• "robert redford ile lena olin'in küba devrimini anlatan filmi."
  • "ispanyolca'da "abana" diye okunan kuba'nin baskenti ve gitmek icin yanip tutustugum sehir."
  • "kanser olduğumu öğrendigim gun, çantamı toplayıp uçacağım sehir."
  • "kenny g.'nin muhtesem bi parcasi"
  • "puronun anavatani, kuba nin baskenti"
  • "şehre yakışan renk cümbüşünde bir de sanatçılar pazarı vardır:(bkz: feria de los artesanos)"
  • "amerika ile ilişkiler iyice şekle girip oranın da içine etmeden, dünyada gidip muhakkak görülmesi gereken ilk şehir."




Facebook Yorumları
  • comment image

    panoramik goruntuleri istanbulu andiran, tukenmez kalem ve sabun getirmis turistleri bekleyen sicak bir yerli halka sahip, anti-amerikan dunyanin bassehri konumundayken icinde barindirdigi bir adet ingilizce bilmeyen tezgahtarli paul and shark ile kafalari karistiran, hergun ogleden sonra baslayan muzik ve dans gosterileri ile insani salsa, puro, rom dongusune sokan, tekrar tekrar gidilesi baskent.


    (melanippe minerva - 3 Mayıs 2008 19:19)

  • comment image

    daha henüz yurdum sınırlarını aşamadığım zamanlarda seni yarın bi yere gönderelim deseler ilk söyliyeceğim yerdi castro ölmeden ayak basmayı isterdim hep ve ballı olduğumdan mı nedir bilinmez ilk yurt dışına çıkışım havana üzerinden bir gece kalarak jamaika'ya olmuştu.
    deniz ulaşımı da bir alternatif olmakla birlikte genelde havayolunu tercih edeceğizdir. uçağımız süzüldü piste indi şimdi insanda böle bi merak oluşuyo başta nasıl bi yer acaba diye, bi kere askeri üniformalı mini etekli bu kadar kadını san jose havalanı dışında başşka bi yerde bulma şansı pek yoktur herhalde.

    pasaport kontrolünde bi kaç kelime de olsa ispanyolca bilmek çok çok işe yarıyormuş (bi öğrenemedik şu ispanyolcayı) yoksa ingilizce o da artık on onbeş kelime ile sınırlı bi ingilizceyi bileni bile bulmak biraz sıkıntı. burda biraz teknik bilgi: küba'da pasaport kontrolünde pek standart yoktur ben yanlış evrakla bi dakikada geçtiğimi de biliyorum her bişeyim tam iken 4 saat beklediğimi de (tabi saç baş karışmış çiçekli bi tişört ile jamaika'dan geliyorsanız çok doğal).

    tek bi standart uyuşturucu konusunda inananılmaz sıkı davranıyorlar; üniversiteyi küba'da okuyan bi arkadaşın anlattığına göre dominik cumhuriyeti'nden iki eleman otla yakalanmışlar ve cezası "20 yıl" dominikli üst düzey yetkililer dominik'te hapise girmisi koşulu ile bi kaç yıl sonra çıkarabilmişler ( ama küçük çantanın dibinde kalmış ot parçacıklarını bulsalar da bişey yapmıyorlar ya da ballı ötesi olmanız lazım benim gibi).

    küba'nın bu güzide başkenti havana kübanın diğer bölgeleri için, anadolu için istanbul neyse onun gibidir. haksızda sayılmazlar havana için ne kadar sefil halde diye düşünmeyin küba'nın geri kalanı gerçekten havanadan çok daha kötü durmdadır.
    esasında havana da kendi içinde bölünmüş gibidir eski havana diye anılan bölge adeta bir açık hava müzesi gibidir. tabi bu insanı acaip rahatsız ediyor insanların hayatlarını yaşadıkları yerlerde etrafa mal mal bakıp sürekli fotoğraf çeken insan güruhları etrafında dolaşmak, her dakka yanınızda biten bi puro satıcısı ile karşılaşmak esas kötü olan o puro satmaya çalışan adamla muhabbet edip evine gidildiğinde yaşanacak eğlenceyi kaçırmamıza sebep olan garip ortam vardır eski havana'da bi bakıp hemencecik kaçmak lazım.

    havana'nın güzelliği insanlarındadır ve tabiki reklam tabelelarının olmadığı bi koca şehir nasıl olurdu merak eden bi bünyeyseniz şaşkın şaşkın etrafa bakıyor olacaksınız. sokağa çıktığımda ilk farkettiğim şeydi gözüme gözüme giren reklam panolarının olmaması.

