Süre                : 2 Saat 13 dakika
Çıkış Tarihi     : 19 Kasım 1975 Çarşamba, Yapım Yılı : 1975
Türü                : Drama
Taglar             : akıl hastanesi,hemşire,kaçış,trajikomedi,yerli Amerikan
Ülke                : ABD
Yapımcı          :  Fantasy Films
Yönetmen       : Milos Forman (IMDB)
Senarist          : Lawrence Hauben (IMDB)(ekşi),Bo Goldman (IMDB)(ekşi),Ken Kesey (IMDB)(ekşi),Dale Wasserman (IMDB)
Oyuncular      : Michael Berryman (IMDB)(ekşi), Scatman Crothers (IMDB)(ekşi), Mwako Cumbuka (IMDB), Danny DeVito (IMDB)(ekşi), Louise Fletcher (IMDB)(ekşi), Sydney Lassick (IMDB)(ekşi), Christopher Lloyd (IMDB)(ekşi), Louisa Moritz (IMDB)(ekşi), Jack Nicholson (IMDB), Will Sampson (IMDB), Vincent Schiavelli (IMDB), Mews Small (IMDB), Brad Dourif (IMDB), Anjelica Huston (IMDB), Audrey Landers (IMDB), Saul Zaentz (IMDB)

One Flew Over the Cuckoo's Nest (~ Guguk Kuşu) ' Filminin Konusu :
Guguk Kuşu, Jack Nickolson'ın adeta oyunculukta destan yazdığı, muhteşem bir senaryoya sahip bir sinema klasiği... Tutuklu olduğu cezaevinden kurtulmak için deli taklidi yapan Randle P. McMurphy adlı kişinin dramını başarıyla beyazperde'ye aktaran aktör, gerçekten üstün bir performans sergiliyor... Aykırı mahkumun sayrıl tavırları cezaevi otoritesinin gözüne batmaya başlayınca bir süre sonra teşhis için akıl hastanesine gönderilir ve kafadan çatlak olduğuna kanaat getirilir. Artık yeni meskeni, tımarhanedir... Randle hastanede de kurumun kurallarına uymaması ve arkadaşları ile olan ilişkileri ile dikkatleri üzerine çeker. Kısa süre içinde soğuk tavırlı, suratsız, otoriter bir görevli olan hemşire Ratched, Randle’ı yakın takibe alır ve her hareketini izlemeye başlar. Rathced ve Randle gibi birbirlerine son derece zıt iki karakterin arasındaki gerilim Randle’ın yakın arkadaşları için planladığı çeşitli faaliyetlerle onların iyileşmesine yardımcı olmaya başlamasıyla daha da artacaktır.

Ödüller      :

Academy Awards - Oscar:En İyi Film, En İyi Erkek Oyuncu, En İyi Uyarlama Senaryo, En İyi Yönetmen, En İyi Kadın Oyuncu, En İyi Film
BAFTA:BAFTA Film Award-Best Film, BAFTA Film Award-Best Actor, BAFTA Film Award-Best Direction, BAFTA Film Award-Best Actress, BAFTA Film Award-Best Supporting Actor
Golden Globes:Golden Globe-Best Motion Picture Actor - Drama, Golden Globe-Best Screenplay - Motion Picture, Golden Globe-Best Director - Motion Picture, Golden Globe-Best Motion Picture Actress - Drama


  • "çok ince düşünülmüş bi yorum yapmak istiyorum film hakkında: hemşire ratched, allah da senin belanı versin."
  • "bu filmde hemsire rolundeki kadin bizi gicik etmek uzere elinden geleni yapmis ve basarili da olmustur, oscar i da hakedip almistir.sonra yok olup gitmistir, neden ki?"
  • "guguk kuşu üzerine beş perspektif."
  • "yazarı geçenlerde öldü... filmi izlemeyi reddetmiş, hiç beğenmemiş falan gibi şeyler yazdılar, bilemiyorum ne kadar doğrudur.film 1975'te oscar'a 9 dalda aday olup 5 tanesini almış."




