Süre                : 1 Saat 42 dakika
Çıkış Tarihi     : 20 Aralık 2006 Çarşamba, Yapım Yılı : 2006
Türü                : Aksiyon,Drama,Spor
Taglar             : Emekli boksör,sert adam,ter,En iyi resim galibi için netice
Ülke                : ABD
Yapımcı          :  Metro-Goldwyn-Mayer (MGM) , Columbia Pictures Corporation , Revolution Studios
Yönetmen       : Sylvester Stallone (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Sylvester Stallone (IMDB)(ekşi),Sylvester Stallone (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Sylvester Stallone (IMDB)(ekşi), Burt Young (IMDB)(ekşi), Antonio Tarver (IMDB)(ekşi), Geraldine Hughes (IMDB)(ekşi), Milo Ventimiglia (IMDB)(ekşi), Tony Burton (IMDB)(ekşi), James Francis Kelly III (IMDB)(ekşi), Talia Shire (IMDB), Lou DiBella (IMDB), Mike Tyson (IMDB), Henry G. Sanders (IMDB), Lahmard J. Tate (IMDB), Barney Fitzpatrick (IMDB), Michael Buffer (IMDB), Joe Cortez (IMDB), Frank Stallone (IMDB), Tobias Segal (IMDB), Tim Carr (IMDB), Paul Dion Monte (IMDB), Rick Buchborn (IMDB), Nick Baker (IMDB), Sikander Malik (IMDB), Michael Ahl (IMDB), Andrew Aninsman (IMDB), Rennie Cowan (IMDB), Kevin Deon (IMDB), Simon P. Edwards (IMDB), David Gere (IMDB), Noah Jacobs (IMDB), Basil Kershner (IMDB), Mark J. Kilbane (IMDB), Dolph Lundgren (IMDB), Dean Mauro (IMDB), Burgess Meredith (IMDB), Keith Moyer (IMDB), Mr. T (IMDB), Carol Anne Mueller (IMDB), Keyon Smith (IMDB)

Rocky Balboa ' Filminin Konusu :
Unutulmayan Rocky Balboa şimdi nerede ve nasıl bir hayat yaşıyor? Bundan otuz kadar uzun yıllar önce efsane bir boksör olan İtalyan Aygırı Rocky Balboa, onca kahramanlıktan sonra artık köşesine çekilmiştir çünkü artık yaşlanmıştır. Bir restoranda eski anılarını paylaşarak sürdürmektedir yaşamını. Ruhunda değişen hiçbir şey yoktur. Halen aynı savaşçıdır o ancak bedeni aynı durumda değildir. Öte yandan sevgili oğlu hep meşguldur. Bir gün bir bilgisayar simülasyon oyunu aracılığı ile Dixon ile karşı karşıya gelecektir. Dixon’ın menejeri gerçek bir maç talep eder. Son kez kendini göstermek isteyen Rocky için bir kez daha zafer zamanıdır.


  • "hiç kimse hayat kadar sert vuramaz derdi rocky balboa. haklıymış lan.."
  • "dayak yedikce acilan boksorguard kullanmayan her yumrugu suratiyla kar$ilayan boksor"
  • "casting'de rocky balboa'nın oğlu olarak milo ventimiglia'yı seçen zihniyetin heryerinden öpüyorum...o naif(!) yamukluk...cuk oturmuş arkdaş...hakkaten baba oğul deseler inanırdım."
  • "babamın akciğer kanserini yenmesinde çok çok büyük etkisi olan, terapi etkisi göstermiş filmdir."




Facebook Yorumları
  • comment image

    80'lerde ve 90'larin basinda cocuk olmuslarin gidip izlemesi, gulumsemesi, hislenmesi, gaza gelmesi gereken filmdir. sahsen ben film oncesindeki transformers trailer'i ile zaten zamanda yolculuga cikmaya cok hazirdim. film de bunu bana cok guzel yasatti.

    maskaraliktan son derece uzak, kendi icinde tutarli bir bitis filmi. rocky serisini 10 yasin altindayken izlemis biri olarak oncelikle stallone'un yuvarlak ve zenci izleri tasiyan ingilizcesi beni sasirtti. kim dublaj yapiyorsa stallone'a onun sesine cok alismisim sanirim. ama o zaman farketmedigim bazi seyleri farkediyorum tabi, aslinda bu aksan rocky'nin durusuna, tavrina cok yakisiyor. dokunakli bir film bu, kisa, karakterlerin gelisiminden maca kadar hersey cabuk gelisip bitiyor. belki bu yuzden girerkenki korkunuz anlamsizlasiyor. cocukluk kahramanlarinizdan birini daha yitirme korkusunun bosa ciktigini gormek keyif veriyor. rocky'nin hic guard almadan, yumruklari suratiyla karsilayan "tarzi" bile dusunsel temeli olan bir sistem icindeymis gibi gorunuyor. ve evet rocky'den cok oglunun macerasi belki de bu film. plaza hayatinda agir siklet boks sampiyonu bir baba ile gurur mu duymali yoksa yok mu saymali?? rocky ogluna guzel ders veriyor ve dahasi olgun ve rahat bir yasli adam oldugunu gosteriyor. cok konusuyor bazen ama bos konusmanin sinirinda birakiyor her seferinde. oglu da dersi cok cabuk anliyor ama cok takilmamak lazim buna.

