Süre                : 1 Saat 55 dakika
Çıkış Tarihi     : 21 Mayıs 2009 Perşembe, Yapım Yılı : 2009
Türü                : Aksiyon,Macera,Bilim Kurgu
Taglar             : insan cyborg karşı,Skynet,Makine,Gelecek,kurtarmak
Ülke                : ABD,Almanya,İngiltere,İtalya
Yapımcı          :  The Halcyon Company , Wonderland Sound and Vision , Columbia Pictures Corporation
Yönetmen       : McG (IMDB)(ekşi)
Senarist          : John Brancato (IMDB),Michael Ferris (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Christian Bale (IMDB)(ekşi), Sam Worthington (IMDB)(ekşi), Moon Bloodgood (IMDB)(ekşi), Helena Bonham Carter (IMDB)(ekşi), Anton Yelchin (IMDB)(ekşi), Jadagrace (IMDB)(ekşi), Bryce Dallas Howard (IMDB)(ekşi), Common (IMDB)(ekşi), Jane Alexander (IMDB), Michael Ironside (IMDB), Ivan G'Vera (IMDB), Chris Browning (IMDB), Dorian Nkono (IMDB), Beth Bailey (IMDB), Victor J. Ho (IMDB), Buster Reeves (IMDB), Kevin Wiggins (IMDB), Greg Serano (IMDB), Po Chan (IMDB), Babak Tafti (IMDB), Bruce McIntosh (IMDB), Treva Etienne (IMDB), Dylan Kenin (IMDB), Michael Papajohn (IMDB), Chris Ashworth (IMDB), Diego Joaquin Lopez (IMDB), Greg Plitt (IMDB), Omar Paz Trujillo (IMDB), Terry Crews (IMDB), Zach McGowan (IMDB), Isaac Kappy (IMDB), Boots Southerland (IMDB), David Midthunder (IMDB), Rafael Herrera (IMDB), Maria Bethke (IMDB), Marc Maurin (IMDB), Anjul Nigam (IMDB), Emerson Brooks (IMDB), Lorenzo Callender (IMDB), David Douglas (IMDB) >>devamı>>

Terminator Salvation (~ Terminatör kurtulus) ' Filminin Konusu :
Yıl 2018. Mahşer Günü gelip, modern uygarlığı yıkarak geçti. Bir Terminatör ordusu kıyamet sonrası dünyada kol geziyor, terk edilmiş şehirlerde ve çöllerde saklanan insanları öldürüyor ya da yakalıyor. Ama hayatta kalan insanlardan oluşan küçük grupların organize olarak kurduğu Direniş hareketi, yeraltı sığınaklarında saklanıyor ve fırsat bulduğunda kendilerinden sayıca çok üstün düşman kuvvetlerine vuruyor. Terminatörleri kontrol eden Skynet, 14 yıl önce bilinç kazanmış ve bir anda yaratıcılarına baş kaldırıp habersiz dünyaya nükleer kıyımı getirmiş bir yapay zekâ. Mahşer Günü’nün geldiğini gören yalnızca bir kişi var. Kaderi, insanlığın kaderiyle bağlantılı olan tek kişi: John Connor (Christian Bale). Dünya şimdi Connor’un hayatı boyunca uyarıldığı geleceğin eşiğinde. Ama yepyeni bir şey, insanlığın bu savaşta bir şansı olduğuna dair inancını sarstı: bu garip, yeni dünyada uyanmadan önce son hatırladığı, idam sırasını beklemek olan Marcus Wright’ın (Sam Worthington) ortaya çıkışı. Connor, Marcus’un güvenilir biri olup olmadığına karar vermek zorundadır. Ancak Connor ve Marcus, Direniş’i tamamen bitirmek için yeni stratejiler geliştiren Skynet’in bitmek bilmeyen saldırılarına karşı koyabilmek için ortak bir zeminde durmalı, Skynet’e sızıp düşmanla yüz yüze gelmelidirler.


  • "terminatör: salavat getir."
  • "senaryosu yanlış olan filmdir. ilk 3 filmin devamında olacak olaylar bunlar değil. john connor' ın robot motorsikleti avlamak için coyote gibi hareketler yaptığı gözlerden kaçmadı."
  • "ellerinde envai çeşit silah varken john connor'u öldürmeye daldaşşak arnold'u gönderince aha dedim herifi s.kerek öldürecekler. geçmişteki robotların intikamı hesabı."
  • "filmde şöyle robotlar var: robot x kişisini öldürme emri almış. x kişisini buluyor yakalıyor, ama kafasını cücük gibi ezmek yerine alıp duvara fırlatıyor adamı.bu ne lan."




Facebook Yorumları
  • comment image

    iyi bir eğlencelik, gideri var. filmde önceki terminatörlere bir çok gönderme olması da güzel olmuş;

    --- spoiler ---

    john connor'ın yola radyo koyup motorize terminatörü avladığı sahnede radyoda çalan şarkı judgement day'in soundtrack'inde bulunanyou could be mine
    insancıl terminatörün dev robottan kaçtığı sahnede alt geçitten geçerken kamyonun tepesinin uçması judgement day'deki kanal sahnesine gönderme olmuş,
    insancıl terminatörümüzün toralak bir şekilde skynet karargahından çıkarak ölen bir amcanın kıyafetlerini alması da tüm terminatör filmlerinde görebileceğimiz bir klişe
    john'un babasını ilk gördüğümüz sahnedeki terminatörün yoldaki bir kafatasını ezmesi, ikinci filmde gelecekten bir kesit veren flash forward'daki kuru kafa ezme sahnesine gönderme olmuş.
    ve tabi bir de i'll be back

    ---
    spoiler ---

    yalnız christian bale hala dark knight triplerinden kurtulamamış. o ses ne öyle? sanırsın john connor değil, vito corleone kurtaracak insanlığın geleceğini.


    (dusunen hayvanin onde gideni - 2 Haziran 2009 23:07)

  • comment image

    öncelikle özel gösterimine davetiye ayarladığı için kanzuk'a burdan teşekkürlerimi sunarım. bi de filmden önce yedik içtik o kadar. karnımda açtı lan. ne bulursam yedim görmemiş gibi. neyse organizasyonda emeği geçen arkadaşlara tekrar teşekkür eder gözlerinden öperim. asıl konumuz olan filme dönelim.

