer üçer aldım elemanları.
    sonuncusunun kafasına bıçak fırlattım, siyah beyaz ağır çekimde son öldürüşü izlerken "işte adamı böyle sikerler" diye biraz fazla yükselmişim sanırım, kediyle oynayan hanım "ben nasıl bununla evlendim lan" dercesine kafayı kaldırıp baktı.

    hayal kırıklığı içinde kediyi sevmeye devam ederken ben et yedim, potion içtim, üzerine bir de sigara patlatıp doldurdum coreları.

    durdum silahı temizledim.

    manzara güzeldi iki foto çektim, bir selfie aldım.

    o sırada rhodes'a 5 dakikada giremedim tabi.

    moralim bozuldu.

    gerçek hayatta moralin bozulunca ne yapıyorsun?
    bastım gittim saint-denis'e alışveriş yaptım.

    allahın haydutunu maymun gibi giydirdim, hayvan gibi sakalım vardı godoş gibi ince bıyık bıraktırdım falan derken baktım 1000 dolar gitmiş.
    ki daha terziye ilk girerken kapıda elemanın biri bana omuz attı bir baktım -201 $ yazıyor sağ üst köşede. adama ne yaptığımı anlatmayacağım. sadece artık şuna eminim; cezası olmayacak olsa yapabileceklerimizden korkmamız gerek.

    neyse, sıkıdım oradan "sensiz saint-denis'e düşmanım" diyerek şehirden ayrılıyordum ki bu kodumun saint-denis'inde ata da binilmiyor anasını satayım.
    iki kişiye çarptık diye hemen "assault yapıyorsun sen" diye güvenlik güçleri ile papaz olduk.

    dedim "bu böyle olmaz! ben biraz şehrin dışına çıkayım göstereceğim size assault nasıl yapılır."
    ulan çıktığımız yer bataklıkmış ama benim haberim yok.
    at çok kıpraşıyor hem, hem de şimdi vuracaklar atı falan sorumluluk bende kalacak. ben bunları ayaklarım yere basarken paralarım tek seferde dedim atladım attan.

    iyi bok yedim.

    adamları paralıyorum da tam o anda toprakla aynı renk bir timsah üzerime atladı.

    timsahın gıdısının altından sıktım üç tane de nasıl oldu bilmiyorum kurtuldum oradan.

    dedim buralar bana göre değil. biraz yabana kaçayım, huzur bulayım.

    gittim haritanı sağ üst köşesine, güzel bir şelale var gürül gürül.
    harita bitiyor orada zaten.
    dağın tepesinde in yok cin yok derken gelen iki kişi selam vermeme rağmen lavuk lavuk konuşuyor.

    eee öldürüyorum tabi.
    sonra görenler oluyor onları da öldürüyorum.
    sonra bounty için geliyorlar onları öldürüyorum.
    sonra bütün law enforcement geliyor onları öldürüyorum falan derken 400 dolar bounty vardı kafamda en son.

    "lan" dedim.. "bir huzur bırakmadınız insanda."

    tıpış tıpış gideyim, sıkılırsam kamp atar kapatırım oyunu.

    derken önümden tren geçti...

    atı döve döve dörtnala yetiştim, atladım trene.
    gta'da araba çalar gibi tren çaldım. haritanın sağ üst köşesinden aldım treni west elizabeth'e gittim. parmağım x'te basılı, tren ceset kaynıyor ben şehirlerden geçiyorum trenin düdüğünü öttüre öttüre.
    west elizabeth'ten new hanover'a geçen bir köprü var baya yüksek.
    treni durdurdum orada, çıktım trenin tepesine.

    düşün bak köprünün üzerinde tren, üzerinde de ben.
    gün doğuyor falan...
    çektim 4 tarafın bir sürü fotosunu...

    ondan sonra durdum düşündüm.
    5 dakika valentine'dan rhodes'a gidecektim altı üstü.
    bir baktım kendime; üzerimde saçma sapan pahalı kıyafetler, komik bir şapka, iğrenç bir bıyık, suratımda timsah kanı, kulağımda günahına girdiğim masumların çığlıkları...
    3 eyalette toplam 500+ $ bounty. tren çalmışım amk.... üzerinde durup manzaraya bakıyorum.

    her şey çok boş geldi...

    attım kendimi oradan aşağı...

    hanım dedi ki; sen rahatsızsın.

    dedim ki; how you doin' partner...


    (spark - 20 Kasım 2018 12:52)

Yorum Kaynak Link : red dead redemption 2