    isin boks kismi da fena degil, rakip olarak hali hazirdaki light heavyweight* secildigi icin vucutlar arasinda oranti saglanmis. stallone'un sagdan soldan firlayan damarlari, karin kaslarinin yaninda gorunmez. eskisi gibi surreal bir mac oluyor ve eskilerden tek degisiklik raunt numarasi gosteren kizlarin goguslerindeki internet sitesi reklami belki de.

    durust olayim, filmin son 20 dakikasini kalbimin atisini vucudumda hissederek gecirdim. bana bu heyecani araya giren bunca yil ve belki yuzlerce filme ragmen yasattigi icin tesekkur etmem gerekiyor galiba.

    --- spoiler ---

    ibareye ragmen direk soylemiyim. bir rocky filminin guzel olmasi icin sanirim mac sonucunun boyle olmasi gerekiyor. belki o zaman amerikan filminden cok kendi hikayelerimize benziyor.

    ---
    spoiler ---


    (chinaski - 27 Aralık 2006 03:44)

  • comment image

    filedelfiya'nın gururu, bu güzel adam için herhalde "rocky balboa'dan iyi bir kapanış olamazdı. imdb puanı 7,8 ama ben 10 üzerinden 10 verdim.

    az önce izlediğim film. nasıl olduğunu, nerden bulduğumu sormayın, "bir arkadaşım sağ olsun", sinema'da da gideceğim; 80 kuşağı olarak borçlu hissediyorum. stallone'a da soruyorum: "kardeşim, yeteneğin vardı da, şu zamana kadar nerdeydin?"

    efendim, öncelikle rocky 4 gibi bişiy beklemeyin, hayal kırıklığına uğrarsınız. sağlam bir senaryonun olduğu, karakterlerin hakkının verildiği, yönetmenin görüntü yönetmeni ile döktürdüğü, yılın en iyi filmlerinden birisi ile karşı karşıyayız. gerisi spoilerlık, izlemeyenler okumasın..

    --- spoiler ---
    ---
    spoiler ---
    --- spoiler ---

    bir fan filmi, sevenlere saygı duruşu olmuş. stüdyonun zoraki verdiği 20 milyon dolarlık bütçe sonuna kadar hakkı ile kullanılmış. başında, filmdeki siyahi ağırsiklet şampiyonunu itici, zayıf bulsamda, sonunda sevdim. (boks sahneleri de çok iyi, hatta rockylerin en iyisi diyebilirim. gerçek maç havasında, zaten bir ünvan maçının öncesinde çekmişler . o meşhur, boksörleri sesini uzatarak sunan herif bile vardı filmde. tyson gereksiz olmuş belki. -bilmeyenler için izah edelim hiçbir boks maçı rockylerdeki gibi olmaz, bilenler, izleyenler bilir. bu nedenle filmleri, özel, istisna kabul etmek yerindedir.-)

    metro golden mayer’ın aslanı ile selamlaştıktan sonra klasik rocky theme’in kısa girişinin peşinden siyahi şampiyonu bir hızlı knock out’ta izliyoruz. o kadar hızlı ki, seyirci gıcık oluyor ve film başlıyor. filedelfiya’nın arka sokaklarını hoş bir melodi ile klip estetiğinde hızla turluyoruz. kent manzaraları michael mann’ın kusurusuz şehir görüntülerini aratmıyor, onunkiler kadar steril değil, şükür. rocky saat 5’te iş başı yapıyor, adrian’ın resmi yanı başında. kurbağaları kocaman olmuş, kuşlar besleniyor, birkaç barfiks, şampiyon hamlamış, görüyoruz. sonra bir mezarlık turu, adrian ölmüş, içimiz cız ediyor. aşk böyle birşey. “time goes by to fast”. küçük oğlan kocaman bir loser olmuş, lakin umut veriyor, filmin sonunda görüyoruz, adam oluyor. babası ise pazardan balık, yeşillik seçiyor, akşama “adrian”’da yiyoruz; harika bir giriş. şampiyon enfes bir ortam yaratmış, ama yalnız, tek başına ve en kötüsü bu. geçmişin mutlu anıların sıcak günlerin gölgesinde yaşıyor. eskilerden bir paulie var, hala kahramanını omuzluyor, en iyi ikinci adam o. birazcık, lakin rahatsız etmeyen bir zorlama ile ikinci kadın ile tanışıyoruz, en azından aday. herşey fazlası ile yolunda giderken bir bilgisayar programı, yeni şampiyon ile eskiyi karşılaştıran bir program herşeyi karıştırıyor. şampiyonun içindeki canavar ölmemiş, eldivenler sandıktan çıkıyor ve son bir maça çıkıyoruz:

    "when its not over, its not over."

    filmden bu kadar. fazlasını yazmıyorum, sinema’da izlersiniz. çok çok sıcak, ilk filmin samimiyetinde ve rocky fanları için ayrıntılarla dolu. paulie maç ayarlandıktan sonra yine bağlantılar kurup, t-shirt, oyuncak satıp para kazanmaya çalışıyor. balboa’nın iznini alarak “tabi paulie, sorun yok”. klasik antreman sahnesi, o bildik, efsane müzik eşliğinde, "rocky knock out" ile sıfırdan tepeye çıkma. sabahın köründe çiğ yumurtaları kırıp yemeler, tek el şınavlar, ağırlık kaldırmacalar, paulie kovulmasına rağmen, kaçak soğuk hava deposuna giriyorlar, evet yine donmuş etler yumruklanıyor, en güzel kısımlardan biri değil mi. kum torbaları da payını alıyor, yumruklanıyor, ağırlıklar kalkıyor ve antremenın sonunda koşarak filedelfiya müzesinin merdivenleri tırmanılıyor, tek el yumruk, göğe kalkıyor.

    tek aradığım belki de en çok aradığım şey, "mickey"i de (-burgess meredith'e saygılar, öte tarafta, nerde ise el sallıyorum kendine-) hayal meyal gördükten sonra, "adrian, adrian, adrian" çığlıklarıydı. ilk filmi hatırlayanlar bilir, enfes biter. adrian, kalabalık arasından ringin yolunu bulur, rocky film boyunca şapkasını çıkartmayan adrian'a "şapkan nerde" diye sorar, birbirlerine sarılırlar, görüntü donar. ruhunuzdan bir parçayı sonsuza dek alarak film biter. izlediğim en güzel film bitişlerinden birisi o. "rocky balboa"da o kadar değil ama çok güzel bir final var. enfes bir süprizi credits'te yapmışlar. film bitince çıkmayın, izleyin, göreceksiniz. ekranın sağında, credits boyunca sürüyor. adrian'sızlığı affettiriyor.

    yapımcı, yönetmen, senarist, stallone hemen her ayrıntıyı düşünmüş. sonunda "a film by" demiyor "based on characters created by" diyor, hoşuma giden ayrıntılardan biri, sanki yaşanmış gibi, karakterler gerçekten var olmuş... credits melodisinin bachian style, orkestral hali ile, en sonunda, credits sonunda çalınarak filmi bitirdikleri için ayrıca bin teşekkür.

    ---
    spoiler ---
    --- spoiler ---
    ---
    spoiler ---

    bir erkek için çok özel bir filmdir rocky, bir kadın anlayabilir mi? bilmiyorum. tarihin en güzel loser öyküsü, en güzel sevda masallarından bir tanesi, bir kadının bir erkeğe inandığında neleri değiştirebilirdiğini anlatan masal. fazlası da var.. ilk filmi amerikan rüyasını pof pofladığı için eleştiriyorlar, vietnam savaşının çöküntüsünde geldiği için, olabilir kısmen kullanmış olabilirler ama bu tesadüfün filmin değerini düşürdüğüne katılmıyorum. tamamen doğru bir tesbitle, sinema tarihinin en samimi filmini izliyoruz, çünkü rocky gibiler heryerde her düzende vardır. yetenekli, potansiyel sahibi ama birşekilde bir baltaya sap olamamış, mecburen kaybetmişler, zoraki loserler. o bunlardan biriydi, bir şans çıktı, azmi ile makûs talihini tersine çevirdi. 2 eh işte, 3 zorlama, 4 politik, 5 boktan olabilir lakin sonuncu ile birleşince, taşlar yerine oturdu: güzel başlayan, başladığı gibi güzel bitti, samimiyetini, içtenliğini yitirmedi.

    bildiğim şey, birgün yolum düşerse, filedelfiya'ya, o müzenin merdivenlerini koşarak çıkacağım, en tepede, nefes nefese iken yumruğumu sıkıp göğe kaldıracağım.

    çok yaşa rocky!