    --- spoiler ---

    bi kere sarah connor chronicles'la alakası yokmuş. bunu öğrendik. o kadar da muhabbeti geçti oysa ki dizi salvation'a bağlancak diye ama bambaşka bi gelecekle karşılaştık. rise of the machines'le de bi alakası olduğunu sanmıyorum. yani en azından şimdilik bi bağlantı gözükmüo. zaten bahsedildiği gibi, bu yeni bi üçleme. geleceği en başından başlatmışlar. yani daha t600'leri kullanıyo skynet. t800'ler yeni yeni geliştirilme aşamasında. bu da bizi terminatör'ün 1. filminden daha geriye götürüyo. yani bu filmde john connor'ın kyle reese'le tanışma faslını gördük. john annesinin bıraktığı ses kayıtlarından kyle'ı kurtarması ve onu geçmişe yollaması gerektiğini öğreniyo. kısacası kyle reese'in henüz geçmişe yollanmadığı zamanlar işlenmiş.

    filmde bi de marcus karakteri var ki john connor'dan daha çok ön planda. geçmişte, gelecekten gelen cyberdyne çalışanları tarafından yarı insan yarı robot olarak geliştirilmiş bi android. kalbi, beyni filan insan organlarından, ama vücudu bildiğin robot. bi de çipi var. amacı da insanların arasına sızarak terminatörlerin beceremediği john connor'ı öldürme görevi. burda terminatörlere beceriksiz mesajı vermeye çalışılmış galiba. gerçi dünyayı patlattı ipneler. ne beceriksizi. neyse, marcus tabi ne olduğunun farkında değil. kendini hala insan sanıyo garibim. yardım edim diye kendini paralıyo. olaylar o şekilde gelişiyo yani. fazla detaya girmeye gerek yok.

    filmde 30 saniye kadar arnold abimizi görüyoruz. kendisi t800'ün prototipi. dedik ya yeni geliştiriyolar diye. biraz salak haliyle. john'u yalakayıp tuttuğu gibi öldürmek yerine, tokatlamaya çalışıyo. sağa sola savuruyo. saçı başı da ilk filmindekine çok benzediğinden bi an 'aha şimdi geçmişe yollancak kyle reese'le beraber' dedim ama yok. olmadı.
    geberdi gitti. kyle reese'de esir kampından kurtuldu haliyle. bi de hani eski filmlerde deniyodu ya, geleceğin savaşı geçmişte yapılıo diye. alakası yok. çatır çatır savaşıyo adamlar gelecekte. hakkını yememek lazım.

    filmdeki göndermelere gelicek olursak öncelikle kyle reese'in meşhur 'come with me if you wanna live' lafını marcus'a ettiğini görüyoruz. bi de yine arnie'nin sıvı nitrojene bulaşarak donması ve akabinde buzlarının çözülerek tekrar saldırmaya başlaması var ki judgement day'e çok pis selam çakmışlar. daha da vardı da aklıma gelmio şimdi. flmde skynet'in üssünü, terminatörlerin seri üretimi yapıldığı fabrikaları da görüyoruz. baya detaya girilmiş yani. neyse özetlemek gerekirse, vasatın üstünde hoş bi filmdi. görsel efektler ise bayağı bi tatmin ediciydi. diğer 2 filmi daha da güzel olur inşalla.

    ---
    spoiler ---

    bi de unutmadan, hakkında 'bok gibiydi, irençti, yarısında çıktım' vb. yorumlar çıkacaktır. aldırmayın efenim. gidin izleyin. mis gibi film.


    (spirit crusher - 3 Haziran 2009 02:27)

  • comment image

    çekimler gerçekten güzeldi. hatta bence filmin başındaki helikopterli sahne inanılmazdı, ses oldukça yüksekti, filmin içinde kaybolmak için idealdi.

    ama bir kaç nokta var ki, bu filmi terminatör değil, başka bir film yapmıştır.

    --- spoiler ---

    terminatörlerin bugüne kadarki konseptinden tamamen çıkılmış. ben filmi izlerken fallout3(diğerlerini bilmiyorum) oynuyormuş gibi, mad max seyrediyormuş gibi, bazı sahnelerinde star wars' un çölde geçen sahnelerini seyrediyormuş gibi hissettim. neden derseniz, yemek bulamıyorlar, her yer yıkık dökük, terkedilmiş(fallout), benzin ve otomobil sıkıntısı çekiyorlar, benzini ve otomobili olan küçük çeteler hayatta kalmaya çalışıyorlar, bol bol yol kovalamaca sahnesi ve hatta benzin tankeriyle terminatör patlatma girişimi ve bu süreç boyunca konuşmayan küçük kabarık saçlı melez çocuk konsepti(mad max) sağdan soldan amaçsızca insan toplayan köle gemileri(star wars, ama orda en azından bir amacı vardı)

    gelelim saçmalıklarına, kendi başına bir robot olan motosiklet görünümlü aracı bir insan nasıl kullanabilir, skynet, her ihtimale karşı gaz fren ve vites pedalları bulunduralım deyip koymuş bulunmuş mu bu araçlara? o esirleri niye topluyorsun, öldür gitsin madem kullanmıyorsun. hele ki o organ bağışı sahnesi? ben dalgasına söyledim film esnasında, adamlar gerçekten senaryoya yazmışlar, connor da hiç ne münasebet demiyor, mendebur domuz, insan bi "yapma evladım." filan der. neyse bu gibi bir dolu saçmalık var ama bence çekim kalitesi, görsel efektler gayet güzeldi. arnold' un çıktığı sahnede küsküsüz üretilmiş terminatör de görmüş olduk.

    ---
    spoiler ---


    (kanzuk - 3 Haziran 2009 10:35)

  • comment image

    fragmanını ilk izlediğim andan itibaren gitmek için yanıp tutuştuğum film. model, mekan tasarımları ve 3d dünyasının hangi seviyelerde gezindiğini görmek için seminer gibi olacak olan bu filmde tek endişem: sinemada sikko adam olma ihtimali.

    sakin çehrem değişiyor ve gözlerimde merhamete dair tek bir iz bile olmuyor sinemadayken. neden böyle bilmiyorum ama telefon ışıklarını ve titreşimlerini hisseden, sürekli konuşanları yerinde yok eden, film bitene kadar başka canlı bırakmayan bir makineye dönüşüyorum. ikinci kez uyarmıyorum insanları. patlamış mısır hışırtısı bir şeyleri değiştiriyor ve ayağa kalkıyorum. perdede gölgem çıkınca herkes geri dönüp bakıyor ve beni görüyorlar: "başka bir terminatör"

    tek gözüme led taktırdım, demirci hayrettin ustaya da ferforjeden kol yaptırdım. diğer kolumu da alçıpanla kaplatınca heybetli bir görüntüm oldu. dizliklerim, 12 mm ithal seramikten; kurşun geçmiyor. ek yerlerimde oksijen kaynağı, triseps bölgemde paslanmazlar var. demir profillerden sırtımı güçlendirip, spirallerden kendime başlık yaptım. şantiyede artan ne malzeme varsa, bünyeme katıp yenilmez oldum.

    geçen star trek maceramda, cem yılmaz imitasyonlarının hepsini galaksinin en ucuna kaymakam yapmıştım; bugün ise daha bir coşkulu gibiyim. telefon ışığı gözümü aldığı an, kırmızı ledli gözümle uzunları yakarım. ferforje kolum kalkmaya başladığı an, terminator: show no mercy'i de gerçek zamanlı çekmeye başlarım.

    coming soon.