    konaklama havana'da diğer şehirlere göre biraz daha pahalı, merkezdeki italyada şişelenmiş su bile bulabileceğiniz otellerin fiyatlarından bahsetmiyorum bile çok sıkıştığınızda para bozdurmak için kullanabilirsiniz bu otelleri. devletin işlettiği otellerde fiyatlar biraz daha makul ama değmez. benim favorim "casa partikülar"(nası yazılıyo tam bilmiyorum kesin yine yanlış yazmışımdır) yani efenim bu konaklama mekanları bizdeki ev pansiyonlara denk düşüyor. tabi bazı farklarla bi kere bunlar devlet kontrolünde işletiliyo kesinlikle aklınıza güvenlikle ilgili bi soru işareti gelmesin zaten küba da hiç bi yerde gelmesin, neyse.
    şehrin merkezinde sahile yakın yerlerdeki evlerin durumları genelde pek iç açıcı değil ama hangisine giderseniz gidin evine gelmiş bi misafir gibi ağırlanacağınızdan emin olun. şehrin biraz dışında hani akşam bi yere giderken bi taksiye binme ihtiyacı hissedeceğiniz bölgelere doğru giderseniz; ben müstakil bi evin bi katında kalmıştım herşeyi var mutfak, salon, klima falan 30cuc. ama ben genelde merkezi tercih ediyorum.

    hangi gün açıldığını hatırlamıyorum ama hemen eski havanın kıyıya bakan kısmında bir pazar kuruluyor burdan çok hoş resimleri sahipleriyle sohbet ederek alabilirsiniz. nasıl taşırım şimdi resmi gümrükten geçerken problem olurmu falan diye hiç dert etmeyin tüpünüzü kaşeli sertefikanızı da veriyorlar. puro satın almak istiyorsunuz biraz dikkatli olmak lazım elden satılan puroların kaliteleri genelde düşük oluyor. hani purodan anlayan bilen birisine hediye alacaksanız yoksa tabi ki sokaktan alıverin onda biri fiyata.

    herşeye rağmen gidilesi görülesi bi şehir adeta bi zaman makinası gibidir havana. havana candır yani anlayacağınız dostlar.


    (gluketorcu - 19 Ağustos 2008 18:43)

  • comment image

    - sehir sizi gecmisten manzaralarla karsilar, tarihin buyulu atmosferi bes yildizli otellerle bozulur ama sehir merkezinde her zaman kendinizi tarihi yapilarla dolu bir avrupa sehrinde hissedersiniz.

    - limana acilan korfezi istanbul bogazina benzer ama daha cok pis kokani diyebiliriz, korfezin girisinde deniz feneri de olan morro kalesi karsilar sizi. butun sehrin gorunebildigi yukseklikte, isa heykeli tepeden sehre bakar. korfez kiyisindaki neptun heykelini gorunce kendinizi bir anda roma'da hissedebilirsiniz.

    - yazin, dar sokaklar kubalilarla, genis sokaklar turistlerle doludur, turist kafileleri ve puro icen kubali kadinlar ayni fotograf karesinde birbirine karisabilir. sehri gezerken, mimarisi ilginc ve tarihi binalarin resmini cekmeden duramazsiniz. her zaman bir restorasyon havasiyla karsilasabilirsiniz.

    - en guzel binalardan biri capitolio'dur, united states capitol binasi ve bir roma tapinaginin icice gecmis hali gibidir. binanin icinde dunyanin yapi ici en buyuk ucuncu heykeli ve binanin merkezinde kuba'nin sifir kilometresi olarak kabul edilen 25 karatlik replika bir elmas bulunur. bu elmasin orjinali, kuba'ya bir turk tuccar tarafindan satilmistir.

    - sokakta size puro satmaya calisan insanlar vardir, ucuz olabilir ama onlara guvenmemekle iyi edersiniz cunku legal ve en kaliteli olanlari havana'daki puro fabrikasindan alabilirsiniz, bunun yanisira kaliteli rom da satilir.

    - ayrica sokaklarda kedi yerine daha cok kopek gorursunuz, kediler cok nadir gozukur. genelde chihuahua cinsi ve onun gibi kucuk cinslerle karsilasirsiniz, biraz iciniz burkulur. ayrica dipnot olarak hayatimda ilk defa indigo bunting cinsi kusu burda gormus oldum. katedral kilisesinin sol tarafindaki dar sokaktan* devam ederseniz, o el yapimi tahta kafesin icindeki mavi ve sevimli kusu siz de gorebilirsiniz.

