Süre                : 6 dakika
Çıkış Tarihi     : 26 Temmuz 2013 Cuma, Yapım Yılı : 2013
Türü                : Animasyon,Kısa Film
Ülke                : Fransa
Yapımcı          :  Argos Films
Yönetmen       : Walerian Borowczyk (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Walerian Borowczyk (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Yves Robert (IMDB)(ekşi)


  • "uyeleri * muzik esliginde bir zirve yapacak olsa severek katilacagim dernek.(bkz: ekşi sözlük klasik müzik yazarları) bkz bos degil."




Facebook Yorumları
  • comment image

    bir dernek.

    geceni bir vakti soyle bir goz atayim derken saskinlik icesinde kimi uyelerinin (cogul) baska uyerlere akil vermek uzere kaleme aldiklari kimi iddialarina denk geldim.

    bunlar hakkinda itirazlarimi dillendirmeye calisacagim. zor olacak zira elif ba'da kırk hata yapilmis. bakalim :

    * benjamin zander'in ilgili ted konusmasinin ici onemli olcude bostur.

    "o ted.com'daki konusmasinda insanlari yönlendirmesini yanlis buldugum kisi.

    dalgasini gecer, insanlari daha merakli hale getirir. isin sovudur. ancak en son calarken insanlari "sevdiginiz ve yaninizda olmayan birini akliniza getirin" diyerek yönlendirmek cok büyük bir yanlis ve klasik müzige cok ters bir sey. klasik müzik, sözlü ve pop müzik degil. yani sözlerle, kelimelerle anlatilan bir sey degil. klasik müzik, ne anlatiyorsa odur. adamin tekinin size, isterse karajan olsun, "sunu düsün" demesi degil. bu yüzden yorumcular, pianistler, sefler var.

    zaten konusmasini nasil yaptigi ve bitirisi bile ingiliz olmasina ragmen ne kadar fast food kültürünü almis bir insan oldugunu gösteriyor bence"

    (bkz: #22919118)

    bu konusma hakkinda (ve ted'deki daha bircok konusma hakkinda) daha bircok olumsuz elestiri yazilabilir ancak konu cok uzar. ted konusmalari hakkinda ozetle : benim seyrettiklerimin cogu alinti yapilan yazarin da altini cizdigi gibi fast food kulturu urunu, abd \ kapitalizm resmi ideolojisinin elverdigi olcude devrimci konusmalardi.

    konudan sapma pahasina bu konusma hakkinda sunlari yazmak istiyorum : zander'in ne soyledikleri ne yaptiklari referans alinmaya deger seyler. zander isin populerligine oynuyor. klasik muzigin buna ihtiyaci yok, klasik muzikten ekmek yiyenlerin buna ihtiyaci var. ki gunumuze tonla ornegini goruyoruz : populerlestirmeye calistikca elinizden civa gibi kayip gidiyor bu sanat. her kaydadeger sanatin populerlestirilmesi cabasinda sonuc olarak karsimiza ciktigi gibi...

    eger toplumsal gelisimler onun yokolmasini gerektiriyorsa, yokolur biter gider. bu daha once de oldu, bundan sonra da olacak. nehirleri ters akitamazsiniz. sonucta bu dert edilecek bir husus degildir. kokmus populer bir ceset olarak sosyal yasantiya yamanmis kalacagina yokolmasi daha iyidir. zander ve benzeri klasik muzik tanitimcilarinin asil amaci ekmeklerinden olmamaktir.

    benim bir dinleyicisi olarak boyle bir derdim yok. omrum zarfinda bugune kadar yapilmis kayitlar ve bestelenmis muzikler bana yetecektir. daha fazla yeni muzik yazilmasina da ihtiyacim yok zira ben olene kadar, su gune kadar bestelenmis yeni muzigi (1990 sonrasi diyelim) anca kesfederim. benden sonrasi da tufan zaten.

    orkestralar ve operalar kapanirsa nolur? zander issiz kalir, ben de ne yapayim youtube'dan eski temsillerin kayitlarini seyrederim ki omrum olsa bitiremem o kadar kaydi.

    zaten oda muzigi topluluklari da kapanacak degil ya, onlarin temsillerine giderim. bu da bana yeter.