Facebook Yorumları
  • comment image

    kuşkusuz en akılda kalıcı sahnelerinden birisi de hastaların tekneyle denize açılmalarından önce mcmurphy ile iskeledeki kaptanlardan birisi arasında geçen konuşmadır:

    captain: hey, wait a minute! what the heck is going on here? what are you doing on this boat?

    mcmurphy: we're going fishing.

    captain: no, you're not going fishing. not on this boat. you're not going fishing on this boat.

    mcmurphy: oh, yeah, on this boat. ask captain block.

    captain: captain block?

    mcmurphy: captain block. yes, that's right.

    captain: who are you?

    mcmurphy: we're from the...state mental institution...
    ...this is dr. cheswick...
    ...dr. taber, dr. fredrickson...
    ...dr. scanlon. the famous dr. scanlon.
    ...mr. harding, dr. bibbit...
    ...dr. martini, and...dr. sefelt...

    captain: how about you? who are you?

    mcmurphy: i'm dr. mcmurphy. r.p. mcmurphy.

    bu esnada doktor olarak tanıtılmanın gururunu yaşayan hastaların yüzlerinin aldığı ifade inanılmaz etkileyicidir, o an için gerçekten birer doktor olmuşlardır, özellikle cheswick, taber, scanlon, sefelt'in ifadeleri mükemmeldir. bu arada mc murphy'nin tüm hastaları doktor olarak tanıtırken, genelde herkesin sinir olduğu harding'i sadece mr. olarak tanıtması ve bu durum karşında harding'in yaşadığı sinir bozukluğu da çok hoş yansıtılmıştır.


    (cofactor - 13 Ocak 2007 01:33)

  • comment image

    en favori filmim olmasi sozlukte bir entry girmem icin yeterli sebep degildir. bu yuzden en can alici oldugunu dusundugum ya da unutulmaz film sahnelerinde yer almayi hakettigine inandigim sahneden bahsedeyim.
    rp mcmruphy, sonralari hayli ise yarayacak olan o devasa musluk zimbirtisini kaldiracagina dair kogus elemanlariyla iddiaya girer, birkac basarisiz denemeden sonra vazgecer,yuzunde basarisizligin ayni zamanda da zafere ulasamamis hirsin yansimasi vardir,agzindan bir cumle cikar sadece
    "en azindan denedim"


    (my jekyll doesnt hide - 2 Kasım 2002 14:19)

  • comment image

    insanın karnına rahatsızlıktan ağrılar sokan bir filmdir. beş dakika sonra gülmekten ağrır karnınız. sonra üzüntüden. sonra heyecandan.sonra umuttan. sonra oyunculuktan. iğrenç bir filmdir. hatta gelmiş geçmiş en iğrenç filmdir. başarısı budur zaten. yapmaya çalıştığı şey budur. bu yüzden gelmiş geçmiş en büyük başyapıtlardan birisidir.

    jack nicholson shining ile devleşti denir, yanlıştır, jack nicholson bu filmle devleşmiştir

    --- spoiler ---

    anlaması zordur bu filmi. filmin başında 15 yaşındaki bir kızı nasıl becerdiğini ve bunda ne kadar haklı olduğunu anlatan pislik bir mahkum görürüz, korktuğumuz, aynı ortamda bulunmak istemeyeceğimiz tipte bir adamdır. bir yandan da yine filmin başında bir ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde kendini hastalarına adamış kutsal meslek olan hemşireliği yapan herkesin seveceği bir insan vardır. fakat filmin sonuna kadar öyle hale gelir ki durum, o pislik adam artık kahramanımızdır ve hemşireyi boğarken hepimiz mutluyuzdur. can çekişen,nefessizlikten kızaran, gözleri beleren bir kadın görüntüsü bizi korkutmaz, iğrendirmez aksine zevk verir. bu film bu yüzden farklıdır.

    yıllarca sağır ve dilsiz olarak bilinen bir adam yıllar sonra pislik adamımızla konuşur. neden? çünkü bir tek pislik adam onla konuşur, onunla birşeyler yapar, onu görür, onu ortamdaki bir biblo gibi görmez. bu da toplumun en büyük sorunlarından birinin sembolleştirilmiş halidir aslında.

