Süre                : 1 Saat 56 dakika
Çıkış Tarihi     : 26 Kasım 1986 Çarşamba, Yapım Yılı : 1986
Türü                : Cinayet,Drama,Romantik
Ülke                : Fransa,İsviçre
Yapımcı          :  Les Films Plain Chant , Soprofilms , FR3 Films Production
Yönetmen       : Leos Carax (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Leos Carax (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Michel Piccoli (IMDB)(ekşi), Juliette Binoche (IMDB), Denis Lavant (IMDB)(ekşi), Julie Delpy (IMDB)(ekşi), Serge Reggiani (IMDB)(ekşi), Leos Carax (IMDB)(ekşi)

Mauvais sang (~ Kötü Kan) ' Filminin Konusu :
Yeni ve korkutucu bir salgın hastalık ortalığı kasıp kavurmaktadır. Ülkeyi ve belki de tüm dünyayı karanlık bir çağın pençesine almak üzere olan bu lanetin yayılması için, duygusallıktan uzak ve umarsız cinsel ilişki gerekmektedir. Kendisini kısaca 'Amerikalı' olarak tanıtan bir kadın, borçlarından ötürü her şeyi yapmaya razı olmanın eşiğine gelmiş Marc'ı, hükümetin elindeki gizli bir serumu çalması için kiralar. Marc da gözüpek bir delikanlı olan Alex'i işe bulaştırır. Sevgilisi Lise'nin varlığına rağmen Alex, Marc'a çok sadık görünen ve yaşça adamdan çok küçük olan Anna'ya tutulur.Yeni Fransız Yeni Dalgası'nın, adı 80'lerde Luc Besson'la birlikte anılan sofistike ismi Leos Carax'ın Denis Lavant üzerine kurduğu ve iki kez de Juliette Binoche'a rol verdiği romantik ve karmaşık filmlerden oluşan üçlemesinin ikinci ayağı. Kara film ve bilim kurguyu ustaca harmanlarken, ilgi çekici ses montajıyla da festivallerde adından sıkça söz ettirmiş bir yapım.

Ödüller      :

Berlin Film Festivali:Alfred Bauer Award, C.I.C.A.E. Award - Honorable Mention


  • "juliet binoche ilk gençliğiyle güzelliğinin en sıkıcı demindedir bu filmde.(bkz: sıkıcı güzellik)"
  • "bir şey demeyeceğim ya, lanet olsun bu filme."
  • "ingilizceye the night is young diye cevrilmistir, olmamistir."
  • ""quand une fille écarte ses jambes, ses secrets s'envolent comme des papillons""bir kız bacaklarını açtığında, bütün sırları kelebekler gibi uçup gider""




Facebook Yorumları
  • comment image

    mirkelam'ın meşhur koşmalı klibi, işte bu filmin bir sahnesinden esinlenilerek yaratılmıştır. orijinal adı, 'mauvaise sang'dır. insanların aşık olmalarını engelleyen bir virüsün yayıldığı, belirsiz bir gelecekte geçer. baştan sona gençlik ve romantizm üzerine bir güzelleme şeklindedir. seyrederken insan ırkıyla gurur duyarsınız.
    (bkz: dennis lavant)
    (bkz: juliette binoche)
    (bkz: julie delpy)
    (bkz: mirkelam)


    (sudaki duman - 2 Ekim 2002 10:40)

  • comment image

    ''bir albüm seçer misin? çabuk ol, depresyona yenik düşmek üzereyim...''

    böylesi bir yardım çağrısını beynime kazımıştır. depresyondan kurtulmak için tüm ihtiyacınız olan bir plak ve o plağı sizin için seçecek bir kişidir. siz söyleyin, kurtulmaya yakın mısınız?


    (burrhole - 29 Ocak 2011 17:01)

  • comment image

    leos carax, hayli değişik bir yol izliyor öyküsünü anlatırken. soygun planı hikayesi, hem filmin merkezinde hem de değil gibi. bir yandan dikkatimizi vermemiz gerekecek kadar ön planda devam ediyor, ancak bir yandan da kadın ve adamın aşkı ve sözleri ile gelişen yapının içindeki gereksiz birer ayrıntıymışçasına kalıveriyor o bölümler. bu yöntemle, filmi sıradan bir soygun ya da aksiyon filmi gibi algılamamızın tamamen önüne geçiyor yönetmen...