    - sehirde faytonla gezmek cok yaygin ama turla gidip otobusle gezerseniz daha cok sey ogrenebilirsiniz, genelde capitolio binasinin yaninda durursunuz ve o noktadan itibaren gezmeye baslarsiniz. gezmekten vaktiniz kalirsa el yapimi esyalarla dolu pazara ugrayabilirsiniz, birsey satmak icin ellerinden geleni yaparlar.

    - havasi gibi insanlari da sicaktir, torpikal cennetin ve puronun baskentidir, dunyada mutlaka gezilmesi gereken yerlerden biridir.


    (ermanen - 16 Aralık 2008 21:04)

  • comment image

    google earth ile bir ara manyak gibi sokaklarını dolaştığım şehir. elden anca bu geliyor napalım, atlayıp cart diye gidemiyoruz oralara malesef. kişisel tatmin için google eartte eklenmiş resimlere, 360 derece çekilmiş fotograflara, youtubetan eklenmiş videolara falan bakıyoruz.

    ama gitme planlarını her daim yapıyorum, parayı denkleştirdiğim vakit en az iki hafta ordayım. havana'dan ziyade küba, ondan ziyade karayipler bölgesi. belli mi ordan da belki jamaika falan yaparız.

    velhasıl şu kısa ömrümde gidemeyip oralarda puro içemezsem eğer, hakikaten gözler acık gidecek.


    (tutankhom - 10 Ağustos 2009 13:26)

  • comment image

    küba'ya gidecek sözlükçülere selam olsun.. yakın arkadaşımdan bir "başucu eseri"

    “dünyada insan gözünün görebileceği en muhteşem kara parçası…” rivayet odur ki kristof kolomb, küba’yı keşfettiğinde dudaklarından dökülen ilk cümle bu olmuş. ve ekim 1492’de ispanyol toprağı ilan ettiği bu muhteşem kara parçası, 1959’da fidel castro ve silah arkadaşlarının komünist devrimine kadar, ispanya ve abd’ye karşı çetin bağımsızlık savaşlarından sağ çıkmayı başardı.. küba’da zaman 1959’da dondu kaldı…

    devrimin 50. yılında mayıs sonunda,, kolomb’dan tam 517 yıl sonra ayak bastım başkent havana’ya… neredeyse gecayarısında hotel riviera*ya vardım.. 52 yıldır hiç değişmeyen dekorasyonu ve lobisinde güleryüzlü müzisyenlerin bir masa çevresinde kendi aralarında yaptıkları müzikle karşılandım… saat çok geç olduğundan havana’daki ilk gecemi, lobide “buena vista social club”den aşina olduğum küba müziği ve türkiye’de neredeyse 20 katı fiyat ödediğimiz eşsiz lezzete mojito’larla geçirdim…

    havana’da ilk sabahımda, muhteşem bir okyanus manzarası ve malecon karşıladı beni. malecon , bu “antika” başkentin, atlantik okyanusu kıyısındaki 8 kilometrelik sahil yolunun ismi …. 4 ve ya 5 yıldızlı otellerin bulunduğu vedado bölgesinden başlayan ve havana’nın merkezinden, eski şehre uzanan bu “kordon boyu” aynı zamanda havanalıların buluştuğu, balık tuttuğu, uçurtma uçurduğu, dev dalgaların altında romantik yürüyüşler yaptığı, müziklerini icra ettiği ve dansettiği eğlence noktalarından biri…
    vedado’da görülmesi gereken en önemli yer şüphesiz devrim meydanı… 1 mayıs’ta fidel’in milyonlarca kübalı ve dünyanın dört bir yanından gelen turistlere seslendiği sahnenin hemen arkasında dev bir jose marti heykeli yer alıyor. (devrimin fikir babası olan marti, küba’nın milli kahramanı. ülkenin her yanında, her okulun önünde, her meydanda adına bir anıt görmek mümkün.. bir nevi küba’nın atatürk’ü. küba aynı zamanda ataturk büstünün türkiye dışında görülebileceği ender yerlerden.) meydanın tam karşısında yer alan içişleri bakanlığı’nın dış cephesinde ise devrimin tüm dünyada tanınan ikonu che guevara’nın çelikten yapılmış dev bir kabartması var..

    hotel nacional, vedado’da görülmeye değer en eski yapılardan. 1930’dan bu yana hizmet veren otelin, devrim öncesi en önemli konukları arasında ingiliz siyaset adamı winston churchill, yazar ernest hemingway ve efsena şarkıcı frank sinatra var. otel müşterisi olmayanların da içtenlikler karşılandığı hotel nacional, fotoğraf “müze”si ve okyanus manzaralı barıyla, gezimin soluklanma noktalarından biri oldu…

    coppelia, tüm havanalıların buluşma noktası. vedado’daki bu dev merkez ne bi bar ne de restoran. coppelia herhalde dünyanın en büyük “dondurma parkı”. şehrin bu en gözde mekanında, birbirinden lezzetli dondurmaların tadına bakmak istiyorsanız, benim gibi en az 1 saatlik uzun kuyruklara katlanmak zorundasınız. mangolu dondurmasını denemeden havana’dan ayrılmayın derim..