    toplumun istenmeyen hastalıklı kesimine davranış biçimini sembolize eder hemşire ratched. delileri baskı altında tutmaya, olduklarından farklı hale getirmeye çalışmaktadır hemşire ratched. bu baskı onları gittikçe daha sönük, daha deli, daha kayıp yapmaktadır. işte pislik adam bunu bozar. bunu değiştirir. sonuçta ortamda kaos oluşur bu kaos içerisinde kekeme çocuklar, dış dünyadan korkan devler kendilerini bulurlar. ama süregelmiş düzenin hoşuna gitmez bu. kan dökülür. dünyada her zaman olduğu gibi.

    neden ilaç içme zamanı müzik çalmaktadır. en güzel nokta burasıdır. toplumu uyutmanın en kolay yolu onları birşeylerle oyalamaktır. sesin sonuna kadar açık olmasının sebebi budur. hemşire ratched sizi ilaçlarıyla uyuturken düşünmenizi istemez.

    ---
    spoiler ---


    (marlon brando - 13 Mart 2010 23:45)

  • comment image

    ken kesey'in 1962'de yazdığı klasikleşmiş roman. aynı zamanda 1975'te çek yönetmen milos forman tarafından filme alındı. jack nicholson'un başrolünü oynadığı bu film en iyi erkek ve kadın oyuncu dahil birden fazla dalda oscar aldı, danny de vito ve christopher lloyd gibi genç oyuncuların kariyerlerini başlattı. hapishaneden kaçmak için bir psikiyatri kliniğine gelen, ama varolan sisteme dayanamayıp karşı çıkmasının bedelini ağır ödeyen mc murphy'i, herkesin kızılderili şefi bromden'ın dilinden anlatır. psikiyatri alemlerine yöneltilen ciddi bir eleştiridir. filmi de en az kitabı kadar güzel sayılı eserlerden biridir bana kalırsa. gülmekle ağlamak arasında gidip gelirsiniz film ve kitap boyunca, ama sonu fena koyuyor tabii.


    (lacrima - 8 Temmuz 2000 11:26)

  • comment image

    cuckoo ingilizce hem guguk kusu, hem de argoda deli anlamina geldigi ve de "one flew over the cuckoo's nest" derken kastedilen "deliler diyarindan biri geçti" gibi bir sey oldugu için -sözlükte bunca çevirmen varken söylemek bana düsmez ama-, basligi "guguk kusu" diye çevirmek pek de manali degildir.


    (lacrima - 22 Şubat 2001 02:22)

  • comment image

    bu filmde hemsire rolundeki kadin bizi gicik etmek uzere elinden geleni yapmis ve basarili da olmustur, oscar i da hakedip almistir.sonra yok olup gitmistir, neden ki?


    (otisabi - 22 Şubat 2001 06:46)

  • comment image

    tam bir sistem eleştirisi olan güzide film. toplumda kendisi gibi olan ,olduğu gibi yaşayan özgür insanın sistem tarafından nasıl herkesleştirilmeye,mankurtlaştırılmaya çalışıldığını vurgular.bunu özgür birey ile (mörphy), sistemi temsil eden (hemşire nurse ) arasındaki çatışma yoluyla anlatır.

    dramatik anlatım açısından bilinen genel yanılgının aksine filmin ana karakteri mörphy değil ,kızılderili şeftir zira mörphy 'nin bütün eylemleri şefi kademe kademe duvarları yıkıp ,özgürlüğe ulaşma sonucuna vardırır.

    çok sahnesinde alt metin sunar bu film seyirciye.bunlardan bir kaçına değinmek istiyorum.

    - mörphy , filmin ortalarına doğru mermer bir çeşmeyi kaldırıp duvarı yıkmaya çalışır sonunda özgür olacaktır fakat başaramaz ve 'en azından denedim ' der .filmin sonunda aynı mermer çeşmeyi iri yarı ,güçlü kuvvetli şefimiz kaldırır, duvarı yıkar ve hürriyetine kavuşur. meali şudur ki özgürlükler uğruna verilen çabalar asla ve asla boşuna değildir,bir gün sizden daha muktedir birileri çıkıp ,sizden aldığı ilhamla bunu başarabilir ! bu yüzden özgürlük yolunda verilen mücadelede ,ilham olabilmek başaralı olabilmek kadar önemlidir.

