Süre                : 55 dakika
Çıkış Tarihi     : 12 Temmuz 1997 Cumartesi, Yapım Yılı : 1997
Türü                : Cinayet,Drama,Heyecanlı
Taglar             : Erkek tecavüz,Hapishane,İtalyan,Eşcinsel,aryan brotherhood
Ülke                : ABD
Yapımcı          :  Rysher Entertainment , The Levinson / Fontana Company
Yönetmen       : Adam Bernstein (IMDB)(ekşi), Alex Zakrzewski (IMDB)(ekşi), Nick Gomez (IMDB)(ekşi), Jean de Segonzac (IMDB), Darnell Martin (IMDB)(ekşi), Keith Samples (IMDB), J. Miller Tobin (IMDB), Leslie Libman (IMDB), Alan Taylor (IMDB), Terry Kinney (IMDB), Steve Buscemi (IMDB), Goran Gajic (IMDB), Larry Williams (IMDB), Bob Balaban (IMDB), Kathy Bates (IMDB), Uli Edel (IMDB), Mary Harron (IMDB), Matt Dillon (IMDB), Barbara Kopple (IMDB), Chazz Palminteri (IMDB), Brian Cox (IMDB), Kenneth Fink (IMDB), Gloria Muzio (IMDB), Rob Morrow (IMDB), Roger Rees (IMDB), Theodore Bogosian (IMDB), John Henry Davis (IMDB), Judy Dennis (IMDB), Marc Klasfeld (IMDB), Daniel Loflin (IMDB), David Von Ancken (IMDB), Gregory Dark (IMDB)
Senarist          : Tom Fontana (IMDB)(ekşi),Bradford Winters (IMDB)(ekşi),Sunil Nayar (IMDB),Sean Jablonski (IMDB),Sean Whitesell (IMDB)(ekşi),Debbie Sarjeant (IMDB),Chuck Schweitzer (IMDB)
Oyuncular      : Ernie Hudson (IMDB)(ekşi), J.K. Simmons (IMDB)(ekşi), Lee Tergesen (IMDB)(ekşi), Dean Winters (IMDB)(ekşi), Terry Kinney (IMDB)(ekşi), Rita Moreno (IMDB)(ekşi), Harold Perrineau (IMDB)(ekşi), Eamonn Walker (IMDB), Craig muMs Grant (IMDB), Kirk Acevedo (IMDB), Lauren Vélez (IMDB), Tom Mardirosian (IMDB), BD Wong (IMDB), Chuck Zito (IMDB), Scott William Winters (IMDB), Otto Sanchez (IMDB), Christopher Meloni (IMDB), Robert Clohessy (IMDB), Evan Seinfeld (IMDB), Adewale Akinnuoye-Agbaje (IMDB), Zeljko Ivanek (IMDB), Steven Wishnoff (IMDB), David Zayas (IMDB), Anthony Chisholm (IMDB), Edie Falco (IMDB), J.D. Williams (IMDB), Michael Wright (IMDB), Betty Buckley (IMDB), Kathryn Erbe (IMDB), Seth Gilliam (IMDB), Blake Robbins (IMDB), Cyrus Farmer (IMDB), Leif Riddell (IMDB), Philip Casnoff (IMDB), Luis Guzmán (IMDB), John Lurie (IMDB), Lance Reddick (IMDB), Tom Ligon (IMDB), Whitney Allen (IMDB), Rick Fox (IMDB) >>devamı>>

Oz (~ Kylmä rinki) ' Dizisinin Konusu :
class="text-collapsed" style="overflow: hidden;" Oswald Hapishanesi'ne hoş geldiniz... Ama Oz adıyla da bilinen bu özel hapishaneye adım attığınzda, 'hoş bulduk' demek de biraz zorlanacaksınız; çünkü Oz'da sınır tanımayan, sert olaylara tanıklık edecek ve mahkûmlarla gardiyanların nasıl bir psikolojiye sahip olduklarını çok daha iyi anlayacaksınız...Suçluları ıslah edebileceğini düşünen bir idealist olan Tim McManus (Kinney) tarafından yönetilen bu cezaevinin tüm sakinleri, kendi ihtiyaçlarını karşılayabilimek için mücadele veriyor; çete üyeleri, eşcinseller, Latinler, Müslümanlar... Kimi uyuşturucu ticareti ya da diğer gruplar üzerinde güç kazanabilmek için savaşıyor. Kimi paranın peşinde; kumar oynayarak ya da başka türlü dümenlerle paraya kavuşmaya çalışıyor. Bazı mahkûmlar ise sadece tahliye olabilecekleri günü görebilmek için hayatta kalmaya çalışıyor, hatta sadece yarını görebilmek için...Dizinin anlatıcısı, aynı zamanda kapanışını da yapan tekerlikle sandalyeye bağlı Augustus Hill ise 'Lost'un oğlu için kendinden vazgeçen babası Michael'dan başkası değil, yani Harold Perrineau'dan? 'Lost'un Mr. Ekoo'su Adewale Akinnuoye-Agbaje ve Law


  • "oz'un yanında diğer diziler çizgi film gibi kalıyor."
  • "bir crossover yaşansa ve prison break karakterleri oz'a taşınsa, 6. ayın sonunda yaşayabilen tek karakter tbag olurdu herhalde.o da aryan'ların orospusu olurdu muhtemelen."
  • "prison break lolitalarının altından kalkamayacağı gerçek mapus dizisi."
  • "dizilerde, filmlerde oz'da ki oyuncuları gördükçe gözlerim doluyor. hapishane de ki halleri aklıma geliyor karakterlerin. özlüyorum amk ya çok özlüyorum çok."




Facebook Yorumları
  • comment image

    dizi furyasını başlatan bir dizi varsa o da oz'dur. gerisi teferruattır.

    --- spoiler---

    augustus hill:

    tanrı kendisinin mükemmel,
    bizim eksik olduğumuzu biliyor.

    ve mükemmel olamayız ama olmamızı istiyor.

    ve olamazsak bizi cezalandırıyor,
    ne dediğimi anlıyor musunuz?

    ---
    spoiler---


    (1ks - 13 Aralık 2007 02:32)

  • comment image

    cine 5te çarşamba akşamları yayınlanan, oswald hapisanesinde geçen, tüyler ürpertici dizi..
    bu diziyi izlerken herşeye hazırlıklı olunmalı, insanı sinir krizlerinden titretebilio, yani bir dizide bi insanın suratına sçılabileceini düşünebilirmiydiniz, yada eşcinsel ilişkinin, uyuşturucunun, şiddetinin her boyutunun verilebileceğini. özel bir hapisanede yaşayan mahkumlar ve gardiyanların psikolojisinin çarpıcılığında kaybolmak için izlenesi. hayretler içinde müslümanları, zencileri, beyaz nazileri, italyanları her hafta evinize konuk edebilceiniz, şifresiz dizi.. tekerlekli sandalyedeki anlatıcı kardeşin bitiriş cümleleri ise öldürücü..