    vedado’dan centro habana yani şehir merkezine geldiğimde, eski binalarla süslü,denize inen geniş, el prado bulvarında bir yürüyüş yapıyorum… ilk durağım museo de la revolucion yani devrim müzesi… burası aynı zamanda fidel castro’nun da bir zamanlar yaşadığı eski başkanlık sarayı). uzun zamandır sağlık sorunlarıyla boğuşan fidel’in şu anda nerede yaşadığı soruma ise yanıt alamıyorum. zira güvenlik sebebiyle kimse bilmiyor…

    merkezdeki ikinci durağım ise bir zamanların meclis binası olan capitolio oluyor… bu ihtişamlı yapı,, amerika birleşik devletleri’nin capitol binası ve bir tapınağının iç içe geçmiş halini anımsatıyor. içeri girdiğinizde sizi 11 metre uzunluğunda bronz bir kadın heykeli karşlıyor… bu cumhuriyet anıtı,, aynı zamanda dünyanın bir yapı içindeki en büyük 3. heykeli…

    ve son durak, “real fábrica de tabacos partagás” yani küba’nın en ünlü puro imalathanesi... 45 dakikalık bir turla tütünün nasıl dünyanın en ünlü puroları haline geldiğini görüyorum... ciddi bir el emeği gerektiren bu işin, 9 aylık da bir eğitim süreci olduğunu öğreniyorum... ve meraklısına bir not daha, puroların kadınların baldırlarında sarıldığı tamamen bir şehir yatta dünya efsanesi!! puro imalathaneleri sadece bir markaya yönelik de çalışmıyorlar. bir imalathanede ünlü 4-5 puro markası aynı anda üretiliyor.

    başkentin en canlı, en güzel yerini yani eski havana’yı gezmeye 2. gün başlıyorum (be 1 gün tabiiki yeterli olmuyor) vedado’dan habana vieja (eski şehir)’ya gitmenin birçok yolu var… eğer atlantik’in zaman zaman ufak tsunami şiddetindeki dalgalarına yakalanma riskini alıyorsanız, malecon’da uzun bir yürüyüşle istediğiniz heryere gidebilirsiniz… daha kolay ve risksiz yollar ise taksi-ler.. havana’da turistler için taksimetreli ve klimalı taksiler mevcut. bunun dışında pazarlık yaparak binebileceğiniz lada marka yerel taksiler, bir motosikletin arkasına oyulmuş hindistan cevizi oturtulmuş 2 kişilik coco-taksileri kullanabilirsiniz. benim tercihim açık hava imkanı sunan coco-taksiler oldu.

    habana vieja’ya capitolio’nun tam önünden ara sokaklardan dalabilirsiniz. ya da benim sahil yolundan şehrin diğer ucundaki museo del ron, yani rom müzesi yani havana club’ın cennetine uğrayıp, oradan geze geze dönebilirsiniz…

    museo del ron’da, küba’nın en önemli geçim kaynağı şeker kamışından, korsanların efsane içkisine uzanan süreci adım adım öğreniyorsunuz. turun en sonunda rom tadımı ve kültürüyle ilgili de kısa ama yeterli bir ders alıyorsunuz..

    müze’nin yan sokağından girdiğiniz anda da eski şehirle içiçe buluyorsunuz kendinizi, batıya devam ettiğiniz sürece eski meydanları, katedral çevresini, buralarda kurulan açık hava pazarlarını ve müzeleri keşfedeceksiniz… küba müziği de uğradğınız heryerde sizi bulacak. yazının ilerleyen satırlarında bahsedeceğim her küba müziğinin canlı performans olduğunu da şimdiden söyleyeyim…

    eski havana, ernest hemingway’in uğrak mekanlarına da ev sahipliği yapıyor. hemingway’in kaldığı otel ambos mundos’ta canlı müzik eşliğinde soluklanabilir,, fotoğraflarıyla dolu lobiyi gezebilirsiniz.
    havana’ya gelmişken üstadın "my mojito in the bodeguita del medio and my daiquiri in the floridita" sözünü de yerine getirmemek olmaz. la bodeguita del medio’da küba melodileri içinde dünyanın en lezzetli mojitosunu mutlaka tadın. orada çalışan ve hediyelik eşya satan bayanla sohbet edin, türk olduğunuzu duyduğunda nazar boncuklu bileziğini gösterecektir… zamanın donduğu sokakları gezmeyi bitirdiğinizde de el floridita’nın buz gibi daiquri lerinden denemeyi ve barın bir köşesinde demlenen ernest hemingway heykeliyle fotoğraf çektirmeyi unutmayın.