    - filmin giriş bölümünde klasik müzik eşliğinde dans eden ihtiyar bir deliyi görürüz. bir insanın dans etmesi için herşey mevcuttur lakin bu mevcudiyet salt bi biçimden ibarettir ,sistemin topluma sunduğu biçimsellik vurgulanır,bunun sağlamasını mörphy'nin gece yarısı hastaneye alkol ve fahişeleri getirip parti verdiği sahnede aynı deliyi dans ederken ama bu sefer çok daha içten ve doğal bir şekilde dans ederken görebiliriz.

    - delilerin dümende olduğu bir gemi sahnesi vardır sonra (benim favori sahnemdir) , mörphy dümeni bir deliye teslim eder ,aklın yerini akılsızlığın almasıdır buda esasen. gemi bir müddet sonra amaçsızca kendi etrafında dönmeye başlar, herkes istediği gibi hür bir şekilde yaşamaktadır güvertede ama bir farkla ,kaos vardır, karmaşa vardır. mali şudur ki özgürlük iyidir hoştur lakin başında rasyonel aklın bulunması koşuluyla.aklı yüceltir bu sahne.

    velhasılkelam sistem eleştirisini ,barzo gibi para yakmakla ,göktelen patlatmakla değilde böyle alt metinlerle yapan filmidr namı - dier guguk kuşu.


    (aksi driver - 12 Ağustos 2013 18:40)

  • comment image

    asıl çelişki mcmurphy'nin kişilğindedir. o bir manyaktır. kendisi gerçekten de sorunludur. saldırganlığı ve şiddete düşkünlüğü yüzünden akıl hastanesine düşmüştür. trajikomik olan onun tüm aşırı tutumları ve aykırı davranışları insanlık dışı muameleye tabi tutulan ve hayat neşesini ve umidini kaybetmiş olan hastalarda bir ümit filizlendirmiş, onları tekrar sosyal hayata dönmeye ikna eden bir ışık yakmıştır. yaptığı en doğal haliyle bilinçsiz bir başkaldırıdır. ancak ders alınması gereken sonuçlar ortaya koymuştur.

    ancak ne var ki söylemin eleştirisi de bu noktada başlıyor. sonuç itibariyle film bir hollywood filmidir ve her hollywood filmi gibi bir bilim dalının tüm sorunlarını bir kaç basit temadan kurulu bir modelle çözüvermektedir.
    [aynı yaklaşımda (bkz: a beautiful mind)]
    oysa hastaların her biri farklıdır. hepsine bir tek yaklaşımla hayat vermek ve iyileşmelerini sağlamak ancak bir hollywood filminde olacak birşey olsa gerektir. mcmurphy'nin film boyunca gösterdiği birkaç oyunla psikozlara çözüm getirmesi gibi mucizeler sinema koltuğundaki seyirciye göz kırpan ama inandırıcılıktan uzak klişelerdir. yaklaşımı belki basit nevrozlar için etkili olabilir.

    purplebee'nin notu (karşit görüş):
    sana katiliyorum aslinda ama holywood hakkindaki yorumun biraz ters geldi bana.. film 1975 yapimi. holywood un git gide dahada berbatlasan piyasasindan öyle cok etkilenmis bir film degil. oscar almis olmasi benim icin birsey ifade etmiyor fakat gercekten kaliteli olmakla beraber iyi holywood filmleri kategorisinde bile cok üst siralarda yer alır bence.. filmde sadece hastahanenin yasantisindan bir kesit var, hic bir hasta iyilesmiyor ki zaten sadece mcmurphy nin oldugu süre boyunca daha mutlular.. zaten bazi seylerin yüzeysel gecilmesi sinemada sart, filmden tedavinin bilimsel özelliklerini anlatmasi beklenemez.

    greatshark eleştrisi:
    dediğiniz şeylerde haklısınız ama filmin hollywood filmi olması neden değil buna,sonuçta film kitaptan bir uyarlamadir..kitabın anlatmak istediklerini yüzdeyüz anlatmamışsa da "mcmurphy'nin film boyunca gösterdiği birkaç oyunla psikozlara çözüm getirmesi bölümleri hemen hemen kitaptaki gibidir.