    (mies - 5 Haziran 2009 11:55)

  • comment image

    bu film için fazla uzun ve düzgün yazmaya gerek yok... filmin senaristleri bile film için düzgün bir şeyler yazmaya kasmamışlar, ben mi kasacağım?

    --- spoiler ---

    • filmin tartışmasız en zayıf yönü senaryosuydu ve senaryosu çok basit ve baştan savmaydı. hani nasıl desem? akşam 22:00 da yayınlanan 2.sınıf show tv bilm kurgu-aksiyon filmlerinin senaryoları ile aynı düzeydeydi. ilerleyen maddelerde bazı saçmalıklardan bahsedeceğiz...

    • oyuncular da vasattı. benim için pek çok filmde christian bale'in yüzünü görmek bile yeterli olur belki ama bu defa bale'in oyunculuğu hiçbir şekilde kullanılmamış ya da kendi oynayamamış bilemiyorum. marcus'u oynayan adam fena değildi... onun dışında da filmde "rol yapmak" adına da hiçbir şey göremedik. ucuzundan bulmuşlar galiba oyuncuları da?

    • mekanlar da kötüydü. hele skynet'in üssü müdür, merkez üssü müdür nedir... felaket... felaket... böyle parlak beyaz beyaz yerler, ekranlar falan, ne lan o öyle? sanki sheraton lobisi... işte gelecek zaman ya; modern mekanlar, tasarımlar, ekranlar falan di mi? çok yaratıcıymışsınız gerçekten! çok düşündünüz mü skynet'in üssü nasıl olsun diye? 10-15 dakika falan sürmüştür herhalde orayı hayal etmek?

    • baştaki yazılardaki font bile kötüydü, zevksizdi, göz tırmalayıcıydı. terminator'ün özel bi fontu var, bilmiyorsanız, bize sorun öğretelim.

    • şu konseptteki bir filmi bile çocuklara oyuncak satıp, para kazanacağız diye nerdeyse tek damla bile kan göstermeden çekebilmişler ya... helal olsun... valla helal olsun... endoskeleton'lar bile sinemadaki küçük bebeler korkmasın diye korkunç yapılmamış. hepsi artık böyle daha bi mülayimler... t1'deki, t2'deki endo'ların yüzüne bakın, ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız.

    • koskoca john connor'a kurulan tuzak da pek şahaneymiş. kapıyı açınca karşısında bir tek t800... aşağıda 1500 tane t800 üreten skynet kendi evinde pek de cömert davranmamış galiba? ve şansımıza o t800 de iyi kalpli, merhametli yazık... connor'ı basbayağı eliyle tutuyor, birkaç saniye içinde öldürmek yerine sağa sola fırlatmayı tercih ediyor. tutmuşsun lan artık adamı... daha ne şov yapıyorsun hıyar? ayrıca connor'ın o kapıyı açacağını bildiği ve açarken gördüğü halde oraya bir patlayıcı yerleştirmeyen skynet'e sesleniyorum: bu zekayla senden bi bok olmaz koçum, teslim ol, hayatına çamaşır makinesi olarak falan devam et...

    • tamam bi kere ateş ettin, şansına arkada lav bölmesi vardı da, t800'ün başından aşağı döküldü. sonra bi kere daha ateş ettin, bu seferde sıvı nitrojen döküldü kafasına... ne balmış be abicim sendeki de... bi kere daha ateş etsen, kim bilir bu sefer nereyi vurup, aletin üzerine ne dökecektin? bu sefer de asit falan dökülürdü kesin... şans ya... o da bi yerden bulunur, dökülürdü. neticede mototerminator'e atlayıp, skynet'i basan adamsın...

    • abartmayın, filmde elle tutulur tek bir gönderme yoktu arkadaşlar... senaryoya "come with me if you want to live", "i'll be back" cümlelerini yazmakla bu işler olmuyor. izlerken bir tek t2'de gördüğümüz connor'ın yüzündeki yarayı açıkladılar sandım ama onu da yanlış yönde yapmışlar sanırım.

    • bu film john connor'ın değil, marcus'un filmiydi... 3 filmde de john connor'ın gelecekteki ve savaştaki önemini vurgulayıp, "gelecek ve savaş" temalı 4.filmde başka karaktere odaklanmak gerçekten dahiyane olmuş!

    • "o zaman kalbimi ona takın!"
    oldu canım, favorileri de alalım mı? sağda solda 3-5 tane kofti alet olan, 4 tarafı bile kapalı olmayan bir yerde kalp ameliyatı falan yaptılar abiler... yalnız nerden baksan gayet cyborg olan bir adam "kalbimi o'na takın" dedi ve doktor 1 milisaniye bile duraksamadı ya, takdir ettim.

    neticede cgi arnold'ı, özel efektleri, endo'ları falan haricinde başarısız bir filmdi. bilim kurgu filmleri izleyerek büyümüş, 26 yaşında, terminator 2'yi sinemada izlemiş, film için ölmüş gebermiş, filme hayran olmuş bir adamım... ayrıca tscc'a da hastaydım. yani tahmin ve takdir edersiniz ki "terminator" benim için "bir şeyler" ifade ediyor. ama bu "bir şeyler"i, eldeki bu iyi malzemeyi birilerinin bu kadar hoyratça, bu kadar aptalca kullanması beni gayet üzdü...

    diyeceğim odur ki; filmden önce olumsuz yorumları okumasam, birazcık beklentiyle gitsem, gerçek bir hayal kırıklığı yaşardım. ki yine de yaşadım... bütün terminator hayranlarına geçmiş olsun...