    (cameltosis - 11 Mayıs 2002 15:59)

  • comment image

    --- icinde her turlu spoiler bok pusur bulunabilir! ---

    son 15 gundur yatip kalkip her bos animda bu dizinin bolumlerini izliyorum. birbiri ardina kosuyor bolumler... her bolum yeni bir heyecan, yeni yuzler yani yeni hikayeler, yeni olaylar, yeni acilar, daha aci daha aci aci aci aci!
    bilmiyorum belki sorun bende, belki de degil benim gibi bu lanet olasica diziden etkilenen baskalarida vardir. allahin belasi dizide beni, kisa donemli sonradan kabusa donen mutluluklar haric, mutlu eden bir tane sey olmamasi tum yasam enerjimi icimden soktu aldi. hayata bakisimdaki tum optimist yonlerimi kaybettigimi hissettim her bolumde. yine de icimde 6. sezonun son bolumunu izleyene kadar bir iyilik olacak diye umut vardi. bu dizinin yaptigi en iyi seylerden birisi once umutlandirmak arkasindan umudunuzla birlikte sizi cehennemin 7. katina gommek!

    tamamiyle alakasiz yerlere atlayacagim, basi kici belli olmayan bir yazi olacak bu.

    daha az evvel 6. sezonun son bolumu bitti. hayatta en cok deger verdigim kisiye verdigim soze aldirmadan 4 bolum arka arkaya izledim ve uyumam gerektigi halde uyumadim. yarin nasil uyanacagim bilmiyorum, yarin yalan mi soyleyecegim bilmiyorum. icimden ne lanet kelimeleri geciyor. sovmeli miyim, yoksa sevmeli miyim? yarin yalan soylemeyecegim muhtemelen. belki de soyleyecegim. o ana degin bilmeyecegim muhtemelen.

    dizi ilk basladiginda oyle kotu bir portre vardi ki benimle birlikte bu diziyi izlemeye baslayanlarin yuregi, midesi, beyni dayanmadi. biraktilar izlemeyi. keske o birakanlardan birisi de ben olsaydim diyorum simdi.
    ortalarina dogru kendime diyordum ki bunlarin cogu oluyor, gormekten bir sey olmaz. hayir, olur.
    bu diziyi izlerken senelerdir aglamayan ben agladim, halen saglikli dusunemesem de biliyorum ki bir sure sonra "neden agladim lan ben manyak miyim" diyecegim kendi kendime. belki de gulup gelecegim. hic belli olmaz belki zihnimde gomecegim bu diziyi, nasil yapacaksam...

    oyle karakterler var ki bu dizide. hangisini sayayim bilmiyorum. oyle cesit, oyle igrenc, oyle saf kotu, oylesine gereksiz. dizinin en igrenc yanida bu iste. boyle insanlar var, lanet olsun biliyorum etrafta boyle kisiler var. belki bir hapishane dolusu yoklar ama milyarlarca insanin icinde orada cizilen portlerden bir suru var. belki daha beterleri bile var. oz'dan daha igrenc yerler de olabilir, o kadarini bilmiyorum.

    oyle lanet okuyorum ki niye izledin sonuna kadar diyeceksiniz muhtemelen. basta belirttim aslinda motivasyonlardan birisini. optimizm, sonunda olabilecek iyilikleri bir tane olsun iyiligi gorebilmek. bunun disinda insanin her turlu bastirilmis hissini oksayan bir yapisi var dizinin. bir pislik sizi kapmasa bir digerinde kapiliyorsunuz. en nihayetinde seviyorsunuz, belki oz'u degil ama bir seyleri seviyorsunuz. eroin gibi, hap gibi, alkol gibi. bagimlilik yaratiyor. daha daha fazla! vucut doymak bilmiyor, arzuluyorsunuz. bir dizi olmasina ragmen oyle igrenclikler goruyorsunuz ki o igrencligi ortaya cikanlarin en berbat sekillerde gebermesini diliyorsunuz. sonra geberip gitmelerinin hicbir seye cagre olmadigini dusunup, aci ceksinler, oluyormus gibi hissedip her seferinde olumden donsunler diyorsunuz. iste boyle bir seye donustum ben tum sezonlar boyu. kendimle kesinlikle gurur duymuyorum.

    dizide tutunabilecek, siginilmak istenen karakterler var. ozel olarak ayarlanmis karakterler. rahibe pete marie, kareem said ve cogu zaman rahip ray mukada.
    digerleri zerre umrunuzda olmuyor, bir bolum olmelerini istersen diger bolum olmesinler diyorsunuz ama yukarida saydigim karakterlerin hicbirisini asla lanetlemiyorsunuz. lanetlemiyorsunuz ama oyle bir cizilmis ki bu karakterler. ornegin kareem said, siddetten uzak durmaya calisan, hatalariyla yasayan iblisleriyle cebellesen ama en nihayetinde dogruyu bulmayi arzulayan bir insan. insan evet, kotuluguyle iyiligiyle bir insan. gayet iyi giderken her sey boka sariyor. kendi iblisleriyle artik basa cikamadigi yerler ortaya cikiyor. icten ice kareem said bile basa cikamiyorsa ben nasil cikayim diyorsunuz. depresyona en hizli ve direkt sekliyle daliyorsunuz. oyle sert oluyor ki dalisiniz, yere carptiginizda bir parcaniz eksiliyor her seferinde. asla bir onceki gibi olamayacaksiniz artik. daha mi iyi oldugunuzu zannediyorsunuz? hassiktir oradan!

    tum karakterlerde var bu. diyorum ya bir bolum onunla ozdeslesiyoruz, arkasindan olmesi icin dua ediyoruz. bir de insani gosterilmek istenen pur-i pak gibi gosterilen karakterler var. bunlar yukarida saydiklarimdan farkli. genel olarak bu karakterler hikayenin destekleyici noktalari, asla tam merkeze oturmuyorlar. bob (robert) rebadow, busmalis agemmennon hatta augustus hill.

    bu dizide ele alinip da tiksinilmeyen bir konu var midir diye dusunuyorum kendi kendime. onur? o sundan soz edebilene madalya takarim en buyugunden. ask??? ask kadar lanetlenen bir sey yok dizide. oyle lanetleniyor oyle tiksinc bir sey oldugu dile getiriliyor ki. ask yuzunden yapilan pislikler, heba olup giden canlar. daha bir cok sey sayabilirim. karsiliksiz sevgi, arkadaslik, dostluk, es, aile. tum insani duygular, kavramlar, konseptler. hepsini lanetliyor lanet oz!

    durup dusunuyorum, en nihayetinde bir insan bir seyi tamamiyle asla sevemez. evet, evet. peki ama ben oz'un neyini seviyorum? gerceklik mi? gerceklik istedigimi nereden cikarttiniz ki? gercekligin en dibinde yasamadigimi kim biliyor? belki kacmak istiyordum? cehennemin dibini gormek isteyebilecegimi kim soyledi? en nihayetinde bu diziyi ben izledim. benim kendi icimde cozmem gerekiyor, belki de cozmemem. dusunmeye mi itti beni oz? suc islememeye mi? hic zannetmiyorum. oyle olsa yarin yalan soyleyip soylememeyi dusunmezdim bile. rahibe'nin dedigi gibi "insanlar genelde once kararlarini verirler sonra iclerini rahatlacak bir destek ararlar, bulsunlar ya da bulamasinlar sonucunda karar verdikleri seyi bir sekilde yaparlar".

    bu nereye goturuyor bizi? insana mi? nedir bu insan denen boklu yaratik? doganin kanunlari? tanri'nin kanunlari? insanin kanunlari? kanun?
    oz en guzel neyi basariyor? sorular sordurtuyor. niye, nasil, neden ulan neden? bir cevabi var mi?
    oz bir ilizyon mu? performansin arkasini gordugumuzde tum sihir dagiliyor mu? gerceklik mi oluyor? alakasi yok. oz'un bunu herhangi birisine buldurma gibi bir cabasi da yok. hani gercek niyetine dair en ufak bir fikrim olmasa dusunebilirdim ki oz cevaplari vermiyor cunku insandan insana degisebilir. herkes kendi icinde bulsun dogrulari ve yanlislari. degil anacim! degil! oz'un yanitlari yok. sadece sorulari var.

    neler ogrendim oz'u izleyip? insanin ne kadar kirilgan oldugunu mu? boynunun kirilmasi icin cok fazla kuvvet gerekmedigini mi? eger birgun hapishaneye girersem dis fircasindan kendimi koruyabilecek????? bir bicak yapabilecegim fikrini mi? oz bana ne katti? kendime soru sorabilme yetisi mi? hassiktir ordan!

    bazi seyler nedensiz olabilir. insanin dusunce bicimine gore kendine motivasyonlar ve nedenler bulabildigini biliyorum. bazen bu motivasyonlar ve nedenler, vurdumduymazliga ve nedensizlige gidebiliyor. bu da bir nevi motivasyon aslinda bunu da biliyorum. oz oyle bir sey mi? aslinda bize anlatmak istedigi hic mi bir sey yok? hapishane hayati kotuduru mu anlatiyor? palavra!