    (http://hayatimizsinema.blogspot.com/…-kan-1986.html)


    (diamant - 28 Nisan 2011 20:05)

  • comment image

    kız ile erkeğin arasındaki sürtünmeden doğan kıvılcımı, hiçbir film bu kadar hümanist bakış açısıyla irdelememişti. acıtan, ateşe dönüşmesi imkansız aşkın kıvılcımını inatla sürdüren çiftin, normal şartlarda bu dünyanın insanları tarafından kabul göremeyecek ilişkisi, seyircinin gündelik aşka ve sanatta var olan aşka olan tüm bakışını değiştirmeyi, bir süreliğine bu aşklardan başka bir gerçeklikte aşk yaratılmasını ve değerlendirilmesini sağlıyor.

    melankoli, yüzlerden imza gibi okunuyor. cümleler gırtlakta düğümleniyor. aşk, vücutta sadece bir öfke nöbeti olarak can buluyor. dışa vurulması gerekilen bir güç, klinik tedavisi mümkün olmayan, dünya evi hislerden (zorunluluklardan) çok ayrı ve fazlasıyla zararlı..

    bazen sanatın, bakış açısının sado mazoşist pornografisi olduğunu, acıtarak zevk verdiğini ve tahrip ederek var ettiğini düşünüyorum.


    (buak - 7 Aralık 2011 20:39)

  • comment image

    şu ünlü koşmalı sahnede çalan şarkı yanılmıyorsam modern love'dı. aslında bu şarkı filmde vardı da o sahnede miydi tam onu hatırlayamadım. şimdi şarkı denk gelince film de aklıma geldi. öyle.

    edit: evet o sahnedeymiş. akar aci'ya teşekkür ediyorum.


    (tepedeki psychedelic adam - 8 Mayıs 2012 01:18)

  • comment image

    "quand une fille écarte ses jambes, ses secrets s'envolent comme des papillons"
    "bir kız bacaklarını açtığında, bütün sırları kelebekler gibi uçup gider"


    (lazylittleprince - 5 Eylül 2012 01:12)

  • comment image

    ''sinema sanatı işte tam olarak bu.'' diye düşünmemi sağlayan film. öncelikle kamera açıları, ışık, müzik, her şey film gibi. özellikle ışıklar mükemmel kullanılmış. izlerken fark edebiliyorsunuz bunu. filmin sonu, müthişti. film eleştirisi yapamayacağım övmekten sanırım, fakat gerçekten inanılmaz bir sonu var. konu çok güzel ve çok işlenmiş, görüntüler çok güzel, oyunculuk da keza öyle. her şeyi tamam. filmi henüz izledim, ondan böyle herhalde!


    (yuzmebilmeyenamasipidiksipidikyuzenbalik - 18 Şubat 2013 21:35)

  • comment image

    bir hırsızlık hikayesi gibi gözükse de arkasında birkaç aşk hikayesi saklayan ve darmadağınık sekanslardan oluşan leos caraxfilmi. rimbaud şiirlerinden bir tekine gönderme yapmış olması da ayrıca ilginçtir.

    geride bırakıp koşarak kaçtıklarınızın veya peşinden koştuklarınızın anısına izleyebilirsiniz.

    --- spoiler ---

    "ona benimle gelecek misin diye sordu. kız ne evet ne hayır dedi. bu kızların ve erkeklerin ayrılma şekliydi."

    "anna, aşkın birdenbire apansızca geldiğine inanır mısın? ama hangisi sonsuza kadar sürer ki?"

    bir de filmin en güzel sahnesi telefon konuşmasının olduğu sahneydi. o telefonla konuşuyorum ama bir yandan da seni göreyim duruşu.

    "seninle konuşmalıyım. içimde, seni kaçırırsam her şeyi kaçıracakmışım gibi bir his var. hayır, bu hayatla ilgili değil. öyle olsaydı umrumda olmazdı zaten. ama bu hayatla ilgili değil anna. seni seviyorum.."

    traş köpüğü ve yangın tüpü olan koşuşturma sahneleri klasik melodiyle çok güzel olmuş.

    "bir sonraki trafik ışığına kadar bana bakmazsa beni sevmiyor demektir."

    ---
    spoiler ---

    yönetmenin diğer filmleriyle ilgili ayrıntılı bir yazı; http://avrupasinemasi.blogspot.com/…leos-carax.html

    bu film ilgi çekici bulunmuşsa, bu üçlemenin diğer parçalarını oluşturan boy meets girl ve les amants du pont-neuf da izlenebilir. ayrıca bir söylentiye göre kim ki duk'un yönetmenlik yapmadan önce izlediği ve çok etkilendiği filmler olmuş bunlar.


