ana karakteri (bkz: john becker) olan dizi.

(the saint - 25 Haziran 2007 09:59)

sozkonusu kasetcalar markasi tek olarak da satilmakta idi ve genelde almancilar tarafindan 80 lerde yurdumuza bolca sokulmustu. o zamanlardaki gudik pioneerlarin yerine piyasada bulundugu zaman ragbet goren bir marka idi. ayrica ses acma kapama opsiyonunun dokunmatik olarak sunuldugu ilk oto teybi diye kalmis aklimda.

(hadileen - 24 Eylül 2002 17:47)

onceleri ses sistemleri uzerine yogun olarak calismasina ragmen simdilerde navigasyon cihazlariyla avrupa piyasasinda hizla ilerleyen alman firmasidir. cihazlarindan onceleri navigon marka yazilimlari kullansalarda yaklasik 2 seneden beri igo firmasiyla calismaya baslamistir ve iyi etmistir. henuz turkiye pazarina girmemistir.

(poppo - 11 Kasım 2011 14:58)

kas-ici destek proteini olan dystrophin'in kusurlarindan faydalanarak zuhur eden ve turkce'ye muskuler distrofi diye tercume edilmis hastalik grubunun populer uyesi..

bademcik ayaklanmasi nedeniyle ziyaretine gittigim acil doktorunun "boris mi, becker mi" diye sorarak beni dusuncelere sevk etmesine neden olan birden cok anlamli tanimlama..

(dystrophin - 20 Mayıs 2004 13:49)

amerika'daki ben! dedirten dizi..

(armadillo - 27 Eylül 2004 15:03)

(bkz: gary becker)

(lapislazuri - 6 Ocak 2005 04:59)

sirf sahne gecislerinde calan blues rifflerini dinlemek icin bile seyredebilecegim eglenceli dizi. surekli aksi ve somurtkan olan doktor beckerin alistigimiz sitcom karakterlerinden biraz farkli olmasi da diziyi izletiyor acikcasi.

(thalass - 6 Ocak 2005 13:19)

brooklyn'de bir kliniğin tek doktoru. dışarıdan bakıldığında, huysuz, pesimist ve kabadır. hayatı, evindeyken yan komşusu olan muhtemelen hindistanlı adama "hey foreign guy!" diyerek başlayıp laf sokmakla, ölmüş bir dostunun kızına devrettiği küçük bir restorandaki arkadaşları jake ve reg'in morallerini bozmakla, kliniğindeki hemşiresi margaret'a sorun olmakla ve hemşire yardımcısı linda'ya uyuz olmakla geçer.

aslında becker, sadece huzur arayan, mamafih her küçük soruna uyuz olan, sabırsız ama bir o kadar da iyiliksever bir adamdır. iyiliksever derken, yolda gördüğü dilenciye para vermekten bahsetmiyorum. biraz çalışıp, temizlenip elbet bir iş bulabilecek bir kişiye para vermek, onun yapabileceği en son şey olabilir. sorun yaratmayan ve ona ihtiyaç duyan hastalara karşı son derece yufka yüreklidir.

bunun dışında, her zaman bardağın boş yarısına bakarak hayıflanır, yaşadığı sefil hayattan şikayet etmez. ondan şikayetçi olan kişiler, genelde onun amerikan rüyası dışında kalanlardır. mesela: restoranda yeri göğü inleterek ağlayan bebeğiyle oturan bir kadın ya da şort giyen bir postacı.

becker, ironiyi kullanmayı çok sever. sinir olduğu her şeyle iğneleyici bir şekilde dalga geçer. bunun ardından haklı olduğunu ispatlamak için elinden geleni yapar.

becker, aslında birçok insanın yapamadığını yapabilen bir adamdır. açar ağzını, yumar gözünü. hiçbir şeyden utanmadan, sıkılmadan karşısındakini azarlayabilir. becker, aslında iğrenç bir dünyada mükemmel hayatı arayan bir adamcağızdır.

aslında birçoğumuzun içinde bir becker bulunmaktadır ama bizi engelleyen süper ego olarak adlandırılmış bir frenleme mekanizması bulunmaktadır. aslında o normal bir insandır; asıl sorun olan şey ise, amerikan rüyasının bir yalan olmasıdır, belki de new york'un ta kendisidir.

peki neden new york'u bırakıp gitmek istemez? çünkü daha önce gittiği şehirlerde, rahat edememiştir. burada da edememiştir ama artık oturmuş bir düzeni, ona muhtaç hastaları, uzak durması gereken eski bir karısı ve en önemlisi; onu dinleyen dostları vardır.

(dyvim - 26 Kasım 2005 00:18)

su aralar izlediğim tek dizi. amerikan yaşam tarzına ve salaklıklarına habire gönderme yapan ve geneliikle izlerken gülmekten katıldığım dizi. bir mahkemeye jüri görevi için çağrıldığı bölüm vardı. amerikan salklıklarını bu kadar güzel anlatamazdı..

(papaver - 3 Ocak 2006 22:16)

1998-2004 yılları arasında 6 sezon boyunca yayınlanmış dizi.
dizimax ara sıra ilk 2-3 sezonunu veriyor. sonra başa dönüyor.

ne iyi ne kötü denebilir. çok boş vaktiniz var ise sıkılmadan izleniyor, ama aklınıza gelip de açmıyorsunuz, ama açadabilirsiniz. evet vasatın üstü ama iyi değil. böyleyken böyle.

(prothedop - 11 Ağustos 2006 17:51)