Süre                : 1 Saat 44 dakika
Çıkış Tarihi     : 07 Ekim 1987 Çarşamba, Yapım Yılı : 1987
Türü                : Drama,Savaş
Taglar             : Okul,Rahip,Katolik,Yahudi,Nazi
Ülke                : Fransa,Batı Almanya,İtalya
Yapımcı          :  Nouvelles Éditions de Films (NEF) , MK2 Productions , Stella Film
Yönetmen       : Louis Malle (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Louis Malle (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Francine Racette (IMDB), Stanislas Carré de Malberg (IMDB), François Berléand (IMDB)(ekşi), Irène Jacob (IMDB)(ekşi)

Au revoir les enfants (~ Hosçakalin Çocuklar) ' Filminin Konusu :
İkinci Dünya Savaşı sırasında, Fransa'da şehir dışında rahipler tarafından yürütülen bir yatılı okulunda iki küçük çocuk arkadaş olur. Bunlardan biri Fransız Julien Quintin, diğeri ise Almanlardan okul görevlileri tarafından saklanan Yahudi Jean Bonnet'tir. Başlarda birbirine düşman olan bu iki çocuğun zamanla aralarında duygusal bir bağ doğar ve bir sırrı paylaşırlar. Hoşçakalın Çocuklar, bu iki çocuğun ilişkisine tanıklık eden Louis Malle'in perspektifinden yaklaşır. * 1987 LAFCA Award: En İyi Yabancı Film * 1987 Prix Louis Delluc * 1987 Venedik Film Festivali Altın Aslan ve OCIC Ödülleri * 1988 Fransa Cesar Ödülleri: En İyi Görüntü Yönetmeni, En İyi Kurgu, En İyi Yönetmen, En İyi Yapım, En İyi Müzik, En İyi Senaryo * 1988 David di Donatello Awards: En İyi Yabancı Film Yönetmeni, En İyi Yabancı Film, En İyi Senaryo * 1988 European Film Awards: En İyi Senaryo Ödülü * 1989 Guild Film Award: En İyi Yabancı Film * 1989 Bodil Awards: En İyi Yabancı Film Yönetmeni * 1990 ALFS Ödülü: En İyi Yabancı Film

Ödüller      :

Venedik Film Festivali:Golden Lion, OCIC Award, Sergio Trasatti Award, Special Golden Ciak, UNICEF Award
BAFTA:BAFTA Film Award-Best Direction


Fransız / 10 Öğretmen / 12
  • "fransızca görüşmek üzere çocuklar anlamına gelen cümle."
  • "irene jacob'unda küçük bir rol aldığı louis malle'in en iyi işlerinden birisi olarak kabul edilen film."
  • "çocuklar trenden dişari bakmaktadir, aha işte size hapishanelerinin camlarindan dişari bakan çocuklar imgesi... buyrun, bu filmde bunlardan sürüyle vardir..."
  • "filmi aylar önce izlediğimde notumu düşmeyi unutmuşum, 10 üzerinden 10 değil "11". özellikle hayatının bir bölümü yatılı okulda geçenlerin kesinlikle izlemesi gerekir."
  • "sıkıcı ama finali çarpıyor. tekrar ediyorum, bu film bir şekilde can sıkacağı."
  • "ergenliğin vahşi, çalkantılı doğasını da iyi bir şekilde anlatır."
  • "1987'de altın aslan'ı kazanmış filmdir.7. uluslararası istanbul sinema günleri'nde 'hoşçakalın çocuklar' adıyla gösterilmişti."
  • "louis mallein 1987 yili yapimi filmi. ikinci dunya savasi sirasinda bir okulda gecer. 6 tane cesar almisti bu film zamaninda."