    (anoktale - 8 Ocak 2007 04:09)

  • comment image

    boğazımda ayrı ayrı yerlerde iki büyük düğüm bırakmış gercek bir rocky filmidir.
    diğer bes film gibi...

    düğümlerin ilki gözlerimizin önünde bitti diye... evet önceden de bitmişti rocky. beş ayrı sonla... ama biz rocky'ye aşık oldugumuzda rocky zaten bitmişti ki. aradan gecen senelerde rocky serisi anlamını daha da kazırken, biz onun bitmiş oldugunu çoktan unutmuştuk. o hep vardı. 1, 2, 3, 4, 5... aşkla tanıştık, "seni seviyorum" diyerek ringe koşan adrian'a "kırmızı şapkan nerdee" diye soran rocky'nin aşkının filmi oldugunu anladık, hayatla tanıştık, hayatla ilgili söylediklerini gördük, mücadele ederken kaybettiklerimizin yoklugu ile, bu film bir de böyle kaybedenlerin filmi dedik, yıkıldıktan sonra ayaga kalkarken her defasında mickey'nin azarını işittik, en yakın arkadaşım kavramını tartarken zihnimiz kim bilir hangi rocky filminin hangi sahnesi bir yerlerde oynuyordu... şortuna bakmadık, markalarına bakmadık, biz onu ilk gördüğümüzde bir deri ceketi, şapkası ve ugruna inandığı yırtık eşofmanları vardı üzerinde... aldırmadık, sadece çok sevdik...

    ama bittiğini, bir sonu oldugunu hiç düşünmedik rocky'nin. bunu unuttuk, aklımıza bile getirmedik. yoktu da zaten, bitmiyordu. biz bilmiyorduk bir son, bir bitiş, ne varsa oydu...
    ama rocky balboa... 6. film ile rocky sona erdi gözlerimizin önünde. ne izleyeceğim, ne ile karşılaşacağım diyerek oturdum başına. bittiğinde anladım ki ben hayatımda ilk defa bir rocky filminin sonunu izliyordum. hiç beklemediğim bir yumruk da ben yedim, öyle bir yumruk yedim ki düğüm oldu kaldı boğazımda..
    filmi izlerken gördüklerimin oluşturduğu diğer düğümün yanına yerleşti, kaldı.

    konuşmak istedim izlerken, ama ne diyecektim ki...
    yaşlanmışsın... sessizleşmişsin azıcık da... gözlük mü takıyordun o meyvelerin sebzelerin fiyatını görmeye çalışırken. daha mı duygusal artık, kaplumbağalar daha büyük bu sefer. adrian nerde? paulie'ye bak hala aynı, bir insan neden hiç değişmez ki... peder nerde? mickey'in salonu değil mi orası.... duke, ne kadar da sessizsin... hala... adrian nerdesin? nerdeler rocky? kimse yoktu ki zaten, öyle başlamadı mı hikaye zaten rocky... yumurtaların sayısını mı azalttın sen? dikkat et o ağırlıkları kaldırma, endişelendirme bizi... yumrugunu sakın indirme... en son merdiven seni bekliyor. neden beklemesin ki, senin sayende dünyada herkes tanıyor onu, deri ceketin hala yakışıyor, şapkan da... kızın avucundan para mı çıkartmaya çalıştın, bilmem belki bana öyle gelmiştir... eldivenlerin nerde senin? yakışmadığını kim söyledi... oğlun geldi bak... sarıl hadi.. yumrugunu sakın indirme... sakın... ne dedi adrian sana... hatırlasana.. apollo 2. maçı teklif ettiğinde, hastanede... "win" win rocky win...
    mi diyecektim... diyemedim... sadece izledim.

    ama sonra bitti işte... 10 üzerinden 10'la, fazladan da 2 düğümle bitti ama ne güzel düğümlerle...
    ne güzel bir düğüm attın sylvester stallone... teşekkürler, gercekten teşekkürler...


    (ercin - 15 Ocak 2007 23:14)

  • comment image

    basindan sonuna beni umarsizca aglatmis, dimagimdaki sandigi, yuksek hizla carpan bir express gibi parcalamis, 29 yillik hayatimda icine attigim attigim, unutugum ne kadar eski hissiyat, hatira varsa ortaliga dokmus, ruhumu allak bullak etmis, 80 lerde cocuk olmanin ne demek oldugunu derin bir cizikle tekrar hatirlatmis "film" demeye, yuregimin varmadigi bir nevi sihirli kure...

