Süre                : 3 Saat 47 dakika
Çıkış Tarihi     : 27 Eylül 2018 Perşembe, Yapım Yılı : 2018
Türü                : Drama
Ülke                : İngiltere
Yapımcı          :  National Theatre
Yönetmen       : Jonathan Munby (IMDB)
Senarist          : William Shakespeare (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Ian McKellen (IMDB)(ekşi), Sinéad Cusack (IMDB)(ekşi), Danny Webb (IMDB)(ekşi), Kirsty Bushell (IMDB), Claire Price (IMDB), Anita-Joy Uwajeh (IMDB), Lloyd Hutchinson (IMDB), Luke Thompson (IMDB), James Corrigan (IMDB), Michael Matus (IMDB), Anthony Howell (IMDB), Daniel Rabin (IMDB), Richard Clews (IMDB), John Hastings (IMDB), Caleb Roberts (IMDB), Jake Mann (IMDB), Scott Sparrow (IMDB), James Millard (IMDB), Johanne Murdock (IMDB), Jessica Murrain (IMDB), John Vernon (IMDB), Charlie Bentley (IMDB), Leon Finnan (IMDB)

National Theatre Live: King Lear (~ National Theatre Live: Król Lear) ' Filminin Konusu :
William Shakespeare'in klasik trajedilerinden Hamlet'in Londra'da yapılan gösterimi, 3.5 saatlik bir film olarak sinema izleyicisiyle buluştu. Hamlet'i Benedict Cumberbatch canlandırıyor. Danimarka kralı olan babasının, amcası tarafından haince öldürüldüğünü öğrendikten sonra babasının intikamını alabilmek için deli taklidi yapan prens Hamlet, yapılanın kimsenin yanına kalmaması için kanının son damlasına kadar savaşmaya kararlıdır.


  • ""hatırlıyor musun cordelia?çok, çok eskiden bir zamanlarüç günden fazla küs olmak günahtır, derdin.ya üç gün geçmedi aradan,ya da sen bana küsmedin.""
  • ""insanı üzen en iyinin değişmesidir;en kötü kahkahaya döner"kral lear"
  • "askerde okuma şerefine nail olduğum shakspeare'in muhteşem eseri."
  • "sağlam bir seslendirme kadrosu ile oynanmış radyo tiyatrosu da mevcuttur.part 1part 2part 3part 4"
  • ""gerekli ihtiyaçları sağlanamamış insan, zavallı, çıplak ve oklanmış bir hayvandan farksızdır." kral lear"




Facebook Yorumları
  • comment image

    "hatırlıyor musun cordelia?
    çok, çok eskiden bir zamanlar
    üç günden fazla küs olmak günahtır, derdin.
    ya üç gün geçmedi aradan,
    ya da sen bana küsmedin."


    (kof - 6 Temmuz 2012 13:08)

  • comment image

    kral lear'ın şöyle güzel bir tiradını barındıran oyundur:

    esin rüzgarlar, esin! yanaklarınız çatlayıncaya kadar üfürün! kudurun! esin! seller, boşanın! kuleleri, tepelerindeki fırıldaklara kadar sulara gömün! düşünce hızıyla bir an içinde çakıp sönen kükürtlü ateşler, meşeleri yaran yıldırımın öncüleri, alazlayın şu ak saçlı başımı! siz de ey gökler, kainatı saran o korkunç gürlemelerinizle yamyassı edin şu yuvarlak dünyayı! tabiatın insan döken kalıplarını paramparça edin, nankör insan üreten tohumları silip süpürün!

    gökler, gürleyin var kuvvetinizle! yağmurlar, akın! yıldırımlar, saçın ateşinizi! siz benim kızlarım değilsiniz ki! ben sizi nankörlük ediyorsunuz diye yerebilir miyim? koca bir ülkeyi vermedim ki size, "evlatlarım" demedim ki size! bana hiçbir itaat borcunuz yok sizin! onun için keyfinize bakın, neniz varsa yağdırın üzerime... görüyorsunuz, kölenizim artık... gücü kalmamış, adam yerine konmaz olmuş, zavallı, alil bir ihtiyarım. ancak "o habis kızlarıma yardakçılık ediyorsunuz" demekten de kendimi alamıyorum. o melunlarla birlik oluyor, böyle yaşlı ve ağarmış bir başa göklerden savaş açıyorsunuz. ayıp! ayıp!


