Facebook Yorumları
  • comment image

    belçikalı feminist yönetmen chantal akerman'ın anna silver kimliği altında kendini anlattığı bu filmde (anna'nın buluşmaları -1978) üç gün boyunca aynı giyisi ile dolaşan mutsuz bir kadındır.
    floresan lamba kullanımının yaygın olduğu dönemde geçen öyküde, kadın sağa sola açılan kapıları olan ince uzun koridorlarda yürür. gördüğü her kişi kendi özelini fütursuzca ona anlatıverir. o dinler çoğunlukla. anlatılanlarda mutlak bir alt metin vardır amma çok derinlerde olduğu için anlaşılamaz....
    yalnızlık ve yabancılaşma... evet bunları hissettirmiyor değil ama iki saati aşan süre için ?


    (masiva - 2 Aralık 2013 14:18)

  • comment image

    1978 yapımı "anna'nın buluşmaları" veya "anna'nın karşılaşmaları" diye cevrilebilir chantal akerman filmi. the meetings of anna imdb adı.
    daha başından spoiler vermeye değer;

    ---
    spoiler ---
    - boş odanız var mı?
    - tek oda mı? banyosu yok.
    - tamam.

    recep, iki kadın birlikte oda sorunca bu iletişim yolunu izliyor. onlar ana-kız idi, recep bunu bilemezdi. bu chantal akerman'ın espri anlayışı gibi geldi. insan ilişkilerinde, gündelik yaşamdaki cinsiyetçilik gibi bir şeyi ufacık bir izinde yakalayıp, sessizce gülmüş.
    --- spoiler ---

    bence onun filmlerinin kronolojik sıralamasına göre değerlendirilirse les rendez-vous d'anna önceki filmlerine katlanan, sabreden chantal izleyicilerine şiirsi bir ödül niteliğinde. artık eğitilmiş, antremanlanmışsınızdır. bu film o bakımdan sessiz görünse de çok konuşkan, iyimser, ödüllendiren, açılımlı, işlediği ilişkisizlik, sıkıntı veya iletişimsizliğin çok üstüne çıkan, ötesine varan bir chantal akerman filmi. öyle yönetmenliğin, tanınmışlığın zorlukları veya boşlukları degil, doğrudan ve aralıksız olarak insan ruhunun akerman tanıklıkları. hem de olasılıkla özyaşamöyküsel. gerçekten de anna silver onun alter egosu. hatta başrol oyuncusu aurore clement da ömrü boyunca onun alter-ego-oyuncusunu oynamayı sürdürseymiş; özellikle beden diliyle ve gözleriyle çok iyi etlendiriyor.

    aşkın bir film olduğunun ipucunu ve özgüvenini anna silver'ın 3 gün boyunca üstünden düşmeyen giyimin pastel ve sıcak renklerinden veriyor. adeta görsel diyaloglarıyla, diyalog geometrileriyle tipik ve büyük fransız filmlerine yaklaşmış. ayrıca new york filmlerine karşı köke, öze dönüp (almanya, belçika, fransa turunu moskova - paris treniyle atıyor) avrupa kutbunu kurmuş.

    anna çoğunlukla dinleyicisi olduğu bütün diyaloglarda bir meryem kadar diyalojik; yüzünü, mimiğini sakınmadan veriyor. o sert tutumlarında bile özüyle, anlık duygularıyla uyum içinde olduğundan ona uzun kızmıyor, seyirci dargınlığı yaşamıyoruz. özellikle anne ilişkisi, aynı yatakta yatışları, itirafları, özyaşamöyküsel diyalogları meraklı ve doyurucu. değil lezbiyen arzu, ensestiyöz arzunun dahi arzunun o belirsiz/karanlık nesnesi oluşunu şüpheye yer bırakmayacak biçimde ve şefkatle, sevecenlikle harmanlayarak veriyor. dogma akımının erken ve aşkın bir temsilcisi gibi doğal, şiirsi, şiirsel. başroldeki aurore clement türkiye'nin ağlamış suratlısı zuhal olcay gibi sanatsal bir ruha sahip algılanıyor.

    film ayrıca chantal'in öteki filmleriyle akrabalık ve bellli belirsiz atıflar içeriyor gibime geldi. örneğin alteregonun sonlardaki telesekreter kayıtlarını dinleme sahnesi, onu ister istemez arzulayan, çağıran herkesle ayrımsız iletişime giren bir telekıza çevirip chantal'ın önceki filmi jeanne dielman'a selam gönderiyor. hatta ne malum başka bir cinnet sahnesine dalmayacağımız? filmin başında anna telwfon etmeye bütün bir trenden-inen-insanlar-kalabalığından ayrılışıyla sonraki sahnelerde onu kıskanan, gıpta eden, sorgulayan insanlara bireyliğini ve cesaretini erkenden gösteriyor. bir sinemasal gösterge olarak hemen seçilip, yıldızını alıyor. alımlarken farkında olmamız bile gerekmez.


    (ibisile - 1 Haziran 2016 01:47)

Yorum Kaynak Link : les rendez-vous d'anna