    (andrew - 2 Şubat 2004 04:15)

  • comment image

    --- spoiler ---

    billy kızla yatmıştır. hemşire billy'i yanına çağırır herkesin önüne geldiğinde o kekeme billy çok akıcı bir şekilde konuşmaktadır. akabinde hemşire'nin annene söyleyeceğim sözleri üzerine billy tekrar kekelemeye başlar. en dikkat çekici sahnelerinden biridir
    ---
    spoiler ---


    (raskolemre - 5 Mart 2014 23:09)

  • comment image

    her kesime seslenebilen, her görüşün her fikrin yüreğine dokunabilen film.
    ana fikir o kadar ustaca işlenmiş ki ; düzen karşıtlığından bihaber birine bile "şu hemşireyi öldüreceğim" dedirtebiliyor.

    --- spoiler ---

    birkaç ayrıntıdan bahsedeyim nacizhane:

    ılk olarak hastanedeki karakterlerin her birinin toplumdaki farklı bir kesimi yansıttığı gerçeği aşikar.
    sürekli yorgun hisseden hastanın basketbol sahasında heyecanla sırtında ana karakteri taşıdığı sahne yapabileceklerimizin farkında olmadığımıza işaret ediyor. "silkin, kendine gel" diyor gizliden.

    ıkinci olarak hemşirenin hırpalanmış kepini gördükten sonra takındığı haşin tavır; devletlerin, yönetimlerin; statüye, ünvana, şekilciliğe ne kadar düşkün olduklarını gösteriyor.

    son olarak oylama sahnesinde topluma sunulan adalet kavramının aslında şekilden ibaret olduğu, otorite tarafından sınırlandırıldığı gözümüze sokulmakta. oy sayısı 10 a 8 olmasına rağmen, hemşire "terapi bitti" diyerek olayı kapatabiliyor. daha kötüsü bu durum kimse tarafından yadırganmıyor.

    ---
    spoiler ---

    ızleyicilerin eline iğne değil çuvaldız verilmiş. benzerlerini izleyebilmek dileğiyle.


    (betos - 30 Temmuz 2014 02:59)

  • comment image

    r. p. mcmurphy’nin (mcm diyelim bundan sonra kendisine) hikayesiymiş gibi görünse de otoriter kurumlar ve bireyler arası ilişkileri anlatan bir güzel filmdir bu, sevdiğim bir filmdir ayrıca. saldırgan, tembel ve hedonist bir adamın deliler hastanesinde yaşadıkları anlatılıyor gibi görünmekte oysa adamımızı koydukları sadece bir deliler hastanesi değil zayıf, sosyal ve bireysel korkuları olan insanların tutulduğu bir baskı-otorite sistemi. hastalar deli değil sadece hassaslar, kuralların olmadığı şiddetin olduğu bir dünyada zarar göreceklerine kırılacaklarına inanan ve orada yaşamanın kendileri için en iyi olduğunu düşünen yaratıklar onlar. mcm’in onlara dışarının aslında o kadar da kötü olmadığını, özgürlüğün tadını göstermeye çalışması hep boşunadır çünkü onlar başkaları tarafından düzenlenen, herhangi bir şaşırtıcı ya da endişe verici olayın olmadığı hayatlarından memnundurlar, karşı gelmek değiştirmek yoktur onların lügatında. bazen sıkılırlar ama sonuçta ‘kendi iyilikleri için’ kuralları, kontrolü tercih ederler.

    peki bu hastane sadece bir deliler hastanesi değil de bizim dünyamızın ufak bir tiyatro sahnesine taşınmışı, bir microcosm, olabilir mi? neden olmasın; otoriter bir sistemin delileri değil miyiz biz de, kontrolcü ve baskıcı bir kısıtlama alanı değil mi toplum-toplumumuz. özgürlüklerimiz kısıtlansa da, isteklerimizi gerçekleştirme fırsatı bulamasak da varolan kuraların gerekliliğine ve bir ölçüde değişmezliğine inanıyoruz hepimiz. hastanenin insanlarından daha farklı değil bunu yaparkenki halimiz çünkü biz de kendimizi zayıf, güçsüz ve savunmasız görüyoruz, sınırların dışına çıktığımızda ne olacağımız belli değil, buna inanıyoruz en azından. kurallar ve kısıtlar sıkıyor, sinirlendiriyor ama sonuçta onlarla da yaşıyoruz gül gibi, çünkü ‘kendi iyiliğimiz için’ gerekli onlar.

