Süre                : 1 Saat 50 dakika
Çıkış Tarihi     : 27 Haziran 2013 Perşembe, Yapım Yılı : 2013
Türü                : Cinayet,Drama,Romantik
Taglar             : kör,Çete savaşı,mafya,Uzun sürebilir,İtalyan
Ülke                : İtalya,Fransa
Yapımcı          :  Acaba Produzioni , Cristaldi Pictures , MACT Productions
Yönetmen       : Fabio Grassadonia (IMDB), Antonio Piazza (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Fabio Grassadonia (IMDB),Antonio Piazza (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Saleh Bakri (IMDB)(ekşi), Luigi Lo Cascio (IMDB)(ekşi), Mario Pupella (IMDB)

Salvo (~ Salvo - Magányos szerelmesek) ' Filminin Konusu :
Filmde mafya dünyasından bir katil ve kör bir kızın hayatları kesişiyor. Bu kesişme ikisinin de hayatlarını değiştiriyor. Bir suikast esnasında katilin kurbanlarından birinin görme yetisi olmayan kızkardeşi görmeye başlar. Mucizelerin olmadığı bir dünyada bir mucize meydana gelmiştir...2009'da Avrupa'da son yıllarda çekilmiş en başarılı kısa filmlerden biri olarak kabul edilen kısa film projeleri Rita ile isimlerini duyuran Fabio Grassadonia ve Antonio Piazza 2013'te ilk uzun metraj filmleri olan Salvo ile Cannes'da Eleştirmenler Haftası seçkisinde yer alıyorlar.

Ödüller      :

Cannes Film Festivali:Critics Week Grand Prize, France 4 Visionary Award, Critics Week Grand Prize, France 4 Visionary Award


  • "kalpte erken vuruların üst üste bir kaç defa oluşması hali."
  • "bir grup topun (bir batarya ya da bir geminin tüm topları gibi) bir atışına verilen isim. destroyer salvosunun her tarafı salvo olsa kaç yazar lakin yamato salvosu ayrı tabi. (12x18,1"/45)"
  • "etimolojisini merak ettiğim iğrenç kelime.msjlarınızı bekliyorum sevgiler kib by."
  • "bir gi joe karakteri. asil ismi david k. hasle'dir."
  • "dünya ile mars birbirlerine yaklaştığında nasa'nın fırsattan istifade bulduğu ilk mekigi karpuzlamasına marsa sallaması."
  • "şiire düşkün nesildaş."
  • "dedemin adi."
  • "avustralya da bulunan salvation army diye bir yardim kurulusunun halk arasindaki adi"
  • "istek parça ihityacı karşılayan korsan arşiv insanı.kabile reisi. *"
  • "bu gun itibariyle dogum gunu cocugu.(bkz: iyi ki dogdun)"
  • "topla yaylım ateşi açmak, kaleyi çökertir, kevgir yapar... gemilerde talim wardır."




Facebook Yorumları
  • comment image

    [ salvo ]

    kanama dolabını taşır gibi gidiyorsun
    atların uyuştuğu kimlerin vuruştuğu yerde
    zaman bir nalbant gibi boğuk elleriyle
    ovuyor çünkü uğultu çıkaran başlarınızı

    birinci ikinci ve dördüncü katları
    dizleri tik çeken bacakları
    örten masalarıyla
    bir jest alıp bir cümle götüren
    sağdaki gölgeden soldakine uzanan sahrayı
    işaretleyen ve böylece
    canlı duran elleri ögüten
    uğunan bedenleri çoğaltan aynalarıyla
    aslında kaynayan şehrin safrasında
    o tek başına bir şeydir

    orada hantal bilmecelerle
    geçerek sualtı saçaklarını
    ağrıtan durmadan kavrayıp
    ikili altılı cam kenerlarını
    çeker toprak çeker gibi üstümüze
    örneğin her gün gecekinin aynısı acaip kollar
    sarıp sarmalayınca bizi
    gözlerimize serilip akrep bezleri
    göğüs boşluğumuzda evren bezleri
    her noktasında ayağa kalkmanın bütün çeşitleri
    bir bir susar
    her el bir perde açar alnımıza
    aslında o saklı anda
    saklı kadınlar saklanır beynimize
    yalnız hakkımızı biz orada azarladık
    orada çiğan kuşları gibi
    kavuran ateşin içindeki zaman
    katılır da aramıza
    ve durmaz aramızda da
    gider severek
    okşar düşman gibi
    kuşu söyleyen çocukların
    ve zalim anılan
    tekrarlanan çocuğun da seçtiği sokakları