    (bezdim - 25 Ağustos 2013 10:25)

  • comment image

    dün akşamdan beri alexin annayı gece yarısı sıcak asfalta basarak karşı otele bırakışı gözümün önünden gitmiyor... neredeyse leos carax izleye izleye gerçek aşkın acı çekmek olduguna inanmaya baslıcam ki bu pek saglıklı birsey degil...evet sorunuzu duyar gibiyim...zaten aşk saglıklı mı?bilmiyorum.


    (benzin - 20 Şubat 2004 11:52)

  • comment image

    film 2000’li yıllara doğru, halley kuyrukluyıldızının dünyaya en çok yaklaştığı gece, eli çabuk bilinen "sarkık dil" lakaplı alex (denis lavant)’in, paris’i sarsan bir virüse karşı üretilen bir ilacı çalma öyküsüdür.

    carax, duygularla sevişmeyi temel izlek edindiği filminde, stboa virüsünü, birbirlerini sevmedikleri halde sevişen insanların yakalandığı bir hastalık olarak nitelendirir. filmin odağında binoche’un masum yüzü vardır, sokak aralarında geceleri gezinen siluet önceleri alex’in düşü iken gerçekliğe büründüğünde bu ümitsiz aşkın öznesi haline gelir. kendisini sigarayı sevdiği gibi seven liz (julie delphy) ile yaşadığı aşka sırt çeviren alex, derin ve alabildiğine ümitsizce anna’ya (juliette binoche) tutulur. film, yaşam, ölüm, aşk üzerine rafine felsefesi ile çarpıcı olduğu kadar, olağanüstü çekimleri, melankolik mekanları, kareleri ile de etkileyicidir.


    (veli mcbeal - 29 Eylül 2004 01:50)

  • comment image

    kitaplarını terkettiğinde gerçek aşkını bulacak ama kendisini gerçekten seven aşkını kaybedecek bir adamın öyküsü. carax'ın ışık ve gölge oyunları ve dekorun mükemmel kullanışı ile yönetmenliğinin doruk noktası olmalı. juliette binoche'un juliet olup godard'ın anna karina'sını hatırlattığı harika oyunculuğu da unutulamaz tabi.

    hayatımızın dışına çıkabileceğimiz tek nokta aşktır, fakat o da tüm gücümüzle koşmamıza rağmen, aslında yerinde saydığımız rüyalarımıza benzer.


    (anahita - 6 Mayıs 2005 00:32)

  • comment image

    şehrin sokaklarını aşka dair kılan tek film. bu film, birden gelen ve aniden çarpan, sonsuza dek süren tesadüfi aşka inanlar için, gecenin gençliği ile birleştiğinde, görmek istemediğimiz halde görmekten kendimizi alıkoyamadığımız düşlere benzer...


    (anahita - 6 Kasım 2005 00:25)

  • comment image

    sınırsız saçmalama özgürlüğüm. dün, sanırım ikiyüzü aştı, tekrar seyrettim. 1000 maddelik bir başka şaşkınlık için hazırlanmamı sağlıyor.

    sonra, haliyle..

    1. onun olmamasını sevmiyorum.

    2. onun burada olmamasını sevmiyorum.

    3. onun bir başkasıyla olmasını sevmiyorum.

    4. ona okuduklarımı anlatamamayı sevmiyorum.

    5. sanki hep onun için okuyorum. bu hissi sevmiyorum.

    6. onsuz dolanmak iyi; uyumak değil.

    7. onsuz sigara daha kanserojen.

    8. içkiler ona içiliyor. böylece vergimi ödüyorum.

    9. onun ayakları mavi, gözleri pembe, saçları nefti ve elleri likit hanımeli.

    10. o kimseye benzeyemez. kimse o'na benzetilemiyor.

    11. onunla bir lunaparka giriyorum. dolap dönmüyor, at ve karınca küs, arabalar çarpışmıyor. yani yurtta sulh cihanda sulh evrende sulh.

    12. anlamdırandır o: makyaj, betebe, dış cephe kaplama bilmez.

    13. çaydaki tein, kahvedeki köpük, daldaki yaprak. nadassız, eklentisiz, değiştirilemez.