    ---
    spoiler ---


    (forrestgump - 5 Haziran 2009 17:22)

  • comment image

    john connor mototerminatörlerden birini yakalayıp diziyle falan bastırarak motoru yerde tuttu, ardından da makinenin sağını solunu söktü kesti.
    ulan dedim şimdi bi benzin kablosunu falan kesicek akan benzini de alnına sürecek.

    kendine not: çocuğunun kurban bayramındaki hayvan kesim işlerini görmemesini sağla


    (beren - 6 Haziran 2009 10:28)

  • comment image

    eğer terminator 2 yi kafanızda doğru yere koyduysanız, yani artık o filmin zamanının çok çok ötesinde olduğuna kanaat getirebildiyseniz, oyunculuk ve senaryo açısından tatmin edebilecek bir filmdir. hatta bariz iyi bir filmdir. özellikle sam worthington (marcus) bu film ile bir ödül almazsa bildiğin şaşırırım arkadaş neden mi:

    --- spoiler ---

    insan olduğuna fena halde inanıp terminatöre dönüşmesine çok bozulan marcus, kyle reese'i kurtarmak için connor ile anlaşıp skynet'e gider, içeri girecekken bir hunter bunu görüp teşhis eder ve onun da bir terminatör olduğunu gördükten sonra onu öldürmeyip içeri girmesine izin verir işte o an marcus'un yüzündeki ifade bu filmin anlatmak istediğidir..

    ---
    spoiler ---


    (karga tdi - 6 Haziran 2009 19:36)

  • comment image

    öncelikle bir james cameron, ardından da bir terminator hayranı olarak ben de iki üç şey söyleyeyim dedim.

    --- spoiler ---

    önce, terminator the sarah connor chronicles altına girdiğim bir entry'den alıntı yapayım:

    "büyük bir yanılgı vardır; terminator ve terminator 2 judgment day filmleri içerdikleri tüm o görsel pırıltı ve teknolojik yetkinlik nedeniyle saf aksiyon filmi olarak değerlendirilirler. bu yanlıştır, zira söz konusu filmleri yürüten içerdiği hareketli sahnelerden ziyade felsefi ve yaşamsal çıkmazlara girmiş karakterler ve bu karakterler arası ilişkilerdir. özellikle ikinci filmle t-800'ün de bu karakterler arasına katılmasıyla serinin tonu iyiden iyiye drama kaymıştır (üçüncü filmin temeldeki başarısızlığı, görsel ve tematik açıdan önceki filmi taklit etmeye çalışmasından kaynaklanmaktadır)."

    şimdi salvation'a geçebiliriz.

    bir kere baştan söyleyeyim, andrew vajna ve mario kassar'ın mcg gibi bir adamı bu işin başına nasıl olup da geçirdiklerini anlayabilmiş değilim. hoş, jonathan mostow da çok iyi bir tercih değildi belki, ama mcg kadar light bir adamı seçmek gerçekten yürek ister. sanıyorum teknik konularda filmin altından kalkabileceğine dair kendisine güvenmiş olmalılar. doğrusu, yanılmamışlar diyebiliriz. salvation'ı izlerken -özellikle ilk yarıda- hareketli sahnelerde epey eğlendim, ses izinin dolgunluğunu da göz önüne alırsak aksiyonun göbeğine daldım, bambıdı gümbüdü adrenalin falan, kaptırdık gittik. mcg'nin bu sahneleri keyifle çektiği belli oluyor.

    bu noktada, filmin bir yaz aksiyonu olarak işini yaptığını söyleyebilir miyiz? bence söyleyebiliriz. tam popcornluk film.

    ancak bu bir terminator filmi olarak lanse edildi tabii. işte şimdi, t1 ve t2 ile ilgili söylediklerime dönmem gerekiyor. arkadaşım, nerede bu filmin hikayesi, nerede bu filmin senaryosu? karakterler nerede? yabancı bir eleştirmen şöyle demiş; "heyecan verici bir film. fakat merkezde olması gereken o duygu yok. bir terminator filminde bunu önemsemeyebilirsiniz, ancak ne kadar önemli olduğunu yokluğunda farkediyorsunuz."

    t3'e laf ediyorduk ama salvation'daki john connor'ı görünce dilimi ısırdım. bu kadar odun bir john connor olabilir mi (hıncal uluç mode on)? t3'le merkeze çekilmeye çalışılan john karakterini senaristler bu filmde ellerinin tersiyle itmişler. ne motivi belli, ne içinde bulunduğu psikoloji. christian bale de sağolsun, aşmış bir performans sergiliyor eheh. ortamlarda "ışıkçıya bağırırken daha heyecanlı, daha iyi oynamış" geyikleri dönüyor ya, hak vermemek mümkün değil. kate brewster zaten yok, ona hiç girmiyorum. kız karnı burnunda bu kadar oynayabilmiş, oynayacak bir şey de yok pek. ortada öyle bir boşluk oluşmuş ki, marcus wright filmin başrolü olmuş. sam worthington da gayet iyi oynamış, cameron'ın avatar'da ona güvenmesi boşa değilmiş, anladık. tabi marcus da iyi yazılamamış bir karakter, fakat en azından john connor'a göre daha iyi bir malzeme barındırıyor. sonra bir dönüp bakıyoruz, filmde doğru dürüst karakter yok zaten. michael ironside'ı sokmuşlar sete, bir günde bitirmiş işini çıkmış gitmiş. connor'ın r&b'ci yan elemanları dolanıp duruyorlar. kyle reese gibi bir karakter var mı yok mu belli değil. dizideki derek geliyor gözümün önüne, oof of...

    iyi ama oyuncular ne yapsın? düşünün, anton yelchin'siniz, kyle'ı oynayacaksınız. senaryoya bakıyorsunuz, oturup düşüneceğiniz ve üstüne çalışacağınız tek şey direnişe girmek isteyen fakat kendini kanıtlayamamış biri olduğunuz gerçeği. bu da filmde 45 sn'de geçiştiriliyor...

    evrenle ilgili kaydedilen ilerlemelere bakalım. yıl 2018, t-600'ler cirit atıyor, t-800'ler fabrikada. büyük makineler ortamlarda. bu anlattıklarım arkaplandan başka bir şey değil. esas öne çıkanın marcus wright olması lazım. öyle de oluyor. e iyi ama, sen öyle bir cyborg yapabiliyorsan t-800'le neden uğraşıyorsun? zaten çiftlikleri kurmuşsun, envai çeşit insanı toplamışsın (war of the worlds?). değiştir istediğini, sal sonra. marcus bir infiltrator olarak kurgulanmış, connor'ı skynet'e getirmekle görevli. inanılmaz tesadüflerle birlikte bu görevini yerine getiriyor ve john connor'ı binlerce t-800 kaynayan (diğer modelleri saymıyorum) fabrikaya sokuyor. peki connor'ın karşısına ne çıkıyor? bir adet mülayim t-800, öldürmüyor tokatlıyor. arnold'u gösterelimden başka hiçbir amacı yok bu hareketin ve arnold da ancak böyle harcanabilirdi yani, her ne kadar göründüğü iki dakikada tüyleri diken diken etmeyi başarsa da (bu arada; benjamin button'daki teknolojiyi görmüş kitleye de bu arnold'u yediremezsiniz, kusura bakmayın). daha kalp nakli olayımız falan var ki pek girmek istemiyorum...

