• "bir istanbul masalı olarak baslayip bir ayvalik tostu diye bitmeye yaklasan dizi."




Facebook Yorumları
  • comment image

    çok bir temiz diziydi.

    pırıl pırıl bankalar caddesi.

    cillop sahil yolu.

    tertemiz evler, giysiler.

    neşeli bebekler , mutlu aileler...

    ayrıca kendisi sayesinde roma'da evlenme fantazisi kaldı bir çok genç kızın dimağında.


    (aydinlikta - 25 Ağustos 2011 01:13)

  • comment image

    bu dizide kendi istanbul masalımı görmüşüm seneler önce de haberim yokmuş, şöyle ki;

    çok takip ettiğim bir dizi değildi, ailece evde izlenen ve sizin kulak misafiri olduğunuz, kanepeye uzanmışken gözünüzün takıldığı/takılmak zorunda olduğu dizilerden biriydi ama yine de hatırladığım tek sahnesi var, seneler sonra bile gözümde canlandırabiliyorum; esas oğlan mehmet aslantuğ sanırım işine veya işi ile ilgili bir yere gitmek üzere lüks arabasına biner. gideceği yere varınca arabasından iner, kapılar açılır ve muhteşem binaların olduğu bir istanbul caddesinde durur. etraftaki binalar o kadar eski ve o kadar muhteşemdir ki, sanırım ya lisede ya da üniversite ilk sınıflarında biri olan ben oraları hiç unutmam ve o an içimden ileride böyle bir atmosferi olan bir yerde çalışmak istediğimi geçiririm. neden bilmiyorum ama bunu hiç unutmadım.

    aradan bir elin parmakların aşacak kadar fazla sene geçtikten sonra, sırf tarihi bir yer diye kadıköy'de oturmama rağmen adliyede yapmam gereken avukatlık stajımın bir kısmını sultanahmet'teki tarihi adliyede yapmayı tercih ederim. o sırada da bir avukatlık bürosunda çalışmam gerektiği için harıl harıl bir büro ararım ama etrafta ne öyle bir büro ne de iş vardır. ondan daha da öte, o stajı başlatmak için beş adet avukattan imza almam gerek ve birinin de yanında başlamam gerek. devam eden günlerde bir arkadaşım sayesinde yaşlı bir avukat ile görüşmek için ofisine gittim. karaköy'de vapurdan indikten sonra ara sokaklardan geçip adamın ofisine ulaştım. eski bir asansörü olan, muhteşem bina işçilikleriyle birlikte yüz yıldan eski eski bir istanbul binasıydı. konuştuk ve her onuda anlaştık. stajımı onun yanında başlatacaktım ve bu benim hayatımdaki ilk işim olacaktı. evraklarımı imzalattım ve ilk başta geldiğim dar sokak yerine, ofisin bulunduğu caddenin sonuna kadar yürümek istedim. bu cadde karaköy'deki bankalar caddesi'ydi ve kafamı kaldırıp etrafa ve diğer binalara baktığımda, o an bu caddenin bu dizideki bahsettiğim o cadde olduğunu fark ettim.

    devamında iki hafta önce işten ayrılana kadar tam üç yıl boyunca, istanbul ve galata tarihinin içinde kendi istanbul masalımı yaşadım.


    (hadji - 30 Temmuz 2013 00:38)

  • comment image

    selim arhan'nın esma kızımızı istemeye gittiğinde arabayı mevcut şöförü esma'nın babası cemal kozan kullandığı takdirde muhtemelen şu şekilde bir paradoksal diyaloğun geçeceği dizidir kendisi:

    selim arhan: müsaitseniz akşam kızınızı istemeye gelicez cemal abi
    cemal kozan: tabi buyrun kaç gibi geliceksiniz?
    selim arhan: akşam 8 uygun mudur?
    cemil kozan: o saatte çalışıyor oluyorum, saat 9 nasıl?
    selim arhan: gayet uygun
    cemil kozan: yalnız bu durumda ben saat 9 da çalışıyo oluyorum. napalım, nasıl yapalım?
    selim arhan: o vakit, akşam 9 sonrası geç olur, biz sizi rahatsız etmeyelim, yarın akşam gelelim
    cemil kozan: yarın akşam gelicekseniz şayet bu akşam gelebilirsiniz*, yarın akşam çalışıyo olucam.

    (bkz: arhan paradoksu)

    not: arhan paradoksu, kozanların arhanların malikanesinin yanındaki müştemilatta kalmadığı bir dünyada geçerlidir.


