Süre                : 2 Saat
Çıkış Tarihi     : 27 Şubat 2009 Cuma, Yapım Yılı : 2009
Türü                : Drama,Romantik
Taglar             : papadum,cinayet,Hindistan,Profesyonel olmayan atma,fahişe
Ülke                : İngiltere
Yapımcı          :  Celador Films , Film4 , Warner Bros.
Yönetmen       : Danny Boyle (IMDB)(ekşi), Loveleen Tandan (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Simon Beaufoy (IMDB)(ekşi),Vikas Swarup (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Dev Patel (IMDB)(ekşi), Saurabh Shukla (IMDB)(ekşi), Anil Kapoor (IMDB)(ekşi), Rajendranath Zutshi (IMDB), Jeneva Talwar (IMDB), Freida Pinto (IMDB)(ekşi), Irrfan Khan (IMDB)(ekşi), Azharuddin Mohammed Ismail (IMDB), Ayush Mahesh Khedekar (IMDB), Jira Banjara (IMDB), Sheikh Wali (IMDB), Mahesh Manjrekar (IMDB), Sanchita Choudhary (IMDB), Himanshu Tyagi (IMDB), Sharib Hashmi (IMDB), Virendra Chatterjee (IMDB), Feroze Khan (IMDB), Sunil Kumar Agrawal (IMDB), Virender Kumar (IMDB), Devesh Rawal (IMDB), Rubina Ali (IMDB), Ankur Vikal (IMDB), Tiger (IMDB), Chirag Parmar (IMDB), Nazneen Shaikh (IMDB), Farzana Ansari (IMDB), Anupam Shyam (IMDB), Salim Chaus (IMDB), Singh Shera Family (IMDB), Harvinder Kaur (IMDB), Narendra Singh Bhati (IMDB), Tanay Chheda (IMDB), Ashutosh Lobo Gajiwala (IMDB), Satya Mudgal (IMDB), Janet de Vigne (IMDB), William Relton (IMDB), David Gilliam (IMDB), Mia Drake Inderbitzin (IMDB), Kinder Singh (IMDB), Christine Matovich Singh (IMDB) >>devamı>>

Slumdog Millionaire ' Filminin Konusu :
Dünyanın en yoksul insanlarının yaşadığı Hindistan'da geçen bir "milyonerlik" öyküsü olan filmde, Hindistan’ın gecekondularla dolu bir mahallesinde yaşayan genç Jamal'in enteresan hikayesi aktarılıyor. Jamal, fakir ve öksüz ancak idealist bir çocuktur. En büyük düşü, Hindistan'ın en ünlü bilgi yarışması programına katılmak ve büyük para ödülünü kazanmaktır. Bu hayalinin gerçekleşmesi arefesinde farklı olaylar yaşamını dönüştürmeye başlayacaktır. Jamal, büyük ödüle ulaşacağı son soruya bir şekilde gelmiştir. Tam da bu an programın süresi dolar ve son soru gelecek haftaki programa kalır. İlginç bir şekilde başarılı olan Jamal’in bu imkansız görünen başarısı herkesin dikkatini çeker ve genç adam hile yapmış olabileceği gerekçesiyle tutuklanır. Sorgu gecesinde soruları nasıl yanıtladığını tek tek anlatan genç adamın sırrı yavaş yavaş aydınlanır. Slumdog Millionaire, Hindistan’ın dünya sinemasında verdiği en ses getiren örneklerinden biri. En İyi Yabancı Film kategorisinde Oscar’ı kazanan yapıt, televizyonun insanlık üzerinde kurduğu büyülü hakimiyeti yansıtan filmlerden biri.

Ödüller      :

Academy Awards - Oscar:En İyi Uyarlama Senaryo, En İyi Yönetmen, En İyi Film Müziği, En İyi Sinematografi, En İyi Film Müziği, En İyi Film, En İyi Kurgu, En İyi Ses Kurgusu
BAFTA:BAFTA Film Award-Best Screenplay - Adapted, David Lean Award for Direction-Best Director, BAFTA Film Award-Best Cinematography, Anthony Asquith Award for Film Music
Golden Globes:Golden Globe-Best Motion Picture - Drama, Golden Globe-Best Screenplay - Motion Picture, Golden Globe-Best Director - Motion Picture, Golden Globe-Best Original Score - Motion Picture
Toronto International Film Festival:People's Choice Award