    * barok donemde piyano icat edilmemistir. dolayisiyla icat edildigi halde kullanilmamasi gibi bir durum soz konusu degildir (zaten icat edilmis olsa neden kullanilmasin ki?) o devirde ve takip eden bir 50 yillik surec zarfinda piyanonun atasi olan kimi klavyeli aletler mevcuttu (harpsichord, pedal harpsichord, pianoforte, bunlarin kendi iclerinde tipleri vs. vs.) ama bildigimiz anlamda piyano asla vucuda gelmemisti ('icat edilmek' tabiri bu durumda kullanilmasi garip kacan bir tabir zira ortada bir icattan cok bir alet tipindeki gelisim sureci soz konusu)

    piyano benzeri tini ve ses genisligindeki bir aletin insaasi icin 19.yy'in 2. ceyreginin gelmesi gerekti.

    * beethoven sagirliginin aslinda cok da ilerlememis oldugu yazilmis. ...

    beethoven'in son 10 yilinda sagirligi o derece ileriydi ki baskalariyla olan iletisimini ancak yazarak tesis edebiliyordu. bu 'konusma defterleri' gunumuze kalmistir.

    beethoven son senfonisinin ilk seslendirilisi bittiginde salon dolusu insanin alkisini duyamadi, onu bir orkestra uyesi (yahut sefi) omuzlarindan cevirerek salona dondurdu de alkislandigini gordu. bu bir hikaye degildir, bircok kaynakta gecer. ki bu anekdotun vuku bulmasindan cok yillar evvel 5. piyano koncertosunun ilk temsiline solist olarak katilmis ve yapiti (tekrar ediyorum, kendi yapitini) calamamistir (ki duyma yetisinin yerli yerinde oldugu zamanlarda devrinin en buyuk piyanistlerindendi [herhalde en buyuguydu]).

    * ludovico einaudi'nin modern zamanin beethoven'i oldugunu iddia etmek, cok, cok, cok ... , cok iddiali (hatta lafimizi sakinmayalim : sacma otesi). hepsi ayni kalibrede olmamakla birlikte karlheinz stockhausen, john cage, kaija saariaho gibi isimler dururken einaudi de nereden cikti bu arada?

    oncelikle sanirim yaptigi muzikte piyano keman kullanan herkesin 'bati sanat muzigi' yaptigi saniliyor (bati sanat muzigi ifadesi, ornegin, beethoven icin hazirlanmis ingilizce wiki sayfasinda gecen bir ifadedir ve anlamli bir isimlendirmedir). acik olarak olarak einaudi'nin muzigi 20.yy sanat muzigi olarak adlandirilmak icin cok basit kaliyor. bu gorusumuzu desteklerken kullanabilecegimiz onermelerden klasik bir tanesine goz atalim :

    -------------

    "[a]ny musician who has not experienced—i do not say understood, but truly experienced—the necessity of dodecaphonic music is useless. for his whole work is irrelevant to the needs of his epoch."

    pierre boulez ("eventuellement...", 1952, translated as "possibly...")

    ---------------

    muzigi ile sinirli da olsa bir tanisikligim olan einaudi'nin kendisine 'sen klasik muzik bestecisisin' deseniz kendisi 'yaptigim muzigin bu sinifa dahil edilebilecegini dusunmuyorum' diyecektir. kendisi ve muzigi icin soylenebilecek en iddiali soz "richard clayderman'in bir (hadi sizin hatriniz icin, iki hatta uc) ust modelidir" olabilir.

    max richter keza... muzigine bayilabilirsiniz ama bu muzikler 'klasik' \ sanat muzigi kategorisine alinamayacak kadar basitler. tekrarla : klasik muzikte kullanilan aletleri (piyano keman vs.) kullanmalari yaptiklari muzigin klasik muzik olmasi icin yeterli degil.

    tabii bu nitelikleri yaptiklari muzigin degersiz yahut kotu oldugu anlamina da gelmez. bu apayri bir konu.