    (very irish person - 5 Haziran 2004 22:38)

  • comment image

    esma'nın hocasının esma'yı roma'ya, diğer asistan burak'ı prag'a gönderdiği dizidir ki, zannımca bu eğitim yerlerinin, gidecek kişilerin isimleri ile kafiyeli olması zorunluluğu var.
    esma - roma
    burak - prag , olay budur.


    (tequila boom boom - 13 Haziran 2004 21:05)

  • comment image

    ilişki iki kişi arasında yaşanan özel bir şeydir ve başkalarını buna karıştırırsan artık senin kontrolünden çıkar. maşallah kozan ailesi evinde ne var ne yok ilişkilerinde ne oldu herkesle paylaşıyorlar. yani kozan ailesinin ağzında bakla ıslanmıyor. misal,

    esma ağlamış, üzgün bir surat ifadesiyle kapıyı çalar. anne kapıyı açar.
    - aaa esma ne işin var kızım sabah sabah.
    - hiç anne........anne
    - efendim kızım
    - anne ben birkaç gün burada kalabilir miyim?
    - tabii kalabilirsin güzel kızım benim. (yanağını okşar) da ne oldu esma neden burda kalmak istiyorsun? selim’le tartıştınız mı yoksa?
    - yok anne ya daha kötü.
    - ne oldu kızım yaa annene de mi anlatmıycaksın?(kızgın)
    - anne......selim.......bu sabah...........osurdu
    - neeee?
    - duydun işte. ben de çıktım buraya geldim.
    - aaaa. tamam kızım sen git elini yüzünü yıka ben de kahvaltıyı hazırlıyayım.

    biraz sonra yatak odası,
    - cemal kalk canım esma geldi.
    - canım kızım benim.... ama suzan neden gelmiş ki sabah sabah.
    - cemal......bu sabah selim.............osurmuş. esma da....
    - kalkmış buraya gelmiş. ah suzan ah suzan. hiç büyümüyecek senin bu kızların.....................gerçi alışkın değil bizim kızlarımız böyle şeylere. biz hiç osurmadık onların yanında.
    - cemal ne yapacağız şimdi boşanırsa bunlar.
    - ah kadınım bu kadarcık şeyden boşanılır mı?

    biraz sonra telefonda,
    - alo çiçek uyandınız mı kızım?
    (çiçekle kocası yatakta oynaşıyorlardır)
    - uyandık tabii annem benim.......anne ne oldu sabah sabah kötü bir şey mi var.
    - kızım bu gün işin var mı?
    - önemli bir işim yok anne. ne oldu anlatmıyacak mısın?
    - esma geldi bu sabah......
    - eeee kötü bir şey mi var yoksa?
    - selim osurmuş esma’nın yanında çiçek.
    - neeee.. koskoca selim arhan.
    - neyse sen gelde bir konuş kızım kardeşinle.
    - tamam anne ben birazdan ordayım.

    necati-çiçek,
    - ne olmuş hayatım kötü bir haber mi?
    - sayılır. selim esma’nın yanında osurmuş.
    - hahahahaha çiçek bu mu yani?
    - ne var necati biz alışkın değiliz böyle şeylere
    - ama hayatım ben senin yanında hep osururum.
    - (sevgiyle bakar) ben seni çok seviyorum o yüzden de....
    - yani esma selim’i çok sevmiyor mu diyorsun?
    - (kızgın) ben gidiyorum necati!

    tekrar evde,
    - anne ben dayıma yardıma gidiyorum.
    - tamam oğlum.
    - anne bir şey mi oldu?
    - yok oğlum ne olsun?(küçükler her şeyi bilmez)
    - anne.....esma ablam neden gelmiş?
    - gelemez mi oğlum burası onunda evi.
    - gelir de ağlıyordu sesini duydum ondan soruyorum.
    - oğluuumm......bu sabah selim ablanın yanında osurmuş.
    - neee....
    - evet oğlum ablan da buraya gelmiş.
    - anne ben gidiyorum akşama konuşuruz. vay terbiyesiz.....