    kendimi kandirip ne kadar guzel bir diziydi lan oz diyebilirim, bu kolay yol. hayir bence kesinlikle oz guzel bir dizi veya her ne haltsa o bakimdan guzel degil. kotu mu? evet. kime gore kotu neye gore kotu? bana gore.
    bunca seyi niye yaziyorum? yazmazsam kafamin icinde dolanacaklarini biliyorum. belki hicbir zaman hic kimseye anlatamayacagim bu bogulma hissinden dolayi anlatiyorum belki de bu sayede bir yandan bogulur gibi hissederken bosaliyorum ve tanrinin semenlerimi yuttugunu hissediyorum. masturbasyon? i-ih. o kadar basit degil.

    ne lanet diziymissin sen oz? seni yaratanlar ne lanet kisilermis boyle! seni yaratanlari yaratan da lanet mi?

    ben bu diziyi izlerken henuz daha 4. sezon bile bitmeden diger sezonlari kaydetmistim. simdi bir yanimda duruyorlar. kirarsam en azindan bir daha benim cevremdekiler bunu bir bos anlarinda izleyemeyecek. peki kafasini kuma gomen devekusundan ne farkim olacak? birisi oz'u izlemek istediginde durdurmali miyim onu? kendisini yiyip bitirecegini bile bile oz'u mu vermeyelim yoksa?

    belki, acaba, keske demekten ne kadar nefret etsem de belki de boyle olmasi gerekiyordu. niye?

    belki hicbir zaman yanitlara kavusamayacagim, belki bu yazi bittigi anda bir daha bu sorulara yanit aramayi bile denemeyecegim. kim bilir? sen biliyor musun? tanri biliyor mu? tanriyi biliyor musun?

    oz evreninde kendimi bir yere koydugumde bulundugum yerin omar white olduguna karar verdim. en sonunda aydinlandim ama aydinlandigimi hissettigim anda da oldum.

    en basinda kafamdaki tek dusunce tamamiyle bitmis tukenmis hissedene kadar yazmakti. halen tukenmedim ama hissetmiyorum su an icin bir sey. ne nefret, ne sevinc, ne keder, ne huzun. hicbir sey. hiclik...

    tobias beecher: alkolu sevdim, eroini sevdim. onlari terk etmek zorunda kaldim cunku beni zehirliyorlardi. olum. sen olumsun. birak yasayayim.
    chris keller: yapamam.
    tobias beecher: orospu cocugu!
    chris keller: toby, seni seviyorum.

    (bkz: hoach)


    (entrapmen - 7 Mart 2008 05:42)

  • comment image

    zenci erkek götü görmekten üstüme fenalık gelmiş olsa da hayli başarılı bir yapım. hayli gerçekçi olduğu, abd'deki cezaevlerinin durumunu inceleyen son bir raporla da kanıtlandı. rapora göre abd cezaevlerinde en önemli sorun tecavüz. dizi bu konuyu hakkıyla işlemekle kalmayıp, uyuşturucu, abd'de yayılan islam, mafya, rüşvet gibi mevzularda da sıkı işler çıkarıyor. kaçırılmamalı, derim..


    (nazmiye demirel - 7 Temmuz 2002 13:48)

  • comment image

    anlamıyorum arkadaş, anlayamıyorum bi türlü. etrafımda bir sürü şu cnbc dizilerini izleyen tipler var. dizi kültürleri baya gelişmiş, adını duymadığım dizilerin hepsini hiç kaçırmadan izliyorlar. 25 yaş üstü diyelim bir de kendilerine. paso konuşuyolar, yok lost'uydu, yok heroes'uydu, yok prison break'iydi falan filan. senelerdir hiçbir diziyi izlemediğim için fransız kalıyorum tabi.

    soruyorum, oz da iyiydi be, bi daha gelmez öyle dizi, çok babaydı, efsaneydi falan. bu sefer onlar fransız kalıyor. işte bunu anlayamıyorum nasıl olur lan? bilmiyorlar arkadaş, sanki memlekette bunu izleyen bir tek ben varmışım gibi.

    - mmm, hatırlayamadım ya nasıl bişeydi o?

    yuh! neyse yine de anlatıyorum, işte oswald hapisanesi, çeteler var, kan, vahşet, kavga, gürültü, cinsellik, aşk, bok püsür herşey var.

    - haa, prison break var çok güzel, o da böyle hapis falan, kaçıyolar. çok süper vırvırvırvırhmnmhmn............

    muhabbet gene mecburen dönünce yapacak bişeyim kalmıyor. fransız kalıyorum, susuyorum. içimden "ulan dünyada tek izleyen ben de olsam, bugüne kadar yapılmış, bundan sonra yanına bile yaklaşılamayacak olan, tv tarihinin en baba dizisi ozdur ulan oozzzz!" diyorum. ve ilk sahne başlıyor kafamda....

    --- spoiler ---

    oz. that's the name on the street for the oswald maximum security penitentiary. oz is retro. oz is retribution. you wanna punish a man? separate him from his family, separate him from himself, cage him up with his own kind.

    oz is hard times doing hard time.

    in emerald city we got rules, got a lot more rules than anywhere else in oz. your cell is your home, keep it clean, spotless. you are to exercise regularly, attend classes, go to drug and alcohol counseling. you are to work in one of the prison factories. you are to follow the routine. we tell you when to sleep, when to eat, when to piss. there is no yelling, no fighting, no fucking. follow the rules, learn self discipline, because if you had any self discipline, any control over yourselves at all, you wouldn't be sitting here now. questions?

    ---
    spoiler ---

    yani kısaca şöyle diyor: sağda solda, -abi prison break çok iyi yea, yok böyle hapisane dizisi- muhabbeti yapmaya kalkmayın. sakın ola ki izlemediğiniz halde oz'dan iyidir diye iddialaşmayın. gün gelir siz de oz izlersiniz, utanırsınız dediklerinizden. yapmayın etmeyin, kırdırmayın ağzınızı gözünüzü.

    gece gece ne diye mal gibi dizi fanatikliği yaptıysam artık.**


    (dmxx - 14 Haziran 2009 03:14)

  • comment image

    zamanında bi entry döşemiştim ama dayanamadım gene yazayım dedim.

    televizyon tarihinde benzerini bir daha görmenin zor olduğu şahane karakterleri barındırırdı bu dizi. kilit karakterlerden biraz bahsetmek isterim izninizle. bu arada çok ağır spoiler içerir haberiniz olsun:

    oz deyince çoğu fanın aklına ilk gelen adam simon adebisi'dir heralde. kulağında volkmeni, kıçında beyaz donuyla camın önünde iki sağ, iki sol şeklindeki şahane dansı beynime kazındı. italyan mafyasının içerdeki çömez lideri peter schibetta'yı dömeltmesi takdire şayandı. eski lider antonio nappa'yı aids bulaştırarak, ondan önceki lider nino schibetta'yı yemeklerine cam kırıkları karıştırarak öldürdü. kendisi ölmese chucky pancamo'yu da öldürürdü bu. bi ara nijeryalı adam sayesinde manyadı, sonra o ölünce toparladı. martin querns döneminde hapisaneyi komple ele geçirdi. kafasındaki muhteşem beresiyle kesinlikle efsane bi karakter. hastasıyız, yani hastasıydık.

    kafası güzelken araba kullanıp küçük bir kızı öldürmekten içeri düşen, avukat oğlu avukat tobias beecher. aslında iyi kalpli biri olmasına rağmen, schillinger sayesinde hayatı sikilip kafayı yemiştir. psikopatlaştığı, schillinger'ın ağzına sıçtığı, james robson'ın sikini kopardığı bölümler muhteşemdi. schillinger'ın çocuklarını öldürttü, karşılığında kendi çocukları ve babası öldürtüldü. keller geldikten sonra ona aşık olup eşcinsel oldu. çok akıllı bi adamdı ama aşkına yenik düştü, schillinger yüzünden zaten sikilmiş olan hayatı, keller sayesinde tamamen mahvoldu. çok zekice yaratılmış, harika bi karakterdi.