  • "uzmanlık alanı hayata dair iç burkan detaylar olan yarışmacının hikayesi..."
  • "20000000 rupi = 413650 dolar = 640330 tl"
  • "eklemeden geçemeyeceğim salim 'i oynayan ortanca çocuk, hık demiş michael jackson 'un küçüklüğünün burnundan düşmüşü olduğu film. bu kadar olur."
  • "fimin en anlamlı sahnesi olarak:çocuğun dayak yedikten sonra amerikan çiftin eline yüz dolar tutuşturması. bir amerikalıın insanlık anlayışını ortaya koymuştur."
  • "benim bu filmden aldığım ders şu oldu: hindistan'a gitmeyin olm. o nasıl memleket lan öyle. bide altyazıda, koca prodüksiyon "kenar mahalle iti" diye çevrilmiş, ona canım sıkıldı."




Facebook Yorumları
  • comment image

    batılı bir yönetmenin doğuyla ilgili film yapması her zaman iyi sonuçlar doğurmamıştır. çoğu yönetmen oryantalizmin tuzaklarına yakalanmış, biraz da senaryo gereği kendi ülkelerini bu insanlara bir çıkış yolu olarak göstermekten kaçınmamıştır. özellikle amerikalı yönetmenlerde sık karşılaşılan bir hatadır bu yüzeysellik. hatta en son sevdiğimiz saydığımız marc forster bu çıkış yolunu the kite runner'da* gözümüzün içine sokmuştur. ama bu filmde ada'dan kopup gelmiş boyle, hem de kariyerine yüzde yüz adalı insanları anlatmakla başlamış boyle, hindistan'ın kalbine inmeyi başarıyor, hatta kimi zaman batının bu yüzeysel, şarkist bakış açısıyla da alay etmesini biliyor.

    --- spoiler ---
    bu noktada amerikalı turistlerin arabalarının parçalandığı sahnede çok eğlendiğimi söyleyebilirim. küçük jamal'in dayak yedikten sonra işte hindistan'ın gerçek yüzü bu diyerek turistlerden para cukkalaması batının yüzeysel şiddete hayır argümanıyla bir güzel dalgasını geçen bir sahneydi.
    ---
    spoiler ---

    ingiltere ve hindistan arasındaki tarihi-talihsiz ilişkinin ve hintli bir yönetmenden alınan yardımın boyle'u rahatlattığı söylenebilir, ancak boyle filmografisiyle zaten bu işin altından kalkabileceğini gösteren bir yönetmen. film birçok mecrada cidade de deus ile karşılaştırılıyor ki bu karşılaştırma bile boyle'un yabancı bir kültürde ne kadar derine inebildiğinin bir kanıtı. görüntü yönetmeninin renk seçimi, öykünün geçtiği varoşlar gibi detaylar bu karşılaştırmayı kaçınılmaz hale getiriyor. iki filmin üslup açısından benzer olduğunu söylemek zor. cidade de deus olabildiğince sert mesajları eğlenceli diyebileceğimiz bir kurguyla aktarırken bu filmdeki sertlik alt hikayelerde geziniyor ve son derece naif bir üst hikayeye bağlanıyor. ayrıca filmin kaderci bir anlayış takındığı da hemen kendini belli ediyor.

    --- spoiler ---
    bu noktadan sonra spoilerden devam etmek zorundayım. filmin üst hikayesinde yer alan bilgi yarışmasında çıkan sorular jamal'in yaşadığı talihsiz anılarla örtüşüyor. yani soruların cevabı jamal'in hayatında önemli yer edinmiş anılarda gizli. filmin başındaki sorunun cevabı da aslında bu yüzden "d- yazılmıştır" oluyor. filmin alt hikayesinde ve tabiki kalbinde yer alan aşk hikayesinin sonu ise bu kaderci anlayışla harika bir şekilde bilgi yarışmasına bağlanıyor. burada tek itirazım yarışma sorularının kurgusu üzerine. kötü anılardan yola çıkılarak verilen cevapların arka arkaya gelmesi, özellikle yarışmanın başlarında tüm bunların jamal'in kaderi olduğu inancını azaltıyor. bunun yerine sonlara doğru sunucunun yardım ettiği(!) soru biraz daha başa alınsa bu sorun ortadan kalkabilirdi. böylelikle a-şanslı şıkkı yüzünden soru çelişkili hale gelmezdi.
    ---
    spoiler ---

    yetişkin jamal'ın letika'nın yanında biraz daha genç göstermesi bu iki oyuncu arasındaki kimyaya biraz zarar veriyor, fakat iyi oyunculuklar bu durumu fazla gözümüze sokmuyor. boyle'ın trainspotting'den beri alışık olduğumuz tempolu çekimleri ve estetik geçişleri zamanı aktarma yöntemi olarak flashback, yakın flashback ve o anı seçmiş bir film için muhteşem görsellik sunuyor. filmin açılış sekansından sonuna kadar bu üç zaman dilimi arasında kareler uyumlu bir şekilde akıp gidiyor.