    biraz sonra arhan’ların mutfağı,
    (suzan durgundur, dalıp dalıp gidiyordur)
    - abla neyin var bugün senin durgunsun.
    - yok bişeyim nazlı sen pirinçlerini ayıkladın mı?
    - ayıkladık ya demin beraber abla.......abla senin birşeyin var anlatmıyorsun.
    - yok birşeyim kızım sen ordan bana bir domates versene.
    - ablaaaaaa
    - tamam tamam. esma geldi bu sabah.
    - eeeee
    - selim sabah yanında osurmuş.
    - inanmıyorum abla ya selim bey.
    - evet selim bey
    - valla hiç beklemezdim abla yaaa.

    bu sırada ozan’la dayısı köfte arabasının başında,
    - ozan neyin var be dayıcım. ceylan’la kavga filan mı ettiniz?
    - yok dayı allah korusun.esma ablam gelmiş bu sabah.
    - eeee
    - selim abi....sabah ablamın yanında osurmuş.
    - eh be dayım bu mu yani sorun
    - ya dayı ya osurmuş diyorum sana.
    - bu çok normal insansal bir davranış. gel sana evlilikte osurugu siradanlastirma sureci anlatayım........

    işte böyle kozanlardan birinin evinde biri osursa* bütün herkes öğreniyor bunu.


    (naksidil - 10 Mayıs 2005 10:19)

  • comment image

    babannemin müdahaleleri ile benim için zaman zaman komedi dizisine dönüşmüş olan yapım.

    1.
    behiye arhan - işte bunu kutlamalıyız çocuklar!
    babannem - bok için.

    2.
    esma-selim ikilisi sonunda kavuşmuş, bir kaç afilli laftan sonra birbirlerine sarılarak özlem gidermektedirler. ama babannem durmaz ;

    - adamın* parasını versenize!


    (tozlu raf - 14 Haziran 2005 11:38)

  • comment image

    tüm karakterlerin kişilik değişimine uğradığı dizi.
    esma'nın annesi suzan'ı inceleyelim, öncesinde öyle tatlı kadın, öyle iyi huylu kadındı ki, bütün annelerimiz özendi hatta avon yılın annesi seçti. e sonra noldu; bir canavar oldu resmen, o güzelim kadın gitti yerine her boka bağırıp çağıran şirret bi karı geldi.
    sonra demir. dizinin başında demirin derdi gücü hatun kaldırmaktı ferrarisiyle. sonradan melek gibi bişi oldu, abisinin ayağını kaydırmaya uğraşan çocuk gitti aman yarabbi her eve lazım bir delikanlı geldi. aşık oldu, bağlandı. dizinin ilk bölümlerinde, ailemizin büyükleri demirin hakkında bundan bir bok olmaz dedi, nooldu? adam evlendi, arc'nin başına geçti.
    esma, çirkin sevimli bir kızdı. sonradan orospunun hası oldu. o aşkından ağaçlardan düşen kız gitti yerine çıtkırıldım bi hatun geldi, yok efendim bebeğini düşürdü hayata küstü. yok selim'in derya'yı götürdüğünü öğrendi sineye çekti. selim'i aynı yatakta başka bi karıyla gördü, çekti gitti. böyle insan olmaz olsun dedirtti bütün izleyenlere. ama bir konuda süperdi, orospuluğu kitabına uydurdu, yani dizi boka sarmasaydı adı orospuya da çıkmazdı.
    selim'e gelince, selim aklı başında efendi bi adamdı. sonra baktık sübyancı oldu, bir aptallaştı. demire bağırıp çağırırken ailenin değil dizinin en aptal karakteri oldu. efendim madem romalarda evlenecek kadar seviyorsan bu karıyı, ne diye koşmadın peşinden bir de gittin başka karıları götürdün. hem sonra neydi o tatillere siktirip gitmek, oldu mu şimdi. artist herif, tek başına deniz yolculuğu mu olurmuş, hayata küser insan be.
    behiye hanım'a gelince, o kaltak kadın dizinin başından sonuna kadar hep aynıydı, allahın bir belasıydı. iyi ki bir zengindi yani, sergiler mi açmadı, çocuk mu evlat edinmedi, aman yarabbi hele o sinir krizlerine girdiğinde, hele kocası hapse atıldığında neydi o tripler, izleyenlerin hepsi zengin olmaktan tiksindi.
    ömer bey dizinin tamamında gıcık bi herifti. en büyük değişiklik, heybetli herif şirketi oğlanlara bırakınca madara oldu, evlatları tarafından kovuldu. dürüst diye tanıdık ama şerefsizin teki çıktı. ama o behiyeyi boynuzladı ya, helal-i hoş olsun ona.
    cemal efendiye gelince o da dizinin tamamı mülayimdi. fakat ondan da godoşluk dersi aldık. ya insanda biraz haysiyet olur. kızını düdüklüyo sen şoförlüğünü yapıyorsun, sonra da selim bey selim bey diye götünden ayrılmıyorsun, vallahi pes, pes abicim.
    çiçek kaltağına geldiğimizde sinirlerimiz iyice geriliyor. çiçek, hole filmindeki karının aynısıydı sanki. öyle abla mı olurmuş, sıçayım öyle ablaya. bizim de kardeşlerimiz var, kendimizden emin olamadık sayesinde. sen esmaselimle barıştıracağına, gidip sümsük bi herif ayarlıyosun, oldu mu şimdi. gerçi bu yaptıkları iyi sikilememektendi ama sonra noldu, hamile kaldı rahatladı, vallahi biz de rahatladık. neyse o hırgür kocasını nasıl dize getirdi, aman yarabbi hayretler içersinde kaldık. hele o tripleri yok muydu, ağzını büzdüğü hani, sinirlerimiz oynadı sinirlerimiz.
    çiçeğin kocası necati'ye gelince, o canavar adam birden sustu pustu, bok gibi bişi oldu. önceden çiçeği iki üç kere yamultmuştu, sevgimizi kazanmıştı. sonra noldu, o da manyaklaştı. çiçeğe şaka yapamaz hale geldi, ah canım, bitanem, gebert beni, ağzıma sıç moduna geçti. çiçek tanker gibi olmuşken, "kilo mu almışım yahu" sorusuna "yok hayatım" dedi. adam sustu, aileye alışamadı, e tabi o aileye kim alışır kardeşim, baba godoş, anne şirret, hanım fitneci, baldız kaltak.
    neyse efendim, yazımın sonuna gelirken, favorim zekeriya'ydı. dizinin en mükemmel karakteri de oydu, hiç değişmedi, ibneydi ibne kaldı.