    santrançlar sağ köşede şah
    damalar damla damla
    ev ev
    ve balıkçı kadın rampalarında
    ağır yürüyüşlü adamların kafalarını
    testereye yakın mıntıkada
    ve durgun maytap ırmağında

    bilen gözün görün dünyanın görmediği
    en yaşlı ve genç oyun kağıtları
    göğe gidip gökten gelen
    ölümlü yağmur gibi
    vurgun oyuk benliklerin
    karşı bakışlarda delinmiş
    denenmiş bileklerinde

    bir şeklin karşılıklı oturma bölümündeyiz
    hep böyle durur yaşlanıp ağlayışımızın
    gözevlerine kurulan sırat eğrisi
    ve uzun çubuklarımızın
    ve önümüzde uyuyan çocukların
    hiç çıkmayan
    ve çıkıp solumak için yeryüzeyine
    karanlık eve giremeyen
    yarısı bizde duran çocukların
    içimizdeki şehvet düzeyinde
    'istisnai' bir kadın

    tam sağlanmış olarak
    boğazkesen saatlerindeki çağrıları
    dolu duran iliklerinden derleyip
    kısrağı bütünler gibi
    önümüzde açışan
    sürtünüp tutuşan suları
    erkeğin gerektirdiği kadar
    kadın onu doğurmuş olarak
    uzaktan toplantılardan çağırınca
    uçuca yaşayan ayları
    duman alan bozguna katılan gözlerimizle
    göreceğimiz kadar
    aç dedirtti ağzımıza
    içimizdeki itimiz
    aç dedik bütün sancılarını
    önce dizlerine kadar fildişi
    ayakları

    anlayın bizim de güzelliğimizi
    bizim balık yiyip ölen
    kelimeyi çatlatan güzelliğimizi
    aklından açılıp kadının
    bizi kemiren yüzünün güzel terkisinde
    allahın ağır açılan
    geniş sofralı odalarında
    bir bir dünya namına
    seferber eder sevgilerini

    neler yapıyor artık
    sen birşey yapıyordun ya
    uvuuğ
    uvuuuğ
    uvuuuuğ

    çıkar bir yöne insan sıkletini
    diğer alanda filozof...
    tek başına bir şeydir
    savunur çoktan ağryan ağzını

    yuvarlak ağır atılan imkansızlıkları
    cümleden cümleye şeklin ötesine
    trampet çalan alan göz hücrelerinde
    en genci öne atılan meydan çağıran
    havzasız sabah gibi
    ayıkları çıkarır sözlerini
    kızıl sarı yeşil mor renklerine
    batırır gittikçe taşolan kaynaklarını
    ağızdaki namluya sürülen kelime haçlarını

    sen saçaklanıyordun
    elinden çıktığın dehlizin küçüklük kadınına
    gümüş giysiler önünde
    bir de göğe dayanan yanan ay önünde
    doğu'yu yaya gerince
    inanç terazili hazret gözleriyle
    şerbet veriyordu okunan şekerden veriyordu
    el veriyordu