    --- spoiler ---
    özellikle filmin açılış sekansının ve filmin sonunda letika'nın telefonu açtığı sahnenin çok etkileyici olduğunu spoiler çatısı altında belirtmeden edemeyeceğim.
    ---
    spoiler ---

    özetle slumdog millionaire 2008'in en sağlam filmlerinden biri. muhtemelen danny boyle'ı ödüle doyuracak ve zaten sağlam giden kariyerini bir üst basamağa atlatacaktır. ayrıca hollywood'dan gelen haberlere bakılırsa film gün geçtikçe en iyi film oscar'ı için daha güçlü bir aday haline geliyor. tahminimce slumdog, the curious case of benjamin button ile beraber son ana kadar atbaşı gidecek ve o zamana kadar en iyi reklamı hangisi yapmışsa oscar'ı o kucaklayacaktır.


    (bruncha giden tikky - 6 Ocak 2009 16:10)

  • comment image

    al işte, boyle'dan şaşırtan bir film daha. kullandığı tarzın ve yarattığı atmosferin bir daha asla yanından geçmeyen, janr ve konu itibariyle iki filminin birbiriyle örtüşmediği üslup düşmanı danny boyle uyuşturucu, ütopya, zombi, aile filmi, uzay gibi mecralardan hevesini almış olacak ki bu sefer de doğuya yönelmiş. yönelmekle kalmayıp inciğini cıncığını çıkarmış. peki olmuş mu? lanet olsun ki yine başarmış. son zamanlarda izlediğim en tatminkar filmlerden biri oldu. soundtrack albümünü de bir an evvel edinmek, doyasıya dinlemek istiyor insan.

    bu arada;

    --- spoiler ---
    d
    ---
    spoiler ---


    (sir gawain - 7 Ocak 2009 00:12)

  • comment image

    elin ingilizi gidip hindistan'i bu kadar guzel anlatiyor ama ne kadar soylersen soyle, soylediklerin karsindakinin anladigi kadardir ey sozluk:
    hindistan yok apayri bir gezegenmis, yok oyle sefalet bize cok yabanciymis, bizim midemizi bulandiran sahnelere hintliler gulmus falan... sahsen ben de cok guldum, acaba bende mi bir sorun var? yoksa sozluk erkani buckingham sarayiyla mi yarisiyor elitistlikte? hakikaten "oryantalizm bizim isimiz" deyiverin de hepimiz huzura erelim

    --- spoiler ---
    filmin esas oglani jamal'in kucukkene hastasi oldugu artis hindistan'in cuneyt arkini amitabh bachchan'dir. gercek hayatta kim bes yuz zilyon rupi ister yarismasini hindistan'da amitabh sunmaktadir.
    filmde programin sunucusu cevaplari acmak istedigi zaman "computer gee.." seklinde birseyler soyluyor, gee hindistan'da gurulara seslenirken kullanilan bir saygi ibaresiymis, turkceye cevirisi "bilgisayar efendiiiii..." seklinde olabilirmis.
    filmde jamal ve digerlerinin cocukluklarini canlandiran karakterler gercek hayatta da gecekondu cocuklari imisler.
    jamal'i sorgulayan polis memurunu canlandiran irfan khan'in da oyunculugu super ayrieten, aktorun baska bir superb performansi icin (bkz: the namesake)
    ---
    spoiler ---

    izleyeli bir aydan fazla oldu, hala etkisindeyim filmin, siddetle onerilir


    (yedi kocali hurmuz - 7 Ocak 2009 09:23)

  • comment image

    türkiye'de vizyona girmeyecek olan film. izlemek için dvdrip'inin çıkmasını beklicez mecburen.

    edit: gelen mesajlar sonucu fikrimi değiştirip screener dvd versiyonunu indirdim pişman değilim. görüntü gayet güzeldi hatta for your consideration bile çıkmadı.

