Çıkış Tarihi     : 29 Mart 2018 Perşembe, Yapım Yılı : 2018
Türü                : Drama
Taglar             : Dizi
Ülke                : Italy
Yapımcı          :  TIMvision
Yönetmen       : Ludovico Di Martino (IMDB), Ludovico Bessegato (IMDB)
Senarist          : Anita Rivaroli (IMDB),Marco Borromei (IMDB),Ludovico Bessegato (IMDB)
Oyuncular      : Federico Cesari (IMDB), Ludovico Tersigni (IMDB), Beatrice Bruschi (IMDB), Ludovica Martino (IMDB), Francesco Centorame (IMDB), Greta Ragusa (IMDB), Benedetta Gargari (IMDB), Martina Lelio (IMDB), Giancarlo Commare (IMDB), Rocco Fasano (IMDB), Luca Grispini (IMDB), Nina Fotaras (IMDB), Barbara Folchitto (IMDB), Anna Ferzetti (IMDB), Julia Wujkowska (IMDB)

SKAM Italia ' Dizisinin Konusu :
Senaryosu ünlü oyuncular Paul Dano ve Zoe Kazan tarafından yazılan Yangın Yeri, aynı isme sahip olan 1990 tarihli Richard Ford romanına dayanıyor. Ailesi 1960'lı yıllarda Montana'ya taşınan 14 yaşındaki Joe'nun golf oyuncusu olan babası işsiz kalır. Annesi Jeanette ise başka bir erkekle ilişki yaşamaktadır. Joe ebeveynlerinin duygusal yıkımları arasında sıkışmıştır. Evlerine çok uzak olmayan ormanlık bir bölgede yangın çıktığında babası gönüllü olarak yangın söndürme ekibine katılır. Joe ise evde babasından boşalan yetişkin erkek rolünü devralarak ailesini bir arada tutmaya çalışacaktır.





Facebook Yorumları
  • comment image

    türkçesi utanç olan bi' norveç dizisi. dizinin konusu biraz değişik ilerliyor. 3. sezon itibariyle isak ve even ilişkisi işleniyor. ayrıca dizinin kanalı ingilizce altyazı yapılmasını reddediyor hatta 3 4 dakikalık altyazılı bölümler paylaşılsa bile kaldırtıyorlar. en son bi' açıklama yapıp belki norveççe öğrenirsiniz demişler. fanlar da bi' şekilde altyazılı izlemenin yolunu buluyor.


    (kiskanmayan kiskanc hatun - 3 Kasım 2016 13:46)

  • comment image

    oldukça yenilikçi bir dizi olduğunu düşünüyorum. fi tarihinde sözlükte birinin bir film için 'deli boku gibi acayip bir şey' yazdığını okumuştum; aynen öyle garip, yakalanması, anlaşılması elzem hissiyatı veren bir dizi.

    esasında bir ergen dizisi elbet ama sarı dev puntolarla göze sokularak an be an verilen saat ve günlerle karakterlerin birbiriyle mesajlaşmaları, instagram ve facebook profilleri işleniyor, yayınlanıyor. sanki gerçek insanlar gibi üç sezondur paylaşım yapıyor, karakterlerine uygun kişi ve sayfaları takip ediyorlar. o gün yaşanan bir kaç dakikalık sahne web sitesine ekleniyor, spotify şarkı listeleri oluşturuluyor. yani cuma akşamı olsun da dizinin bölümüne bir göz atayım durumu yok; öyle sürekli bir şey eklenen bir dizi. hatta bu paylaşımlarda dizide görmediğimiz zamanlarda da neler olduğuna dair fikir ediniyoruz. çeşitli detaylarla bezenmiş karakterleri daha derin algılama konusunda bize biçilen rol hani nerdeyse izleyici olmak değil takipçi olmak üzerine.

    bence rönesans ressamlarının resme ekledikleri ayna ile başlayan, edebiyatta tamamlanmış, eksiksiz bir öteki dünya arayışla devam eden, sinema ya da tiyatroda yani hikaye anlatıcının oyuncuyla (bkz: metod oyunculuğu) oyunla bizi iknaya çalıştığı yerde ortaya çıkan yepyeni bir fikir bu.

    ayrıca üçüncü sezon hikayesinin provokatif bir romeo ve juliet dekonstrüksüyonu olduğunu söylemeliyim. aslında bu bile sadece seyretmek için yeterli.

