Süre                : 1 Saat 29 dakika
Çıkış Tarihi     : 08 Şubat 1960 Pazartesi, Yapım Yılı : 1960
Türü                : Drama
Taglar             : Tecavüz,intikam,bakire,cinayet,gebelik
Ülke                : İsveç
Yapımcı          :  Svensk Filmindustri (SF)
Yönetmen       : Ingmar Bergman (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Ulla Isaksson (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Max von Sydow (IMDB)(ekşi), Birgitta Pettersson (IMDB)

Jungfrukällan ' Filminin Konusu :
Katı dogmatik dinsel inancın buhranlarını konu ediniyor "The Virgin Spring"... Filmde, 13. yüzyıla ait bir anlatıdan yola çıkılarak , ortaçağda geçen gösterişli bir intikam hikayesi beyazperde'ye aktarılıyor. Köktendinci Hristiyan ve sofu ailesi tarafından kiliseye gönderilen meleksi kız, yolda bir azgın tarafından tecavüze uğrayıp öldürülür. Olayın ardından bir eve sığınan tecavüzcüler burada kızın ailesiyle karşılaşıyor ve kanlı bir şekilde yok ediliyorlar. Ingmar Bergman’ın az bilinen yapımları arasında olan "Jungfrukällan", kanlı intikam hikayesi ile modern korku filmlerine ilham verdi. Usta yönetmen bu filminde masumiyet, hırs, paganizm ve dini inanç gibi kavramları tartışıyor. Anlatım tekniği kusursuz olan "The Virgin Spring", büyüleyici bir film ve siyah-beyaz döneme daair mutlaka izlenmesi gereken yapımlardan biri olarak değerlendiriliyor.

Ödüller      :

Cannes Film Festivali:Special Mention


İntikam / 27
Oyuncular
  • "o değil de bu filmde close up çekilmiş bir karga vardır ve bir kargayla göz teması yaşamamı sağlamış tek filmdir jungfrukällan."
  • "(bkz: per tyrssons dottrar i vange)"
  • "bergman'ın şaryoyu birkez daha tanrı ve insan arasındaki o ince çizgiye kurduğu güçlü filmlerinden biri."
  • "28. uluslararası istanbul film festivali'nde 'genç kız pınarı' adıyla gösterilen bergman klasiği."
  • "bergmanın fazla bilinmeyen kaliteli filmlerinden birisi. yine orta çağ, yine din sorgusu."
  • "1960 yılında en iyi yabancı film oscarı'nı almış bu ingmar bergman filminde din öğesi (hristiyanlık, paganizm vs.) kendini iyiden iyiye hissettirmektedir."




Facebook Yorumları
  • comment image

    "tarihi" bir film olduğu söylenemese de, tarihsel motiflerle bezenmiş ve bu eksende değerine yükselen bergman filmi. 13. yy'a gelindiğinde orta ve batı avrupada hristiyanlık iyiden iyiye yoğunlaşmıştı, ancak iskandinavya ve rusya gibi kuzey avrupa bölgelerinde hristiyanlık yeni yeni yayılmaktaydı ve bergman'ın filminde ortaya koyduğu gibi aynı aile içerisinde dahi pagan inanışı ve hristiyanlık bir arada bulunabilmekteydi. filmde bu noktada kritik bir yapısallık gözlemlemekteyiz: paganlar tarafından işlenen bir tecavüz-cinayet, öldürülen hristiyan kadın, katilleri öldüren hristiyan baba; bir hristiyana karşı, hayata veda eden iki pagan artı bir masum çocuk... 13. yy isveç'inde hristiyanlığın yayıldığı her halinden belli?