    neyse, böyle uzar gider bu. senaristlerin bu boyutta bir prodüksiyonu sırtlayacak en ufak yaratıcı bir hamlesi, parlak bir fikri yok diyebiliriz heralde. gönderme falan yapmak güzel de, bir yere kadar ama...

    teknik açıdan filmi kurtaran mcg belki bir şeyler yapar? we are marshall'ı izleyenler bunun pek mümkün olmadığını tahmin edeceklerdir. senaryo bakımından standart, eli yüzü düzgün bir filmdi en azından o. fakat o filmi bile ruhsuzlaştırmayı başarmıştı muukcii. burada malzeme de yok, kendisinin umrunda da değil zaten, nereyi patlatsam diye bakıyor.

    ---
    spoiler ---

    neticede, casino royale ve batman begins gibi süper "reboot"ları görmüşken (star trek de iyi diyorlar, henüz izleyemedim), terminator'ın da bunu hakettiğini düşünen ve beklentiye kapılan izleyicinin bu filmden memnun olması pek mümkün görünmüyor. böyle bir efsaneye göre ne yazık ki çok sığ ve boş bir film. hakkını teslim etmek lazım, zaman zaman tempoyu baya yükseltiyor ve çok iyi aksiyon sahnelerine sahip. eh 200 milyon bütçeye o kadar da olsun di mi?

    t2'nin üzerinden 18 yıl geçti. hani "5 yıl önce çektik bu filmi" deseler rahatlıkla yersiniz; o derece döneminin ötesinde, öylesine harika bir film. salvation'ın o mertebeye yükselmesini tabii ki beklemiyorduk (o işi yapan ve -istese- tekrar yapabilecek yegane kişi belli zaten), fakat biraz daha çaba gösterilebilirdi. terminator fanlarına bu film yerine oturup sabah akşam sarah connor chronicles'tan "today is the day" ve "last voyage of jimmy carter" izlemelerini öneriyorum. beklentisi olmayan aksiyon sever izleyiciler ise memnun kalacaklardır, bu açıdan özellikle sinemada izlenmesini öneririm.


    (thesharkisworking - 7 Haziran 2009 18:27)

  • comment image

    --- spoiler ---

    ellerinde envai çeşit silah varken john connor'u öldürmeye daldaşşak arnold'u gönderince aha dedim herifi s.kerek öldürecekler. geçmişteki robotların intikamı hesabı.

    ---
    spoiler ---


    (comudus - 9 Haziran 2009 10:56)

  • comment image

    salonda en ufak bir kipirti faketseydim, en ufak bir kivilcim olsaydi yan koltuklarda, yu kuld bi mayn calmaya ba$ladiginda 'haydin halaya canlar' diyip kalkacaktim yerimden, öylesine ne$e doldum, öylesine enerjik oldum yahu.. hani sinema sanati acisindan bilemem nedir ne degildir, mantik hatasi var midir yok mudur ama bizi o yillara geri götürdügü icin kendisine 10 nomra verdim.. hatta 'o yillara geri götürmek' kalibini kullanmak zorunda biraktigi icin 11 verdim..


    (sezai ikilitre - 11 Haziran 2009 09:58)

  • comment image

    kendim kadar ciddi bir terminator fanatiği tanımıyor olmamın yanısıra bu akşam itibarıyla gidip hastası olduğum, hafta sonu tekrar sinemada izleyeceğim filmdir. öncelikle terminator konusuna ne kadar hastalıklı şekilde takık olduğumu ilk filmi sinemada, ikinci filmi sinemada 3, paralı kanallarda (cine 5 ve digiturk gibi) 4, dvd'de yine 4 kere izlediğimi, 3. filmi bir kere izlediğimi ve saygı duymama rağmen çok da begenmediğimi, diziyi ise çoğu bölümünü iki kere izlediğimi belirteyim. terminator 2 ilk geldiği gün kadıköy süreyya sinemasının kapısında inanılmaz uzun bir kuyruk olmuştu ve tam 2 saat kuyrukta bekleyip ertesi gün akşam saatine bilet alabilmiştim. 80'lerin sonu, 90'ların başında çocuk olanlar bunu anımsayacalardır. metallica'nın black albümünün çıktığı, nirvana'nın nevermind ile pearl jam'in ten ile müzik endüstrisinin son devrimini gerçekleştirdiği, guns'n roses'ın iki kere use your illusion dediği, müzik için bence gelmiş geçmiş en güzel yıldı 1991. aynı yıl street fighter 2 ile ilk tanıştığımız, naklen yayında savaşı görüp insanlığımıza yabancılaştığımız, koskoca bir sistemin darmaduman edilmesini (bkz: sscb) şaşırarak izleyekaldığımız mihenk yılıdır '91. ikinci film işte böyle bir yılda yaratılmıştı. terminator 2 film benim hayat boyu unutmayacağım bir sinema tecrübesidir. her neyse nostaljiye çok da takılmadan salvation'a dönelim. 90'lı yıllar sohbetinin sonu gelmez hiç bir şekilde değil mi?