    şeytana pabucunu giydirecek bir adam varsa o da ryan o'reily'dir. bu karizma abi piçin teki olmasına rağmen duygusaldı da. dr. gloria nathan'a aşık olduktan sonra kocasını, özürlü kardeşi cyril'e boğdurttu. sonra yine doktora tecavüz eden adamı içerde öldürüp aşkını kanıtladı. böyle de fantastik bi aşk hikayesi vardır. dizide her taşın altından çıkacağını, gelir gelmez italyanlar'ın gelecekteki lideri dino ortolani'yi yaktırmasıyla belli etmişti. enteresan bi tarafı da bunun kardeşi, babası, annesi, hatta üvey babası bile oz'daydı. e yuh yani. bu arada dizi boyunca sadece cyril idam edilirken o meşhur soğukkanlılığını kaybedip hüngür hüngür ağladı.

    goodson truman, yani bildiğimiz adıyla kareem said... oz'a iyiliğin, doğruluğun timsali olarak gelen müslümanların karizmatik lideri, zaman zaman sapıttı. çok karmaşık bir karakterdi aslında, gerçekten iyi mi, yoksa sırf güç uğruna mı bu yola girmişti ben şahsen çözemedim. daha ilk sezonunda isyan çıkarmıştı. sonra bi ara aşık oldu cozuttu, liderliği elinden alındı. sonra kitap basma olaylarına falan girdi. adebisi'yi öldürdü. karışmadığı nane kalmadı. lamuel idzik denen mal bi herif bunu öldürdü. yiğidi öldür hakkını ver, karizma deyince akla gelen adamlardan biridir.

    televizyon tarihinin en kötü ruhlu karakterlerinden biri, aryan kardeşlerin lideri vern schillinger. kötü kelimesi bu adam için az kalır. içerde dışarda bi ordu adam öldür(t)müştür, genç/yaşlı/çocuk, suçlu/masum demeden. beecher'ın çocuklarını kaçırttı, birini öldürttü, insanlığı tuttu, diğerini öldürtmedi. ama daha sonra babasını da öldürttü. içerde gözüne kestirdiğini orospusu yaptı, aşağıladı, sikti attı. zaten nazilerin başı, ırkçının önde gideni. dizinin yaratıcıları belli ki baştan "öyle bi orospu çocuğu yaratalım ki, eşi benzeri olmasın" demişler. özene bezene yaratmışlar bu orospu çocuğunu. dizide her ölenden sonra belki biraz acıma duygusu falan olmuştur belki ama bunun ölüm sahnesiyle milletin içinin yağları erimiştir resmen. zaten duygusallıktan veya nefretten ziyade komik bi sahneydi ölümü. hapiste herkes bayram etti.

    oz'daki en sevdiğim adamlardan biri de miguel alvarez'di. içerdeki en duygusal adamdı bu. kafasıyla değil duygularıyla hareket ederdi. hep bu yüzden kaybetti zaten. halbuki girdikten iki sene sonra şartlı tahliye olma şansı vardı. ama o naptı? gitti hispaniklerin başına geçer gibi yaptı ama geçmedi. sonra, başta chico olmak üzere diğer elemanlarla arası bozuldu, yalnız kaldı, kafayı yedi. kendi yüzünü doğradı, gardiyanın tekinin gözünü oydu, kendi bokunu yedi, çişini içti. bi ara agamemnon busmalis'in tünelinden kaçtı, sonra yakalandı tekrar geldi. sonra düzeldi, rahip mukada'yla kanka oldu, bi şekilde şartlı tahliye görüşmesine girdi. sinirlerini test etmeye kalkan görevliye yumruk attı. kendi hayatını kendisi sikti diyebiliriz. tim mcmanus'un da en sevdiği adamlardan biriydi her şeye rağmen. benim de, ölmemesine sevindiğim biriydi yani. gerçi dizi devam etse o alonzo torquemada denen eleman bunun sonu olacaktı ya, neyse.

    kadın, erkek, genç yaşlı demeden herkesi kendine aşık etmeyi becerebilen, şeytan tüyü dediğimiz dalga adeta götünden sarkan manyak chris keller. sonunda kendisi de aşık olduğu beecher'ın tam anlamıyla hayatını sikti. schillinger'ın öldüğü sahnede oyuncak bıçakla yavşak yavşak oynamasıyla hafızalarda yer etmiştir. yakışıklı, kaslı, akıllı, karizmatik bi piçti. zaman zaman eğlenceli bi karakter olmasına rağmen çok sinir bozucu bi tipti. peter marie'yi bile baştan çıkardı lan pezevengin evladı. son hareketiyle hem kendini, hem aşkı beecher'ı öldürdü.

    hapse girmeden önce hayvan bir polis tarafından damdan aşağı atılıp belden aşağısı felç bırakılmış, özlü sözleriyle, nefis durum değerlendirmeleriyle "vay anasını" dedirten, özünde iyi biri olan, oz'un olmazsa olmazı, anlatıcısı agustus hill. cam kafesin içindeki hali gözümün önüne geldi gene. son sözü "bacaklarımı hissedebiliyorum" oldu rahmetlinin. rip.

    zamanında geçirdiği kaza sonucu kafası 5 yaşında bir çocuk gibi çalışan ama kullanıldığı zaman tam bir ölüm makinasına dönüşebilen, pek sevgili cyril o'reilly. idam edildiğinde hepimizi ağlatmıştı rahmetli.

    bob rebadow da en enteresan karaketerlerden biriydi. idam mahkumu olan bu amcanın, cezasının elekrikli sandalyede infazı sırasında elektrikler gitmiş, sonra da cezası idamdan müebbete çevrilmiştir. idamı sırasında yediği elektrik kendisine çılgın bir 6. his kazandırmıştı. içerdeki en zararsız adam gibi görünmesine rağmen bi ara kendisi de baya sapıtmıştı. hispaniklerin lideri raoul hernandez'i öldürme sahnesi oz'daki en vahşi sahnelerin başında gelir. agamemnon busmalis'le ölümüne kankaydı.

    agamemnon busmalis, ayhan sicimoğlu'nun oz şubesi kendisidir. acayip matrak bi adamdır. oz'un eğlenceli yüzüdür. her boku kazar, deşer bi tipti. içeri girmesi de bu sebeptendir. bi ara tünel falan kazmıştı, o tünelden miguel kaçmıştı. "best miss sally ever" lafı hafızalara kazınmıştı, her miss sally show'dan sonra aksatmadan söylerdi bunu. sonra miss sally'nin çakması bi hatunla evleniyodu falan. çok değişik bi karakterdi yani, severdik ayhan abi'yi.

    hep mahkumlardan mı bahsedeceğiz? biraz da dışardakilerden konuşmalım:

    em city'nin yaratıcısı, idealist yönetici tim mcmanus. dizideki insancıl karakterlerden biriydi. müdür leo glynn'e bağlı olmasına rağmen ondan daha daşşaklı bi imajı vardı kendisinin. mahkumlara yaklaşımı her zaman yumuşaktı, özellikle alvarez, said ve omar white'a karşı çok toleranslıydı. ama hakkını verelim hep tutarlıydı, hep sikinin doğrultusunda giderdi mesela. bi rahibe peter marie'ye çakmadığı kaldı.

    oz'un müdürü leo glynn. özünde iyi bi insan olmaya çalışsa da şartlar onu zaman zaman yanlış yola itti. tam bir orospu evladı olan vali devlin'in taşşaklarını yalamak zorunda kaldı, ama yine de mcmanus'a hiç kelek yapmadı. öldüğü zaman hem şaşırmış, hem de üzülmüştüm valla.

    ve dizideki en sinir bozucu karakter, vali devlin. katıksız bir orospu çocuğu, şerefsiz, karaktersiz, yavşak ve daha bir sürü şey... çok şey söylemeye gerek yok, klasik eline iktidar gücü geçmiş o.ç. tiplemesi. adamın tipine baksan sinirlerin zıplar zaten. herkes öldü, bi bunu öldüremediler ona yanarım.