    (blue skies from pain - 31 Aralık 2008 19:04)

  • comment image

    bu filmi senaryosununu bergmanın kendisi yazmamıs oldugundan diger yapıtlarına oranla büyük farklılıklar içermektedir. izleyici olarak diğer bergman yapıtlarına karşı hissettiklerimi tamamen hissedemesem de, büyük yönetmen yine konuşturmuştur ustalığını o ayrı. bergman'ın filmlerinde görülen o karmaşa içerisindeki güzelliği(ifade edemedim) bu filmde nedense bulamamamı bu duruma bağlıyorum. ulla isaksson sanıyorum bergman'ın eline iyi harmanlanabilecek bir film vermiştir. ama bunun yanında bergman'ın diğer filmleri, örneğin yine aynı zamanlarda geçen (14.yy) the seventh seal filmi ustanın yazım tekniğinin doruklarına işaret eder. bu senarist/yönetmen ilişkilerinden pek anlamasam da, anlayabildiğim bir şey bergman'ın senaryoları kendisi yazdığında ortaya çıkanların daha şairane şeyler olduğudur. ancak büyük yönetmenin dehası o kadar ortadadır ki, bu filmi en az beğendiğim bergman filmlerinden saysam da filmin güzelliği gözümde asla gizlenemez niteliktedir. sadece beklentiler, beklentinin gerçeğe dönüşünü engellemetedir. en azından bende böyle olmuştur...


    (e4e6 - 25 Ocak 2009 22:51)

  • comment image

    ingmar bergman polariteyi ve zitliklari oyle guzel vurgulamistir ki. evin bakire kizinin ata yandan binmesi, evin irzina gecilmis hizmetcisinin yuruyerek gitmesi, ailenin ona tavri vb. ama teknik acisindan bergman pisikoloji bilimini sinemaya cok iyi entegre etmistir, bunun en guzel ornegi izleyicide stres yaratmak istedigi sahnelerde, kamerayi ic ice gecmis dallarin arkasina koyup sahneyi o perspektifden cekmesidir. haydutlarin torenin evine gelmelerinden once, firtina oncesinde gokyuzu ve yeryuzunun bulustugu noktanin islenmesi gibi dogal ogelerin islenis tarzi, cok sairanedir, amma velakin bergman insan pisikolojisi uzerine fazla kart oynamistir, film belli bi noktadan sonra bay getirir, gerci yonetmen de bu hissi vermek istemis denilebilir bu konuda, ki oyledir de.


    (nomad soul - 11 Şubat 2010 07:38)

  • comment image

    her ne kadar bergman'ın kendisi pek sevmese de ben; izlediğim bergman filmleri içerisinde en iyilerden biridir derim. kendi oyuncuları oynar zaten başrollerde, evet japon hikaye anlatıcılığından ilham almış gözüküyor ama tekil sahnelerden gidersek acıyı, intikamı, korkuyu böylesine güzel veren film değil japon sinemasında, dünya sinemasında az bulunur.

    --- spoiler ---

    dudakları titreyen baba, kızının kanlı elbisini eline alan annenin ifadesi, tecavüze uğramış genç kızın ağlamaya çalışması ama nefesinin yetmemesi. hatta tek başına ağaç sahnesi var ki tek kelimeyle müthiş.

    ---
    spoiler ---


    (paradigma - 5 Ağustos 2011 02:20)

  • comment image

    izlemeden önce, bergman tarafından yazılmadığını bilmiyordum. seyrederken öyle olduğunu hissettim ama hayvan gibi diyeyim siz anlayın. işte bunu bergman istemiş dediğim tek yeri de, sonlara doğru adamın ağacı alaşağı ettiği sahneydi.


    (dort nokta bir elif - 10 Aralık 2011 15:03)

  • comment image

    güzel bergman filmlerinden, başka bir deyişle bergman'ın güzel filmlerinden bir tanesi.
    ingmar bergman, benim için (elbette sadece benim için değil, birçok insan için) bir sinema dahisi. her filminde babasının mesleğinin* etkilerini görebiliyoruz zaten, bu filminde de var. işlediği temayı en sade haliyle göstermesi, karakterlerin içgüdüsel duygularını ve zaaflarını (kıskançlık, öfke, intikam) ustalıkla yansıtması ve oyuncu seçimi elbette hayranlık duymamayı imkansız kılıyor.