    hastanenin anarşistlere takındığı tutum da toplumun genel durumundan farklı değil hani. mcmurphy kuralları akıllı mantıklı ve diplomatik bir yolla değiştirmeye sorgulamaya başlıyor belki ama otorite bekçisi hemşire bunların hiçbirine kale almıyor. bu hemşire varolan sistemin en iyisi olduğuna inanıyor ve ona halel gelmesine razı gelmiyor gönlü. hastaları tedavi etmektense aşağılamayı, onlara her durumda zayıflıklarını hatırlatmayı görev biliyor ve bundan zevk alan bu manyak çünkü onlar zayıflıklarını fark etmedikleri sürece sistem doğru işlemez. onlar deli, zayıf ve kontrol altında tutulabiliyor belki ama mcm değil, en azından en başta ve bir süre öyle olduğuna inanmaya devam ediyor. mcm. gücünün aklının ve kuralların absürdlüğünün farkında, ama sisteme karşı durması veya değiştirmeye çalışması boşuna çünkü diplomatik de olsa anarşik de otorite karşıtı olmak kaybettiriyor ona. kurumun anarşiste tutumu önemli burada çünkü tüm otoritelerin anarşistlere karşı tutumundan hiç de farklı değil. anarşist her zaman için otorite adına bir tehdit ve bu tehditten kurtulmanın en kolay yolu onu yok etmek ya da ötekiler gibi yapmak. hastane adamımızı dışarıya göndermektense ona lobotomy uygulayarak beynini dağlamayı ve beyinsiz bırakmayı tercih ediyor. şimdi ne kuralları aptalca bulacak ya da onlara karşı koyacak ne de diğerlerine doğruyu göstermeye çalışacak bir anarşist var, otoritenin ideal çocuğu oldu o.


    (liawrizas - 4 Haziran 2004 02:50)

  • comment image

    filmin sonlarına doğru geçen bir sahne tüm filmin özeti gibidir aslında. kendine güveni olmayan, herşeyden korkan, kekeme ve düşüncelerini bile doğrudürüst ifade edemeyen billy, mcmurphy'nin zorlamasıyla mcmurphy'nin sevgilisiyle ilk cinsel deneyimini yaşar. sabahleyin doktorlar ve hemşireler gelip, onları bulduğunda, otoritenin simgesi hemşire billy'e yaptıklarını açıklamasını ve utanmadığını sorduğunda, billy gururla ve hiç kekelemeden utanmadığını söyler. ancak hemşire bu durumu annesine anlatayacağını söylemesiyle billy kekelemeye başlar ve eski haline döner. ve daha sonra da filmi izleyenlerin bildiği trajik olaylar gelişir.


    (red kite - 10 Temmuz 2004 10:15)

  • comment image

    kimin daha deli, kimin daha zararli oldugunu sorgulattiran film
    --- spoiler ---
    mcmurphy cogunun gonullu olarak orada kaldigini ogrenince sorar "why are you here? are you crazy?"

    tv'nin acilmasina izin verilmeyince, beyzbol macini mcmurphy kendisi anlatmaya baslar, o sahnede hemsire ratched'in bakisi sinema tarihine gececek niteliktedir.
    ---
    spoiler ---


    (henryleyden - 23 Şubat 2005 17:39)

  • comment image

    gerek romaninin gerekse filminin ana fikri biraz celiskilidir.

    evet daha once de anlatildigi gibi filmin asil mesaji (ben yonettim ve yazdim ya, oradan biliyorum) aslen akil hastanelerinin yozlasmis yapisi degildir. hatta "asil akil hastanesi disarisi" seklinde ozetlemek de epey haksizlik olacaktir. hatta daha da abartayim, bir sistem elestirisinden de daha derindedir ozu.

    artik daha da derinde ne var ulan diyenler icin daha fazla ukalalik yapmadan deginelim; isin ozu insan bu sisteme muhtactir ve bu kisirdongu kacinilmazdir. yani filmin sonunda da iyice belirginlesen, dogaya donus temasi bir cozum olamaz, zira insan tam da o doganin istenmeyen yonleri yuzunden kurmustur bu sistemi. korku, endise, guvensizlik,vs yasamamak icin bu "akil hastaneleri" kurulmustur.