    ex rahibe, freş psikolog peter marie içerdeki en insan gibi insandı. iyiliğinden hiç ödün vermedi. beecher'a kankalık etmesiyle gönülleri kazandı. mcmanus'un da içerdeki en büyük yardımcısıydı. ah o piç keller yok mu, bu melaike gibi kadını bile baştan çıkardı ya ne diyeyim.

    rahip ray mukada, içerdeki din görevlisi. miguel'in en yakın dostu oldu, bu açıdan sempati topladı. çok iyi bi insandı. şeytan evladı kızıl piç timmy kirk tarafından feci keleğe geliyordu ki, ettiği dua kabul oldu ve satanist timmy kişisi jaz hoyt tarafından eşşek cennetine yollanınca paçayı kurtardı. birinin ölmesi için dua etmesi dizide yaptığı tek kötülüktü, kendince tabi. ama ölümünden keyif alınan tek karakter de o timmy denen şeytandı, bu da bi gerçek.

    doktor gloria nathan, evliydi. şanssızlığı, gelir gelmez dino ortolani gibi bi adamla uğraşmasıyla başladı. ortolani geberince, ryan o'reilly'nin kendisine aşık olmasıyla hayatı değişti. kocası cyril tarafından boğuldu, bunu bile bile kendisine engel olamadı ve o da ryan'a aşık oldu. tacavüze uğradı. tecavüzcü ryan tarafından bulunup oyuldu. sonuçta, enteresan bi aşk hikayesiydi.

    hakkında yazılması gereken aslında o kadar çok karakter var ki, hem mahkumlardan, hem görevlilerden, yaz yaz bitmez, şurada birkaç karakter analizi yapayım dedim saatlerimi aldı. belki ilerde devam ederim, şimdilik yeter. ha, hepsini kafadan yazdım, emeğe saygı +rep.

    hadi bonus iki video da vereyim, izlemeyenler oz hakkında bi fikir sahibi olurlar belki. işte karşınızda, oz'daki bütün ölüm sahneleri bir arada:

    http://www.youtube.com/watch?v=svzyrbaeeii
    http://www.youtube.com/watch?v=wzzzfjnzmqq


    (dmxx - 9 Nisan 2010 01:10)

  • comment image

    nefis bir dizi.

    bu diziyle ilgili notlarım var.

    --- spoiler ---

    her şey siyahi bir eşcinselin, bir italyan mahkuma duşta sarkıntılık etmesiyle başlıyor. italyan, siyahi adamı hastanelik ediyor, sonrasında da zencilerle italyanlar arasında savaş başlıyor. zenciler italyan'ı, italyanlar zencileri öldürmeye başlıyor, hapishanede giderek yükselen gerginlik, her an patlamaya hazır bir bomba gibi ortada duruyor. müslüman zencilerle ırkçı amerikalılar, italyan'larla zenciler, uyuşturucu trafiğini ele geçirmek için uğraşan gruplar sürekli bir savaş hâlinde. zaten dizinin asıl kurgusu, bu iç savaş üzerinden işliyor. bu kurgu içinde yaşanan ölümler, kompolar, entrikalar, sex ve yaşanan aşklar.

    -dizi gerçekçi ve güzel, aynı zamanda sürükleyici evet ama detaylar çok daha izlenir ve kaliteli kılıyor bu diziyi.

    -müslüman mahkumların ibadet sahneleri maalesef başarısız, bir danışman tutup doğru düzgün namaz ya da dua sahneleri çekilemez miydi, neden ilk sezondan itibaren süren hatalar sonraki sezonlarda da devam ediyor ki? o açıdan not kırılabilir.

    -öyküler bazı bölümlerde kimi mahkumlar üzerinde yoğunlaşınca, sanki o sahnelerin çekimine diğer karakterler gelmemiş gibi hissediyorsunuz. sonuçta bu bir cezaevi dizisi, "o gün beecher pikniğe gitmişti, gelemedi." denemeyeceğine göre, mutlaka orada olmalı ve siz beecher'ı, neredeyse hiç repliğinin olmadığı bir bölümde ya da ryan'ı neredeyse hiç görünmediği bir bölümde arka planda televizyon izlerken, sayım için dizilirken falan görebiliyorsunuz. bu detaylar güzeldi.

    -ve aşklar...dizinin en can alıcı öykülerinden 2'si chris keller tobias beecher aşkı ve ryan o'reily gloria nathan aşkı. bunlardan biri hakkında uzun uzun yazdığım için, burada detaylarına girmeye gerek görmüyorum fakat her iki aşk da olmasa bu diziyi "oz" yapan şeylerden en büyük 2 tanesi eksik kalırdı.

    -ryan o'reily ve cyril o'reily arasındaki kardeşlik bağının gücüne hayran olmamak elde değildi. bundan bahsetmeden olmaz. bunda, zeka geriliği yaşayan cyril'i canlandıran oyuncunun nefis oyunculuğunun da etkisi var elbette.

    -pipiler! dizideki neredeyse her oyuncunun pipisini görüyoruz, jesus christ da dahil! bunlardan chris keller'inkinin tam bir hayal kırıklığı olduğunu söylemek zorundayım, fakat jaz hoyt ve ryan o'reily sanırım en iyileriydi. ne varsa şu irlandalı'da var zaten! adebisi kategori dışı. çünkü bildiğin insan pipisinden bahsediyoruz burada...

    -dizinin en boktan kısmı, mcmanus'un hazırladığı meditasyon labirentiydi, kabul edelim.

    ---
    spoiler ---

    dizide o kadar çok karakter ve öykü var ki, istenmiş olsaydı 6 sezon daha uzatılabilirdi, bundan eminim. diziyi çekici kılan da sanırım bu. belli başlı karakterler her zaman var, bu karakterler etrafında sayısız mahkum gelip gidiyor ve zengin sayıda macera çıkıyor ortaya.

    sonuçta birçok ölüm, entrika, duygusal sahne ve hayat dersi çıkarılabilir bu diziden. her ne kadar en sonunda, havada kalan bazı konular olsa da (valinin akıbeti, busmalis ya da rebadow'un hikayesi, alvarez'in öyküsü vs.), son sezon biraz gümbürtüye gitmiş ve diğerleri kadar özenilmeden toparlanmışsa da tüm bunlar tek bir gerçeği değiştirmeyecektir:

    bu dizinin gelmiş geçmiş en başarılı dizilerden biri olduğu gerçeğini.

    belki bunlar da ilginizi çekebilir:

    chris keller tobias beecher aşkı/@kirlikedi
    ryan o'reily/@kirlikedi
    shirley bellinger/@kirlikedi
    sevilen yara izleri/@kirlikedi
    chris keller/@kirlikedi

    şunlarsa tamamen kişisel ^_^

    (bkz: #23459725)
    (bkz: #23386243)

    kısacası, kesinlikle izlenmesi gereken bir dizi. geç meç değil, her dönem izlenir.

    kaçırmayın!


    (kirlikedi - 23 Mayıs 2011 00:43)

  • comment image

    abarta abarta bitiremediğim, milleti bunaltacak kadar övdüğüm house md'nin bile gözümdeki yerini yerle bir edip, onu en iyi dizi listemde 2. sıraya yerleştirecek kadar mükemmel dizi. 1 haftada bitirdiğim 6 sezonun ardından sudan çıkmış balığa döndüm bu dizi yüzünden, beklediğim o kadar dizinin yeni sezon bölümlerine olan ilgim büyük oranda azaldı, çünkü biliyorum ki hiçbiri bir oz etmiyor.

    keşke yayınlanma tarihi geniş bantlı internet tarihinden sonra olsaydı da, şurdaki entry sayısı 338 değil de 33800 olsaydı diyebiliyorum sadece.

    dizi izlemekten zevk alan biriyseniz ve bu diziyi hala izlemediyseniz çok şanslısınız.


    (cigara boregi - 25 Eylül 2011 01:43)

  • comment image

    bir dünya’dır oz.

    --- spoiler ---
    oranın tanrısıdır müdür glynn ve tanrıyı da öldürürler sonunda.

    peygamberidir mcmanus ,inanmazlar yok sayarlar ama o hep bir umutla çabalar, her şeyi iyi yapmak için.