    eski havana’da her ev neredeyse aynı zamanda sanat galerisi, kapısı açık olan yerlerden girmeye çekinmeyin, uygun fiyata inanılmaz güzellikte tablolar bulmanız mümkün.

    havana’da görülmesi gereken bir yer de casablanca.. karayoluyla ya da rom müzesinin hemen karşısındaki limandan feribotla gidilebilen bölgede morro kalesi, dev bir isa heykeli ve che’nin bir zamanlar karargah olarka kullandığı evi var.. kalede her akşam tam 9’da yapılan top atışını seyretmeye mutlaka gidin ve ilginç hikayesinini öğrenmeyi unutmayın…

    che’nin karargahında onun kişisel eşyaları, fotoğrafları ve küba devrimi sırasında kullandığı her türlü alet edevatı yakından görmeniz mümkün… girişte hemen sağ duvarda ise che’nin annesine yazdığı mektuptan, nazım hikmet’in bir dizesiyle karşılaşıyorsunuz. “yarım kalmış bir şarkının acısını toprağa götüreceğim…”

    gece hayatının kalbi, eski havana’nın ufak tefek barları dışında, vedado bölgesinde atıyor. galerias de paseo alışveriş merkezinin içindeki jazz cafe, hotel melia cohiba’nın girişindeki havana cafe ve callejon de hamel, gece gezginlerinin en önemli 3 eğlence mekanı…

    küba gecelerinin bir vazgeçilmezi de kabareler. devrim öncesi zenginlerin ve mafyanın yaşayış ve eğlence hayatını sahneye taşıyan gösteriler, gayet turistik… yine de özellikle tropicana show ses ve ışık sistemiyle, muhtşem dansları ve müzikleriyle bence görülmesi gereken bir kabare.

    şehri bu kadar anlatıp eşsiz kumsallarını es geçmek olmaz. havana’nın bembeyaz kumla örtülü okyanus plajları da yılın neredeyse her döneminde, deniz ve güneşin keyfini çıkarmak isteyenleri bekliyor… şehrin doğusuna 20 dakikalık bir yolculukla kendinizi 9 kilometrelik “playas del este”de buluyorsunuz… her keseye uygun mekanları ve dalış aktiviteleriyle, bu plajlar kartpostal güzelliğinde…

    sonuç olarak devrimin, fidel’in, che’nin, hemingway’in şehri, romun, puronun anavatanı için söylenebilecek tek bir kelime, tek bir cümle var.. “gidin!” gidin ve zamanın durduğu, dünyanın bu sayılı cennetlerinden birini deneyimleyin..

    gitmeden önce aklinizda bulunsun:

    * küba’da 2 para birimi kullanılıyor. kübalılar için peso ve turistler için cuc yani cuban convertible. 1 cuc neredeyse 30 pesoya eşit. yani herşeye daha fazla ödüyorsunuz. yanınızda dolarla gitmeyin zira komisyonu çok, euro sorun çözücü… her ner kadar 1 bardak mojitoya 1 cuc (yani küba vatandaşlarının 30 katı) fiyat ödeseniz de küba yine de o kadar pahalı gelmiyor.

    * otellerde konaklamak yerine daha yerel bir tatil geçirmek istiyorsanız ”casa particular” denen sistemden yararlananın… kübalıların evlerindeki odaları turistlere kiraladığı sistem, devlet denetiminde olduğu için gayet temiz ve güvenilir. fiyatları da otellere göre çok daha hesaplı.

    * küba mutfağı pek türk damak tadına uymuyor.. ancak deniz ürünleri sevenler çin burası bir cennet. yemek için pahalı turist restornlarından kaçının ve ülkenin 2. güzel sistemi “paladar”ı keşfedin… bu sistem sayesinde kübalılar, en fazla oniki sandalyeye kadar evlerini lokanta olarak açabiliyorlar. devlet paladar’larda karides, ıstakoz ve dana eti gibi “pahalı” ürünlerin sunulmasını yasaklıyor ancak uygulamada türkiye’de jumbo diye satılan karideslerin kat kat büyüklerini ve nefis ıstakozları makul fiyatlarla mideye indirebilirsiniz.