    14. onun bastığı taşları görememeyi sevmiyorum.

    15. onun avuçlarının başka avuçlarda terlemesini sevmiyorum.

    16. onun ikamesi alternatifi muadili mütercimi yok. bu beni çekimser kılıyor.

    17. o, gülmez. poyrazlar gülmez.

    18. onun beni unutmasını sevmiyorum. bir kaşık sonbahar.

    19. onun beni hatırlamasını sevmiyorum. bir eski pazar.

    20. onun aklında olmayı onun yanında olmaya yeğlemeyi sevmiyorum.

    21. onu kitaplarda, şarkılarda, filmlerde aramayı sevmiyorum.

    22. onun elleri üşüsün istemiyorum —dineldiğim kımıltısızlık—.

    23. onun beri başkalarıyla görüp mutlu olmasını, temennilerini, geçmiş olsun dileklerini sevmiyorum.

    24. onun eşleniğini bulmasından korkuyorum: sonsuz maymun teoremi.

    25. onsuzluk öldürmüyor. ya öldürürse?

    26. onun dişleri bana dağ çileklerini anımsatır.

    27. onu bir yıkılışın öncesinde buldum.

    28. onunla ben: kapandığında temas eden iki makas el.

    29. onun örtecek yara bandı üretilmeyecek.

    30. o sanattan ve siyasetten ve şiirden değerli. felsefe? elbette, sosyoloji de hariç değil.

    31. bir sahilde, herhangi bir atlas ve yaşta. onun yanında ve hep. paris komünü.

    32. yerküreye düşen cemre..

    33. onun uydusu yok.

    34. o, "eyleme geçmektir".

    35. o, tutkuyu şımartır; hüznün saçlarını çeker; melankolinin ayağına basar.

    36. altın golle onu ele geçiremezsiniz. kıramadığınız şeytan bacağı.

    37. ona gönderilen potkallar ulaşmasın.

    38. onunlayken, "soruyorum ve biliyorum".

    39. ona bakmak borsayı etkilemez.

    40. onun beni kısa, kaliteli bir fıkra gibi zihninde barındırmasını istemiyorum.

    41. o da var, allah da var, amerika da var. ne bereketli bir ülser.

    42. o, martıların simit attığı.

    43. o sentetik aposteriori önermeyi bilmiyor. mutluyum.

    44. onun trip-hop dinlemesi beni hep ürkütmüştür.

    45. man ray iyi ki onu tanımadı.

    46. onsuz kaldığım yer: devamlı kırılan fay.

    47. onu özlediğimi yüksek sesler ve büyük harflerle ifade edememeyi sevmiyorum (ve bu ontolojik bir sorun).

    48. hiçkimse bir doğa gezisinde onunla karşılaşmasın.

    49. o: istimvâl. onsuzluk: istimlâk.

    50. bunun —ve onun— aşkla ne ilgisi var?

    51. arılar henüz onu bilmiyor. ona bis'e çıkılmadı. çıkılmasın da. lütfen.

    52. onun vurduğu yerde gün biter.

    53. onu bir kas gevşetici tableti olarak anılarıma tok karnına içiriyorum (s1 / a1).

    54. onunla arboretumlar, herbaryumlar, hatıra ormanları, arnavut kaldırımları, latifundialar düşünüyorum. ne var?

    55. o, o son birayı, içmesin.

    56. içtima, mıntıka temizliği, nöbet kulesi ve çarşı iznini onunla bağdaştırmanızı sevmiyorum.

    57. o, bu yaz için planınızdır. ayıp oluyor.

    58. ona bir livara, livardaki balığa, balıktaki pula, puldaki pırıltıya bakar gibi bakıyorum. sonra kayık yandı.

    59. ufkun sevimli pembeliğinde kendinizden geçmeniz ona dair düşünmeme sebep oluyor.

    60. hayır, ona tapmıyorum.

    61. onun bana az konuşmasını sevmiyorum.

    62. kamp çadırında mata başımı onun adıyla koyuyorum.

    63. izlediğimiz filmler içerisinde bize en çok dokunanını hep, bir gün ona anlatmak için hatırımızda tutarız.

    64. üçüncü yeni: cemal süreya'nın, turgut uyar'ın ve edip cansever'in müsebbibi o'dur.

    65. bir kartonet teşekküründe aradığınız ismi..

    66. onun yastığını düzeltmek, başucuna bir bardak ılık su bırakmak istiyorum.