    şimdi ağırlaşan sağılan hak dolu çehrende
    buhran bıçak yarası
    marşlara çabuk şarkılara
    eşitlenen geçmişinin
    kalifiye insanı kök sürüyor
    zorlayıp değiyor uzay hayvanına
    ben kanlı insan gibi
    arta kalan çiçeklerden
    kaçırıyorum camlara yayılan can sıcağını
    aramızda
    kumaşlarımızın yaşayan koyunlar

    kaçırılan kurtlar yüksekliğinde
    sürdüğü bedenlerdenn
    ölümün arkasını bize
    önünü duvara dönüp
    küskün
    mümkün bir deniz gibi
    aramızdaki arkadaşımız alıngan ölümün
    sırtı duvarları kaplayan
    yüzü aynaları
    masaları gerekli kapıları
    yirmilik insan kalıplarını
    doğum gecesi haklıyan
    bakışı
    karşı bakışları hesaplayan çocuğuna
    ince tezgahlı günahları
    az az içiriyor
    bir garson - çıldır çıldır -emekle
    içinde kaşık duran
    içinde çay duran
    yanında şeker duran
    içinde baradak duran
    elinde tabak duran eliyle
    garson ölümden gelen haberle

    - ağrıyan ağrıdıkça sahnesi -
    orada bir adam
    garsona çay yalvarıyor
    anlatın benim de güzelliğimi
    negatif üzerine beyaz basın
    görün içimden ayrılan köleliğimi
    oraya
    balığın ağzındaki dünyalar şarhoşuna
    öne sürüp benim adımla
    insan üreten iklimleri

    hamamda kadınların sancılanıp
    hamamları aydınlatan kadınların
    yalvardıkları tanrılar gibi
    bağışlayın benim de güzelliğimi

    kutlayın alçak aynalar
    bazen duygulu duran
    beyaz şeker tanelerini
    kör de olsa gün doğarken
    akvaryum ağlarken
    yalnız o anlaşıldı bizlerden

    geçerek ocağı taşıran
    su basan sabahı
    yanmaz ateşleriyle
    önemmli saattir geçilmez şarkılarında
    kumlarda yüzlerin eğrildiği
    sıkışıp iki etin
    kıskançlığa gelindiği evlerinde
    balıkların toplanıp yendiği
    kemiklerinin düz bir kasabada
    köylü ayaklarına değdiği
    şapkalarının hafifçe öne eğildiği
    büyük akvaryum sabahlamasında
    domuz tanelerini ineklerin beygir kırıntılarının
    bir süre okşanan ağrılarıyla
    sevince fırlayan kelime tüketen
    birbirine mıhlanan dişli ağızlarıyla
    - garson bir süt çayı daha

    tavanda cenkeden tek seste
    tabakların nakışlarıyla
    hazreti isa toplantılarından ayrılan
    ilk muhammed lengerinin
    başında zenci evlatlarının
    çekilip gözlerine yerleşen
    dalgalanan etraflarında
    can çağıran evren kişilerinin
    başlarının bütün kaynamalarında
    selamını ezraile muhsus çakan
    allahı yalnız kuşanan
    ağır yere yerden ağır alınan bedenlerin
    görmediğimiz hafif canlarını
    derhal acele edenlerin ardından
    külahını ağzına sürmeleyip
    hassas o gök işçiliğinde
    denizin yan gelip
    bazen eteğini toplamadan atladığı
    kesilen yürek uzantılarının
    ötesinde çukur

    kızgın kırmızı bacaklı kadın vardır
    rüzgarlı anların tranvay altında
    yerinden oynayan gözünü
    bütün sivri demirlere çarpa çarpa
    düşleyip el koyduğu
    bütün akvaryum duraklarındaki masalara
    saldıran dirseklerin
    sinir uçlarında başlayıp
    aka aka yorulan ırmakların dikine duran ırmakların
    etin ve her çeşit kemiğin
    en içlerine yorgun taakalarla
    inip yüreklendiği gıcırdadığı tarhlarda
    diz dize değen kahramanları
    cihan garsonları da
    hep yakınında dururlar
    kızgın
    kırmızı bacaklı kadının

    uzun bacaklı leylek içimizde genç açar
    uzun uçuşlu kanatlarının altında
    hangar dolusu donmuş alçının
    içinde hışırdar başımız

    salgın duvarlar
    iç içe geçen vücutlar
    büyülü bir gecenin
    karanlığa bitişik ışığında
    ışıklı varlık sıçramasında
    bellekten kendini kaçıran anlıklarını
    hatırlamaya koşarlar
    durgun benlikler kanaması duran suratlar
    susuşan etler tortu hücreler
    ağzın mağarasında
    tek başına kıpırdayan
    canlı dil hayvanında
    ismini bulup çıkarmaya
    adını koymaya saldıran
    zehir uçları sancılar