    zorunlu edit: bu yazıyı benden izinsiz olarak emaillerde kullanan ve kaynak belirtmeyen kişilik yoksunu amiplere selam ederim.
    --- spoiler ---
    17.06.2005
    arkadaslar,
    bir istanbul masali'ni ozetleyip, gonderdim size. okumanizi tavsiye ederim... :))
    ---
    spoiler ---


    (morkukuletaliprenses - 14 Haziran 2005 11:44)

  • comment image

    ilk başlarda sürekli, son aylarda ise ara ara bakmak suretiyle benim bu diziden anladığım şudur: şımarık ve hiç dayak yememiş tam sopalık bir kadın olan esma önce ozan güven'in, sonra mehmet aslantuğ'un hayatını mahvetmiş, geçerken birkaç erkeği tokatlamış, babasının içini kurutmuş, son olarak kendi halinde bir genci nikah masasında çük gibi bırakmış ve nihayet mehmet aslantuğ'un hayatını tekrar sikip atmak üzere yeni bir hamle yapmıştır. bu kadın bırakın arhan ailesine türkiye'ye bile zararlıdır, bir daha esma kozan ismini duymak istemiyorum, sınırdışı edilsin.


    (nazmiye demirel - 14 Haziran 2005 11:53)

  • comment image

    ben de geyiğimi yapayım, sıramı savayım da bitsin artık bu çile...

    --- spoiler ---
    dizi bitmekte olduğu için kostümlerden de kısan teknik ekip günlerdir esma'yı aynı yeşil elbiseyle selim'i de aynı gömlekle gezdirmektedir... diğerlerinin kılığına girmeyeceğim yalnızca behiye'nin tünik olayını abarttığı ortamda musa hala damatlıklarıyla hizmette...

    esma selim'i gördüğü ilk anda değil de, selim "merhaba" deyince elini ağzına kapatmaktadır... kanım o ki, aradan da bir sene geçtiği için, esma sakalları yüzünden selim'i tanıyamamış ancak o yunus misali derinden gelen sesini duyunca ikna olmuş ve şaşkınlıktan küçük dilini yutmuştur... ya da "allahım ben de kim bu berduş diyordum sakallara bak yarabbim" demiştir de biz duymamışızdır..