    67. berkeley işine baksın; o, burada. aklım beni kandırmıyor.

    68. heidegger ağır olsun; varoluşu "ona-doğru" olan varlığa "insan" denir.

    69. timothy leary ilk lsd deneyiminde o'ndan bahsetmiştir.

    70. ona dair, onsuz, onu içermeyen avuntulardan ve ötelemelerden sonra sigara yakılır.

    71. beatles ondan popüler değil. pink floyd'a sorun.

    72. cümlelerimin kesinlik içermesini sağlayacak noksan o.

    73. "bir plak nasıl geriye dönmezse...": o dönsün. my condolences, jean-paul sartre.

    74. l'étranger okuyanlar meursault'yu ilgi çekici bulmamakta ve bu nedenle kitabı tekrar okumak durumunda kalmaktadırlar. tanımaya çalışmak, organik bir bağ kurmak, anlamaya yeltenmek. insanların meursault için hissettiklerinin meursault için bir anlamı yoktur ve bu durum can sıkmaktadır. şakaklarınızda parmaklarınız ihtiyarlarken, uyumak/uyanmak/unutmak gelir. "sıkıntı", doğar. kitabı tekrar açtığınızda artık bazı cümleler ezberinizdedir. ve konuya da neredeyse hakimsinizdir.

    o, bunun neresinde?

    75. suyu bardağa şark usûlü dökerken gülümsüyorum. teşekkür ederim.

    76. önce o'na direniriz. sonra uyumluluk, biat, riayet, bang bang!

    77. çalan şarkıda mızıka duymak istediniz. "it" shot you down!

    78. othello, macbeth, mercutio, thibalt, romeo değil. juliet hiç değil.

    79. perec "kayboluş"ta onu aramış, mamafih, bulamamıştır.

    80. hece ölçüsü ve redif kullanmadan onu yazmak istiyorum.

    81. o, gece ile ilgilidir. gün ile değil.

    82. hiçbir hoşçakal, onu incitemediği için, bizi mutlu, mütebessim kılmayacak. tarumar da etmeyecek. yarım kalacağız. içimize su serpilmeyecek. bu bir doğa kanunu.

    83. onun bensiz filmlerde ağlamasını istemiyorum.

    84. başkalarının, ondan bahsettiklerimi aşka yormasını gülünç bulmaktan yoruluyorum. aşkı da yordunuz abiler.

    85. ilk selamı o vermeyecek. ilk giden o olacak hep.

    86. kahkahaları tırnaklarıma batıyor. haydi kahve pişir.

    87. saat kadranları? pusula, teleskop, ağaç gövdesi yosunları? siz aradığınızı define zannediyorsunuz.

    88. gidiniz ve ona tavaf ediniz.

    89. woody allen cast'ı tamamlasa, onu çekecek. haliyle olmuyor.

    90. onunla izlediğiniz herhangi bir spor karşılaşmasında hiç faul yapılmasın istersiniz.

    91. newton'un başına o düştü. (eureka!)

    92. onun şu an burada olmamasını sevmiyorum. zamanı genişletiyor.

    93. ona şu an yazdıklarımı anlatamamayı sevmiyorum. bende pot yapıyor.

    94. o: pi'yi, tamlayacak olan.

    95. o'ndan geriye saymıyorum. bir infılak!

    96. hadi ondan bahsedelim. *dururlar*

    97. nietzsche'nin tavsiyesi: bazen o'nu değil, yalnızca sesini düşünürüm. —tacet

    98. oradaki iyi ki var. orada iyi ki o var. may day! may day!

    99. volapük, pidgin, esperanto, braille, mors. bütün alfabeleri ezberliyorum.

    100. yol sürecek. iyi de, neden?


    (wereyda - 2 Ocak 2015 16:25)

  • comment image

    lise: "bir sonraki trafik ışığına kadar bana bakmazsa beni sevmiyor demektir."

    carax'ı ve sinema dilini, modernizmin ve dayatmacı usçu (hegel/ kant) geleneğine karşı duran bir noktada görmektense, söz konusu "arzu" ya da "duygu"lar olduğunda ne denli akıldan uzak olduğumuz daha estetik ya da şiirsel nasıl anlatılabilir ki?

    https://www.youtube.com/watch?v=g6xncr3htuq


    (grascias ala vida - 11 Şubat 2015 00:34)

Yorum Kaynak Link : mauvais sang