    (freekara - 9 Mayıs 2013 14:34)

  • comment image

    öyle güzel ifadeler vardır ki içinde, altını çizmeden duramazsiniz.

    edgar şöyle der mesela, "babama rastladım bir yerde, değerli taşları dökülmüş yüzükler gibi, boş kalan göz çukurlarından kanlar akiyordu."

    yine edgar şöyle seslenir gayri meşru kardeşine, "babamın sana can verdiği o karanlık, günah kokan yer, gözlerine mal oldu onun."

    kral lear kızına der, "gel, biz hapse gidelim. ıkimiz başbaşa kalır, şarkı söyleriz kafesteki kuşlar gibi."

    edgar, kadınlara olan şaşkınlığını dile getirir, "ne kadar sınırsız bir ufkun var ey kadın şehveti."

    lear konuşur, "lime lime giysiler, en ufak, en önemsiz hataları bile gösterir. ama günahını altın kaplat da gör, adaletin güçlü, uzun kılıcı nasıl da kırılır."

    lear cinselliği serbest kılmak için örnek vermek ister, "küçük kara sinekler de sürekli ciftlesiyor önümde."

    bir şövalye, cordelia'nin, kendisine verilen haberleri nasıl karşıladığını anlatır kent'e, "kendini kontrol etmesiyle üzüntüsü arasındaki çatışma, yüzüne çok güzel bir anlam kazandırıyordu.

    yağmur yağarken güneşin açtığını görmüşsünüzdür.

    kısacası, keder ona yakıştığı kadar yakissaydi başkalarına da, herkesin peşinden kosacagi degerli bir şey olurdu."

    gloucester, kızlarının lear'a yaptığı vicdansizligi anlatmaya çalışır, "böyle korkunç bir gecede, kurtlar bile ulusaydi kapinda seslenirdin kapicina, 'birak, içeri girsinler' diye. böyle davranırdı en acımasız yaratıklar bile."

    bir şövalye, kralın ümitsiz durumunu şöyle tanımlar, "çaresiz bir kumarbaz gibi, her şeye rest çekiyor."

    lear, 'ehveni şer'i tanımlar, "göze iyi görünür kötü kişiler, daha kötüleri varsa eğer. en kötü olmamak da bir bakıma övgüye değer."

    lear, kızına olan sevgisinin bittiğini muhteşem anlatır, "sen artık 'benim' demek zorunda kaldığım bir hastaliksin sadece."

    soytarı bilgeligini konuşturur, "talih, o usta orospu almaz yatağına yoksulu."

    kent çok ince hakaret eder, "sen terzi makasindan çıkmış bir adamsın. evet, terzi makası! çünkü ne bir heykeltraş ne de bir ressam bu kadar kötü iş çıkarır."

    kent, oswald'i resmen gömer, "sen rezil, edepsizin birisin. çanak yalayicinin tekisin! alçak, kof, küstah, adinin adisi, soyluluk taslayan, soysuz, meteliksiz, uşak kılıklı, kaba keçe corapli bir sarlatansin. sıkışınca yasaların ardına sığınan bir ödlek, ayna düşkünü bir orospu çocuğu, her türlü uygunsuz hizmete hazır, yüzü kizarmayan bir sefilsin. göze gireyim diye pezevenklik edecek tiynettesin. namussuz, hayasiz, düzenbaz bir firlamasin. kancik oğlu kanciksin. bu sıfatlardan bir tekini inkar edecek olursan senin ayaklarımın altına alır, domuz gibi virajlara viyaklata döverim."

    shakespeare okumak gerek. hiçbir şey yapmasa bile, ifade yeteneğinizi zirveye taşır onun kitapları.