    şeytanıdır schillinger oranın, öz çocuklarını bile öldürür idealleri için, saf kötülük tanımı onun içindir.

    meleğidir kareem said din, dil, ırk, gay fark etmez onun iiyilik yapması için, ama melekler her zaman kaybeder.

    insanıdır oranın tobias beecher ,tüm duyguları orada yaşar, iyi, kötü, katil,aşık. onunla gireriz onunla çıkarız oradan.

    zekâsıdır oranın ryan o'reily ,zeki bir insanın en boktan şartlarda bile nasıl hayatta kalınması gerekiyorsa onu yapar.

    oranın duygusudur miguel alvarez ,en derin hisleri onun üstünde görürüz, delilikten, dâhiliğe süreci onda yaşarız.

    oranın çocuğudur cyril o'reily , hiçbir şeyi bilmez anlamaz, şartlar ne gerekiyorsa onu yapar, abisini korumak için ölür.

    şehvettir chris keller. en olmadık duyguları ortaya çıkaran, en derin aşkları içimize işleyendir. ve tabi ki şehvet dünyayı yok eder sonunda
    ---
    spoiler ---


    (jupitersubat - 3 Kasım 2011 15:24)

  • comment image

    bir crossover yaşansa ve prison break karakterleri oz'a taşınsa, 6. ayın sonunda yaşayabilen tek karakter tbag olurdu herhalde.

    o da aryan'ların orospusu olurdu muhtemelen.


    (repins - 18 Mart 2012 23:21)

  • comment image

    tek eksiği rambo okan olan efsane dizi. kendi klan'ı bile olurdu adamın.

    ''prisoner number # 02g1907 okan güler aka rambo. burning his dad's house, stealing an mp5 from a police officer and taking hostages in a store. also cheating in euroasia marathon. sentenced to life. up for parole in 45 years.''

    adebisi reis'le kafaya oynarlardı yeminle. kareem said bunun da ruhunu kazanmaya çalışır; ''allah 1. cengiz kurtoğlu 2. uche 3.'' cevabıyla afallardı. makarnacılar ve aryanlar feci tırsardı bundan.

    ama kesin rebadow ve busmalis'le iyi anlaşırlardı bak!

    - mcmanus babaaaa! *


    (godot yu hacklerken - 2 Eylül 2012 15:08)

  • comment image

    oswald devlet ıslah tesisi, 4. derece; sokaklardaki ismiyle, "oz".

    hangi sahnesinden, hangi karakterinden, hangi augustus hill monologundan bahsetsek, bahsetmediklerimize büyük ayıp olacak. gönül ister ki, her saniyesini aktarabilelim şuraya.

    geçenlerde, "lost" için yapılan saygı duruşuna şahit olunca ister istemez aklıma geldi. yayınlandığı seneler 146'nın çevirmeli sesine tekabül ettiği için yanında hiçbir zaman 200, 300 sayılarını göremedik. hatta ben 10'u bile gördüğümü hatırlamıyorum. gerçi şu an yayınlanıyor olsaydı, günümüzün popüler yapımları kadar ilgi çeker miydi, o konuda da şüpheliyim. çünkü oz, tam anlamıyla popüler olamayacak kadar gerçek ve sert bi diziydi.

    bu entry'i okuyacak %90-95'lik kesimin oz'u hiç izlemediğini tahmin ederek yazıyorum. huzurlarınızda, oz'a duyduğum saygı ve sevgiyi ironik bir biçimde popüler kültürün son yıllarda bize sunduğu en görkemli öz deyişlerden biriyle göstermek isterim;

    - eğer dizilerin ruhlarını ortaya koyacaksak, diğerlerinin ruhuyla, oz'un ruhu ortaya gelecekse, diğerlerinin ruhu oz'un ruhunun önünde diz çöker, tövbe ister.

    inanmıyorsanız, tobias beecher'a, ryan o'reily'e, kareem said'e, poet'e, miguel alvarez'e, vern schillinger'a, bob rebadow'a, chucky pancamo'ya, chris keller'a, simon adebisi'ye, enrique morales'e, sister peter marie'ye, tim mcmanus'a, warden leo glynn'e, augustus hill'e ya da em city'den yolunu çevireceğiniz herhangi birine sorabilirsiniz.


    (kutsi ile firkat - 7 Mart 2013 20:28)

  • comment image

    oz`un azıllı mahkumlarından miguel alvarez capon menşeili hapishane rahibiyle din tartışması yapmaktadır. rahip migueli imana getirmeye çalışadursun, bi ara miguelin sigortalar atar,

    - 2 yaşındaki zavallı oğlum ölürken senin tanrın neredeydi ha?
    - kendi oğlu çarmıha gerilirken neredeyse oradaydı.
    [hele hele, imana gelin ulan kefereler! haydin hepiniz kiliseye!!]

    bu cevap vatikanca onaylamış, pederlerce öğrenilmesi zorunlu, standart zındık ayar prosedürü dahilinde olsa bile, aklımda her zaman oz`la özdeşleşmiştir.


    (birahi - 24 Şubat 2004 12:25)

  • comment image

    tanım yaparak ziyan edilmemesi gereken diziler üstü yapımlardan birisi. the wire sonrası yazdığım entry'de dilimize 1-2 kelimeyle oturtamadığımız iki kalıptan bahsetmiştim. instant gratification ve deferred gratification. bu dizide bana göre deferred denilen tabirin içerisinde olması gereken bir dizi. ben oz'u nerdeyse çocuk sayılacak yaşlarda cine-5'te izlediğim akşamları hatırlarım. babam, abim ve ben oturur izlerdik. yamulmuyorsam perşembe'leri yayınlanırdı. araya o kadar zaman, o kadar dizi, film sıkıştırmama rağmen oz'u yeniden izlemek için bu kadar beklemekle nasıl büyük bir hata yaptığımı biraz önce bitirince fark ettim. spoiler içeren ifadelerime geçmeden önce the wire için söylediğimi burada da söylemek istiyorum. oz, herkese tavsiye edebileceğim ama beğeneceği garantisini veremeyeceğim bir dizi. oz, bazı şeyleri gerçekçi gösterelim diye uğraşmaktansa salt gerçeklikler üzerine kurulu bir dizi. oz, herkesin izleyebileceği ama anlayamacağı bir dizi. bu nedenle işin özü oz, herkese kesinlikle izle diyebileceğim bir dizi değil. defalarca kez söylenmesine rağmen ben de söyleyeyim; oz, çok sert bir dizi. eşcinsel ilişkiler, idamlar, cinayetler, tecavüzler, uyuşturucu.. hayata dair tüm kötü ve iğrenç şeylerin aslında ne kadar burnumuzun dibinde olduğunu gösterir.

    --------------------------- '' oz '' ----------------------------------

    çok fazla olay örgüsü ve çok fazla karakter olduğu için bu dizi hakkındaki yazımı karakterler üzerinden giderek yazmaya çalışacağım. sıralama olmaksızın;

    - warden leo glynn ( ernie hudson ) : oswald adlı 4.seviye hapishanenin müdürü. genel olarak baktığımızda birçok defa sübjektif, bazen gıcık bile olsa oz'u daha iyi yönetecek kimse olmadığını gösteren adam. 30 küsur sene orada çalışmış, en yakın arkadaşı gözü önünde öldürülmüş, gardiyanlıktan müdürlüğe giden yolun kanıtlayıcısı. vali denecek şerefsiz madafaka *'nın yardımcısı olmaktan az kala vazgeçerek aslında çok iyi yapmıştır. kızı latinler tarafından tecavüze uğrayıp dövülmüştür. başından çok şey geçmiştir ama yine de kalbinin büyük kısmı gerçek adaletten yanadır. zaten acımasız ve orospu çocuğu valinin ibneliği yüzünden pisi pisine öldürülmüştür. r.i.p warden.