    filme gelicek olursam; öncelikle sunshine rezaletinden sonra böyle bir film yaptığı için danny boyle'u tebrik ediyorum. add'den muzdarip olduğum için normalde bir filmi izlerken 50 kere durdurur filmde gözüme çarpan ayrıntıları araştırır oyuncularla ilgili bilgilere bakar sonra da izlemeye devam ederim lakin bu filmde öyle olmadı hiç durdurmadan 2 saat boyunca aralıksız izledim. bunun anlamı bu film gerçekten iyi olmuş kardeşim!! film belki 2 saat sürdü ama beni o kadar içine çekmiş ki 1 yıldır falan hindistanda yaşıyomuşum gibi hissediyorum kendimi. kurgu, sinematografi ve müzikler gerçekten çok iyidi. zaten film 66 nci altin kure odullerinde en iyi yönetmen, en iyi drama filmi, en iyi müzik ve en iyi senaryo dallarında aday gösterildi. muhtelemen oscara'da aday olacaktır. bir filmin amerika dışında geçip de bu kadar dalda aday olması sinema adına büyük bir başarıdır bence, devamını bekliyoruz. daha evvel de dediğim gibi film türkiye'de vizyona girmeyecek maalesef o yüzden mutlaka bir yerlerden edinip izlemenizi tavsiye ederim. 8/10 creditsi kesin izleyin.

    --- spoiler ---

    filmi yabancı bir yönetmen çektiğinden hindistan'da geçmesine rağmen bollywoodtarzından eser yoktu. işte bu yüzden danny boyle credits kısmına hintlilerin o topluca yaptığı ünlü danslardan koyarak bollywood'a süper bir selam çakmıştır, gerçekten takdir ettim.

    ---
    spoiler ---


    (venus - 7 Ocak 2009 09:28)

  • comment image

    --- spoiler ---

    kaderci bir film. halbuki jamal malik şansı sayesinde, inatla şansını zorlaması sayesinde kavuşuyor milyonlara ve latika'ya. son sorunun cevabını bilmesi şans değil de nedir? (ki film boyunca gösterilen 7-8 sorudan sondan bir önceki hariç hepsinin cevabının a şıkkı olması da ilginç..)

    film merkezinde salim var aslında. kardeşi jamal ve latika'nın "kaderini" o çiziyor. salim öyle bir adam ki, kardeşini bir kızdan kıskanıyor. bu uğurda tren sahnesinde kızın elini bırakıyor. yıllar sonra bin bir zorlukla kurtardıkları latika'ya el koyup tecavüz ederken, kardeşini de gözünü kırpmadan vuracak kadar ileri gidiyor. yıllar yıllar sonra ise, bir eli lahmacunda bir eli viskide, o orgy senin bu orgy benim gününü gün ederken, kardeşini tv'de görünce dank ediyor salim'e kardeşi jamal'ın aşkı!.. 20 milyonluk soru ile koşut kurgulanan para dolu küvette kendini feda etme sahnesi bu yüzden çok ucuz, gerçeklikten uzak kaçıyor. yeşilçam filmlerinde olurdu böyle kötü adamın en alakasız yerde birden iyilik timsaline dönüşmesi. orgy'desin abicim. kardeşin de 20 milyonu cukka etmiş. daha ne paranın içinde boğuldum, insanlığımı kaybettim ben sembolizmiyle intiharını tiyatro ediyorsun.

    sonuçta güzel film ama bağlayamamışlar. kader jokerini kullanmışlar.

    ---
    spoiler ---


    (axellennox - 20 Ocak 2009 21:39)

  • comment image

    17 ocak 2009 - kenari :

    barack huseyin obama jr'in baskan secilmesinden sonra amerika'nin beni tekrar cok sasirtmasina vesile oldu bu film.

    filmi izledigimiz sinema, ne aydinlarla dolup ta$an buram buram kultur kokan bir muhitteydi, ne de universitelinin harman oldugu kampus yakinlarinda bir yerdeydi. kendi halinde amerikalilarin gittikleri nezih bir plazadaki nezih ve buyuk bir sinemaydi sadece.