Facebook Yorumları
  • comment image

    filmde julien'in annesiyle, abisiyle ilişkileri ya da okumayı sevmesi le souffle au coeur'deki laurent'i anımsatır ister istemez; zaten malle filmlerinde otobiyografik öğeleri kullanmayı seven bir yönetmendir, bu iki karakterden de yönetmenin geçmişine dair ipuçları yakalamak mümkündür. ancak filmin bütününü le souffle au coeur ile karşılaştırmak gerekirse, çok daha yalın, içten bir anlatım ve sağlam bir senaryo mevcuttur au revoir les enfants'da. yatılı okulda okuyan 12 yaşlarında erkek çocuklarının gündelik hayatı çevresinde 2.dünya savaşı fransa'sına dair la resistance'dan karaborsaya her detay anlatılmıştır. iki çocuk arasında gelişen ilişkinin bütün aşamaları o kadar gerçektir, kurdukları bağ o kadar duygulara hitap eder ki, film bittiğinde tokat yemiş gibi hissedilir.
    bir de çocukların canlı müzik eşliğinde chaplin izledikleri bir sahne vardır ki, louis malle belli ki keyif ala ala, uzata uzata çekmiştir o sahneyi; seyircilerin verdikleri tepkilerle, bir saniye sonra ne olacağını bilse bile yine aynı keyif ve hayranlıkla seyredenlerle charlie chaplin'e de bir selam çakmıştır.


    (abendrot - 17 Temmuz 2007 03:56)

  • comment image

    çocuklar trenden dişari bakmaktadir, aha işte size hapishanelerinin camlarindan dişari bakan çocuklar imgesi... buyrun, bu filmde bunlardan sürüyle vardir...


    (portakal - 15 Mayıs 2002 22:37)

  • comment image

    ilk bakışımla ben gamalı haç görsem afişte ya da nazi adını okur okumaz bir sinopsiste, hımm, derim, nazili film, nazili polisiye, mırın kırın vb, güzel yüzümü de şekilden şekle sokarım yamultup büküp. neyse, bu filmi görende de öyle olasıydım ama bu aslında kocaman bir yanlıştı. bu yanlışı, hayatım boyunca unutmayacağım o sahneyi gördüğüm ve ruhen yerle yeksan olduğum o "intended catharsis" anına dek fark etmedim ve o katarsis her ne kadar kasıtlı olsa da ve belki şaşırtıcı bir tuzak olduğunu anlasak dahi, izleyenler olarak, konuya duyarsız da olsak, filmlerde ağlamamayı prensip edinmiş olsak bile, kendimizi az da olsa vicdanımız bakımından kaptırmaktan kaçınamayız.

    zira, mösyö malle sinsice ilerliyor. elbette ki ikinci dünya savaşı bize "ırkçılığa sanatımızla karşı çıkalım ve özeleştiri yapalım" diye bolca malzeme verir, ve kestirmedir o yol, çokça yazılıp çizilir, tanıkları ve belgeleri denizde kum gibidir. bunu kabul etmekle birlikte diyorum ki sayın malle bu filmde çok farklı bir şey yapmış. pekala da o evlatçığın idealize edilmesi, meleksi figür olarak gösterilmesi yahut da olayın "çocukların gözünden" anlatılması olayın klişesi de olsa, diyaloglara, atmosfere, vakalara kişilere dikkat edersek filmin öfkesinin boyutunun vardığı o derinliği görebiliriz.

    --- spoiler ---

    birincisi, jean piyano çalmaya başladığında müzik öğretmeninin yüzündeki ifadenin nasıl değiştiğini gördüğümde bu ayrıntının filmin yapı taşı olabileceğine inanmaz gibiydim. evet, oğlan yahudi... ve yetenekli bir yahudi... ve bu üç noktadan sonrası oldukça klişe, yani sanırsın ki öyle!