    - vern schillinger ( j.k. simmons ) : kimisi telaffuz ederken şilincır, kimisi de sikilingır diyerek deli ederken '' şilingır '' diyerek düzelten, dizinin her açıdan en kötü karakteri olmasına rağmen simmons'ın olağanüstü oyunculuğu ile neredeyse sevdirilen bir karakter. ari ırkı savunan aryanların lideri. kendilerine brotherhoods diyorlar. hayata dair tek doğruları uyuşturucuya olan tutumları. çünkü kesinlikle uyuşturucu kullanmıyorlar ve karşılar. ancak oğlancılık, adam öldürme, tecavüz her şey var bu ibnelerde. hatta dizinin en önemli karakteri beecher'ın götüne gamalı haç dağlamış adamdır. dizinin en güzel yanını gösteren adamlardan biridir bence. çünkü dizideki herkes suçlu, katil, sapık, hırsız vs ama içlerinde bir yerde insanlığını yitirmeyenleri göstermeye çalışıyorlar. bu karakter asla düzgün bir insan olmadı ama torununu kucağına aldığındaki gülümsemesinde izleyip de gülümsemeyen yoktur herhalde. öyle ya da böyle işin sonucunda salt bir orospu çocuğu kalıyor elimizde.

    - tobias beecher ( lee tergesen ) : dizinin tamamı boyunca görülen karakterlerden. ben özellikle schillinger'ın oğlu hank'in ölüm emrini verdikten sonra bu ortaya çıkacak ve daha fazla şey olacak diye bekledim ama bir tek bu çıkmadı ortaya. daha dizinin ilk sahnesinden karşımıza çıkan avukat beecher, tecavüze uğrayıp nazilerin fahişesi olmasıyla, sonra delirmesiyle, vern'ü bi güzel dövüp suratına sıçmasıyla, keller ile sevgili olmasına kadar çok ama çok fazla olayda karşımıza çıkıyor. ancak kendisine buradan bir şey söylemek istiyorum; olm sen hayatımda gördüğüm en mal adamsın. net. yani şartlı tahliyeyle çıkmışsın, oğlunu ve karını kaybetmişsin, baban ölmüş, kızından başka bir şeyin yok, daha ne hapisteki bir yarrak için şartlı tahliyeni mahvediyorsun? o kadar saçma bir şeydi ki bu. hani tamam aşkın karşısındaki çaresizlik vs ama yakıştıramadım ben. geçti artık diyoruz. neyse ki, 6 yıllık intikamı dolaylı yollardan da olsa aldın tiyatro sahnesinde. seni 2 evetle yolluyorum.

    - ryan o'reily ( dean winters ) : adamım. dizide izlerken tek bir sahnesi bile bana batmayan tek karater. evet kötü adam, kötülükler yaptı, katil vs ama en azında sahneleri boyunca benim gördüğüm tek şey aşkı ve kardeşi için savaşması olmuştur. ne yaptıysa gloria ve cyrill için yaptı adam. irlanda'lıların başında ayrıca. en büyük yeteneği ortalıkta iz bırakmadan istediği yapabilmesi. yani birini mi yok etmek istiyor. bunu öyle birisine yaptırıyor ki her şekilde kazanan kendi oluyor. gloria'nın da ona aşık olduğunu anladığı bir sahnede '' lanet bir irlandalı karizması var '' dediği şey gerçekten var. şerefsiz babasını affetse dahi, ondan gördükleri yüzünden kardeşine olan düşkünlüğü çok fazla. ayrıca kardeşinin geçirdiği kazanın da sebebi kendisi olduğu için vicdan azabı da çok fazla. elinden geleni yapsa dahi, zihinsel engelli kardeşini elektirkli sandelyeye göndermek zorunda kalmıştır. ayrıca cyrill denilen herif * gerçekten çok iyi bir oyuncuymuş, görmüş olduk. nasıl tatlı bi karakterdi. ha bazen kafayı sıyırıp bir yumrukla beyin kanaması geçirtmiştir ama yine de şekerliğinden bir şey kaybetmemiştir. ayrıca bu ikili gerçekte de kardeştir.

    - tim mcmanus ( terry kinney ) : oswald adlı hapishane içerisine em city denilen yapılanmanın fikir babası. amacı, mahkumlarla farklı yollardan ilgilenerek onların düzgün insanlar olmasını sağlamak. bazen gıcık etse de çoğu zaman mantıklı, iyi, olması gereken gibi bir adam. gerçekten mahkumlar için yaptıkları hayal gibi gerçekten. bıçaklandı, dayak yedi, vuruldu, küfürleri söylemiyorum bile. ona rağmen adamın tek amacı kötülerin içinde varsa eğer iyilikleri çıkarmak. en sonunda da vali'ye fena posta koydu ama vali işte yine yırttı piç. gerçi orasını pek göstermediler ama yırtacaktır tabii. koca eyaletin sorumlusu olan bir adamla hapishanedeki bir yetkili nasıl uğraşsın. adam her şeyden yırttı amk.

    - rahibe peter marie reimondo ( rita moreno ) : rahibe ve psikolog. olmaması gerektiği kadar hümanist. keller az kaldı bunu baştan çıkarıp sikecekti yaşlı maşlı demeyip ama son anda fark etti durumu. ayrıca gençliğini bilmiyorum ama o yaşlanmış suratın arkasında çok güzel gözleri olan güzel bir kadın olduğuna eminim. ya da bana çok sıcak geldi bilemedim. cyrill'in 5 yaşındaki zekası buna '' biz tanrı'yı seçmeyiz, tanrı bizi seçer '' diyerek bambaşka bir hale getirmiştir. iyidir, hoştur, bizdendir.

    - rahip ray mukada ( bd wong ) : katolik eğitimi almış çok başarılı ve geleceği parlak bir öğrenciyken geri kafalı kardinal tarafından oz'a sürülmüş insanlık abidesi. bakirelik yemini etmiş, ölümün eşiğinden dönmüş, adam gibi adam. sister marie kadar hümanist.

    bu arada bu son üç karakterden bahsetmişken belirtmem gerekiyor. şahsen ben, mcmanus, sister marie ve mukada gibi hümanist olmayan birisiyim. bu nedenle bir çok sahnesinde sinirlenmedim desem yalan olur. evet bu karakterler iyi hazırlanmış, çoğumuza göre ideal insanlar ama bana göre değil. bunlara kalsa vern, adebisi, keller, timy kirk gibi salt kötü insanların bile düzelebileceğini düşünürler. ve evet, ben düşünmüyorum. bazı durumlarda benim için yaşam hakkı kutsallığı denen kavram kalkar. tecavüz gibi mesela. neyse devam edelim bakalım.

    - chris keller ( christopher meloni ) : aslında aryanların adamı olmasına rağmen beecher ile ateşli bir aşk yaşayıp ölüm anında bile beecher'ı zor durumda bırakmış, bir yerden duyduğuma göre dizi boyunca toplam 17 kişi öldürmüş biseksüel bir sapık ve katil. şahsen bir erkek olarak ryan'ın karizması var diyebilirim ama keller bana pek karizmatik bi adam gibi gelmedi. çok defa kendisini karizmatik olarak izledik çünkü. nerdeyse rahibeyi sikecekti adam düşünün artık. yine de beecher'ın babasının intikamını aldığı için gözüme girmedi desem yalan olur.

    simon adebisi ( adewale akinnuoye-agbaje ) : tarihin en popüler dizilerinden biri olan lost'ta mr.eko olarak gördüğümüz, aslında nijerya asıllı olmasına rağmen londra'da doğmuş büyümüş bir abidir. pek çok oz sever olarak benim de en sağlam karakterlerimden birisi adebisi'dir. uyuşturucu, tecavüz, homoseksüel ilişki, yalan, cinayet aklınıza ne gelirse yapan ama buna rağmen kendisini sevdiren bir karakter. artık nasıl bir adam varın siz düşünün. garibim peter schibetta'nın da hayatını sikmiştir tecavüz ederek. koca nino schibetta'nın oğluydu lan.