    penderecki bunlarin cok disinda bir bestecidir. o muziginde klasik aletleri gayri klasik tinilar elde edecek sekilde kullanmistir. bu tinilarla senfoniler, koro yapitlari, orkestra parcalari ve operalar ortaya cikarmistir. kisaca izledigi yol, besteledigi yapit turleri, yazi stilli vs. adi gecen diger iki besteciden fersah fersah ayridir ki onun da 20.yy bestecisi olarak 'radikal'ligi yahut 'yeni'ligi bir yere kadardir. (acikcasi bunlari yazmaya gerek bile yoktu, penderecki ile diger ikisi dunyanin hicbiryerinde ayni satirda yer almaz zaten)

    * yardimci olmak amaciyla paylastiginiz muziklerin hemen tumunun daha once paylasilmis oldugunu gormek uzucu olabilir. o yuzden insanlara "bakin sizlere ne kadar ilginc muzik tavsiyesinde bulunacagim" diyip amerika'yi yeniden kesfetmeden once baslik ici arama motorunu kullanmak faydali olabilir.

    * kimi cok klasik yapitlarin tekrarla ornek verilmesi kotu birsey degildir. evet, bunlardan bazilari cok unlu oldugu icin tekrarla ornek verilmistir ama bu yapitlarin bir kismi sadece unlu degildir. mukemmel muzik ornekleridir.

    cok klasik bir ornek olarak : 'beethoven'in 5. senfonisini tekrar ornek vermek istemiyorum zira cok klasik' demek aslinda cok dogru degil. bu yapitin icinde ne kadar ozgunluk oldugunu bilebiliyor muyuz? benim nacizane gozlemleyip dile getirebildiklerim (bkz: beethoven senfoni no 5/@osuruktan teyyarenin kabin amiri) ki bu yapit(lar)in uzerine kitaplar yazildigini biliyoruz.

    toscanini bu senfoniyi yonetmeden once yapitin notasini calismaktadir. birisi sorar

    - maestro napiyorsunuz?
    t : beethoven'in 5. senfonisini yonetecegim, notasina bakiyorum.
    - maestro siz bu yapiti bugune kadar kac kere yonettiniz?
    t : bilmem, belki yuzlerce kez.
    - e peki daha nesine bakiyorsunuz?
    t : belki gozumden kacmis birsey vardir.

    -------------------------

    herbert von karajan genc yorumculara sunu soyler : bu senfoniyi ilk 100 yonetisinizi yok sayin.

    --------------------------

    keza mozart'in 40. senfonisi leonard bernstein'in (bkz: #23169637) norton derslerinden birisinde uzunca konu edilmis bir saheserdir. unludur ama unlu olmanin cok otesinde nitelikleri haizdir.

    ornekler arttirilabilir.

    bir yapiti siklikla yoneten / calan yorumcunun her seferinde yapitta yeni birseyler bulmasi hususuna ek olarak:

    bu konuda pierre boulez karsit goruste. kendisi bartok'un orkestra konçertosunu berlin filarmoni'nin avrupa konserleri lizbon ayaginda yonetmisti. bu konser vesilesiyle hazirlanan ve youtube'de bulunabilen belgeselde (link, unutulmazsa, sonradan eklenecektir) "bu yapiti hazirladim, yonettim ve onumuzdeki iki uc yil boyunca bir daha ele almayacagim zira benim icin su an itibariyle tukenmis bir yapit. "100 kere yonetiyorum ve her seferinde farkli birseyler goruyorum / buluyorum" diyenlere de sunu soylemek istiyorum: uzgunum, size inanmiyorum."

    * bir de klasik muzik dinlediginizden emin olun : avalon, arkenstone (?), wedding filan bunlar klasik muzik degil.

    * ben de sunu tavsiye etmis olayim :

    (bkz: bartok orkestra konçertosu)

    https://www.youtube.com/watch?v=oqb3vuljpa0


    (osuruktan teyyarenin kabin amiri - 5 Nisan 2013 05:25)