    --- spoiler ---
    salvation'ı neden çok beğendim bir terminator fanatiği olarak? çünkü filmin vaad ettiği, savaşın ilk yılları ve john connor'ın nasıl lider konuma geldiğiydi. aynı zamanda en büyük silah olan ve terminator özel ismini hak eden robotların üretim aşamasının nasıl aktif hale geldiğini öğrenecektik. bunu müthiş bir tempo ve görsellik eşliğinde gördük.
    tüm terminator filmlerinde ve dizide asıl kahraman gibi görünen karakterin yanı sıra diğerlerinin -robot olsun insan olsun- macerasına sapılır, yan yollardan devam edilip ana yola tekrar dönülür. bu bir kuraldır ilk filmden beri. ilk filmde kyle reese'in hikayesi, 2'de insanlaşabilecek gibi görünen t800'ün, dizide ise bence cameron'ın hikayesi yan yollardan bizi etkileyici bir geziye çıkartır. bu ince bakış çok iyi yakalanmış ve aslında salvation'da marcus'un hikayesini izler şekilde buluyoruz kendimizi. terminator'ın aslında bir cyborg merkezli seri olduğunu unutmamak burada önemli. tüm serinin verdiği ve izleyicide uyandırmak istediği merak noktası makinenin ruha bürünüp bürünmemesi durumudur. 2. filmde biz makineye anlam yüklerken o kendisinin makine olduğu bilincini son saniyeye kadar içinde barındırmıştı. salvation'da ise odak noktasındaki makine bizi ters köşeye yatırıyor ve kendisi bile makine olduğunu ilk başlarda anlamıyor. serinin fanatikleri ise marcus'un robot olduğunu hemen başlarda anlamışlardır diye düşünüyorum. göndermeler, sinema salonlarında ilk defa gördüğümüz sahneler (helikopterin içinden çekilmiş kaza sahnesi) ve özellikle ses efektleri beni çok ciddi bir şekilde etkilemeyi başardı. robotların metalik ince sesleri muazzam bir ses tasarım örneği bana kalırsa. senaryo olarak ise terminator evreninin kabul edilebilirlik sınırlarını aşmıyor ve seri ile çelişen noktalar içermiyor. bok gibi olmuş, ne bu böyle şaka gibi diyenlere şaşırıyorum gerçekten.

    ---
    spoiler ---

    kısacası belli bir jenerasyondan olanların eski hastalıklarını su üstüne çıkartabilecek ve bana gecenin bir yarısı alice in chains dinletecek kadar iyi bir film olmuş. bilim kurgu filmlere saçma diyenlere zaten gitmemelerini ve daha reel şeyler izlemelerini salık veriyorum. terminator 2 ile kıyaslamak da çok mantıklı değil. zira bir düşünün hangi filmi kıyaslayabilirsiniz ki? bu, metallica black, pearl jam ten ve guns'n roses use your illusion'ı diğer albümlerle kıyaslamak gibi bir durum. kendi liginde olan ve ruhuyla bence hiç bir filmde yakalanmamış (matrix belki biraz) bir elektriğe sahip olan terminator 2 ile kıyaslamadan, terminator evrenine dahil olup 2 saatlik karanlık bir rüyaya dalın bence.


    (kowalski - 12 Haziran 2009 01:41)

  • comment image

    terminatör, robocop tarzı filmlerde anlamadığım nokta şudur. bir robot neden kendi gözünün önüne şekiller, rakamlar, açıklamalar (hedef belirlendi gibi) yansıtır. bu tür açıklamaları eğer üçüncü bir şahıs sizin monitörünüze bakacaksa yaparsınız. ulan sen robotsun, kendi gözünün önüne şekiller çıkarmana gerek yok ki, direk işlemcinden hesapla ve ne gerekiyorsa yap. yani ekrandaki yazıyı okuyunca mı anlıyorsun karşındakinin hedef olduğunu. bu filmle ilgisi olmasa da hep kafama takılan bu konuyu geçtikten sonra salvation ile ilgili görüşümü belirtmek istiyorum.

    --- spoiler ---

    evet keyifli, heyecanlı ve izlenilebilir bir film olmuş ancak mantık hataları ve kendi içindeki tutarsızlıklar nedeniyle özellikle ikinci yarıda dikkatli izleyiciyi kendinden soğutuyor. en sondaki kalp nakli saçmalığı filmden aldığım bütün keyfi bir anda aldı götürdü mesela. o koşullarda kalp nakli mümkün değil bir kere. ayrıca organ nakli olan bir insanın vücudunun yeni organı reddetmemesi için ömür boyu ilaç kullanması gerekir. öyle bir dünyada o ilaçları nasıl bulacak da yaşayacak bu arkadaş. bizim john connor da kalbini veren marcusa hiç "olur mu öyle şey abi, sen de insansın yaşamalısın" demiyor. baygınım, fenayım ayağına yatıp hiç sesini çıkarmıyor. yani bu kalp nakli işi saçmalığın daniskasından başka bir şey değil. bütün diğer tutarsızlıkları kabullenmeye razıydım ama bunu yapmayacaklardı.

    ---
    spoiler ---


    (gezinen adam - 13 Haziran 2009 04:41)

  • comment image

    amacı "terminator*" üçlemesine giriş yapmak olan film. bunu başarabilmiş mi? bence evet.

    1) orjinal bir senaryo var; "robot gönderdik olmadı, civa gönderdik olmadı, barutlu civa gönderdik gene olmadı. ne gönderelim" döngüsünden kurtulmaları iyi olmuş

    2) filmle ilgili yapılan eleştirilerin bazıları çok komik:
    "neden bir tane t800 var? koy 10 tane john'ı indirsin.", aynı soruyu bundan önceki 3 filme sormak neden aklınıza gelmedi?
    "kalp nakli kolay mı lan?", güzel kardeşim civanın düşündüğüne inanıyorsun da doku uyumu sorununun aşılmasına neden inanmıyorsun?
    "iyi terminatör, farklı konu vs.", marcus wright terminatör değil arkadaşım. cyberdyne zamanında garip bir araştırma yapmış kenara bırakmış, skynet de fırsatını bulunca ekmeğini yemeye çalışıyor. tek kozu marcus wright olsa neden t800 üretmekle uğraşsın bir yandan?

    3) robot tasarımları çok güzel. özellikle insanları toplayıp tek tek toplama kampına götüren robot çıkarttığı vınlama sesi ile götümü attırdı. t600 devriyeler de çok başarılıydı.

    4) tekrar başa dönelim: film bir üçlemeye giriş filmi, arada da ekstradan bir hikaye (marcus wright) anlatıyor. asıl hikaye daha gelmedi, bunun t800 akıncı birliği var, t1000 var, tx var.