    60 yasinda sevgiyi, saygiyi arayan, icindeki atesin hala yandigini gostermeye calisan, altin kalpli bir adamin 30 yillik oykusunu gormedim o beyaz, sihirli kurede... sadece rocky ile degil, stallone olarak da eski gunlerini hatirlamak isteyen, hic kimseyken bir anda rocky olan, yillar gectikce bebelerin espri malzemesi olup, sadece makara amacli adi anilan, unutulmus, derinlere gomulmus ve gercekten hak edilmis bir saygiyi tekrar arayan, dirilten adami da gormedim... keske sadece bunlari gorebilseydim...

    apolloya yenildiginde, almanyadan gelmis 2 parmakli kirmizi kar eldivenlerini eline gecirip, ranzaya yumruk ustune yumruk atip, aglayan 6 yasindaki bir cocugu gordum... mahallede kendinden buyuklerce itilip kakilan ufakliklari gordugunde, "rocky olsa ne yapardi" diyip, azmanlarin karsisina dikilen bi cocuk gordum... yense de yenilse de, basarida basarisizlikta baskalarinda kabahat aramayip, kendisiyle hesaplasan bir delikanli gordum... simdi aynaya baktiginda veya bebegini kucagina aldiginda, " basima gelen her seyde hep kalkip kalkip devam ettim kizim, hic korkmadim, o cocuk hala yasiyor, bunu ogrenmelisin" diyen bir adam gordum...

    belki hayatin anlamini bulmadim, ama iyi bir insan olmanin, yilmamamanin, yarisirken insanliktan cikmamanin nasil bir sey oldugunu, ilk bu surati egri ama yuregi buyuk adamda gordum...

    iyiki vardin... cok yasa sly...


    (sanborn - 28 Ocak 2007 20:50)

  • comment image

    nostaljik, harika bir film olmus. ayrica rocky'nin ogluyla yaptigi konusma filmin en güzel monologu. 80lerden gelen ve simdiki kapitalist dünya insanlarinin anlayamayacagi, sert,sarsici,düsündürücü bir rüzgar bu film.

    filmi izlemeyenler sakin okumasin

    --- spoiler ---

    -i hold you up and said to your mother.
    -this kid's gonna be the best in the world.
    -this kid's gonna be somebody better than anybody ever knew.
    -and you grew up good and wonderful.
    -it was great just watching you, every day was like a privilege
    -then the time come for you to be your own man...
    -...and take on the world. and you did.

    -but somewhere on the line,
    -..you changed.
    -you stopped being you.
    -you let people stick a finger in your face and tell you you're no good.
    -and when things got hard, you start to look for something to blame like a big shadow.

    -let me tell you something you already know.
    -the world ain't all sunshines and rainbows.
    -it's a very mean and nasty place...
    -...and i don't care how tough you are, it'll beat you to your knees and keep it there permanently if you let it.
    -you, me and nobody...
    -...is gonna hit as hard as life.
    -but it ain't about how hard you hit.
    -it's about how hard you can get hit....
    -...and keep moving forward
    -how much you can take...
    -...and keep moving forward.
    -that's how winning is done.

    -now if you know what you worth, go out and get what you worth.
    -but you gotta be willing to take the hits.
    -and not pointing fingers saying you ain't what you wanna be because of him, or her, or anybody.
    -cowards do that and that ain't you.
    -you're better than that!

    -i'm always loving you no matter what,no matter what happens.
    -you're my son, you're my blood.
    -you're the best thing in my life.
    -but until you start to believe in yourself.
    -you ain't gonna have a life.

    ---
    spoiler ---


    (charles maurice de talleyrand - 10 Şubat 2007 05:59)

  • comment image

    80'lerde çocuk olanlar için "ne brad pitt, ne nicolas cage, ne tom cruise, ne de matt damon...varsa yoksa sylvester stallone..." dedirten film olmuştur bana.

    belki daha güzel filmler vardır. ama hiç bir film bana rocky idmanlara başladığında hissettiğim adrenalin overdose'unu hissettiremedi, hissettiremez. bir çok filme "aman çok gerçek dışı, mantıksız" demiş biri olarak, filmin son dövüş sahnesinde "yemişim gerçekçiliği..indir şunu be rocky" diye bağırmamak için zor durdum.

    beklenmeyecek derecede iyi bir oyunculuk, "klişe" olsa da yüreği sızlatan duygusal sahneler ve rocky balboa..güzel ve gerçekçi bir final.

    rocky balboa: yo, adrian... we did it.


    (mavi - 29 Mart 2007 10:40)

  • comment image

    rocky'den sonraki en iyi rocky filmi.. sylvester stallone'nin çok, ama çok az sinemacıda bulunan kafasını geçmiş yıllar boyunca neden iyi kullanamadığı, ya da kullanmak istemediği konusunda derin üzüntülere boğar izleyen insanı..

    bu adam çok daha güzel şeylere imza atmalıydı..


