Süre                : 1 Saat 40 dakika
Çıkış Tarihi     : 20 Ocak 2011 Perşembe, Yapım Yılı : 2011
Türü                : Drama
Ülke                : Hint
Yapımcı          :  Aamir Khan Productions
Yönetmen       : Kiran Rao (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Kiran Rao (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Prateik (IMDB), Monica Dogra (IMDB)(ekşi), Kriti Malhotra (IMDB), Aamir Khan (IMDB)(ekşi), Danish Husain (IMDB), Kitu Gidwani (IMDB), Jehan Manekshaw (IMDB), Ashok Varma (IMDB), Sanjivani Oagle (IMDB), Aasha Pawar (IMDB), Jyoti Pawar (IMDB), Babita Sehgal (IMDB), Jitendra Shinde (IMDB), Nafisa Amin Khan (IMDB), Rohit Tiwari (IMDB), Norma Lobo (IMDB), Homi Mulla (IMDB), Sunny Charles (IMDB), Almas Khan (IMDB), Jaffar Hussain (IMDB), Fayaz Shaiyad (IMDB), Rehan Khan (IMDB), Sandeep Lokre (IMDB), Rashid (IMDB), Rohini Ramanathan (IMDB), Rubina Shaikh (IMDB), Nilesh G. Naik (IMDB), Abdul Hai (IMDB), Dabloo Mishra (IMDB), Aatin (IMDB), Tarikh (IMDB), Sahida Shaikh (IMDB), Jamila Shaikh (IMDB), Nasir (IMDB), Kishore Sawant (IMDB), Neha Sawant (IMDB), Ishaq Abbas Variya (IMDB), Anila Chandan (IMDB), Aakarsh Chandan (IMDB), Sanjay Ingle (IMDB) >>devamı>>

Dhobi Ghat (~ Mumbai Diaries) ' Filminin Konusu :
Mumbai'de farklı yaşam ve geçmişleri olan şans eseri hayatlarının kesiştiği 4 kişinin hikayesi olan bir film...Arun Yalnız bir ressam... Shai bankacı ve tutkulu bir fotoğrafçı...Munna aktör olmayı arzulayan bir çamaşırcı...Yasmin yeni evli kardeşi için video çeken bir karakter...Film Yasmin'in kardeşine yeni geldiği Mumbai'yi videoya alarak anlatması üzerine başlayıp, Ressam Arun'un yeni evine taşındıktan sonra da dolapta bulduğu üç video kaseti üzerine devam eden film .


  • "trafik, kornalar, insanlar akıp giderken yanınızdan geçen bir filin üstüne binmiş minnak minnak, rengarenk çocuklar görebilirsiniz."
  • "çatılarının üzerinde yürümek, yollarında yürümekten daha kolay olan garip bir yer.evlerhepdipdibedir.nefesalmaktazorlanırinsan.tiyeeetydiyebağırmakistetirbuşehirinsanı.bakdaraldımyine!"
  • "hindistan'in istanbul'u, kultur, sanat ve finans merkezi. maharashtra eyaletinin de baskenti olup, halki hindi'nin yani sira marathi ismi dili konusur. ayrica (bkz: bombay the hard way)"
  • "en pahalı mahallesinde aylık kira (evet en lüks semtinde) 75$. -oğlum ver bana ordan iki villa."
  • "havasını solumak günde 2.5 paket sigara içmeye eşdeğermiş."
  • "bombay'ın ingiliz işgalinden önceki ve şu anki adı."