    lakin elbette bu sistem, yani genis anlamda karmasik toplum yapisi, insanin ozune terstir, jack nicholson efendi de bu uyumsuzlugun bir temsilidir. o bir digerlerine nazaran daha az insan, daha fazla hayvandir. (bir miktar da sibernetik organizma) "i guess i fight and fuck too much..."

    iste bu hayvanligi yuzunden, toplumun kisitlayici kaliplarina sigmaz. her ne kadar bu varolusculuk tandansli davranis hayranlik uyandirsa da, celiski de burada yatmaktadir. herkes "hayvan" olursa, herkes uygarligin cam fanusunu kirip ormanliga dogru sen sakrak kosarsa, eninde sonunda binlerce yil once yuzlestigimiz sorunlarla yuzlesiriz. yani en nihayetinde mutemadiyen korku ve guvensizlik. (bkz: thomas hobbes)

    sonucta "doga yasaminin" veya sistem karsitliginin bir orta noktasi yok. hippilerin baris, kardeslik hezeyani icinde, gecim derdi olmadan ot cekip, bulbullerle konusacaklari bir yasam tarzi secenekler arasinda degil. ya herkesin kendi kicini kurtarmaya calisacagi bir kaos ortami olacak veya guvenlik karsiliginda ozgurlugumuzun ve hayvanligimizin feda edilecegi bir sistem. insanlik kacinilmaz olarak ikinciyi "secmistir", nicholson ise bir anomalidir.

    yani burada gonul adami olup, "asil anomali hemsire recit'tir, doktorlardir, sistemdir, yerinden bir turlu oynatilmayan sebildir, her gun ayne saatte alinan haplardir, kilitli kapilardir.. " diye isyan etmek, insan olmakla hayvan olmanin arasindaki farka isyan etmektir. doga veya bu kati sistemin eksikligi, sadece kirlarda dolasmakla, guzel gozlu ceylanlarin kafasini oksamaktan ibaret degil, o gunesli gunduzun, ac kurtlarla dolu geceleri de var. bir kez daha thomas hobbes diyor (bkz: felsefenin oykusu/#6556404), bir kez daha can guvenliginin ve korkunun giderilmesinin canlilar icin herseyden, hatta diger duygulari hissetme ozgurlugumuzden bile daha onemli oldugunu hatirlatiyorum.

    sonucta iyi veya kotu, uygarlik bu baglamda insanin "secimidir" ama daha onemlisi o kendi kendini besleyen ve her yeni nesilde daha da kuvvetlenen bir olgudur. dogamiza ters gelecek sekilde bizi sekillendirmesi, yuvarlandikca buyuyen bir kartopuna benzetilebilir. iste tam da bu yuzden hem uygarligin, daha dogrusu insanin farkliliginin olumlu yonlerinin korundugu, hem de hala ozumuzun ozgur kaldigi * bir yaklasim alternatifler arasinda degil.

    belki eski bir hikayedir bilmiyorum, ben daha yeni okudum fortune dergisinde. unlu isadamlari hayatlarinda aldiklari en iyi tavsiyeyi anlatiyorlardi. bir tanesi bunun, hindistandaki bir fil bakicisindan geldigini soyluyor. isadamimiz, gezi sirasinda koca bir filin, yere cakilmis orta boyda bir sopaya bagli oldugunu goruyor ve bakicisina nasil oluyor da kacmiyor tarzi bir soru soruyor. (elbette oncesinde "sizin isiniz de zor be abi" muhabbetiyle samimiyet kuruyor) hindistanda bolca bulunan bilge fil bakicilarindan biri olan kardesimiz diyor ki, fil kucukken alinir ve bu sopaya baglanir. sayisiz kez kacmayi dener ama sopayi sokmeye gucu yetmez. sonunda yeterince guclendigi zaman coktan pes etmis olur ve hayatini oyle yasar.