    ama sonrasında nazi polisi okulu bastığında, o srogu sahnesinde, hep birlikte (yönetmen tarafından) yaşamak zorunda bırakıldığımız gerilimi ve jean bonnet'ye film boyunca duyma durumunda bırakıldığımız sempatiyi düşününce anlıyorum ki bir tokatçı film ancak bu kadar başarılı olabilirdi. otörümüz anlaşılan o ki, insanlığın ayrımcılıkta geldiği o noktadan kıyasıya tiksinmemizi ve jean bonnet'nin son bakışını hafızamıza kazımamızı istemiş bizden. işin tuhaf yanı, bu konuda sinema tarihine geçecek kadar başarılı oluyor mösyö malle. basit bir formulden yola çıkıyor (yani bu, bir çiçeğin açmasını izledikten sonra, tam da açıldığı anda, bir postalla aniden çiğnenmesini izlemek zorunda bırakılmak gibi bir şey oluyor), konusunu sade tutuyor, film boyunca seyircinin ruh halinin seyri olağan biçimde ilerliyor. ve daha da tuhafı seyirci, bütün o gözyaşını akıttıktan sonra o evlatçığın ardından, bunun tamamiyle yönetmenin kontrolünde, ajitasyonu asgaride, kocaman ve incelikli bir "ırkçılık karşıtı plan" olduğunu fark ediyor ve hayranlığı bir kat daha artıyor.

    ve o tek bakışlık ve saniyelik sahnede, o yüzleşmeyi yaşamak istemez gibiydim, sonrasını görmek istemez veya o anı yaşamamış olmayı diler gibiydim. ve bu deneyimi yaşayan bir insanın artık insanı gözetmeyen hiçbir ideolojiye kendini adamayacağını, şimdi, bu deneyimden sonra, kendimden bilirim.

    bu, michael haneke'nin das weisse band'da başardığı türden bir şeydir de. koynundaki yaralı kuşu iyileştirmek için babasından izin almak durumunda olduğu bir dizgede yaşayan küçük bir çocuğu düşünün ve gözlerinde, yakında bir ideoloji içinde o farkında bile olmadan öğütülüp yok olacağını bizim fark ettiğimiz o evrensel iyilik dürtüsünü düşünün. bu film de derdini işte öyle bir ayrıntıda, öylesine sinsice kafanıza kakıverir ve seyirciyi şekillendirir ve değiştirir.

    sinemada mesaj kaygısı meselesi işte bu anlattığım eşikten sonrası için geçerli değildir.

    ---
    spoiler ---

    o yüzden, size yüz yirmi defa söyledim hatta, türk sinemasının "ilk film yönetmenleri", filmlerinizi çekerken bir zahmet sinema dilinize ve bütünlüğünüze dikkat edin ve yeterince akıllı değilseniz salt mesaj vereyim, derdimi anlatayım diye film çekmeyin, lütfen ama canlarım.


    (edvarda mack - 9 Mart 2010 18:47)

  • comment image

    zor bir film. ikinci dünya savaşı ve yahudi soykırımı, bu kez çakal geçinen ama temiz yürekli bir çocuğun gözünden anlatılıyor. filmin sonunda bir dramın yaşanacağı belli ama neticede bu bir film olduğu için insan daha değişik bir son bekliyor.

    --- spoiler ---

    film boyunca julien ve jean bonnet ne zaman arkadaş olacaklar diye bekledim durdum. gestapo, okulu bastığı zaman açıkçası kafamda kurduğum son, julien'i kahraman yapıyordu. ama julien'in donuk ve hüzünlü bakışları, arkadaşını ele verdi.

    ---
    spoiler ---


    (classpad - 25 Mart 2010 02:22)

  • comment image

    filmi aylar önce izlediğimde notumu düşmeyi unutmuşum, 10 üzerinden 10 değil "11". özellikle hayatının bir bölümü yatılı okulda geçenlerin kesinlikle izlemesi gerekir.


    (scugnizzi - 6 Temmuz 2010 04:02)

  • comment image

    vicdan azabıyla karışık bir yaz aşkını anlatıyor. nazizm, ikinci dünya savaşı, soykırım; bunları geç, bu otobiyografik bir çocukluk anısı. yok yok, homoerotizmden falan bahsetmiyorum, çünkü burada erotizmden ziyade cinselliği yeni keşfetmeye başlayan erkek çocukları var. ortama yeni gelen bir 'başka'sına duyulan ilgi, merak ve ilk safhalarında belki yabancılama var; bu aşk olmayabilir ama hissiyatı aynı.