    * küba’ya gelenlerin almadan dönmeyecekleri en önemli hediye tabiî ki puro. ancak satın alırken dikkatli olun. sokakta size puro satmaya çalışanlardan uzak durun, ucuz olabilir ama kalitesi şühe götürür. puro imalathanelerinden ve marketlerden şaşmayın. her ne kadar uygulama farklılık gösterse de yasalara göre yurtdışına en fazla 23 tek puro çıkarabilirsiniz.

    * cep telefonunuz roaming’e açıksa, küba’da herhangi bir sıkıntı yaşamazsınız. internet erişimi ise sıkı kontrol altında ve bulunması zor. 4-5 yıldızlı otellerin internet hizmetlerinden yararlanmak her zaman daha hızlı ve daha “az” sınırlı.
    * bulunması zor olabileceğinden ilaçlarınızı ve hijyen malzemelerinizi yanınızda götürün.
    ve son bir not: bayanların tek başına rahatlıkla seyahat edebileceiği şehir. suç oranı çok düşük. güleryüzlü ve misafirperver havanalılar, kadınları rahatsız etme raddesine gelmeyecek kadar nazik ve gururlu insanlar.


    (alacalikedi - 30 Ekim 2009 14:25)

  • comment image

    birkaç mil açıklarında, denizin dibinde hidrojen bombası bulunan kent. arızalı bir amerkan jeti iniş yapmadan önce uçağa yüklü
    bombaları vs. denize boşaltır ve üsse iner. bombanın denizin dibinde çıkarılması riskli olduğundan çıkarmamayı seçerler. yirmi seneden
    fazla zamandır bu bomba havana açıklarında durmakta. rejimi tehdit etmek gibi bir amacı yok tabii demokrasi tavuğumuzun.


    (kalkhas - 7 Nisan 2010 19:11)

  • comment image

    havana karayip adaları’ndaki en büyük şehirdir. nüfusu 2.4 milyon civarında… ispanyolların meşhur sömürge valisi diego valazquez tarafından 1515’te kurulmuş. yani yeni kıtanın kristof kolomb tarafından keşfedilmesinden 26 yıl sonra… küba’nın başkenti ilk dönemler adanın doğusundaki santiago de cuba iken 1563’de havana’nın stratejik olarak daha önemli olduğuna karar verilmiş ve sömürge valisinin karargahı havana’ya taşınmış. 1592’de ispanya kralı ii.philip tarafından şehre “yeni dünyanın anahtarı” ve “doğu hint illerinin kalesi” ünvanları verilmiş. bu tarihten itibaren havana artık küba’nın başkenti ve doğu hint illeri denen güney amerika sömürge ülkelerinin en önemli kentlerinden biri haline gelmiş. küba şeker ve tütün üretiminin merkezi olunca ve uluslar arası ticarette hatırı sayılır bir ülke haline geldikçe havana’nın da önemi artmış. 1748’de havana katedrali inşa edilmiş ve kristof kolomb’un santa domingo’da olan naaşı buraya nakledilmiş. 1805’te havana tersanesi o dönemde dünyanın en büyük gemisi olan santisimo trinidad’ı denize indirmiş. 1837’de küba halen ispanyol sömürgesi iken demiryolu inşaatı başlamış. bu sebeple küba dünyanın 5.demiryolu ağına sahip olan ülkesi olarak tarihe geçmiş. ispanyol kolonizasyonunun son dönemlerine tanıklık eden şehir, küba bağımsızlığını kazanıp abd yörüngesine girdiğinde ise popülaritede tavan yapmış.

    bağımsızlığın resmen ilan edildiği 1902 ile devrimin gerçekleştiği 1959 yılları arasında havana dünyanın en renkli ve ilgi çekici başkentlerinden biri imiş. öyle ki havana şehrinin senelik toplam hasılatı, las vegas’tan daha fazlaymış. latin amerika’nın büyük binası olan havana hilton bu şehirde arz-ı endam ediyormuş. şehri sayısız hollywood yıldızı ve siyasetçi ziyaret ediyormuş. devrimden sonra şehirde yazlığı olan tüm amerika vatandaşları burayı terk etmişler. havana artık kübalıların olmuş. kumarhaneler kapatılmış ve şehrin para, fuhuş ve lüks ile özdeşleşen şöhreti yok olmuş. günümüzde havana yine çok önemli bir başkent... fakat tarihi, kültürel ve görsel anlamda…

    havana gezisinden sonra kaleme aldığım seyahat yazısından bir pasajdı. küba'ya seyahat edip de havana'yı gezecekseniz bu yazı size iyi bir kaynak olabilir.