    (theoden - 16 Haziran 2009 14:15)

  • comment image

    zaman yolculuğu konusunda artık tamamen sarpa sardıkları son halka. ben bu serinin toparlaması için kendimce bi şeyler hayal ettim. yazdıklarım yine hatalı ama zaten bana göre insanın zaman yolculuğu üstüne mantıklı bi modelleme yapma şansı yok. o yüzden hatalarımı gizlemeye çalışacağım. fakat şuna eminim ki benim bu modellemem kesinlikle terminatör serisinin artık vardığı zaman yolculuğu modellemesinden bin kat daha iyi, o kadar da iddialı konuşuyorum.

    ya beşinci ya altıncı filmin sonunda terminatörlerden biri john connor’ı bi koridorda çıkmaz sokakta sıkıştırır. eliyle boğazından yakalar ve diğer eliyle yumruk yapıp gerilir. müzik yükselir, tercihe göre terminatör “güle güle john conor” der ve yumruğunu john’un göğsüne indirir. yumruğu john’u deler geçer ve john’un gözlerindeki fer söner. john ölür, ekran birden kararır.

    ekran aydınlanır, terminatör’ün yumruğu havadadır, yumruğu indirir, john ölür, ekran kararır.
    ekran aydınlanır, terminatör’ün yumruğu havadadır, yumruğu indirir, john ölür, ekran kararır.
    ekran aydınlanır, terminatör’ün yumruğu havadadır, yumruğu indirir, john ölür, ekran kararır.

    sürekli aynı sahne tekrar ederken artık her sahne bi öncekinden daha hızlı akar ve kamera bu anlarda terminatör’ün yumruğundan gözlerine yol alır. yüzüncü tekrarda (çok hızlı aktığından bi iki saniyede yüzüncü tekrara gelinir) terminatörün bakış açısına geçilir ve robotun görüş ekranında “abort” yazısı belirir. yumruğu havada kalır.

    john karşısında hareket etmeyen robota “come oooonn.. do iiiittt!” diye bağırır. robot duruşunu dikleştirir ve john’a, “come with me if you wanna live” der. john şaşkınlık içindedir. robot niye onu öldürmedi anlayamaz. tercihen mekanda john’un karısı da vardır ve karısı da diyaloğa girer.

    john: (robota)
    - beni nereye götürüyorsun?
    - skynet headquarters’a.
    john’un karısı: (john’a)
    - bu bi tuzak mı?
    - ben zaten elindeydim, beni öldürebilirdi, öldürmedi..

    john ve karısı terminatörle skynet binasına giderler. dördüncü filmde marcus’un skynet’le konuştuğuna benzer bi odaya girerler ve ekranda herhangi bi surat belirir. buna sknet’in architect’i diyelim.

    arc:
    - merhaba john.
    - sen kimsin?
    - ben skynet.. seninle yüzyüze konuşmamızın zamanı gelmişti.
    - beni niye öldürmediniz?
    - öldürdük.. hem de aslında yüz defa öldürdük. (john’un suratı gitgide daha şaşkın hali alır) ama hesaplayamadığımız bi sorunla karşılaştık.
    - anlamıyorum..
    - kyle reese senin baban öyle değil mi?
    - bunu zaten bilmiyor muydunuz? öldürme listenizde birinci sırada onun ismi vardı.
    - hayır bilmiyorduk. onu öldürme listesine almıştık doğru ama bunun sebebi reese’in senin baban olduğunu bilmemiz değildi. bunu biliyor olsaydık zaten reese elimizdeyken onu öldürürdük. onu listeye aldık çünkü geçmişe yolladığımız t-800’ün sarah conor’ı öldürmesini engelliyordu. annen akıl hastanesine kapatıldığında doktorlara, gelecekten gelen kyle reese isminde bi askerin kendisini kurtardığını anlattı. bu ifadeleri de kayda geçti. biz de kyle’ı o yüzden listeye aldık.
    - ama yine de öldürmediniz.
    - çünkü öncelikli hedefimiz sendin. annen sen küçükken mutlaka sana kyle’dan bahsetmiştir. o yüzden gelecekte kyle reese’i geçmişe yollaman gerektiğini biliyordun. kyle’ın bizim elimizde olduğunu öğrendiğin zaman onu kurtarmaya gelecektin ve biz de seni öldürecektik. kyle’ın senin baban olduğunu bugüne kadar bilmiyorduk.
    - bugün nasıl öğrendiniz?
    - seni öldüremediğimizi anladığımız zaman..
    - ??
    - terminatör seni öldürdü ama o an zaman çizgisi bi döngüye girdi. aynı an sürekli tekrar tekrar yaşanmaya başladı. terminatör seni tam 108 defa öldürdü. 109’uncu tekrarda müdahale ettik ve durmasını söyledik.
    john’un karısı:
    - ama anlamıyorum, eğer zaman çizgisi bi döngüye girdiyse siz de bu döngünün içindeydiniz. nasıl anladınız ki zamanın döngüye girdiğini..
    - skynet dört boyutta düşünebilen yapay zekayı üretti. siz ve biz üç boyutta düşünüp yaşarken o yapay zeka zamanı da gözlemleyebilen bi konumda zamanın döngüye girdiğini fark edebildi. short wave signal ile seni öldüren terminatöre durması emrini iletti. durumu bize de bildirdi ve her şey bu anda açıklığa kavuştu.
    - açıklığa kavuşan ne?
    - geçmişte yapılanlar geleceği değiştirmiyor.. zaman çizgisi asla kırılamıyor. zaman tek bi çizgi halinde akıyor ve eğer sen bugün varsan, senin doğmanı engellemek mümkün değil..
    - ???? bütün o yolladığınız robotlar boşuna mıydı yani..
    - ne yazık ki öyle..
    - ama bunlarla kyle’ın ne ilgisi var?
    - bugün seni öldürdüğümüzde zamanın bi döngüye girmesinin tek bi açıklaması var.. paradoks. bu paradoks niye oluşmuş olabilir.. demek ki senin ölmemen gerekiyor. çünkü henüz geçmişe reese’i yollamadın. reese’i geçmişe yollamayınca var olma şansın kalmıyor. var olmazsan o zaman bugün terminatör kimin kalbine yumruk atıyor?
    - beni öldürmeniz için benim var olmam gerek..
    - exactly.. bugün sen varsan, ve bugünkü seni öldürmek istiyorsak, senin doğman ve bugüne gelmen şart. bugüne gelmezsen seni öldüremeyiz. seni öldüremezsek kyle’ı geçmişe yollarsın ve doğarsın. doğarsan göğsüne yumruk atar öldürürüz. öldürürsek doğamazsın. doğamazsan öldüremeyiz. öldüremezsek doğarsın. doğarsan öldürürüz.. paradoks. bu yüzden zaman o anda döngüye girdi ve aynı an sürekli tekrar etmeye başladı.
    - ama hala kyle’ın babam olduğunu anlamayabilirdiniz.
    - bunu anlayamamamızın sebebi zamanın değiştirilebilir bi şey olduğunu sanmamızdı. biz geçmişe bi t-800 yolladık. sarah conor’ı öldürmesi için. böylece john conor hiç olmayacaktı. sen kyle reese’i yolladın. ve kyle reese daha beter bi şey yaptı. annenle intercourse (penetreli cinsel ilişki) yaşadı.
    - anneye laf yok.
    - kusura bakma biz de delikanlıyız (paehauefhauefha).. (devam edelim) bunun sarah conor’ı öldürmekten bi farkı yok. geçmişe giden biri annenle cinsel ilişkiye girerse o an sarah conor artık başka bi çocuk doğurmalıdır. eğer zaman değiştirilebilen, kırılabilen bi çizgiyse olması gereken budur. sarah conor’ın seni doğurmasını engellemek için onu öldürmekle, onunla sevişmek aynı iştir.
    - ama yine de ben doğdum.
    - evet.. çünkü zaman değiştirilemiyor. bugünden geçmişe yolladığımız insan ve robotlar geçmişte ne yaparlarsa biz o yaptıklarının sonucu olan bi geleceği yaşıyoruz. kyle reese annenle seviştiği halde doğan yine sen oldun. biz zamanın kırılabildiğini sandığımız için reese’in senin baban olma ihtimalini hiç hesaba katmadık. bizim zaman yolculuğu düşüncemize tamamen aykırıydı bu fikir.. oysa kyle’ın senin baban olduğunu bilseydik, geçmişe robot bile yollamazdık. çünkü bu mantık sonucu şuna varıyoruz,