Facebook Yorumları
  • comment image

    arabayla dolanıyorduk yarı sarhoş, yarı uykusuz.
    mumbai iyi başlangıçlar vaadederdi, ama biz bir şeylerin sonuna geliyorduk.

    sıpalara rastladık ara sokaklardan birinde. arap denizinin üzerinden günün ilk ışıkları gelmeye başladıysa da, ortalık hala karanlıktı...

    sıpalardan birinin fotoğraflarını çekmeye davrandım.
    yanıma aldığım son şey olacaktı mumbai'den. hayata güzel gözlerle bakan insanların memleketinde göreceğim son şey güzel gözleriyle ünlü bir hayvanın yavrusunun bakışları olacaktı.

    birkaç kişi yanaştı yanımıza; fotoğrafa girmek istiyorlardı. onları saklayabileceğim bir yerdi fotoğraf, yaşatabileceğim bir yer...

    sonsuza kadar varolabilecekleri bir sığınak olabilirdi karelerim onlar için.

    oradan aldığım son şey oldu, onların gülümseyen bakışları.
    o güzel gözleri sonsuza kadar saklayamayacağımı bile bile aldım.

    bir anı orada dondurup yanıma aldım. taşıyabileceğim kadar taşıyacaktım.
    ama biliyordum ki...

    o bakışların sonsuza kadar güzel olabilecekleri tek yer orasıydı.
    sonsuzluğa açılan kapıydı o şehir.

    mumbai'ydi...


    (treachery - 24 Ekim 2006 01:23)

  • comment image

    iki yil dort ay bana ev olduktan sonra, kendisini terketmeye hazirlandigim su gunlerde duygusal olarak beni bir o yana sallamasiyla agzima sicmis sehir.

    soyle ki, aksam 8’de sinemaya gitmek icin sozlestik arkadaslarla. fransiz filmleri festivali. tas meclisi’ni izliyecez. buralara pek ugramaz da avrupa filmleri. firsat guzel yani.. arkadas bi film okulunda calisiyor, eglence dunyasinin ortasinda yani; vip davetiyeleri bulmus. ben isyerinden 6’daki servise biniyorum, sehrin bir ucundayim, o ucundan ortasina gidicem. oteki ucune bile degil. 6-7 arasi da trafik olmamasi lazim, 7'den sonra basliyo genelde. normalde yolum 1 saat. filme kesin yetisebilmem lazim. ama 40. dakkada nooluyor, sikisip kaliyoruz milim milim ilerleyen trafikte. bir can sikintisi basiyor. dakikalar geciyor, otobus ilerlemiyor adam gibi. hava sicak degil, ama kuru, yani toz, yani o surekli yapim halinde olan yollar dumanli, ekzoz, korna.. saat 7.40’ta, ben hala otobuste, kitap bile okutmayan bi sikintiyla otururken, davetiyeleri ayarlayan arkadastan mesaj geliyor: “cok ozur dilerim ama bu aksam icin yer yokmus..” peki deyip eve gidiyorum. sinema evden 10 dakika otede. eve 8.05’te variyorum. yorgun. sinirli. butun sinirim tek bir dusunce etrafinda donuyor, filme yer olmus olsa, yetisemeyecektim. sinemaya gitmek icin 2 saat oncesinde cikiyorum, yine de yetisemiyorum. bunu niye yapiyorum ki kendime? bu sehir bana adam gibi bi plan yapma ozgurlugu bile vermiyor.. her sabah 1,5 saat yolda, aksam 2 saat yolda.. ulan neler yapilmaz o 3,5 saatte.. ofiste 3,5 saat daha kalsam bissuru is bitiririm, zaten isler yogun bugunlerde, ne kadar calissam az. sinirleniyorum, ev arkadasima dert yaniyorum, isvec’e tasinmis eski ev arkadasimdan bahsediyorum, “ofisi eve yuruyerek 10 dakkaymis, biliyo musun..” diyorum.. icim gidiyor, bazen cok koyuyor bu kadar yol tepmek her gun ama her gun.. ev arkadasima diyorum, ulan ben mesela hollanda’da olsam, bana deseler ki her sabah ve aksam 1 saat yol gideceksin trenle. bu kadar koymaz yemin ederim. rahat rahat sicak sicak trenler. temiz. bana dusen ne, toz toprak trafik ortasinda 20 senelik bi otobuste omurga incitmek. uzuyor beni bombay iste boyle, kalabaligi trafigiyle, pisligiyle bazen. belki de bu yuzden istanbul’a gelip yerlesmek istemiyorum, uzaktan sevmek istiyorum istanbul’u da. bundan iyi olmayacak cunku, belki daha temiz, o kadar..