    (parma maniac - 3 Nisan 2008 15:19)

  • comment image

    oğlunu kendine inanması için akşamın bir yarısı sokak artasında bağıran ve duyulabilecek en anlamlı konuşmalardan birini yapan bir babanın, ustası mickey efendiye saygısını ve vefa borcunu restoranına gelen müşterilerine en ince detayına kadar anlatan bir amatör boksörün, ünvan maçlarında dayak yediği yeri geldiğinde kum torbasına çevirdiği apollo greed'i hikayelerinde baş köşeye koyan bir dostun, geçmişine bağlı kalarak '' bir şey yapmak için illa borçlu mu olmak gerek'' diyerek mahalle arkadaşı bilmem kimin kız kardeşine ve oğluna yardım elini uzatan vefalı bir arkadaşın ve hayatının anlamlı olmasına sebeb kadına bağlılığını, saygısını ve sevgisini öldükten sonra bile eksiksiz her sene sessiz bir gösteri haline getirmiş bir kocanın ve son olarak insanlara hangi yaşta olurlarsa olsun büyük işler yapmak için kendilerine olan inançlarını yitirmemelerini ufak çapta dayak yiyerek gösteren bir boksörün hikayesinin en anlamlı ve bol bol dramatik anılarla dolu olan rocky efsanesinin en son filmi.

    filmin en etkileyici anı iki sahnede yoğunlaşmış; * rocky balboa' nın oğlunun yüzüne tokat gibi indirdiği sözleri ve filmin bitimindeki salonun rocky şeklindeki bağırtıları.

    derinliği ve geçmişe saygısı bol olan bir film yapılmış.

    teşekkürler sylvester stallone. özleyeceğiz ulan yamuk ağzınla yaptığın cesaret konuşmalarını.


    (sakabilmemneyi - 30 Nisan 2009 03:00)

  • comment image

    michael jackson ölünce yine düştün aklıma rocky. bu veda filmini izlerken hissetmiştim benzer bir duyguyu. olmayacaktın artık sen. yoktun. insanın çocukluk kahramanlarından birisinin, beraber büyümüş gibi hissetiği birisinin gitmesi ne acıymış. hatırladık bir kez daha işte michael ile.

    film bittiğinde, yazılar akarken. üstüne karlar yağarken senin merdivenlerde. sen philly'e bakarken sırtın bize dönük. o kadar üzülüyorum ki gidiyorsun diye anlatamam. ağladım bi kere zaten. öyle böyle değil hem de. keşke etten kemikten birisi olsaydın, veda ederken sana sımsıkı sarılabilseydim. ''al lan şapka sende kalsın'' deseydin bana. ben de ''kaplanlı ceketi ver abi'' diye ısrar etseydim sana. o eğri ağzını iyice büküp ''tamam'' deseydin en babacan tavrınla. olmadı işte rocky, gittin be. hoşçakal italyan aygırı. küçüklüğümüzde evdeki yastıkların parçalanma nedeni, kardeşimin yediği kroşelerin sebebi.
    yazmadan geçemiycem ayrıca

    -welcome to the rockyland.

    ne sandın götveren? ha ne sandın? devir lan şunu, hadi lan rocky.


    (lalalanoluyola - 6 Temmuz 2009 15:30)

  • comment image

    tek kelimeyle etkileyici bir rocky finali. bir seri ancak bu kadar etkileyici bitirilebilirdi kanaatimce. hele o son raunda girilirken, yandan paulie; "rocky, hayatının son raundu" dediği an insanın tüyleri diken diken oluyor. rocky'nin gözlerinin önünden ilk 5 filmde yaşananlar geçerken, siz de çocukluğunuza dek gidiyorsunuz. duygusal anlar yaşatıyor izleyiciye ve etkili bir finalle elveda diyor rocky balboa. gerçekten muhteşem...


    (filippo - 9 Ekim 2010 12:03)

  • comment image

    an itibariyle kaçıncı tekrarı bilmem ama yine yeni yeniden izlediğim ve sonunda gözlerimin bir kez daha dolduğu müthiş film, efsanenin vedası.

    philadelphia sanat müzesi'nin o merdivenlerini son hızla koşup, en tepede nefes nefese şekilde iki kolumu havaya kaldırarak rocky balboa pozu vermeden bu dünyadan göçüp gitmeyeceğim arkadaş!


    (rukawa kaede - 28 Ocak 2011 22:04)

  • comment image

    bir insanın evi ne kadar güzel olsun, eğer ki tavanının üzerinde başka bir kat yoksa, veya güzel bir çatı oturmamışsa, rutubetlenir tavanlar.. taştan ve kumdan bir yapı olmadığından o rutubet özlem olarak kendini gösterir.. insan her şeyi yapar o özlemi gidermek için, yapmak ister.. o özlem ki gogsunun tam ortasına bir yere bir canavar gibi oturur, onu öldürmek, onu harap etmek için yeniden sevmeye çalışır, ya da bir şeye tutunmaya, bir çatı çekip huzur bulmaya..

    rocky balboa da tüm o geçmişin hayaletlerini, rutubetini son bir kez, bu kez son olduğunu bilerek "yo adrian we did it" diyebilmek için kalbin acısından bi haber, günleri asla geçmeyecekmiş zanneden bir ufakligin karsisina cikarak yok etmeye çalışıyor..