    --- spoiler ---

    yaz aşkı nasıldır? kısacık bir zaman diliminde mahalleye gelen bir yabancıya duyulan ilgi, ilk başlarda bir çekingenlik, tam onun gitme zamanına yakın denk gelen samimiyet ve sonrasında ayrılık tabii. geriye dönüp baktığında ise o yazla ilgili hatırladığın şey o kişinin aslında ne kadar özel biri olduğudur. işte malle de arkadaşını aynı şekilde hatırlıyor, farklı ama nasıl farklı onu bile sonradan anlıyor; o yüzden burada elbette bir yahudi karikatürü sözkonusu ama bu bir kimlikten ziyade sadece bir hissiyat, o'na duyulan hayranlığın bir yansıması. aynı zamanda bu dönem kısacık bir zaman dilimidir ya, filmdeki çocuk için aynı şekilde okul da ailesinden kısa bir süreliğine ayrıldığı ve sonra malum sebepten bitiveren bir süreç. filmin başında annesiyle vedalaşan çocuk (aynı zamanda murmur of the heart'ı hatırlatan bir veda bu) filmin sonunda arkadaşının arkasından bakarken hayatında hep farklı hatırlayacağı o ufacık zaman aralığının da sonuna gelmiş oluyor. işte ismiyle müsemma bir ayrılık filmi de olduğundan au revoir les enfants başından itibaren dramanın dozajını yükseltmiyor, son vuruşu sona saklıyor. muadili diyebileceğimiz holocoust filmlerinden ayrıldığı nokta da burası; çünkü sondaki dramatik etkiyi yapan olay ne ölüm, ne ırkçılık, ne de savaş. çok basit bir şekilde ayrılık ve belki de daha acısı, bir daha hiçbir zaman göremeyeceğini bildiğin birine veda etmek, hem de ayrılığa kendinin sebep olduğunu bilerek.

    ---
    spoiler ---


    (shocktheworld - 22 Ekim 2010 21:39)

  • comment image

    louis malle 'nin çocukken yaşadığı olayı konu alan film. ikinci dünya savaşı'nın o savaş psikolojisini anlatan en iyi filmlerden biri. fakat filmde benim için en unutulmaz olan ve her hatırlayışımda içimi ezen bir sahne var:

    --- spoiler ---

    alman askerleri sınıfa girip yahudi öğrencilerin kim olduğunu anlamaya çalışmaktadır. her öğrencinin gözlerinin içine onları korkutmamak içim gülümseyen gözlerle bakarlar. jean tedirgin bir biçimde dururken julien'in açık vermesi sonucu fark edilir. alman polis jean'ın yanına gelir. jean sakin durmaya çalışsa da sonunda vazgeçer ve eşyalarını toplamaya başlar. yavaşça kalemlerini kalem kutusuna koyar, kitaplarını toplar. hırkasını sırtına alır ve sırayla sınıftaki arkadaşlarının elini sıkarak vedalaşmaya başlar. alman polis hepsiyle vedalaşmasına izin vermez ve onu sınıftan çıkarır.

    on iki on üç yaşlarında bir çocuk olsa da jean savaş psikolojisiyle olgunlaşan bir çocuktur aslında. bu yüzden toparlanırken de hırkasını sırtına atarken de arkadaşlarına elveda derken de çok olgundur. o derinliği ve tavrı insanın içine işler; büyüklüğü içinizi yakar...

    ---
    spoiler ---


    (dustepesi - 5 Ekim 2012 23:31)

  • comment image

    ikinci dünya savaşını anlatan filmlerden çok büyük bir farkı olmasada hayatım boyunca beni en çok etkileyen yapımlardan biridir. hele son sahnesini unutmak mümkün değil. acımasızca öldürülen bir ırkın masum bir çoçuğun hayatına etkisi ancak bu kadar sarsıcı olabilir.


    (sanirsam guzel bir kizim - 23 Eylül 2013 19:09)

  • comment image

    diğer bütün 2. dünya savaşı filmleri gibi izlenesi. benim dikkatimi başroldeki oyuncuların yaşları çekti. film çekildiğinde julien'i oynayan gaspard manesse 12, jean rolündeki raphael fejtö ise 11 yaşındaymış. küçük yaşlarına rağmen sergiledikleri büyük oyunculuk hayranlık uyandırıcı. respect diyorum.