    ama gecen haftasonunu dusunuyorum bir de. 4 arkadas isten sonra bulusup arabaya atlayip colaba’ya gitmemizi, gece 11’de marine drive’in miami ozentili isikli guzelligini, chowpatty beach’i gecmemizi, cafe mondegar’da guzel bir yemek yiyip kingfisher bira icmemizi, hos sohbeti, sonra cikip colaba’nin en prestijli sokak kebapcisi bademiya’da takilmamizi, ordan kopup ara sokaklardan birinde golgeli bi kosedeki satici’dan paan almayi, sonra da canimiz tatli cekti diye gece 2’de juhu beach’teki 7 yildizli marriott oteline gidip olabilecek en luks mekanlardan birinde dondurma yemeyi, oradan cikip kumsalda yurumemizi, usumemizi, gece bilmem kacta shahrukh khan’in deniz kiyisindaki evinin onundeki kahvecide kahve icmeyi, sonra cikip, “gec oldu ama belki bi balkona cikar” diye geyik yapip gulusup, evi gorebilecek bi yerde, kayalara vuran dalgalardan bikac metre otede bi sigara icip, yorgun ama huzurlu, mutlu, sehre asik, eve donmemi dusunuyorum. nasil da seviyorum aslinda bu sehri…

    ev arkadasima diyorum ki, bu sehre karsi hissettiklerim eski sevgilime karsi hissettiklerime benziyo biliyo musun.. ozluyorum bazen onu, cunku cok fazla guzel ani var, beraber gecirilmis cok guzel zamanlar var. ama ayrildigimiza da pisman degilim, uzun vadede yurumezdi zaten, cok fazla kalp kirikligi vardi. boyle cok sevdigim, ama boyle de uzuldugum bir sehir bombay. bir kere sevince insanin derisinin altina isleyen, ama zor bir sehir.


    (rumpelteazer - 30 Ocak 2008 13:47)

  • comment image

    hindistan'a gittikten sonra gidiş ve dönüş uçuşlarım için iki kere ziyaret ettim burayı. kaldığımız ve gezdiğimiz yerler iki ziyarette farklı olduğu için sanki iki ayrı şehir görmüş gibi hissediyorum. kanalizasyon ırmaklarının yol kenarından aktığı, büyük bir ana caddeye 10 aracın yanyana çıktığı, kokusu, sesi, insanı ayrı bir keşmekeş olam mumbai ile büyük ingilizvari yapıları, geniş yolları, meydanları, kafeleri ile ayrı bir mumbai. ama istanbul'da yakaladığım bazı şehirlere has o lezzet kendisinde bol miktarda vardır. keşfettikçe ondan alınan zevkin artarak çoğalacağı hissiyatı. sanki bakmadığımız köşelerinde bir takım gizemleri kaçırıyormuşuz gibi. ömür yeterse bir kez daha gidilip görülecektir kuşkusuz.


    (khaotik - 5 Ocak 2009 16:03)

  • comment image

    trafik, kornalar, insanlar akıp giderken yanınızdan geçen bir filin üstüne binmiş minnak minnak, rengarenk çocuklar görebilirsiniz.


    (psykhe - 5 Ocak 2009 16:14)

  • comment image

    çatılarının üzerinde yürümek, yollarında yürümekten daha kolay olan garip bir yer.

    evlerhepdipdibedir.nefesalmaktazorlanırinsan.tiyeeetydiyebağırmakistetirbuşehirinsanı.bakdaraldımyine!