    film özünde böyle işte. tüm mevzusu, tüm anısı böyle.. ama tabi biz 80 cocuklarının kalbinde apayri bir yere sahip adam rocky'e şerefli bir veda etme firsati da taniyor stallone. onunla birlikte tüm anılarımız birlikte geçerken (mesela benim rocky3 ü ilk 89yilinda bir yaz sinemasında gicirdayan sandalyeler üzerinde babamın kokusu ve gazoz tadı ile izlemem aklıma düşmeden izleyemedim filmi) bize, o küçük çocukların, ve dahi rockynin bilmediği ama ağır bir şekilde öğrendiği şeyi anlatıyor.. çocuğuna vaaz verirken aslında biz onunla büyüyen nesile anlatıyor rocky her şeyi;

    "ama sana zaten bildiğin birşeyi söylememe izin ver. dünya aydınlıktan ve gökkuşağından mükellef biryer değildir. dünya gayet zorlu ve kötü niyetli biryerdir; ne kadar sıkı olursan ol seni dizlerinin üzerine çöktürür ve izin verirsen öylece tutar. hiçkimse hayat kadar sert vuramaz: ne sen ne ben ne de birbaşkası... ama mesele ne kadar sert vurduğun değildir. mesele ne kadar sert darbe alabildiğin ve ilerlemeye devam edebildiğindir. ne kadar yüklenip ne kadar ilerleyebildiğindir. kazanmak budur. şimdi eğer neyi hakettiğini biliyorsan git ve hakettiğin şeyi al. ama darbelere razı ol, istekli ol ve hakettiğin yerde olmadığın için onu, bunu, başkasını suçlama. bunu korkaklar yapar, sen değil. sen bunu yapmayacak kadar iyisin..."


    (azuth - 3 Nisan 2011 12:13)

  • comment image

    film bittikten sonra bende bir ünvan maçına çıkayım dedim. şöyle eski günlerin anısına film bittiğinde kardeşimi dövecektim ama yazık lan kıza dedim. hem koca adam olduk öğrendik kadına el kalkmayacağını. çocuklukta kaldı o deli hareketler, şımarıklıklar.


    (draconas - 4 Eylül 2011 22:31)

  • comment image

    ilk beş filmi daha anlamlı hale getiren filmdir.

    sly'ın yalnız rocky serisine değil, kendi kariyerine de bir selam duruştur aslında. o da tıpkı rocky balboa gibi hiçlikten gelmiştir, yükselmiş ve hollywood gibi bir kazanda kendisine sağlam bir yer edinmiştir, tamamen kendi başarısıyla. ve bu filmin de sonunda olduğu gibi, son noktada, kazanmak ya da kaybetmek önemini yitirmiştir tamamen. o yolu yürümüştür bunca yıl. oğlunun dediği gibi, "kanıtlayacak bir şeyi yoktur" artık. o zaten kendisini bilir.

    bizim gibilerin, yani 80 sonrası kuşağın da bir vedasıdır rocky balboa. artık çocukluk, gençlik bitmiştir. 80'li yılların blockbusterları birer birer kült, hatta klasik filme dönüşmüş, o beyazperdedeki kahramanlarımız ise yaşlı abiler haline gelmiştir. ne back to the future, ne indiana jones, ne mad max, ne e.t., ne top gun, ne karate kid, ne de başka efsaneler; aynı tadı vermez. verdikleri tat artık biraz hüzün katkılı bir zevktir.

    işte sırf da o yüzden, rocky filmi izleyen bir 30 yaş civarı erkeğin ağlaması, gayet normaldir..


    (sutsuz kahve - 19 Ekim 2011 22:03)

  • comment image

    kendisiyle 85'in kışıydı tanıştık. çocuktum babam tır şoförüydü beni de şoförler odasına bir belge almaya göndermiş ve o akşam trt de rocky oynayacaktı. yerler kardı ve ben düşerek kalkarak kayarak oturarak eve koşmuştum. halamgilde almanyadan gelmişti bir kaç günlüğüne, o zaman türkiye de olmayan yumuşak şekerlerden(jelibon) getirmişlerdi. akşam heyecanla izledim. o günü unutmuyorum. kıştı, kardı halam gelmişti. rocky balboa sokaklardan zirveye çıkmıştı.


    (simurg anka - 23 Mayıs 2012 01:41)

  • comment image

    babamın akciğer kanserini yenmesinde çok çok büyük etkisi olan, terapi etkisi göstermiş filmdir.