    "nasil olsa yer buluruz, zaten filmden once en az 20 dakika reklam+fragman gosterirler" rehavetiyle seansin baslamasindan 10 dakika gec vardik sinemeya. girdigimizde 15 kisi olan gi$e sirasi nihayet bize geldiginde filme bilet istedik. gisedeki hamfendi hic yer kalmadigini soyledi. duydugumuza inanmadik, tekrar rica ettik. tekrar ayni seyi soyleyip bi sonraki seansa bilet oldugunu, istersek ona bilet verebilecegini belirtti. eli mahkum, o seansa bilet aldik biz de. sirf biraz gec kaldik diye kadinin bize yalan soyledigi inanciyla ben biraz bozuldum. cunku yerlesik kanaatimce, 16 salonlu bu sinemada oyanayan, aralarinda bi kac tane the curious case of benjamin button ve the wrestler gibi gayet iyisinin de mevcut oldugu, o kadar hollywood filmi varken, o muhitteki amerikalilar slumdog millionaire'in oynadigi o kocaman salonu mumkun degil doldurmazlardi.

    neyse, arada vakit gecti, salondaki yerlerimizi aldik bir sonraki seanstan 10 dakika kadar once. oturdugumuzda bizden gayri 10 kisi falan vardi salonda. ve onlar da hep gencti. gisedeki kadin yalan soylemisti tabi ki. bu hindu filmin, agziyla kus tutsa, kac tane altin kure alirsa alsin, gosterime girdikten onca hafta sonra, cekecegi izleyici buydu ne yazik ki. basroldeki gencin adinin cemal oldugu hintli muslumanlarin etrafinda gecen bi hikayeydi sonucta.

    bi kac dakika sonra onumuze 8 kisilik bi ortayasli grubu geldi. seans saati gelip gecerken salona girisler devam etti. en son film baslamadan bir-iki dakika once salona goz attigimda tum koltuklar her renkten her yastan seyircilerle doluydu ve merdiven kenarinda bos yer bulma umuduyla bekle$en 8-10 kisi daha vardi.

    ....

    burda her gittigim filmde ortada dolasan, film sirasinda fuayeye cikip tuvalete giden, patlamis misir kasesini doldurtan tipler gormeye alismistim coktan. turkiye'deki gibi film arasinda antrakt olmadigindan dogal bi durumdu biraz da bu.

    ama bu filmde koca salonda film boyunca ortada dolasan kimse olmadi

    ....

    2 saatin nasil gectigini farketmeden film bittiginde tum salon hep beraber alkisladik. fakat meger film bitmemisti daha. dans rutinini seyrettik. bi yandan dikkat ettim kalkip giden oluyor mu diye, 2-3 kisi disinda herkes dansi da zevkle sonuna kadar seyretti. dans bitip krediler akmaya baslayinca tekrar alkisladik.

    ...

    dunyanin gittigi yonu dusundugumde icim baya umut doldu o gece. hep umid ettigim gibi, insanligin bilinc seviyesi, bilgi seviyesi arttikca, kitleler aydinlandikca, uygarlikta ve medeniyette, insanlikta, daha iyiye ve ileriye gidecegimizin bi gostergesiydi sanki o salondakiler.

    bir de sonra turkiye'yi, turkiye'nin gittigi yonu dusundum. cocuklugumdan beri bi cok seyin nasil hep daha yozlastigini, daha kotuye gittigini, makul insanlarin gun gectikce ne kadar da azinliga indirgendigini dusundum. bi yandan da icim acidi iste bu yuzden.


    (coolblue - 22 Ocak 2009 03:05)

  • comment image

    slumdog millionaire, izleyicisini kendi dünyasıyla yüzleştiren bir film. steril, korunaklı hayatlarında, ara sıra gözüne çarpan yoksulluklara bir ah çeken insanlar, filmi muazzam bulacaktır. ama ne bileyim, yolu varoştan geçen, az biraz doğu hakkında fikri, görgüsü olan insanlar biraz sorgulayacaktır filmi. hatta finalden memnun bile kalmayabilirler. ‘’madem bu kadar gerçekliği gösterdin, vur hançeri göğsüne’’ bile diyebilirler.
    ben her iki taraf için de izlemeye çalıştım filmi. ağlamaya teşne bir yapım olduğundan, hele bir de kavruk tenli çocukların yaşama tutunmaya çalışmasını gördüysem koy veririm, gider. (eleştirdiğim korunaklı dünyanın mensubuyum sanırım, bu gözyaşları utançtan ama konumuz bu değil şimdi)

    sadece bir maktul ve bir katil yok bu filmde. herkes biraz katil, biraz maktul… filmin bir yerinde ‘’masum değiliz hiç birimiz’’ çalsa ve tüm kadro ellerinde çakmakla bir sağa bir sola sallansa şaşırmazdım. ki nihayetinde toplu bir hareket gördük ama bu bollywood’un pembe dünyasına selam çakan türdendi.