    şimdi neredeyse sene olacak sözlükte yazmıyorum. yazacak envai konu var, böyle dışarıdan bakınca boş beleş ergen dizisi gibi görünen bir şey hakkında niye yazmak istiyorum diye düşündüm; zamanında insanın sadece belirli bir desibel aralığını duyduğu onun üzerinde ve altındaki sesleri duymadığımızı okumuştum. memleket gündeminin üzerimde böyle bir etkisi var. ya bu sesleri artık duymamalıyım ya da oturup kendimi kesmeliyim. bu kadar acı bana fazla, isak ile even'ın aşk acısı bana yeter.


    (kahlo - 4 Aralık 2016 12:27)

  • comment image

    anlam veremediğim bir şekilde beni içine çeken sözde ergen dizisi. 3 sezonunu da izledikten sonra kafamda benim o yaşlarda yaşadıklarımla bu gençlerin şu an yaşadıkları arasında korelasyon kurmaya çalışıyorum. neredeyse yaşlarının iki katıyım ve ilk gençlik yıllarım geride kaldı. uzun vadeli türkiye'de yaşamıyorum bu yüzden avrupa özlemi içinde değilim. içinde bulundukları durumlarda hayatımda en fazla bir ya da iki kez kalmışımdır, kendime benzettiğim bir karakter de yok çünkü onların yaşlarındayken ders çalışmak ve hafta sonları birkaç arkadaşımla buluşup 6'da evde olmak dışında yaptığım pek bir şey de yoktu. kısacası kendileriyle özdeşleştirebileceğim, özeneceğim, feyz alacağım falan bir durum yok. pekii neden kafamda bu diziyi günlerdir analiz ediyorum?

    cevap aslında tam da bahsettiğim, onların yaşındayken benim ve yakın çevremin bu tarz hayatları olmaması. yoo içkili ortamlar, eğlence ve seksten bahsettiğim düşünülmesin. ilk gençlik yıllarım türkiye'nin görece aydınlık olduğu yıllarının izmirinde geçtiği için çevremde bu tarz "eğlenceli" hayatlar yaşayan çok yaşıtım vardı. benim bahsettiğim daha çok hayatının sorumluluğunu çok erken yaşlarda alabilme duygusu. 16-17 yaşında tek başına yaşayabilme, görece kendi hayatını yaşama, kendi kararlarını alma becerisi. daha da önemlisi yaşadığın ülkenin ve kültürün bunu desteklemesi.

    bizler çarpık bir sistemin, çarpık bir sınavı ile kafamızı kaldırmadan sefil hayatlarımıza hazırlanırken, fazla korumacı ailelerimizin çatısı altında, ne kendi sorunlarımızla baş başa kalabildik ne de gerçek sorumluluğun ne demek olduğunu öğrenebildik. yani içinde yaşadığımız toplum ve sistem bizim gerçek hayatla tanışmamıza o kadar geç yaşlarda izin verdi ki, sonuçta belki 17-18 yaşlarında karşı cinsle, baskılarla, özgürleşmeyle, farklılıklarımızla ilgili öğrenmemiz gereken tonlarca şeyi 28 lerimizde ancak öğrenebildik. o da yeterince şanslıysak.

    şu an yaşadığımız toplumla, aşkla, sevgiyle, seksle, baskıyla ilgili tonlarca sorunumuz varsa bunun sebebi 16 yaşında aile evimizin salonunda geometri problemi çözüp sarelle kaşıkladığımız ve gerçek hayatla ilgili hiçbir şey bilmediğimiz o korunaklı yıllardır. imrendiğimiz birinci dünya ülkeleri ise o yaşta gençlerin hayatla tek başlarına karşılaşmalarını desteklerken, adalet, barınma, eğitim, sağlık gibi ihtiyaçlarından da geri kalmalarına izin vermeyip onları kendileri ve toplumla barışık sağlıklı yetişkinler haline getirmektedir.

    işte bana tam da bu analizi yaptırabilecek kalibrede bir dizidir skam.