    (quant - 16 Temmuz 2009 11:31)

  • comment image

    sefaletin ortasında bugatti veyron gördüğümüz sehir.yanına yaklasan 5 yasındaki kız ve kucagındaki baygın 2 aylık kardesi kadar ilgimizi cekmedi desem yalan olur.

    bu arada veyron mittal ailesinin zıpır larından birininmiş.vay be!


    (dobrovski - 27 Temmuz 2010 00:12)

  • comment image

    sokaklarına her otuz dakikada bir ton tükürük eklenen hint şehri. zor bir şehir, ama güzel.

    nüfusu 24.6 milyon ama, merkezi için konuşacak olursak kanımca istanbul'dan çok daha sessiz sakin görünümlüdür.


    (didamn - 27 Eylül 2010 01:08)

  • comment image

    bir insan evladının hayatında yaşayabileceği en ilginç tecrübe olan vasat şehir. yüzlerce şehir gezip adını bile hatırlamadığım otellerde uyandım ama hiçbirisi bu şehirde geçirdiğim 10 gün kadar etkilemedi beni. aynı cadde üzerinde hem kan kusan kör bir dilenci, hem porsche görebileceğiniz tek yerdir burası. insanı tanrıya yakınlaştıran ve bir nevi adı konmamış anarşinin yaşandığı bir yer. gözünüzün önünde bir turistin bağırsaklarının deşilmesi rutin bir olaydır burada. turist rehberi size şuraya şuraya gitmeyin aman diye telkinde de bulunmaz zira burada daha az tehlikeli bir yer kavramı yoktur.


    (owencan - 15 Temmuz 2011 04:24)

  • comment image

    hindistanin istanbulu. bi anda karsiniza sahilin cikabildigi yada varoslarin arasina girebildiginiz super luks villalarin biraz arkasinda her turlu pisligi gorebildiginiz ingilizler tarafından somürüle somürüle ezikleşen hintlilerin ezik sehri.uzunca asma koprulerin oldugu, 6 saat taksiyle gezip 30 dolar odediginiz ucube yer. 20 milyon kayitli nufusu var tabi gercek bunun cok otesinde.bombay ilk giden icin dayanilmayacak kadar agir kokusu ve asiri nemli havasiyla kendinden bezdirir. sonraki seferlerde alisir normal karsilarsiniz. bu ne koku derken alistiginizda havalimanina giderken tum duvar kenarlarina tuvaletini yapan insanlari gordugunuzde ise o alistiginiz bok baharat ve ter karisimi kokusunun kaynagini gormus olursunuz. giden avrupalilara sordugunuzda ise asil gelme sebepleri ne doga ne gizem ne dagcilik falan olmadigini anlarsiniz. burda esrar cok ucuzmus asil esrar da burdaymis


    (a350 - 16 Temmuz 2011 15:56)

  • comment image

    ya benim koku hassaiyetimden ya da burada yasayan arkadaslarin yeme aliskanliklarindan olsa gerek
    tuvaletleri ahsap kokmaktadir oyle akla ilk gelen taze islenmis orman kokan ahsap degil
    eski ahsap hani su bilmem kac yillik eski evlerin kendilerini
    tahta kurularina teslim etmis ahsaplardan.


    (soloz - 3 Nisan 2012 12:47)

  • comment image

    cok agir trafik cezalari uygulanan sehir.
    misal; arac takip mesafesi onunuzdeki arac icin 20 santimin yaninizdaki, saginizdaki - solunuzda araclar icin 10 santimin uzerinde tutmaniz karsiligi 45.000, fabrika cikisiyla her 2 dakkada bir otomatik calmaya ayarlanmis aracinizin kornasini 5 dakkaya uzatmis ve bu arada manuel olarak calmiyorsaniz 37.500, kimin ne halt etmeye bilinmez yollara cizdigi kimi zaman kesik kesik kimi zaman devamli beyaz cizgiler arasindan gidenler 30.000 rupi ceza oduyorlarmis. hakediyorlar ama yoksa nasil basa cikarlar o trafikle.