    tecrübeleri, tarihleriyle sabittir ki hindistan’ın halinden en iyi ingilizler anlar. danny boyle de bir hayli uğraşmış bu anlama işiyle. hatta hemen wikipedia menşeli bilgileri ekleyeyim; film vikas swarup’un özgün romanı q and a’yı kendine yol gösterici almış. ve yönetmen, üç filmden direkt etkilenmiş. bu filmlerin bazı sahnelerini birebir aldığını, bazılarının da konusundan etkilendiğini söylemiş.
    danny boyle sevenler ve bollywood filmlerine ilgisi olanlar için bu üç filmin adını vereyim; satya (1998), company (2002), black friday (2004)

    filmi izlediğim ilk anda, yani film biter bitmez, çok beğendiğimi düşündüm. bir şaşkınlık hali gibiydi, o an üst üste yağan sahnelerin, hızına yetişmekte zorlandığım öykünün verdiği gazla olsa gerek çıkıp sokaklarda bir koşasım geldi. ama üzerinden birkaç gün geçtikten sonra bir gariplik olduğunu hissettim. bu, filmi beğenmediğim anlamına gelmiyor elbette. ne kadar özenli ve etkileyici olduğu tartışılmaz.

    filmin bir yanı keskin bir gerçeklikken, diğer yanı pürüzsüz, jilet gibi bir kurgu… bir taraftan, saflık, yoksulluk, kardeşlik, kıskançlık, aşk, intikam, mafya, din savaşları, sömürü izliyoruz. daha bunu sindirememişken, başlıklar halinde bizi bu gerçekliğe hazırlayan, film olduğunu, bağıra çağıra söyleyen bir düzenekle karşılaşıyoruz. tesadüf olamayacağı her yerinden belli, yazılmış bir kurgu.
    bunun bir film olduğunu bilerek izliyoruz elbette ama gerçek olduğunu bildiğimiz, duyduğumuz, öğrendiğimiz ve hatta zaman zaman kendi yaşadığımız şehirlerde bile şahit olduğumuz, bir nevi belgesel görevi gören sahneler başka bir beklentiye itiyor insanı. bu ikisi gayet güzel harmanlanmış ancak bu ayrımı hissettiğim anda üstümdeki büyüleyici etkisi uçup gitti. sanki yönetmen bile isteye yapmış gibi, finalini de ‘’kurguyum, ben kurgu’’ edasıyla bitirdi.

    bilmiyorum derdimi anlatabildim mi ama bu işin bir tarifi varmış ve bu film bu tarif üstünden, gram şaşmadan gitmiş gibi. bunu bir eleştiri olarak değil de farkında olmanın tedirginliğiyle yazıyorum. tadı tuzu yerinde, kıvamı güzel, iyi pişmiş ama ben bu lezzeti alacak kadar aç değildim sanırım. diğer yandan yemesem de bir yerim şişerdi. iyi ki yedim.

    ekleme: oyunculuklar için bir şey yazmadım çünkü yazacak bir şey yok. ben o çocukların ellerinden öperim, diğerlerinin bir mimiğine kurban olurum. (reverans vererek geri geri uzaklaşıyorum, öyle saygı doluyum)


    (pul - 28 Ocak 2009 15:11)

  • comment image

    --- spoiler ---

    güzel olmasına güzel bir film, izlerken 1 dk. bile sıkıldıgımı hatırlamıyorum, ama yine de tribunlere oynanmıs olmasi (ozellikle sonlara dogru) ve türk filmlerinden cokca aşina oldugumuz klişelere basvurulması filmin güzelliğini zedeliyor.

    danny boyle, trainspotting’den tanidigimiz ve bir uyusturucu filminde ‘requiem for a dream’ cakalligina sapmadan, ‘uyusturucu ne kadar igrenc birsey, uyusturucu kullanan insanlar ne kadar gerizekali’ klişesine kacmadan, ‘evet uyusturucu kotu birsey ama sizin boktan ortasınıf yaşamınız (ve genel olarak sistemin bizlere uyusturucu haricinde sundugu yasam) da pek super sayilmaz’ diyebilmis bir yonetmendi. slumdog millionaire’de ise ‘iyilik eden iyilik bulur’, ‘kardeslerden biri mutlaka kotudur’, ‘ask sonsuzdur’, ‘iyi adam/kotu adam’, ‘iyi (dogru) davranis / kotu (yanlis) davranis zitliklari’ vs. vs. gibi bir suru klişe var.