    (reshad the lionheart - 13 Eylül 2015 00:29)

  • comment image

    oyun atölyesi'nde son zamanlarda izlediğim ve beğenmediğim ikinci oyun, diğeri de woyzeck'ti. tamam, sahnede haluk bilginer var ama sanki oyunun ve diğer oyuncuların ne kadar kötü olduğunu bilerek oynuyor. o kadar kötü oyunculuklar var ki, haluk bilginer'e mi yoksa o kadar kötü oynadığı için oynayan arkadaşa mı üzüleceğini şaşırıyor insan.

    kafa sesi kullanıyorum ben bak, göstericem şimdi demek için bağırmalar mı, oyun atölyesi gibi bir yerde rol bulan insanın elini ayağını nereye koyacağını bilememeler mi, geçişler arasındaki bağlantısızlıklar mı, basit ama gerçekten basit espriler mi hangi birini söyleyeceğimi bilmiyorum, büyük bir hevesle gidip büyük bir göt oluşla çıktım velhasılı kelam.

    haluk bilginer'i görmek güzeldi sahnede bir kez daha, ama o kadar. üniversite şenliklerinde bile daha iyi oyunculuklar, daha iyi rejiler gördüğüme eminim, oyun atölyesi'nden daha iyi performans beklemek de hakkım sanırım.


    (caknikilsin - 4 Ocak 2019 12:02)

  • comment image

    oyun atölyesi'nde izlediğim ve insana sinir harbi yaşatacak vasatlıkta sahnelenmiş, hatta tepeden tırnağa ziyan edilmiş bir güzelim shakespeare oyunudur.

    öyle ki oyunu okuyan herkes kral lear'a yer yer öfkelenmiş, yer yer şefkat duymuş, üzülmüş, yer yer de gülmüştür. soytarı'nın söyledikleri her okuyucuyu hem güldürmüş hem düşündürmüştür.

    ancak bir sahneleme düşünün ki ne oyunculuklar öne çıkabildi ne de oyunun enfes metni her oyuncunun gereksiz yere naralar atması, son derece abartılı bir beden diliyle her replikte bağırıp çağırması yüzünden anlaşılabildi. haluk bilginer'in dahi tüm ekiple birlikte ne kadar kötü bir iş çıkardıklarını bilerek oynadığını düşünüyorum. zira bütün oyun boyunca bana geçen tek hissiyat bu oldu.

    oyundan ayrılınca olay örgüsü dışında kimsenin aklında bir şey kaldığını sanmıyorum. çok beğenen, enfes diyen, ayakta alkışlayan kitlenin de oyunu hiç okumadığı, tiyatroyu da olay örgüsünü anlamaktan ibaret sandığı apaçık.

    ayrıca regan ve goneril rollerindeki hare sürel ve berfu öngören'in oyunculukları öyle sahteydi ki; yönetmenin, regan sen şurada izleyiciye dönüp bir de "gerizekalı" diye bağır, gonerilcim sen de metin aralarında "aptal" diye bağırıver ki seyirci ne kadar nefret dolu olduğunuzu görsün dediğini hayal ediyorsunuz. her yönüyle irrite ediciydi.

    bir de çıktıktan sonra geçen sene devlet tiyatrosunda bülent emin yarar'ın tek başına hamlet'i nasıl yaşattığını ve dolu dolu sahnelediğini düşündüm. bu alakasız entry'den ve dün uğradığım hüsrandan sonra kendisini bir kez daha tebrik ederim.

    edit: tek bir sebepten içim rahat etmedi ve geri geldim, hakkını vermek istediğim tek bir oyuncu var. edgar rolündeki onur özaydın'ın iyi performansının oyunun ve tüm ekibin başarısızlığı yüzünden gölgelendiğini düşünüyorum.


    (wontyouintroduceyourfriend - 8 Ocak 2019 15:41)

Yorum Kaynak Link : kral lear