    (soloz - 5 Nisan 2012 17:27)

  • comment image

    ziyaret edenlerin, gerçek fakirlik ve çaresizlik ne demektir görmek istiyorlarsa (türkiye'de dahi bu seviyede olanını hiçbir yerde göremezsiniz) hacı ali camiini gezmelerini önerdiğim kent. onun dışında da bana göre enteresan hiçbir şey yok. istanbul'un çok daha çarpık kentleşmiş, çok daha pis, çok çok daha az yeşil barındıran, inanamayacaksınız ama çok daha kötü trafiği olan, dolayısıyla her şeye rağmen katlanmanızı sağlayacak hiçbir güzelliği olmayan berbat bir versiyonu.


    (manech - 19 Temmuz 2012 10:38)

  • comment image

    inanılmaz pis bir şehir. sokaklar mütemadiyen b.k kokuyor afedersiniz. insanlar yol kenarlarına da tuvaletini yapmaktan hiç çekinmiyor. rutubetli havayla da birleşince, insanın burnunun direğini sızlatıyor.
    üflesen yıkılacakmış gibi duran derme çatma barakalarda (ev diyemiyorum) yaşayan birçok insan var. allah yardımcıları olsun. gerçi hintlilerin bir kısmı, bu dünyada ne kadar acı çekerse ve kötü yaşarsa, öbür dünyada ruhunun o kadar iyi yaşayacağına inanıyor. (villalar falan da var çok nadiren, bizim yeşilköy'deki evlere benzer evler de var. çoğu demir parmaklıkla örülü ve bekçili. zenginler buralarda yaşıyor. ama gördüğüm kadarıyla sokakta yatan ya da sefalet içinde yaşayan insan sayısı ciddi oranda fazla)
    korkunç bir trafik var. bu tuktuk dediğimiz mini taksiler özellikle, çarpışan arabalar oyununda gibi gidip, sürekli büyük araçlarla burun buruna geliyor.
    sokakta serbest dolaşan inek, keçi, fare ve hatta hamam böcekleri ve onları besleyen insanları görmek mümkün.
    gate of india diye dev bir kapı var gezilecek yerler arasında. buraya giderken mumbai limanı'nı nı da görüyorsunuz. (bu limana princess' necklace da diyorlar bol ışıklı ve sanırım yukardan böyle güzel bir gerdanlık gibi gözüktüğü için) gate of india'da, yerli halk bol bol yanınıza gelip sizinle resim çekilmeyi rica edebilir beyaz olduğunuz için. hele ki beyaz kadınlar, bombay'in diğer çoğu yerinde olduğu gibi burda da ilgi çekiyor. phoenix diye bir alışveriş merkezi var. bizim istanbul capacity avm gibi bir yer. ancak, yürüyen merdivende insanları yönlendiren (sanırım emniyet açısından) bir görevli görünce, elde poşetle çıkılan her mağazada, mağaza görevlisi poşede ve fişe bakıp onay basınca ve bir de en üst katta yemek bölümünde hindistan'da olduğunuzu hatırlıyorsunuz. kailash parbat diye bir samosa'cı var. acıyı ve baharatı seviyorsanız burda yemek yiyebilirsiniz, gerçekten çok lezzetli samosalar yapıyorlar. (kfc, mcdonalds falan da var tabi her yerde) asya vejetaryan yemeği seviyorsanız zaten burda aç kalmazsınız. bol baharatlı bezelye, nohut, karnabahar, irmik, mücver vs bulabilirsiniz çoğu yerde... ancak yedikten sonra bir müddet kokacağınızı da göz önünde bulundurmanız lazım.
    her dinden insan var hindistan'da. ancak sanırım hindular çoğunlukta olduğu ve et yemedikleri için, vejeteryan yemekleri tatlandırmak amaçlı bol baharata buluyorlar ve bu yüzden sadece tuvaletlerde değil, bütün şehirde hatrı sayılır bir baharat kokusu mevcut. bu kokuya insan bir süre sonra alışıp, duymamaya başlıyor.