    --- spoiler ---

    filme hakim olan duygular kıskançlık ve intikam. bir tarafta ötelenmiş ve "günahkar" bir kadın, diğer tarafta onun kıskandığı; evin "temiz", şımartılmış ve güzel kızı. ikisi birlikte kiliseye mumları teslim etmek üzere gün içinde yola çıkıyorlar, ancak yolda genç kız tecavüze uğruyor ve öldürülüyor. baba, kızına bunu yapanları (aralarında bir de çocuk var, hiçbir suçu olmayan) öldürerek intikam almış oluyor. ortak duygu ise nedamet. baba tanrı'dan af dilerken kızının öldürüldüğü yere bir kilise yaptıracağını haykırıyor: "ellerimle ancak o zaman barışabilirim."
    cinayet insanın ömrünün sonuna kadar elleriyle arasına giren bir suçtur, filmden hareketle.
    ---
    spoiler ---

    izleyiniz.


    (sahafkedisi - 22 Ocak 2012 00:53)

  • comment image

    inançlar üzerine sorgulamaya götüren bergman filmi. bir orta çağ efsanesinden senaryolaştırılmış. pagan inancı yanında hristiyanlığa övgü var gibi görünse de aslında inançlı olanların pişmanlığı gözlemleniyor. pgan hizmetçi de pişman olmuştur yaptıgından ki onun kıskançlık ve kini de bu olaylara yol açmıştır bir anlamda. simgesel anlamda filmi incelersek

    - spoiler -

    iki kötü olay öncesinde kargayı görürüz öterken. ilk ötüşün ardından tecavüz sahnesi gelir. ikincisinin ardındansa bakire karinin cesedi bulunur.

    igeri kıskançlıkla aslında kötülük yapmak için bakire karinin ekmeğinin arasına kurbağa koyar. kurbağa çobanlarla yemek yenirken ortaya cıkar ve sonra tecavüz ve öldürme gelir. kurbağa sembolik anlatımlarda sudan geldigi için yeniden doğumu simgeler. kız ölecektir bu da bir anlamda yeniden doğum demektir öte dünyaya.

    su da filmdeki diger cok kullanılan semboldür. tecavüz sahnesinden önce kıskanç hizmetçi igeri çaydan yani sudan gecer batar ıslanır. fakat karin ıslanmadan gececektir. aramaya cıkanlarda bu sudan ıslanarak gecerler. sonra ölmüş bedeni bulurlar ve tanrının bir mucizesi olarak cesedi kaldırdıklarında tam basının bulundugu yerden bir su kaynağı dışarı cıkıp akmaya başlar. baba, katilleri öldürmeden önce yıkanır, arınır. baba tam da buraya bir kilise yapma sözü verir. kiliselerin de bazılarında ayazma vardır.

    katiller çobandır, ki hz. isa da çobandır.

    hem hristiyanlardan hem de paganlardan ya da dinsizlerden bir masum ölür.

    - spoiler -

    çok derin bulmasam da inançları düşünmeye zorlayan filmdir.


    (marion marion - 9 Mart 2014 23:04)