    (postneo - 8 Şubat 2017 19:39)

  • comment image

    diziye ergen dizisi diyenler olmuş, bence yanılıyorsunuz.
    oturup ülkece bu diziyi izlememiz lazım.

    bir avuç norveç'li genç insanın, hayatta ki küçük ama kendileri için tecrübe edinecekleri hayatlar. hayat kendileri için küçük olabilir ama dünya için mesaj niteliğinde.
    bir grup gencin dünyaya nasıl demokrasi, eşitlik ve anlayış gösterdiği ve bununla kalmayıp her şeye rağmen sıkı sıkı bağlı dostluklarını görünce kendi geçmiş lise yaşantımıza sövüp sayıyoruz.

    bizler 25li yaşlarımızda bile en ufak şeyden kırılıp darılırken, adamlar kendini gerçekleştiriyor. her türlü mücadelenin verildiği şu zamanlarda, kendi coğrafyamızda türlü fırsatçılarla uğraştığımız için halen daha maslow un ihtiyaçlar hiyerarşisinde ki tabanı yalıyoruz. adamlar ne yapıyor peki? norveç'te kendini gerçekleştiriyor. hem de daha lise öğrencisi bunlar.

    bizim üniversitede başaramadığımız dostluğu onlar kurmuş bile. kıskanmamak elde değil.

    keşkelerlede yaşanmıyor biliyorum, her şeyin başı felsefe arkadaşlar. adamların temeli felsefe ile oluşuyor, bu yüzden sorgulamak ve insan haklarına bu kadar saygı değer biçimde koşulsuz inanan bir topluluk görüyoruz. aslında hiç zor değil, bunu tüm dünyanın başarması elbette mümkün. ama savaşlar, kayıplar, kıskançlıklar ve ötekileştirdiklerimiz olduğu müddetçe her şey çekilmez olacaktır bizler için.

    dilerim bir gün hepimiz kendimizi gerçekleştiririz.

    dünyanın başka yerlerinde bizler gibi düşünenler, bizlerin düşündüğü gibi yaşayanlar var. ısak ve evan'ın paralel evren düşüncesinde ki gibi.

    maybe..


    (anomimfotografci - 23 Nisan 2017 13:12)

  • comment image

    çekimler bakımından izlediğim en iyi teenage dizisi. amerikan yapımları gibi harala gürele her bölüme bin olay sığdırmalı hiç güzel çekilmiş sahnesi olmayan sığ senaryolu ergen dizilerinden değil. her sahnedeki her duyguyu yaşıyorsun bu dizide.


    (nickisnotmything - 26 Nisan 2017 02:54)

  • comment image

    o kadar iyi bir dizi ki şöyle anlatayım size durumu,

    yerli dizilerin 120 dakikada yapamadığı karakter tahlilini sadece 18 dakikada yapıyor.

    amerikan dizilerinin 60 dakikada anlatamadığı olayı beş dakika gibi bir süreçte sonuca bağlıyor.

    karakterlerin hiçbiri bir prototipe hizmet etmiyor diyemem ama esas karakterler (dizinin başrolleri) aslında o kadar gerçek ki "ben bu insanı tanıyorum!" dedirtirken o klişe ve protototip meselesi izleyeni bozmuyor.

    izleyin, izletin. tek kelime ile "nefis."


    (redheadpinksoul - 4 Mayıs 2017 13:31)

  • comment image

    çok güzel dizi. işi gücü bıraktım, üç gündür bunu izliyorum. evet, ağzı açık ayran budalası gibi yarı yaşımdaki insanların hayatını izliyorum. milletin ergenleri bile sosyallik açısından bambaşka bir seviyede azizim. ergen diyorum yahu; hani o çok hata yapan, sürekli arayış içerisinde, kişiliği oturmamış organizmalar. dizideki 98'li 99'lu veletler bazen öyle güzel laflar ediyorlar, olaylara öyle bir açıdan bakıyorlar ki ben kırk yıl düşünsem akıl edemem. içim acıyor tabii; üzülerek fark ediyorum ki içinde büyüdüğün sosyal ortam senin sosyal zekanı da şekillendiriyor ve türkiye'de bu sosyal ortam ziyadesiyle çolak bir ortam: iletiş-emeyen insanlar, konuşamayan anne-baba-çocuk, bir şeyler ezberletme üzerine kurulu bir eğitim sistemi, ve önyargısızca, eleştirel düşünmeyi bir türlü öğrenemeyen zavallı türk gençleri... türkiye'de biz bu açıdan hep bir miktar güdük kalmaya mahkumuz ne yazık ki...