    bandra bölgesi'nde alışveriş edilecek yerler ve terlik, üst baş satan açık bir pazar var. burda birşey alırken biraz pazarlık etmekte fayda var. bu arada 100 inr (indian rupi), 3,5 tl gibi bir fiyata tekabül ediyor.
    akşam gidilecek mekan olarak carter road üzerinde olive bar&kitchen diye bir yer var. eli yüzü düzgün bir restoran burası. ancak servis bedeli, vergi vs derken nerdeyse yediğinizin iki katı hesap geliyor. ben buraya tavsiyeyle gitmiştim. ancak belki başka düzgün mekanlar da vardır.
    bu şehirde çoğu yerde satılan himalaya isminde ünlü bir kozmetik markası var. oldukça ucuz ve de kaliteli sayılır. cilt bakımı ürünleri ve vitamin, çay gibi şeyler satıyor.
    bir de eczanelerde satılan, kailas jeevan (civan perçeminden geliyor sanırım) isminde bir 'her derde deva' kremi var. bu kremin baş ağrısı veya yanıktan, mide rahatsızlığına kadar her türlü sağlıksal sorunu gidermede sürülebileceği hatta yutulabileceği söyleniyor. (ben yutmam o ayrı!) hintliler bu kremin adeta basit bir placebo olduğunu düşünseler de turistler bu kreme rağbet ediyor.
    kendi aralarında da anlaşmak için de ingilizce konuşuyor hintliler, çünkü yüzlerce farklı dil varmış burda. ortak dil olarak ingilizcede buluşuyorlarmış. sanırım en çok aile fertleriyle konuşurken yerel dillerini kullanıyorlar.
    kişniş yemekle doğru orantılı mı bilmiyorum ama hintlilerin hafızası çok kuvvetli ve inanılmaz alınganlar. o yüzden benim tavsiyem, özellikle onlarla iş yapıyorsanız, onlara ters ve küçümser tavırlarda asla bulunmayınız. ırkçı ve küçümser bir tavır sezerlerse ve bunu sezinleyen kişi özellikle de yüksek mevkiiye gelmiş biriyse sizinle fena uğraşır. güleryüz ve iyi niyetinizi anlarlarsa size zaten alınmazlar. ancak şehir hayatında da dikkatli ve tetikte olunuz her türlü şark kurnazlığına karşı.
    bir de konuyla alakasız ama, aşırı kalabalık ve zeka, güç ortalaması hiç de fena sayılmayan bu halka bakınca, insanların potansiyellerini kullanamadıkları ve organize olup birlik olamadıkları zaman sömürge olduğunu düşünüyor insan. hintlilerin mütemadiyen başlarını sağa sola sallama sebebi olarak da zaten, ingilizlerin zamanında evet deseler de hayır deseler de kendilerine zulmettiği ve bu nedenle hem 'evet' hem de 'hayır' dercesine bu hareketi keşfedip daha sonra da buna alıştıklarını duymuştum.
    hintlilere dair bir diğer ilginç ve bir de üzücü bulduğum şey ise; ailelerin kız bebek istememesi... hintli bir kaptanımızın eşinin yaklaşık 7 aydır hamile olduğunu öğrendiğimde tebrik edip bebeğin cinsiyetini sorduğumda bana bunu bilmediğini, çünkü hindistan'da insanların kız çocuk olacağını öğrendiklerinde çocuklarını düşürmek için uğraştıkları ve kürtaj yaptırdıkları için, bebeğin cinsiyetini önceden öğrenmenin yasak olduğunu söylediğinde bu bilgiyi edinmiştim.