    tabii isadamimizin bu tavsiyeyi pratige nasil doktugu ve milyarlarca dolar kazandigi ayrintisini bir kenara birakirsak, o sopayi diken de kendisini oraya baglayan da insanogludur. ama bunu deli oldugu icin degil, o sopanin cevresinin disinda olum korkusu oldugu icin yapmistir. sonucta sopalar cogalmis, bazilari biraraya gelip direkler, kuleler olusturarak etki alanlarini guclendirmisler (boyle analoji olmaz olsun). iste tam da anlatmak istedigim sey, sopalarin kisitlayiciligi artarken, cevrelerinde olusturduklari bu fanusta baska bir dunyanin da filizlenip buyudugudur. michelangelolarin aslana kaplana yem olmadiklari, schopenhauerlarin kil donmesinden olmedikleri, stephan hawkingin kara delikler yerine karnini nasil doyuracagini dusunmek zorunda kalmadigi bir dunyadir bu. her michelangola basina yuzlerce insan o aslanlara yine de yem olmuslardir ama yine de fanusun ici cok daha guvenlidir. jack nicholson ise o fanusu kirmaya calismis ve artik neredeyse kendine has bir bilinci olan ve iyice guclenip 110 metrelik dev semazen heykeli haline gelen sopa tarafindan ortadan kaldirilmistir. cunku o fanus sadece bir hapishane degil, bir iskenderiye kutuphanesidir.


    (immanuel tolstoyevski - 28 Mart 2005 10:33)

  • comment image

    yazarı geçenlerde öldü... filmi izlemeyi reddetmiş, hiç beğenmemiş falan gibi şeyler yazdılar, bilemiyorum ne kadar doğrudur.
    film 1975'te oscar'a 9 dalda aday olup 5 tanesini almış.


    (belit - 23 Kasım 2001 05:16)

  • comment image

    cuckoo's nest denen birşey vardır denebilir aslında. belki bu yuva bir guguk kuşu tarafından yapılmamıştır ama guguk kuşu bu yuvada doğmuştur haliyle onun bir yuvası vardır. bu biraz gereksiz zoolojik açıklamanın bence film içinde bir anlamı var. guguk kuşunun yavrusu bulunduğu mekana ait değildir bir şekilde bu yuvaya sızmıştır. mc murphy ve bromden de deli numarası yapan 2 akıllıdır onlar da tıpkı yavru guguk kuşları gibi bulundukları yere sızmıştırlar. ikinci bir ayrıntı da guguk kuşunun yuvayı terk etmeden önce yaptığıdır. (ki eminim filmi izleyenler bununla neyi kastettiğimi anlamışlardır)


    (saruman - 2 Aralık 2001 04:10)

  • comment image

    filmle ilgili birkaç gereksiz detay vermek gerekirse...
    filmin çekimlerinden 2 ay önce jack nicholson'un ortadan kaybolduğu çekimleriin gerçekleştirileceği hastaneye kendini hasta olarak yazdırıp kaybolduğu günden beri burada takıldığı rivayet edilir.

    öykünün haklarını elinde bulunduran aktör kirk douglasın başrolü kendi için düşündüğü ama fazla yaşlı bulunduğundan yapımcı firma tarafından vazgeçirildiği söylenir. bu olayın aktörün ne kadar içinde kaldığını görebilmek için (bkz: amos)

    brad dourif'in oynadığı ilk filmdir ve buradaki rolüyle kariyerinin ilk * oscar adaylığını kazanmıştır. oynadığı rol aktörün üzerne fena yapışmış bu sebeple kariyeri boyunca ruhsal dengesi bozuk tipleri canlandırmıştır.kendilerini yakında lord of the rings filminde wormtongue olarak izieyeceğiz


    (saruman - 2 Aralık 2001 04:30)

  • comment image

    filmin temel cumlesi bence ''henuz hazir degilim''dir..

    nice akli basinda insanlar kendilerini yeterli hissetmedikleri, hazir olduklarini sanmadiklarindan dolayi uzun sureli geri cekilmelerle dis dunyadan kendilerini soyutlamislardir ya da soyutlamak istemislerdir. ama asil olay saklanmakta degil, yetersizliklerini de arkana alarak hedefe kosmaktadir.
    disaridaki ortalama geri zekaliliar ile hastanedeki gerizekalilar arasindaki tek fark gazdir, azimdir, yasama hirsidir, pes etmemektir.


    (dominic molise - 9 Ocak 2006 17:06)

Yorum Kaynak Link : one flew over the cuckoo's nest