    (justinian - 14 Haziran 2011 19:08)

  • comment image

    amerika kıtasının en eski kalesine sahip şehir.
    castillo de la real fuerza; yani kraliyet güçleri kalesi.

    http://www.flickr.com/atafotogrup/6877472865

    böyle bir kaleye ihtiyaç duyulmasının nedeni ise korsanlar:
    1558'de havana'ya sadece iki gemi ile geliyorlar ve şehri kolayca ele geçiriyorlar.
    bunun üzerine de bu kale yapılıyor.

    kalenin etrafındaki su dolu hendekler ve giriş için kullanılan tahta köprü ortaçağ hissi yaratıyor doğal olarak.
    tek eksik, hendeklerdeki timsahlar!

    kale havana limanına girişi kontrol ediyor.
    bizim rumelihisarı'na benzer bir fonksiyonu var.

    kale artık bir müze ve havana'nın en popüler yeri olan havana vieja - tarihi havana bölgesinde yer alıyor.

    kalenin bir ilginç özelliği de, fotoğrafta sol arkada kalan kulenin tepesinde yer alan kadın heykeli.
    bu heykelin ismi la giraldilla; betimlediği kadın ise dona ines.
    dona ines, bir keşif seferi sırasında kaybolan havana valisi hermando de soto'nun hüzünlü eşi.
    kayıp kocasının denizden dönmesini yıllar boyunca bekliyor. ancak kocası asla geri dönmüyor.

    heykeli bugün havana şehrinin sembolü.
    aynı zamanda ünlü havana club rom şişesi etiketinde de arz-ı endam ediyor.


    (dikakana bey - 14 Şubat 2012 23:13)

  • comment image

    umudun ve düşlerin kenti.

    orda burda gördüğümüz enstantanelere pek rastlanmıyor. evlerin duvarları fırtınalar ve nemden çürümüş; harap halde. ve ama her yıl yeniden restore etmek gerekeceği için, kimse restore etmiyor. kimse umursamıyor da. imkan varsa ve yemekle ilgili takıntılı degilse kişi; havana'yı tecrübe etmeli derim.

    ben gittiğimde havana'da tıp veya dil okuyan birkaç türk öğrenci vardı. perküsyon öğrenmek için giden bir ve sinema okumak için giden bir türk ile de tanışmıştım. bir de uruguaylı ile tanışmıştım ama onu başka başlıkta anlatırım. (bkz: #30289971)

    havana caddelerinde antiemperyalist liderlerin ve sovyet yöneticiler hariç sosyalist liderlerin büstleri var. atatürk'ün de bir büstü var. altında, türk halkının onurunu emperyalistlere karşı savaşarak kurtaran büyük devlet adamı gibi bir ifade yazdığı söyleniyor. "yurtta sulh cihanda sulh yazıyor" diyenler de var.

    john lennon parkı var bir de. heykelli. adam parkta bildik gözlükleriyle oturup duruyor. ilginç olan, telden yapılmış gözlük heykele yapışık değil ve kimse gözlükleri almıyor; alıp takmıyor ya da oradan götürmüyor. orda duruyor gözlük heykelin gözünde. senelerdir. her şey iyiydi de, buna diyecek söz bulamamıştım. hala da bulamıyorum.

    bacakta puro sarma masalıysa, saf turistler için uydurulmuş bir efsaneden ibaret.


    (trabuko - 14 Mart 2013 23:33)

  • comment image

    goruntusunun ve asmis goturmus fuhus sektorunun verdigi izleniminin aksine en boktan mahallesinde bile son derece guvende oldugunuz, suc oraninin neredeyse sifir oldugu sehir.
    trinidad gibi unesco korumasi gibi olan bir yerden, vinales, cayo lar(santa maria, coco) gibi doga harikasi yerlerden, varadero gibi (otel sevenlere) plaj harikasi yerden sonra bence ikinci planda bir yer.

    -sokakta gordugunuz purolardan almayin muz kabuguna para vermis olursunuz. partagas in etrafina gidin, puro fabrikasinda calisan isciler fabrikadan caldiklari purolari satiyorlar orada. siki pazarlik edin, kutu basina 30 cuc a kadar fiyati indirebilirsiniz.

    - herseyde pazarlik payi var, ispanyolca biliyorsaniz cok daha fazla. taksiye 5 cuc dan fazla vermeyin. kahvaltiyi konusun casalarda yapin 5 cuc a.

    - buradan hareketle baska yerlere gitmek icin araba kiralamayi dusunuyorsaniz, gunlugu 40 cuc a kadar dusurebiliyorsunuz. bunun altina dusmeyin, boku cikmis bir araba tutarsiniz gerek yok.. soforuyle gunluk 50 cuc a ruya gibi bir chavrolet tuttuk misal biz. 400 km ye 20 cuc benzinde de anlastik, ki benzini sofor aldigindan bu da kazandigi paraya ekleniyor...