    augustus hill ( harold perrineau ) : dizinin demirbaşı. son sezondan önce ölmesine rağmen aramızdan ayrılmamıştır. her bölüm başında bölüme dair konuşmalar yapar, tarihten alıntıları o müthiş eğlenceli tarzıyla bizlere sunar. annesinin ve birçok kişinin öldüğü kazada beni bile üzmeye yetmişti oyunculuğu. beni bile diyorum çünkü, gerçekte bile çok üzülmem böyle şeylere. kaldı ki, diziyi ciddiye alıp hiç üzülmem. ayrıca bu karaktere can veren perrineau abimiz, sons of anarchy, csi* ve lost gibi çok ünlü dizilerde oynamıştır. özellikle lost'taki michael karakterine epey gıcık olduğumu bilirim. kendisinin bu dizideki üstün başarısından ötürü çok ayrı bi yere koymak lazım. diziyi izleyenler bilecektir ki, tüm roller içerisinde en başarılı olanlardan biridir hill karakteri.

    kareem said ( eamonn walker ) : uvvv. adamım..üzerine çok konuşulması gereken bir karakter bu. bir kere yaşadığı islam, biz anadolu müslümanlarınkinden çok farklı. dua edişi, namaz kılışı hepsi farklı. mezhep farklılığındandır diye ele alalım. yoksa temelde aynı allah'a, aynı peygambere ve aynı kitaba iman ediyoruz. bunu söyledikten sonra karaktere geçelim. kareem said, diziye girişinden itibaren çıkana kadar her hareketi olay olan, vali james devlin'e de asrın ayarını veren ( hangimiz yapmak istemez ki, nasıl bir orospu çocuğuydu o vali öyle ), müslüman olsun ya da olmasın herkese iyilik yapmayı amaçlayan, bazen sıyıran, herkesin güvendiği bir karakter olan adamdır. bu karakterin aynı zamanda çok ciddi ironileri vardır. ilki bu kadar güvenilen bir karakter olarak hz.muhammed'in muhammed-ül emin ünvanına gönderme yapılmasıdır. diğeri ise müslüman olmadan önce istanbul'da bir kafede sohbet ettiği yahudi lemuel ıdzik tarafından öldürülmesidir. idzik de nasıl isimdir amk ya. tipsiz de bir şey. yalnız şunu fark ettim, birçok amerikan yapımı işte bu yahudileri çok ezik gösteriyorlar. biz de 5 küsur milyon yahudi orda yaşıyor diye daşşaklı olduklarını sanıyoruz. anlamıyorum doğrusu nedir? kısacası, said karakteri en devrimci, en kral karakteridir bence dizinin. kendisini saygıyla anıyor, usta oyuncu walker'ı da saygıyla anıyoruz. bu abimiz bir sürü dizi ve filmde oynamış ama ben sadece oz'da izlediğim için diğer işlerinden bahsedemeyeceğim.

    poet ( craig mums grant ) : tam bir gerizekalı. oydu buydu derken, biraz da said'in yardımlarıyla ( hatta aslında tamamen said sayesinde ) oswald denen pislikten çıkıp, kendi eserini yaratmış bir sanatçı olacakken salak bir iş yüzünden geri gelmiştir. özellikle adebisi'nin kafayı sıyırıp zencileri tek çatıda toplayıp turancılık oynarken kendine baya yer bulmuştur. hakkında çok fazla konuşmak istemediğim ama yine de önemli sahneleri bulunan bir karakter.

    miguel alvarez ( kirk acevedo ) : dizi içerisindeki bir başka sevdiğim adamlardan. bir zamanlar latin'lerin lideriydi ama öyle pisko adamlar geldi ki, özerkliğini ilan etti. imdb'ye göre 48 bölüm oynamış dizide ama sanki 56 bölüm boyunca her sahnede varmış etkisi yaratır. kendi suratını doğradığı bir sürü etkileyici sahnesi olmasına rağmen aklımda yer eden sahne, gardiyan claire howell'ın * hücreleri gezdiği bir anda otuzbir çekmesiydi. böyle de bir deli amk çocuğu. ayrıca bu avokado abimiz person of interest, the walking dead gibi baştan beri takip ettiğim dizilerde de oynamasına rağmen sahnelerine dair en ufak bir şey anımsamıyorum. ayrıca law&order, csi*, the mentalist gibi çok önemli işlerde de oynamış. imdb'nin yalancısıyım.

    dr. gloria nathan ( lauren vélez ) : ryan'ın bu hatuna hasta olmasına şaşmamalı. farklı bi çekiciliği var ve nedense bana çok seksi gelen hatun. kendileri law&order, ugly betty ve dexter gibi çok ünlü işlerde oynamıştır. latinler buna yolda tecavüz ettiklerinde ben de çok sinirlendiydim, söylemek istedim.

    chucky pancamo ( chuck zito ) : tam bir italyan aygırı. ömrü uzun olsun, sylvester stallone'a bir şey olursa rahatlıkla yerine geçebilir. oz'daki tek sıkıntısı italyanlara liderlik etmesine rağmen zekaya dair en ufak kırıntı barındırmamasıydı. ryan'ın her oyununa geldi mal. büyük vücut ama az zeka. sınıfta kalmıştır.

    omar white ( michael wright ) : entry'e başlarken aslında bundan bahsetmeyecektim ama oynadığı 22 bölüm boyunca ses tonuyla ve hareketleriyle beni gıcık ettiği için kendisine küfür etmek istiyorum. senin ben amk piç. ne güzel oyuncuymuşsun da bize böyle hissettirebildin?

    antonio nappa ( mark margolis ) : kendisi 10 bölüm kadarcık oynamış olsa da sırf sinemaya verdiği emeklerden ötürü sayfalarca hakkında konuşulmayı hak eden bir ustadır. bende en çok yer eden eseri tabii ki scarface'tir. orda pisi pisine ölmüş olsa da çok büyük bir kolombiyalı mafyanın en has adamını oynamıştır. ingilizcesi yoktur. hani scarface'te birini öldürmek için geliyorlar da tony montana çocukları görünce vaz geçiyordu, he işte o sahnedeki adam bu adam. 2001 yapımı hannibal'da parfüm uzmanını oynamıştır. en önemlisi de breaking bad'de tio salamanca'yı oynamıştır. şu ding ding zil çalan eski mafya. zavallı gus fring reyizi öldürmesine yardımcı olmuştu. dizide de adebisi'nin aşırı şerefsizce bir şekilde aids virüsü bulaştırması sonucu tüm karizması yerle yeksan olmuştur.

    kendimce daha önemli gördüğüm karakterlerden bahsetmeye çalıştım. yoksa dizide çok fazla oyuncu var ve her biri ciddi şekilde inceleniyor. oz, salt bir tv dizisi değil gerçekten. salt bir hapishane dizisi de değil. hayata dair, ölüme dair, ölümden sonrasına ve tanrı'ya dair, ilişkilere dair ve daha bir çok şeye dair her şey irdelenir bu dizide. bu nedenledir ki, günümüzde hala seviyesine yaklaşan dizi yok denecek kadar azdır. oz rahatsız edici derecede gerçektir ve bu nedenşe benden dizi tavsiyesi isteyen herkese otur izle diyemiyorum ama izleyen çok şey kazanır diyebilirim.

    kendisinden sonra yayınlanmasına rağmen en az kendisi kadar güzel yerlere gelmiş the wire ile birçok benzer yönü de bulunmaktadır. en başta oyuncular. birçok oyuncu iki dizide de arz-ı endam etmişlerdir. bu konu için ayrıca bakınız:

    (bkz: #14593704)

    --------------------------- '' oz '' ----------------------------------

    çok uzun yazmışım amk ya. ben bu entry'ye diziyi bitirdiğimde başladım. yani yaklaşık 2 ay önce. bitirmek bugüne kısmetmiş. böyle efsaneler için ne yazsak az, ne söylesek eksik, ne kadar övsek yetersizdir.


    (cayisekersizrakiyisekicenadam - 10 Haziran 2014 04:03)

  • comment image

    zengin, genç ye yakışıklı bir işadamı (aşiret reisi) ile aşık olduğu güzel kadının günlük hikayeleri, gelinin şirret kaynanası ile yaşadığı sıkıntılar anlatılmadığı için kimilerine sıkıcı gelebilecek dizi.


    (dennis bergkamp - 1 Ağustos 2014 23:13)

Yorum Kaynak Link : oz