  • comment image

    "the virgin spring’in izleyiciye izlettiği iki vahşi eylem bulunmaktadır: bunlardan birincisi karin’nin pagan kardeşler tarafından tecavüze uğraması ve öldürülmesidir. cinsellik, cinsiyet ve güç erki tecavüzle ilgili söylemlerin ayrılmaz parçasıdır. burada freud’un içgüdü ve itici kuvvet/itki arasındaki ilişkisine bir parantez açabiliriz: freud içgüdünün yemek, uyumak gibi yaşamsal gerekliler olduğunu söylerken cinsellik itkisini ise asla tatmin olmayan bir arzu olarak adlandırır. tecavüz eyleminin -itki- yemekten -içgüdü- sonra olması tesadüf değildir. burada bir arzudan bahsetmek mümkün değildir ve bergman bize saf haliyle bunu gösterir. arzu freud’u destekleyecek şekilde bilinçaltında oluşmuş bir itkidir ve kontrol edilememiştir. film için bu oldukça önem arz eder çünkü tecavüzü/cinayeti pür bir kötülük olarak algılamamız önemlidir.(*) kardeşlerin hayatında bir kadın figürü olmamasının yanında tecavüz bir ikame aracına dönüşmüştür. alt kademeden birinin elde edemeyeceği “soylu bekareti” genel ahlak açısından türler arası bir geçiştir, izleyiciyi şok eden eylemde aslında budur. güç devri olduğunda bu kez kardeşler kurban pozisyona geçeceklerdir. neden sorusunun cevabının olmamasını hesaba katarsak pür kötülüğe ulaşmış oluruz. diğer bir taraftan hamile bırakıldığı için karin tarafından değersizleştirilen ıngeri’nin olaya müdahil olmaması da pür kötülüğün diğer bir göstergesi olarak göze çarpar."

    yazının devamı için: http://www.cinerituel.com/…ngusu-jungfrukallan.html


    (budemu - 23 Temmuz 2014 12:20)

  • comment image

    tarihsel bir türküyü/miti* modern bir gözle mükemmel yorumlamış bergman şaheseri. det sjunde inseglet'te nasıl ölümle oynanan bir oyun varsa burada da feodal isveçin biraz arızî ve sancılı hıristiyanlıkla teşrif etmesini daha acı bir oyunla anlatan film.

    hıristiyanlığın - dünyaya 'kirli' olarak geldikleri düşüncesinden doğan - 'suçluluk' filmin hâkim teması. bu suçluluk büyük resimde hıristiyanlık-paganizm arasındaki ince çizgide gel-gitler yaşayan malikânenin hizmetçisi ile filme yayılmışken, bâkirenin ölümüyle herkesin kendini sorguladığı (anneden babaya ve zaten en başta hizmetçi kızın hasedini alelbeyan dile getirmesi ile) bir hâl alıyor; bir anda tyrsson'un uzun tiratı ile sorgulanan bir anda tanrının kendisi oluyor. ancak tam da burada iskandinav kültürünün hıristiyanlıkla uzlaşmasındaki makus kabullenmişlik (burada 90'larda norveç özelinde ortaya çıkan ve hıristiyan-karşıtı ve pagan özleri kutsayan black metal akımı akla gelebilir) bir şekilde tyrsson'un ellerinde vücut buluyor. tanrı'yı anlamadığını çığırarak isyan edip der-akab yine elimden ne gelir ki (sana imân etmekten başka) diyerek bir kaç lahzalık bir tereddüt sonrasında hem isveç halkı hem de bergman tanrı'nın varlığını perçinliyor, tyrsson bir kilise inşasına karar verdiğinde. bunun da yaşanan suçluluk duygusunun en aşırı hâli (zira şirk koşmaya, tanrının varlığını yadsımaya ramak kalmışken) olduğu kabul edilirse, hıristiyanlık olgusunun kökenine çok başarılı bir şekilde inen bir şaheser.

    nitekim, en dandik hollywood ağzıyla bir "based on a true story"nin böyle derinlerine inerek - biraz karikatüristik kalsa da - dinin temellerini pek âlâ sorgulayan bir yapım.


    (muvazzaf sergerde - 2 Ağustos 2014 11:18)

  • comment image

    yorum yapan herkesin çok entelektüel olduğu film.

    bunu izleyen recep ivedik'i izlemedi. ben hariç. gerçi ben de yanlışlıkla izlemiştim ama olsun. bir arkadaştan ölü gelin filmini istemiştim. getirdiği cd recep ivedik fragmanı ile başladı. 20. dakikada farkettim fragman değil filmin kendiymiş. neyse o başka hikaye.

    gel gelelim bakire pınarına. filmi izledikten sonra kafamda bir çok soru işareti vardı. bunları çözmek için önce sözlüğe başvurdum. aradığım cevapları bulamayınca internette çeşitli bloglarda yapılmış eleştirileri okudum ve hiç tatmin olmadım.