    mumbai varoslarinda filmin son derece etkileyici baslangici belki de bu yuzden dakikalar gectikce etkisini yitiriyor. bir yandan küresel kapitalizmin yeni baskentlerinden olan mumbai’nin donusumu eleştirel bir perspektifle verilirmiş gibi yapılırken, diger taraftan da ‘iyi cocuk olursan bir gün sen de milyoner olabilirsin ve guzel kizlari kapabilirsin’ mesaji caktirilmadan veriliyor. bu bakımdan, felegin cemberinden gecmis ve allah’in (veya ilahi adaleti temsil eden baska bir guc) takdiri ile kaderinde milyoner olmanin yazili oldugu sokak cocugu jamal'in hikayesi üzerinden vurgulanan 'kadercilik' yer yer ajitasyona kadar varıyor. oysa jamal’in abisi salim burada daha gerçekçi bir karakter, fakat filmdeki ‘iyi cocuk/kötü cocuk’ kontrasti altinda ‘allah belani versin got’ denilerek geçiştirilmiş biri. oysa biliyoruz ki küresel kapitalizmin varoslastırdıgı, mafyalastırdıgı, bariyerlerin arkasına ittigi, gettolara mahkum ettigi genclerin salim olmaktan baska cok bir secenekleri yok. ve burada bir orospu cocugu aranacaksa o da salim degil, sistemin ta kendisi.

    bu haliyle de film, hergün bizlerden (istanbul veya ankara da mumbai’den cok cok farkli sayilmaz) israrla para isteyen ve çoğunlukla gormezden geldigimiz, 'tinerci' diye damgalayarak katil muamelesi yaptıgımız sokak cocuklarına dair eleştirel ve yapıcı bir yaklasim sunmaktan cok uzak, 'hoş bir seyirlik' olmaktan oteye gecemiyor.

    ---
    spoiler ---


    (myrkul - 31 Ocak 2009 15:37)

  • comment image

    --- spoiler ---

    karıştırılan bir konu var bu filmle alakalı.. başroldeki çocuğun sonuçta milyoner olmasının filmdeki mutlu son ile hiç ama hiç alakası yok. jamaal yarışmaya latika kendisini izlesin diye katılıyor. para mara umrunda değil elemanın. yani "iyi çocuk ol milyoner olursun" analizine girmek bu film için saçma

    ---
    spoiler ---


    (poink - 31 Ocak 2009 17:15)

  • comment image

    "oha başrolünde arda turan oynuyor lan" yazmak uğuruna günler sonra sözlüğü açtığım, ancak bu dahiyane tespitimin filmde elemanın kazandığı paranın miktarına eşit kişi tarafından farkedildiğini farkettiğim film.*

    --- spoiler ---

    sevdiği aktörden imza almak adına boka atlayan çocuğun, sevdiği kızın peşinden öyle psikopat gibi gitmesinde bir anormallik yoktur. anlamadığım şey ben de düştüm küçükken tuvalete (eskiden iki tahtanın üzerinde yapardık tuvaletimizi köyde, olur öyle) hiç o hale gelmedim, bacaklarım bok oldu azcık. yani sözün özü; hintliler sıçıyor aga.

    ---
    spoiler ---

    film ile alakalı en önemli noktaları tespit ettim, paylaştım.


    (janjoje - 27 Şubat 2009 00:49)

  • comment image

    kim 500 milyar ister formatının hindistan' da çiğnendiğini bize gösteren film. canlı yayında kim 500 milyar ister olur mu lan?

    türkiye'de de öylesi olsa ne güzel olurdu;

    - necdet bey telefonla arkadaşımı aramak istiyorum joker hakkınızı kullanmak istediğinizden emin misiniz?
    +eminim, son kararım.
    - kimi aramak istiyorsunuz?
    +tahsin ve bülent arasında kararsızım kenan bey.
    -hangisinin konuya daha hakim olabileceğini mi düşünüyorsunuz?
    +yok yok. ikisinin de bilmediğine adım gibi eminim de evinde interneti olan bir tek bu arkadaşlarım var.
    -hımm. kararınızı verdiniz mi necdet bey hangisini arayalım?
    +bilemiyorum ki. şimdi tahsin'in evinde internet vardır. ama ayıptır söylemesi bu tahsin biraz gerizekalı 2-3 dakika sonra arayalım bunu anca cevaba bakar. şimdi arasam cevabına internetten bakmış mıdır acaba?*
    - isterseniz buradaki seyircilerimizi de kullanabilirsiniz joker hakkı olarak.
    +vaayrlıs maayrlıs var mı burada. normalde bilmez bunlar da cevabı şimdi. öğrenmişler midir bir yerden. sorayım mı?
    -hö?
    + tamam yahu bakmıştır artık. ara tahsin'i ara.