    --- spoiler ---

    ayrıca fazlasıyla gerilim kaynağı bir film. bizim çocukların başına her an bir şey gelecekmiş gibi diken üstünde izliyorsunuz. ormanda kaybolduklarında, alman askerleri tarafından yakalandıklarında, sığınaklara saklanmak yerine piyano odasında kalıp piyano çaldıkları anda vs gerilimi sonuna kadar hissediyorsunuz. sonu ise beklendiği üzere trajik oluyor.

    ---
    spoiler ---


    (balkanlardangelensogukhavadalgasi - 13 Ocak 2014 00:31)

  • comment image

    başrollerinde gaspard manesse ve raphael fejtö adlı iki çocuğun oynadığı 1987 yapımı louis malle filmi.

    dünyada izlenecek o kadar güzel film (bu film özelinde 2. dünya savaşı filmleri) varken yaklaşık 104 dakikanızı başka bir filme ayırmanızı önereceğim. başka filmlerin 5 dakikada anlattığı meseleyi eleman 104 dakikaya yaymış. bu filmi izlemek zaman bonkörlüğünden başka bir şey değil.

    izlenmese de olur bir film kısacası.


    (sustu degistiremeyecekti cunku - 3 Haziran 2014 17:54)

  • comment image

    louis malle'in auteurlüğünden en çok nasibini almış filmlerdendir, zira daha önce kendisinden bahsetmiş olduğu/kullanmış olduğu bir çok öğeyi, fransa'nın 2. dünya savaşı'ndaki hatasının disiplinsizlik olması repliğinden tutun, işbirlikçi çaresizlerden devam edin, annesiyle abilerinden daha yakın bir ilişkide olan çocuğa, toparlayıp, güzelleyip, arındırıp, yeniden ama kusursuzlaştırılmış haliyle sunmuştur bu filmde yönetmen. müzikten başlayarak ilişkisiz bir noktadan konuya gireyim izninizle. müzik kullanımı(özelde klasik) çok üstündür. her ne kadar "playback" olsa da çok içten bir sahneye sahiptir bu eksende. iki "ayrık" çocuğun müziği paylaştıkları bir sahneye bağlanır müzik öğesi. ve ikisinin dili bir olur bu noktada. işte böyle de asıl konuya girdik. bu iki çocuğun iktidar kavgası ise anlamsızlanmıştır. malle bu rekabetin anlamsı olduğunu, arındırmanın anlamsız olduğunu, güzelliğin bu iki çocuktan yahudi olmayanda değil, bu iki çocuk "arasında" olduğunu hepimiz gibi bilmektedir. bu ana tümce üzerinden aile ilişkilerini, savaşa koşullarını, dini eğitimi ve çocukluğun masumluğunu hatta daha nicelerini, nitelerini alır ve mallesk bir dille anlatır. ancak bu filmi izleyince anlaşılıyor louis malle'in ayrıksılığı, onu da eklemeliyim. çünkü bu yönetmen diğerlerinden farklı olarak(özellikle ayrım değil fark), varoluşun bizim de kabul ettiğimiz/herkesin kabul ettiği parçaları üzerinden(yokolmak, sevgi duymak/duyamamak, anlamamak gibi) virüs gibi işleyen kişileri ile bize bir çeşit ders verdirir. kendi kendimize. o yüzden iyidir au revoir les enfants, o yüzden güçlüdür.


    (mccormick - 26 Mayıs 2005 04:36)

  • comment image

    2. dünya savaşı ve yahudi soykırımı temalı bir film. diğer yahudi soykırım filmlerinden aşina olunacak hemen herşey vardır. buna rağmen kendini izleten filmdir. özellikle kilise okulunda saklanmaya çalışılan yahudi ve iki çocuk arasındaki ilişki.
    yahudilerin 40 lı yıllarda çektiklerini şimdi başkalarına yaşatmalarıda ayrı bir ironi tabi...
    (bkz: filistin) (bkz: lübnan)


    (ekruli - 23 Temmuz 2006 16:24)

Yorum Kaynak Link : au revoir les enfants