    (aptus - 8 Ocak 2011 14:06)

  • comment image

    bir grup topun (bir batarya ya da bir geminin tüm topları gibi) bir atışına verilen isim. destroyer salvosunun her tarafı salvo olsa kaç yazar lakin yamato salvosu ayrı tabi. (12x18,1"/45)


    (khuzdul of krsanthi - 27 Eylül 2003 22:43)

  • comment image

    orta okuldayken kocaman adamdı bu gözümde. uzundu bir kere. şiirbaz toplantılarında boy gösterirdi. zaman geçti, ben de büyüdüm, o aynı kalmış ki yaklaşmışız artık biraz, moldovyalara gitmiş, rusça öğrenmiş, çeviri filan yapıyor, müzmin bir mutsuz olarak nitelendirir bazıları kendisini, arıyor ama mutluluğu, bulucak bir gün inşallah..


    (peynirsizgozleme - 23 Haziran 2004 21:20)

  • comment image

    ülker'in "tren garindaki hazin/tatli ayrilik" reklamindaki kivircik sacli yakisikli sahsa epey benzetilir. hatta rivayet odur ki oynamistir da kimselere soylemez. (eh insaf, o kizin ustune gul koklanmaz!)

    bizi ilgilendirmez, hatun kisiler dikkat kesilsin..


    (hayyal meyyal - 11 Temmuz 2004 00:53)

  • comment image

    askercilik oynamaktan sıkıntı geldigi * ve yasimin biraz ilerledigi donemlerde, spor yapmayan asker asker olamaz mantigindan yola cikarak, gi joe askerlerinden kurdugum * (bkz: ordu milli) , takimimin yirtici forveti idi, daha sonralari sol dizindeki lastik kopunca bir nevi menisküs olmustu. yenisi aliyim dedim ama sonra koca ordu milli takimi bir oyuncu uzerine kurma fikri hosuma gitmediginden erken yaslarda emekli ettigim forvet oyuncum. *


    (murat mc - 23 Eylül 2004 12:05)

  • comment image

    hayatımın en boktan gününde beni sabahtan akşama kadar dinlemiş, yedirmiş, giydirmiş, ısıtmış insan evladı. nasıl teşekkür etsem nasıl borcumu ödesem bilemiyorum. vazgeçirmek herkesin yapabileceği bişiy değildir belki ama erteletmeyi de öyle herkes beceremez. bunu söylemek ve kocaman öpmek isterim.


    (peynirsizgozleme - 18 Kasım 2004 15:49)

  • comment image

    kimine gore bu tartışılmayacak kadar hazin bir başlangıç ama biliyorum ki ben her gün karamsarlığıma başkalarının etkisiyle bir kat daha erken başlıyorum..
    -bütün kitapçıları dolaştım ama aradığın kitap henüz yazılmamış.
    - yani baskıya mı girmemiş henüz?
    - hayır henüz yazılmamış.. yani hala yazarı belli değil.. bu yüzden bulmamız çok zor. bu yüzden sen sonradan üzüleceğin birşeyin bilgisine önceden sahipsin.. ve yine bu yüzden kimseye hesap vermeyebilirsin..
    kitabın adını koyamamıştım henüz ki, bu benim için çok önemli bir ayrıntıydı.. yazmamın anlaşılır bir ehemmiyeti pörtlemeliydi ansızın.. bu kitabın adı olmalıydı.. gece yarısı aldığım mektupların bu kitabın sahibinin belli olduğunu fısıldaması canımı sıkmıyor ama adını açıklamıyordum.