    (janjoje - 2 Mart 2009 08:47)

  • comment image

    --- spoiler ---
    bence en etkileyici sahne jamalın çocuğa yüz doları verme sahnesiydi.
    izlediğim filmler çok aklıma takılmaz ama o sahne içimi öyle burktu ki günlerce aklımdan çıkmadı. çocuğun parayı koklayışı, şarkı söyleyişi, jamal in yüzüne dokunuşu, şanssızlığından bahsedişi herşeyiyle insanın içine oturuyor. en kötüsü de bunun yaşanan bir gerçek olması. oralarda bir yerde o kaderi yaşayan çocukların olması ve onlara yardım edecek insanların bir türlü bulunamayışı. tüm bunları düşününce insan adalet kavramını tekrar sorguluyor.

    filmin sonlarına doğru salimin ölümü de içime oturan bir başka sahne. filme bakınca salim her ne kadar piçlikte kendini aşsa da latika ve jamalı o kurtarmadı mı? o olmasa jamal kör bir dilenci olmayacakmıydı? o olmasa latika kenar mahalle orospusu olmayacakmıydı?(tamam o konuda çok yararı dokunmamış olmayabilir.) filmin sonunda latikaya arabayı verip ona yardım etmeseydi latikayla jamal o dansı yapabilecek miydi? sonunu belki haketti ama...
    ---
    spoiler ---


    (zynp - 8 Mart 2009 00:30)

  • comment image

    --- spoiler ---
    fimin en anlamlı sahnesi olarak:

    çocuğun dayak yedikten sonra amerikan çiftin eline yüz dolar tutuşturması. bir amerikalıın insanlık anlayışını ortaya koymuştur.

    ---
    spoiler ---


    (estergones - 8 Mart 2009 01:37)

  • comment image

    hint sinemasının kendine has temposuyla holivud'un kimseye has olmayan temposunu harmanlamış, bağımsız film ayağına yatmış bi film. konu seçimi süper di mi? bence de öyle, çok akıllıca.

    bunun oskar'ı almasının sebebi tek bir sahnedir. repliklerini hatırladığım kadarıyla yazacağım, esas çocuğun bir amerikalı turist çifte rehberlik ederken haksız yere dayak yediği sahne. kadın çocuğun haline çok üzülür ve şefkat gösterir:
    çocuk: "gerçek hindistan'ı görmek istiyordunuz, alın işte görün"
    kadın: "sen de gerçek amerika'yı gör".. (kocasına döner) "para?"

    and the oscar goes to money and mercy of america..


    (cay - 13 Mart 2009 12:30)

  • comment image

    filmin kendisi değil de, ben bu filmin türkiye distrübitorü, ya da artık türkiyede bu filmin çeviri işlerine bakan kimse onla tanışmak istiyorum.

    yapımcı oturmuş kasmış, "slum" ile "underdog"u kombine etmiş, yeni bir kelime yaratmış, "slumdog millionaire" adlı bir yapım çıkarmış.

    burada odaklanılması gereken, filmin esas değinmek istediği noktada duran, filmi izleyici için ilginç yapan noktayı ima eden "slumdog" kelimesini atıp, filmin ismini, afedersin öküz gibi, "milyoner" diye çeviriyorsun. utanmadın mı lan "milyoner diyelim yea buna da." derken? insaf.


    (ben nick gordum - 16 Mart 2009 01:12)

  • comment image

    benim bu filmden aldığım ders şu oldu:

    --- spoiler ---

    hindistan'a gitmeyin olm. o nasıl memleket lan öyle.

    ---
    spoiler ---

    bide altyazıda, koca prodüksiyon "kenar mahalle iti" diye çevrilmiş, ona canım sıkıldı.


    (rectoa - 30 Ağustos 2009 22:38)

Yorum Kaynak Link : slumdog millionaire