    oysa kız ya da erkek, rengi milliyeti ne olursa olsun çocuklar güzeldir, çünkü tertemiz yüreklidir. bu hintli bıcırıklar da turist olduğunuzu farkedip yanınıza koşarak gelip konuşmaya başladıklarında, çocukların dünyanın her yerinde, bulundukları yeri en çok güzelleştiren varlıklardan biri olduğunu fark ediyorsunuz. benim tavsiyem, (burda gerçi her çocuk fakir aileden gelmiyor ama) sokakta gördüğünüz dilenen veya üstü başı olmayan bu miniklere mümkünse yanınızda varsa çikolata bisküvi vb şeyler vermeniz...
    bir de chatrapati shivaji havaalanı'ndan bahsedeceğim. burası önceden küçük ve köhne bir terminal iken yeni havaalanı ve terminal binasının açılmasıyla, uçaktan inip de körükten terminal binasına ulaşana kadar yerde halı bulunduğu ve valizi bu kocaman upuzun yolda sürüklemenin ölümcül şekilde yorucu olduğu için sinir harbine dönüştüğü bir yer oldu. çok alengirli ve şahane bir iç dekorasyonu var ancak bu işlevsizliği yüzünden eski havaalanını arıyor insan. duty free'si de diğer ülkelere nazaran pahalı ayrıca. uçağa çakmak ve makas gibi kesici aletler sokmak yasak. güvenlik memurları biraz ters gibi dursalar da aslında tek önemsedikleri şey bu. zaten daha önce de dediğim gibi, halkın ortalama maddi geliri çok düşük olduğu için (ayda 50 dolara hizmetçilik yapanını duydum) çalışan insanların çoğu, özellikle de garsonluk vs gibi hizmet sektöründe çalışan insanlar, işlerine çok ihtiyaçları olduğu için inanılmaz kibar, sabırlı ve ilgililer.
    gene konudan konuya atlıyorum ancak söylemeden geçmeyeyim dedim; kadınlar arasında olduğu kadar erkekler arasında da kına yakmak çok revaçta. (saçı kınalı bir dolu erkek var. tek taş yüzük takan bıyıklı amca da gördüm gerçi!) kadınların yüzüne bindiyapıştırması ya da boyatması da, evli olduklarını simgeliyormuş. bir de hintlilerin en çok önemsedikleri festivalin adı diwali. festival zamanında insanlar evlerini mumlar ve lambalarla donatıp her yeri ışıklandırıyorlar, pirinçleri rengarenk boyayıp yerlere kocaman diwali sembolleri yapıyorlar çok sanatsal bir şekilde ve en güzel giysilerini giyiyorlar. her yer çok şenlikli ve hatta bollywood gibi oluyor kısacası.
    bu arada ben bu entry'yi yazarken hindistan'a daha doğrusu mumbai'ye ne kadar çok gittiğimi fark ettim. ev falan mı alsaydım ki acaba ordan?! tamam tamam bitiriyorum entry'mi bir smiley ile...


    (kestane sekeri - 13 Mayıs 2014 10:03)

  • comment image

    hindistan'da devasa bir gecekondu mahallesi. hintli arkadaşlardan duyduğum üzere kanalizasyon sokağın ortasından akar. atmosfer % 20 oksijen, %75 bok kokusu ve % 5 baharat kokusundan oluşur. şehiriçi otobuslerinde minimum 200 kişi vardır, insanlar otobüse binmek için çoğu zaman kavga eder (imiş).


    (kris - 14 Kasım 2001 01:47)

  • comment image

    güney asya'da oynanan oyunların kanlı hedefi haline getirilen güzel kent. ölü sayısının 200 civarı olduğu söyleniyor. insanlarda genel bir telaş ve korku hali varmış.
    tozuna, pisliğine bile kurban olduğum.


    (ribbons - 12 Temmuz 2006 10:49)

Yorum Kaynak Link : mumbai