    (efsunsu - 19 Kasım 2004 15:11)

  • comment image

    iki gün once harika bir yağmurla sokaklarda bana tuhaf bakan bir kaç çift gözle karşılaştım. sizi tanıyoruz der gibi gözlerini benden ayırmıyorlardı.. başımı öne eydim ve sanki yağmur ve benden başka kimse yokmuş gibi devam ettim yoluma..taki kaldırdığımda başımı düşmeyim diye, keskin kalem sokağının yol ayrımına geldiğimi, yağmurun beni dondurabileceğini, insanların artık yağmurda ıslanacak kadar cesaretlerinin olmadığını, cesareti olanların bankacı olmadıklarını yada yağmurun altından hiç ayrılmadıklarını farkedene kadar.. bravo bana bravo… matbuat apartmanı 2. kat yazıyordu elimdeki kağıtta.. ne adres ama keskin kalem sokak matbuat ap. numara falan filan… bir yayın evi insanı ancak bu kadar motive edebilir. yağmur yağıyor hala..
    -üşüdünüz sanırım.. şöyle alayım sizi birazdan falanca beyle muhatap olacaksınız..
    - teşekkür ederim..
    evet kimileri hala aynı hazin hallerde devam ediyor mu? çekici bir yanı varsa bu başlangıcın, o da yağmurun üşütmesiyle aynı güne denk gelmesi.. artık ortasında ve ortasından sonaraki her satırında yazarken esler vereceğim kitabın benim aslında ne kadar da dokunaklı bir kırılgan olduğumun belgesi olması bu henüz yazılmakta olan içi beni yakar dışıda beni,kitabımın sonunu belirleyecek..


    (efsunsu - 19 Kasım 2004 15:12)

  • comment image

    -buyrun hoşgeldiniz..
    - falanca beyle bir randevum vardı da..
    - o da sizi bekliyor hanfendi..buyrunuz..
    ………. o gün bu gün değişen hiç birşey olmadı ben hala sokaklarda yağmur avında dolana durayım.. benim yazdıklarımın kuraklık getirdiğini söyleyenlere üzülerek bakayım ve hiç bitmeyen üşümem beni terketmesin.. bu belirginlik …..benim çilem yada ödülüm olsun……………………………………………….. bunun izahını kim yapacak bana.. bunun izaahı bana ilk günün yağmurunda yapıldı. bunu anlamam iki nefes arasında kaçırdığım bir nefesi farkettim an oldu..
    …. kimilerine gore pekte harika olmayan o gün birilerinin beni izlemsinden o kadar rahatsız olauyordum ki başımı öne eydim yağmur ve benden başka kimse yoktu aslında.. başımı bu yüzdenöne eymiştim..üşüyordum üşüyordum..ıslanıyordum….
    -kitabınızın adına hala karar veremediyseniz hanfendi yayınevimiz iki gün içinde yağmur olaarak baskıya giriyor.
    -hayır yağmur olamaz .. yağmurun cilvelerine tersdüşen bir gurur var bu yazılanlarda..
    - size son bir saat veriyorum aksi halde sorumluluk bizim oluyor.


    (efsunsu - 19 Kasım 2004 15:13)

  • comment image

    rüyalarımdaki gibi, herşey benim kontrolümde gibi ama aslında tamamen iradem dışında gelişiyor olaylar..tüm bu yazdıklarımın cezası olarak bir kitabın içinde yazarlığa soyunmuş silik bir kahramanım ki başrol bile benim değil.. yağmur çocuklarının günlüklerini tutan hissiz bir katipten başka bişiy değilim.. defalarca gördüğüm yağmur rüyalarında ıslandığımı biliyorum.. rüyalarımda yağmur kızlarının ellerinin buruşukluğundan kaçtığım sürece kuraklıktan kaçmam mümkün olmayacak sanırım..biliyorum ki tüm bu yazdıklarım neticesinde uyandığımda kitabın adının yağmur olmasını engellemediğim için pişmanlık duyacağım.. ama engelleyemememin ve rüyalarımı daha kuru mırıldanışlar gibi algılamamın sebebini anlayamıyacağım. ve uyandığımda bunun gerekli olup olmadığını bile bilemeyeceğim…
    - kitabınızın adına karar vermenize sevindik.. gerçi bu isim bize pek uygun gibi gelmedi ama.. sonuçta anlaşma dahilinde bir isim olduğu için müdahale edemiyoruz size.


    (efsunsu - 19 Kasım 2004 15:15)

Yorum Kaynak Link : salvo