    ancak biraz da bu norveçli gençlere acıyorum. kiminin anne-baba boşanmış, anne sürekli iş gezisinde, kız resmen tek başına yaşıyor... kimisinin anne-babası onu hiç sevmemiş, kız on beş yaşında evden ayrılmış, bambaşka bir şehirde ev arkadaşlarıyla ev tutmuş. kısacası daha on beş-on altı yaşında bizim 24-25'ten önce üstlenmediğimiz sorumlulukları üstlenmek zorunda kalmışlar. bu ilk bakışta iyi bir şey gibi görünüyor ancak bence değil. 15-16 yaşındayken hormonal dengesizlikler ve büyüme sancıları içinde hayat yeterince zor zaten. tüm bunların üstüne bir de bir yol göstericin, sığınacak bir limanın olmadığını, hayatta yapayalnız olduğunu hissetmek gencecik bir insana ne kadar da ağır gelecektir... noora'ya, eva'ya, william'a hem üzülerek, hem de aklıbaşındalıklarını, birbirleriyle kavga etmeden tartışabilme becerilerini, bizim hiç olamadığımız kadar ütopik arkadaş çevrelerini "vay beee..." nidaları atarak seyrediyorum. henüz ikinci sezonun ortalarındayım. keşke daha çok bölüm olsa, ama yok. çok güzel dizi demiş miydim? evet öyle...


    (sarmasik gozlu kiz - 13 Mayıs 2017 23:11)

  • comment image

    4.sezonunda senaristin hafiften çuvalladığı dizidir. spoiler olacak, seyredeceksiniz okumayın gerisini.

    bugünün son klibine kadar aslında iyi gidiyordu bir şekilde, ama bugünki klipte isak ve sana'nın, daha doğrusu isak'ın, ırkçılık ve islamofobi hakkında yaptığı konuşmayla beni bir anda hayattan soğutmuştur.

    karakterlerin kusurlu veya kusursuz olması meselesi değil bu, orada isak'ın yaptığı konuşmanın senaristin doğrudan bu konu hakkındaki görüşlerini yansıtması meselesi. kız inançsız bir ülkede müslüman ve türbanlı bir kız olmanın zorluklarını, sadece başına taktığı örtüden dolayı eleştiren bakışlar almasını, sokakta abisiyle yürürken insanların abisinin arkasından kızı bastırdığını düşünüp tükürmesini ve sözlü tacize uğramasını anlatırken, isak'ın verdiği cevap "bunlar saçmalık, norveçliler ırkçı değildir, senin kafanda oluyor her şey, nefret ararsan nefret bulursun" oldu. arada iyi bir şeylerde söyledi ama konuşmanın ana teması buydu. sanki kız tacizleri kendi kafasında yaratıyormuş gibi. ayrıca sürekli önyargıyla yaklaşılan bir insanın da önyargılı olmasına "belki de sen insanları küçük gören bir kaltak olduğun için seni istemiyorlardır" gibi bir yorum yapmıştır isak, ki ilk sezon vildeye bir kız grubu kaltak dedi diye sana o kızlarla kavga etmişti, şimdi isak bunu deyince harbiden bana söylenmiş kadar kötü hissettim.

    sanaya 'nefret senin kafanda gerçekleşiyor' derken haklı olduğu bir yan var ama bu durum, şu anda sana için geçerli değil, gerçekten müslüman olduğu için kendi kız grubu tarafından bile farkında olunmadan da olsa dışlanan bir kız bu.

    geçen sene isakın sezonunda durum kendisinin anlattığı gibiydi evet. kendisi gay olduğu için dışlanma korkusuyla cinsel eğilimini saklıyordu ama çevresindekilere bunu açıkladıktan sonra kimseden, gerçekten hiç kimseden, homofobik bir tepki almadı. kendisine homofobik davranan insan sadece kendisiydi gerçekten.

    yazan kadın muhtemelen isaka bugünki klipte söylediklerini söyletirken, bu verileri baz alarak konuşturdu ama bunlar çok ayrı konular. evet ikisi de belli toplumlarca dışlanacak karakterler "farklı" lar, ama farklılıkları da farklı, bunun unutulmaması lazım.


    (lady alvane - 3 Haziran 2017 01:13)

  • comment image

    norveç'teki gençlik hataları türkiye de orta yaşlarda yaşanıyor. her şeyi öyle bir olgunluk ve sakinlikle karşılıyorlar ki bizim kültürümüze baya ders düşmüyor değil. 17 yaşında ki çocukların sağlam siyasal duruşu ve oturmuş kişilikleri var yine bizim aksimize...


    (5 yasindan beri diyette - 9 Ekim 2017 20:30)

  • comment image

    "everyone you meet is fighting a battle you know nothing about. be kind. always."

    noora'nın güzelliği, isak'ın gülüşü, eskild'in esprileri, chris'in tuhaflıkları, vilde'nin cesareti, sana'nın kendisini keşfedişi...

    akşam akşam özlenendir.


    (faroe adamlari - 22 Şubat 2018 20:29)

Yorum Kaynak Link : skam