    hristiyanlığın kuzey avrupada yeni kabulu ve pagan inanışlar. bütün yorumlar bununla ilgili. kimse de sormamış ki on beş yaşında kızın uzak olduğu defalarca söylenen kilise yolunda tek başına işi ne. tek başına diyorum çünkü hamiş ablayı hesaba katmıyorum. haydi çalışanlarından yollamıyorsun, baba olarak sen git bari bütün gün tahtırevanında oturacağına. otuz yaşındayım, benim babam bile metrobüsten inince ara alayım diyor. sene 2014, hem de kocam var! sen nası bi babasın. hadi kızını gönderdin ormanlara tembihle bari tanımadığın adamlarla konuşma diye. herifler sapık sapık bakıyo, kız oturdu yemek verdi onlara. zaten filmin başında 'çok şımarttın bu kızı hanım' dediydi baba, annesi de 'bir o evladım kaldı' dedi. demek diğer çocuklarını da ormanda kurt kaptı. kırmızı başlıklı kız gibi yolladılar safımı kurtlar sofrasına. bi de yolda bu gencecik kız otuz iki falan yaşında bi adamla konuşuyo hamiş bacı da bozuluyo buna. acaba kızı hamile bırakan, günahına giren o adam mıymış diye merak ettim. bu konuda da aydınlanamadım.

    din konusuna da gelirsek şunu anlamadım. film neyi eleştiriyor. hristiyan olmasa kızı öldürmeyecekler miydi? veya adamlar pagan diye mi öldürdüler kızı. paganlar film boyunca vahşi, hristiyanlar da kendini beğenmiş gösterilmiş ama cinayetle ilgisini kuramadım.

    ben niye entel gibi izleyemiyorum filmleri. hep saçma düşünceler aklıma geliyor. bazen 'acaba mesut yılmaz şimdi napıyodur?' diye düşünmekten filmi anlayamıyorum. lanet olsun, yine geldi aklıma.


    (knotwiselobelia - 5 Ağustos 2014 18:47)

  • comment image

    1960 yılında en iyi yabancı film oscarı'nı almış bu ingmar bergman filminde din öğesi (hristiyanlık, paganizm vs.) kendini iyiden iyiye hissettirmektedir.


    (aksamgunesi - 23 Aralık 2004 16:46)

  • comment image

    yine bergman, yine din, yine sorgu, yine real üzerine çekilmiş klasik bir sinema yapıtı. modern sinemanın neredeyse bütün öğelerini görmemiz pek mümkün. diğer eserlerini bilenler bunu da bilirler diyeceğim ama mulaka izlenmelidir de demiyorum. bu filmde bergman, diğer filmlerinde olduğu gibi inançsızlığını doğa üstücülüğüne çarptırıp seyirciyi bok gibi ortada bırakarak düşüncelere gark ettiriyor. iyi ediyor, iyi yönetiyor.


    (aksa - 24 Mart 2005 18:53)

  • comment image

    ormandan degil de bilincaltinda yatan kiskancligindan korkan pagan baş karakterimizin odin'i envoke ederek asik oldugu baba figürünün kizini haydutlara yem etmek istemesi ve ic hesaplasmasi etrafinda dönen, müthis bergman filmlerinden biridir. filmdeki tek insanliktan nasibini almis karakter haydutlarin en kücügü olan cocuktur.


    (anahita - 27 Mart 2005 23:11)

  • comment image

    anlatimda basitlik (simplicity baglaminda) dayanarak dev komplike meselelere bir kere daha el atan bergman ustanin en iyilerinden filmidir. victor hugo'nun belirtmis oldugu 'if you go into the heart of the essence , the extraordinary will take care of itself' mottosunun sinemadaki en dev karsiliklarindan birisidir. korku filmi janrasina el atmistir bu film. remake ini yapmistir wes cravendesem inanilir bile. ama saka.


    (mebus - 28 Nisan 2005 07:50)

Yorum Kaynak Link : jungfrukallan