Kült / 19
  • "bu kulubun uyeleri kendilerini soyle tanimlar :bir beyin, bir atlet, bir cop tenekesi, bir prenses ve bir suclu."
  • "ya bir de bu filmin diyaloglari superdir. - why are you being so nice to me?- because you're letting me."
  • "cumartesi sabahı annesinin okula bıraktığı inek çocuğun annesinin arabasının plakası emc 2 dir, hoş bir detaydır."
  • "bunu seven bunu da sevdi: freaks and geeks"
  • "bugün cezaya kaldıkları cumartesi günü üzerinden tam 30 sene geçmiş olan kurgudur."




Facebook Yorumları
  • comment image

    ya bir de bu filmin diyaloglari superdir.
    - why are you being so nice to me?
    - because you're letting me.


    (deranged - 18 Ekim 2002 20:17)

  • comment image

    imdb istatistiklerince ilginç bir sonuca neden olan film.
    2010 itibariyle bu filme oy veren 18 yaş altı gençlik 8.9 vermiştir. 18-29 arası olanlar 8.1, 30-44 arası( ki bunlar film çekildiğinde ergen yaşlardaydı) 7.8 vermiştir. 45 yaş üstü ise bu filme 7.4 verir.

    --- spoiler ---
    acaba filmde de söylendiği gibi büyüdükçe insan değişmekte, kalbimiz ölmekte midir?

    ---
    spoiler ---


    (betatron - 7 Ocak 2010 20:41)

  • comment image

    cumartesi sabahı annesinin okula bıraktığı inek çocuğun annesinin arabasının plakası emc 2 dir, hoş bir detaydır.


    (himmm - 15 Ocak 2010 21:44)

  • comment image

    hayattaki haksızlıklardan biridir: bir insanın kimliği ve başkalarının gözündeki değeri dahil olduğu sosyo-ekonomik gruba göre belirlenir. bu böyledir.

    --- spoiler ---

    işte bu haksızlığı ortadan kaldırmanın tek yolunun bir insana yapışan tüm etiketleri görmezden gelip onunla bir şeyler paylaşmak olduğunu anlatır bu film. ortak bir düşmanın olur (mr.vernon), birlikte kafa bulur, güler ve ağlarsın. sonunda, aslında o uzaylı sandığın kişinin senden o kadar da farklı olmadığını farkedersin. hiç bir zaman gerçekten arkadaş olamayacak olsan bile önemli değildir. çünkü hepsinden önemlisi karşındaki insana değer vermeyi öğrenmendir.

    ---
    spoiler ---

    bu açıdan bakınca ekşi sözlük de bir breakfast club'dır. normalde önyargılarından dolayı yüzüne bile bakmayacağın insanlara şükela bile verirsin. tanışır ve belki de seversin. ne güzel di mi.


    (aklimiseveyim - 29 Mart 2010 10:16)

  • comment image

    keşke normal zamanda karşılaştığımda selam bile vermeyeceğim kimselerle bir cumartesi günü okul kütüphanesinde kısılı kalsam dedirten..

    sporcu ve prenses dışındakilerin karakterlerinde kendimden birşeyler bulduğum, diğer ikisi lise hayatım boyunca nefret ettiğim tipler olsa da izlerken ister istemez onlara bile sempati duymamı sağlamış bambaşka bir film the breakfast club. liselerde ders olarak gösterilmeli kanımca, o yıllarda başlayan ve hayatımızın geri kalanında peşimizi bir türlü bırakmayan yaftalamaların, yetişkin hayatımızda sosyal statü dediğimiz şey hani, ne kadar gereksiz bir şey olduğunu insanın suratına suratına çarpıyor bu film. evet, ben de isterdim lisede benle mütemadiyen dalga geçen sınıf kabadayısıyla, var olduğumun yalnızca hoca sınıfta yoklama alırken farkına varan cool sporcuyla, benimle birlikte görülmektense en yakın köprüden atlamayı tercih edecek sınıfın güzeliyle böyle bir tecrübe yaşamak. aslen hepimizin aynı bok olduğunu, bir başka yaşamda belki de en iyi arkadaşlar olabileceğimizi görmek, göstermek. imrendim yahu resmen!

    yapalım lan bunu bi ara. ceza olarak verilen kompozisyonları da ben yazıcam, söz!


    (bruce parkus - 16 Ekim 2010 02:05)

  • comment image

    cook tatli bir film. gerek karakterlerin cekimi, gerek oyunculuklar acisindan cook iyi kotarilmis. gozluklu inek, sizo alter kiz, metalci agresif genco, piyasa bakire kasar ve sporcu denyolarin oyunculuklari super, ozellikle metalciye hasta olmamak elde degil. psikolojik tahliller yarmis, bitirmis. ozellikle pazartesi birbireri ile karsilastiklarini hayal ettikleri zaman hakkinda yapilan yorumlar cuk oturuyor gunumuz genciligiyle. belki de tum zamanlarin gencligiyle. hepimiz belirli donemlerde birkac zevk ugruna diger insanlardan ayrildigimizi, farkli oldugumuzu hissederiz. lakin bunun o kadar da ucuk bir fark olmadigini fark etmemiz de sanirim cok uzun zaman almaz. filmde tam da bu surec anlatiliyor.

    metalci ile piyasa kiz koridorda karsilasmaktan bile korkacaklarini dusunmelerine ragmen ideal asiklari oynarlar film sonunda, gayet de guzel oynarlar. hocalari tam cirkin adam icin bicilmis kaftan. gerizekali hareketleri metalciye kendini dovdurtmeye calistigi sahnede tavan yapmistir. ayrica hademe karsisinda bile ezigi oynamis olmasi onu tam bir ezik disiplin haline getiriyor izleyicinin gozunde ve filmin sonundaki mektup ile de aslinda ne kadar gereksiz oldugunu izleyicinin suratina vuruyor.

    film aslinda genel hatlari ile aile ve cocuk elestirisi. aile bireyleri pek oynamasa da aslinda butun sahneler onlarin uzerinde donuyor. cocuklarin her sikayetinin ucu ailelerine, genelde babalarina dokunuyor ve aslinda film tam bir cocuk-aile catismasina sahne oluyor. sanirim samimiyeti de burada cikmakta.

    sonucta ortaya tam da arkadaslarla izlenesi, karsisinda bira icilip dusunulesi bir seyirlik cikiyor. oyle hayat degistiren filmlerden degil de, gerceklere giden yolu buldurtan bi film desek daha mantikli olur sanki.

    ayrica filmdeki metalcinin ayagindaki sarili o nesnecigin de hastasiyim. 80'ler modasinin en bi tatlilik odulunu sana verdim, taktim ayagima yara bandi vari kol sargimi.


    (dominic molise - 23 Haziran 2006 02:10)

Yorum Kaynak Link : the breakfast club