    (freemre - 28 Mayıs 2012 20:55)

  • comment image

    türkiye'de bir sylvester stallone sınavı yapılsa sanırım 1. olurum, hayranlık derecem o derecedir, neyse şimdi söylemek istediğim şeye gelelim, yıllarca muhattap olduğum muhabbetler şunlardı;

    en sevdiğim film the godfather abi
    ben esaretin bedelini severim
    fight club gibisi yok
    yüzüklerin efendisi süper
    tarantino filmleri muhteşem
    hayat güzeldir çok iyi
    schindler'in listesi inanılmaz

    peki sen hangi filmleri seversin n8?
    n8: ben sylvester stallone filmlerini seviyorum.
    hahahahaha rambo,cobra filan mı?
    n8: evet hepsini severim yakında rocky balboa çekilecekmiş
    abi adam yaşlandı ya
    ölmedi mi rocky
    o rus ivan vardı di mi süperdi
    abi hep şişirme rocky'a

    n8: ben seviyorum.

    neyse ben şafak sayar gibi rocky balboa'yı bekliyorum, muhabbetlerde köyün delisi ve seviye düşürücü pozisyona geliyorum.

    bu arada sylvester stallone da hollywood'ta tıpkı ilk rocky filmi gibi bu filmi de birilerine kabul ettirmeye çalışıyor ve yine herkesten aynı tepkileri ve dalga geçmeleri alıyor.

    gel zaman git zaman çekimler başlanıyor, film çekiliyor, gösterim tarihi belli oluyor, hayatımda ilk defa bir rocky serisi filmini sinemada izleme şansı elde ediyorum ve benim için büyük gün geliyor ama tabi sadece benim için ve de benim gibi hayranları için büyük gün, diğer normal sinemaseverler için sıradan bir dönem. gelecek program afişlerinde yumruğunu havaya kaldırmış eşofmanlı biri var ne bi albenisi var afişin ne de güzel ya da yakışıklı bi aktör aktrist, kimsenin sinema ve çevresinde filmi de afişi de siklediği yok, film gösterime girmeden bir gece önce sinemanın önüne gidiyorum rocky balboa harflerinin sinemanın önüne teker teker takıldığını izliyorum. ertesi gün büyük salona gidiyorum salonda benimle beraber yalan söylemeyeyim ya 4 kişi var ya da 5 kişi. 2 tanesi de dede-torun gelmişler, dedesi çocuğa "bu heryeri patlattığı mı diyor rambo'yu kastedip, yok dede dövüşüyor diyor adam da rocky mi dövüşüyor diyor, adam da 60-70 yaşlarda bembeyaz saçlı uzun boylu bi dede, çocuk da ortaokul filan sanırım ama çocuk zorla getirilmiş gibi yani filme girmek için girmişler, çocuk telefonundan kafasını kaldırmıyor.

    nihayetinde film başlıyor, dev gibi akan bir rocky balboa yazısını görüyorum artık hacı oldum diyorum içimden. tüm rocky serisinin özeti gibi ilk filmdeki küçücük kaplumbağaları görüyorum ama dev bi şekilde, derken efsane uyanıyor sen ben gibi, yalnızlığın hüznü basıyor birden tıpkı sen ben gibi, yanıma bakıyorum ben de yalnızım lan diyorum, derken kimse adamı anlamıyor onunla aynı frekansta buluşamıyorlar, derken birileri rocky'nin içine eski aşkının mikrobunu damlatıyorlar, 60 yaşına da gelse içinde umut ışığı yanan birini asla durduramıyorlar, kendi ailesi bile inanmıyor o'na rocky 1'de hiçkimse, 2'de hocası, 3.filmde kendisi, 4. filmde eşi, 5.filmde doktorlar 6. filmde yani bu bu filmde oğlu inanmıyor, ama zor olan yapılıyor rocky yine önyargıları yıkıyor, ne filmde ne de filmi izleyen kimse artık dalga geçip gülmüyor, derken final sahnesi geliyor;

    şimdi gözünüzün önüne şu sahneyi getirin; bir sinema salonu, neredeyse boş, filmin sonundaki sahnede ön sıralarda ayağa kalkmış bir dede torun hadi rocky hadi rocky vur diye bağırıyor sarılıyorlar. siz de bunu 5 sıra arkadan keyifle izliyorsunuz.

    rocky balboa rocky serisi içerisindeki en öğretici film oldu, önyargıları aldı götürdü, yaşlı yaramaz öldü denilen kişi hala aksiyon filmi çekiyor sadece cep telefonuyla çekilmiş tek idman sahnesini milyonlar izliyor.

    kimse hayat kadar sert vuramıyor ama biz rockyseverler her seferinde ayağa kalkıp devam ediyoruz.

    ve evet sinemaseverler otomatik portakal çok iyi, in to the wild güzel, piyanist olağanüstü ama ben sylvester stallone filmlerini seviyorum.


    (n8 - 5 Eylül 2013 12:56)

Yorum Kaynak Link : rocky balboa