    - pazarliksiz hic ucuz bir sehir degil. pazarlik yapin( tekrar ). 5 cuc a mojito icmeyin. yabanci oldugunuzu gorunce 1 sise suya bile 1 cuc cakiyor marketler, ona bile pazarlik yapin yarim cuc a alin yazik gunah.

    -yeme icme isini paladarlarda yapin. gitmeden bir lonely planet cakin ki duzgun paladar/fiyat aramayin sokak sokak.

    -havaalanindan gelirken de taksiyle pazarlik yapin, 25 cuc falan vermeyin havaalanindan.

    -la bodeguita hemmingway falan iyi guzel, ama orada ictigim mojito kubada ictigim en boktan mojito. dibinde tane tane seker gelmemesi lazim mojitonun, o sekeri ickiye adam gibi yedirenin yaptigi mojitoyu icin.

    - 7 senelik havana rom u fiyat performans olarak en harika olani, goreceli tabi bunlar.

    - sizden surekli para, bisiler istiyor vs olabilirler ama ozunde iyi insanlarla muhattap oldugunuzu bilip ona gore edebinizi takinin. en okumamis olani ortaokul mezunu, dunyada hasta basina doktorun en fazla oldugu ulkeydi bir ara, latin ulkelerinde uzak ara en seviyedeler egitimde saglikta. "turkiye" dediginde "istanbul mu ankara mi" diyebiliyorlar ona gore hesap et.

    - kapitalist bakis acisiyla bu ulkeyi/sehri degerlendirmeyin bir zahmet. "abi iyi guzel de bir doktor ayda 30 cuc aliyorsa bir seyler yanlis" lafindan bay geldi. doktor geciniyor mu? geciniyor. mutlu mu? herhangi bir bati avrupa ulkesindekinden fazla, cik sokaga bak. bitti.


    (saldirgan kiraz - 19 Şubat 2014 15:03)

  • comment image

    her anı hikayelerle dolu bir şehir çünkü insanlar içiçe yaşıyor ve iletişim halinde.
    birlikte müzik dinliyorlar, dans ediyorlar, şarkılar söylüyorlar, gülüp eğleniyorlar, şakalaşıyorlar, tabi bağırıp çağırışıyorlar da...
    örneği aşağıdaki kare; kendi içinde bir hikaye barındıran bir an.
    taksi şoförü, ücret veya kısa mesafe anlaşmazlığından olsa gerek, müşterilerine kızmış, arkalarından sesleniyor.
    müşterilerin derdi ise ünlü havana tropikal yağmurundan bir ön önce kaçabilmek:
    https://www.flickr.com/…/13883694538/in/photostream


    (dikakana bey - 2 Mayıs 2014 23:29)

  • comment image

    habana vieja'da buena vista social club eşliğinde kaybolunası reklamsız, markasız organik şehir. bundan 30-40 yıl önce o binalar yıkılmadan belki de dünyanın en güzel şehriydi. şimdi o yıkık dökük binalar, tıpkı castro gibi yaşlandı, onunla birlikte bitecek komünizmin simgesi adeta.

    her ne kadar biz komünizmin totaliterliğinden dem vursak da, halk kendi halinde yaşayıp gidiyor. kimi "there is no mafia in cuba, we hate united states, people are happy in cuba" diyerek dolaşsa da, kimi de fakirlikten, ülke dışına çıkıp dünyayı görememekten yakınıyor. üniversitede sanat tarihi okumuş adam gidiyor taksici oluyor, dünyayla hiçbir iletişimi olmayan ülkede queen'in bütün diskografisine sahip olmaktan dolayı gurur duyuyor. bazısı devletin üç-beş kuruşluk maaş verdiği işlerinde çalışıyor, kimisi gelen turistlere iyi niyetle yapışıp "ot, puro, kadın" satmaya çalışıyor, kimisi bütün gün kapının önünde domino, satranç oynuyor. sokaklarda yürürseniz her apartmanda en az birinin balkona çıkmış öyle etrafı izlediğini görebilirsiniz. belki de her yerde duyulan latin müziğini dinliyordur, bilinmez...

    velhasılı kelam gidip şurayı burayı gezin demeyeceğim. gezilecek bir tane bile yeri olmasa sırf dünyada böyle şahsına münasır bir yere gitmemek olmaz. haa tabii ne kadar böyle kalır bilinmez...


    (kendi ekseni etrafinda donen insan - 29 Ağustos 2014 00:03)

Yorum Kaynak Link : havana