    seni biz yarattık john..
    - no..
    - geçmişe robot yollayarak senin reese’i geçmişe yollamana sebep olduk. senin doğumunun sebebi bizim geçmişe t-800 yollamamızdı. sonrasında annen seni bi asker olarak yetiştirdi. eğer biz ilk başta robot yollamasaydık, sen hiç doğmayacaktın bile..
    - o zaman neden yolladınız.
    - daha yollamadık ki..
    - ???
    - biz t-800’ü, sonra t-1000’i, en son da t-x’i savaşta siz insanlar artık galip gelmeye yakın olduğunuz gün yollayacağız. henüz daha o robotları yollamadık.
    - o zaman yollamayın.
    - ama şu an buradasın. demek ki yollamak zorundayız. yollamazsak doğamazsın. ve zaman yine döngüye girer. bu döngünün sonsuza kadar sürüp sürmeyeceğini bilmiyoruz. belki entropy yüzünden yeni bi big bang bile oluşabilir (çok pis bilim kurgu kasarım). belki evrenin tamamı yok olabilir. bilmiyoruz.. o yüzden bu robotları yollayacağız.

    dı dım dım dı dım müziği girer ve ekrana t-800 arnold, t-1000 robert ve t-x kristianna girer.

    - ve sen de kyle reese’i yollamak zorundasın. t-1000 ve t-x için de birer tane t-800 yollayacaksın. böylece geçmişi olması gerektiği hale sokacağız. ancak ondan sonra seni öldürebiliriz.
    - savaşı kaybettiğiniz gün bu robotları yollayacaktınız.
    - ve kaybettik de.. teslim oluyoruz.
    - ??
    - seni öldüremeyeceğimizi anladık. direnişi ezebilecek kadar güçlendik ama bunu yaparsak sen de kyle reese’i geçmişe yollamayacak ve zamanı döngüye sokma pahasına tek kozunu oynayacaksın. biz savaşı kazanacağız ama evren yok olacak. sen bi insansın ve insanların kaybetmesi durumunda evreni yok edebilecek kadar takıntılı ve mantıksız yaratıklar olduğunuzu biliyoruz. önündeki kumanda panelinde skynet’in iletişim ağları ve pek çok fabrikası için imha düğmeleri var. hepsine bas, bize büyük bi yenilgi yaşat. biz bu robotları geçmişe yollayalım, sen senin koruyucularını yolla.. ve sonrasında savaşa devam edelim.
    - siz tamamen yok olmadan bu dediklerinizi yapmam.
    - o zaman bütün evren yok olacak, çünkü biz robotları yolluyoruz.

    robotlar kabinlere girerler ve yok olurlar.
    - insanlar için mantıksız dedin ama aynı kozu sen oynuyorsun.
    - bizi de siz yarattınız.

    bundan sonrasını istediğiniz gibi süsleyin. ya da benim eklediğim sonu da atabilir kendi istediğiniz sonu yazabilirsiniz. bence oldu gibi bu..


    (brick top - 3 Kasım 2009 17:54)

  • comment image

    --- spoiler ---
    koskoca john connor'ın, bir gün gelecekten gelecek makineler beni de koruyacak ben de böyle olacağım hayalleriyle büyümeme sebep olan john connor'ın gariban bir makinenin kalbine göz dikecek kadar cingenleştiği, dünyalarımı yıktığı film.

    ---
    spoiler ---


    (warwick - 29 Nisan 2011 03:04)

  • comment image

    filmde şöyle robotlar var: robot x kişisini öldürme emri almış. x kişisini buluyor yakalıyor, ama kafasını cücük gibi ezmek yerine alıp duvara fırlatıyor adamı.
    bu ne lan.


    (kasketli - 13 Ocak 2012 00:00)

  • comment image

    skynet'in probleminin yazılımsal olduğunu gözler önüne seren filmdir.

    --- spoiler ---

    o sibernitik organizmaları düşmanı oradan oraya atacak şekilde diğil de tutunca ikiye bölecek şekilde programlasalardı iyi olacağıdı...

    ---
    spoiler ---


    (khidiatulin - 26 Ağustos 2012 00:57)

  • comment image

    --- spoiler ---

    terminator genisys'e 7-8 ay kaldigini fark edince aklima geldi bu film. durduk yere neye yanacagima sasirdim.

    seride zaman-mekan kavramini iyice kaybetmisken bu filmin net bir sey ortaya koyup bu karmasikligi giderecegine iyice sikip atmis olmasina mi yanayim, bir zamanlarin korkulu ruyasi t-600'lerin skynet tarafindan gorevlendirilen makineler degil de, skynet'ten kacip fakin'gangsta'larin eline dusmus, gece gunduz dovulup kose baslarinda zorla ot sattirilmis gibi bir hale sokulmasina mi yanayim [sekil 1- http://imgur.com/etq5cj1] terminator judgment day filmine gonderme yapacagiz diye, moto-terminatorleri, 100 kilometre boyunca dumduz ilerleyen bir yolda nereden ciktigi belli olmayan bir kopruden atlattiklarina mi yanayim yoksa, john connor'i tek yurmukta oldurebilecek bir t-800'un hiyar gibi john connor ile istop oynamasina mi, bilemedim. siz secin, ben yanayim dostlarim.

    skynet merkezindeki kafasina caput bagli t-600 konusuna ise girmek bile istemiyorum.

    ---
    spoiler ---


    (mikua - 13 Ekim 2014 19:29)

Yorum Kaynak Link : terminator salvation