    bir gün atlantik'te yunusları düşünen selim ve esma'nın neden ayrıldıkları konusu yine havada kalmıştır.. bu kadar iletişim özürlü bir çift zaten yeniden barışmayı haketmemektedir ama ne yaparsınız ki bu da masaldır adı üstünde.. selim'e posta koyan esma eve dönüşünde sorulara muhatap olmamak için "az kalsın bisikletli bir çocuk yüzünden" ezildiğini öne sürmüştür... bu noktada senaristlerden birinin küçükken başının bisiklet yüzünden fena halde derde girdiği sonucunu çıkarıyorum... yani nedir bu ayvalık'a gelindiğinden beri yaşanan bisiklet çıkmazı? yok herkes elinde gezer, yok hızlı geçerler, yok ezileyazarsın nedir bu yaa? duyan da michael schumacher cunda sokaklarında bmx'le turluyor sanır...

    okuma özürlü bir avukat bulunmuş vasiyetname için... anladığım kadarıyla bu amcamızın elması henüz geçen hafta kızarmış*... yoksa avukat rolü yapan biri bu kadar duraklaya duraklaya müsamere tarzı yazı okuyamaz yani.. adviye'ye 2 takım döpiyes kalacak derken ev kalmış... ömer lafım sana... madem kadının boş anahtarlığını 2 sene önce yok edip ucuna anahtar taktın, ne diye ölmeyi bekliyorsun kadını sevindirmek için? sağlığında versen de bir an önce kiradan kurtulsa sana da hayır duası etse ya.. hıyar...

    pelin ev bulmuş.. harika loft... 350 m2... tekstil fabrikasına verilmeyen ruhsatı konuta mı aldın gülüm? burası türkiye yok öyle parizyen tadlar, berliner alanlar... istanbul masalı yaşıyoruz burada new york üçlemesi diil... o senin loft eğer tekstil fabrikası niyetiyle yapılmışsa ya seyrantepe'dedir ya yenibosna'dadır.. sen koskoca arc'nin başkanını öyle bir yerde düşünebiliyor musun? şirket danışmanı* vurur sizi be...

    hatalarım ha?.. öldürdün beni ömer... zaten bu ailedeki iletişim özrü herkese bulaşmış.. ömer anlatacağına yazmış... behiye "oolum malikanede oturmak ister misiniz?" diye soracağına satmaya kalkmış.. oğlan da "anne ne satıyorsun evi bırak lazım olur kalsın" diyeceğine "neden kiralamıyorsun diyor"... zaten babacık diyen oğlanı 2 posta dövmek lazım ayrı..

    neyse, malikaneyi selim esma'ya düğün hediyesi yapar sanıyordum ama demir kaptı.. ne de olsa koskoca arhanlar'ın koskoca arc holdingin başı.. bu arada çimde pembe ayaklarıyla yayılan demir, ayaklarını yıkatan erbakan pozunu çağrıştırdı nedense..

    sedad hakkı eldem'in tipik osmanlı mimarisi ha? adam tutup 3 cilt türk evi kitabı yazsın, 2. ulusal mimari akımı başlatsın, sen tipik osmanlı mimarisi de... o dizi sonunda teşekkür ettiğiniz mutfak ekibine benzemez bu... adamın kemiklerini sızlatacaksınız...

    taş saydıran turgut'a esma'dan öğüt "yavaş at yoksa sekmez".. bence ufak at da civcivler yesin..
    turgut'a acımayalım diye dizinin son 15 dakikasında adamı hıyara çevirdiler yoksa gayet sevecen, naif bir çocuktu...

    sağır kız hem konuşuyor hem de gramer mükemmel tebrik ederim... demek daha önce sadece dudak okuyormuş kitap falan okumuyormuş ya da ayvalık'ta şivesi bozuldu ama onlar da öyle konuşmaz ki hem bunların stajı mtajı yok mu hemşire olarak, niye hep orada?

    ayrıca ozan kişisinin evlenme teklif etmek için 2 sene zor dayandığını görüyoruz... tam sopalık bu velet... şehir bölge planlamada okuyor ya site kurup parayı götürecek sanıyor kendini.. ooolum senin harçlığın öyle çarşaf gibi aydınger çıktılarına bile yetmez daha... nerene evleniyorsun?

    her fırsatta ciyaklayan kadın suuzan sözüm sana... düğün dernek deyince, istanbul'dan kankanı çağırıyorsun da izmir'den köfteci kardeşin nerede? 2 saatte gelemez mi ayvalık'a? hem sonra ayvalık'a yerleşmek niye? siz adanalı değil miydiniz? dönün memleketinize neden bir başka yerde daha alışma sıkıntısı çekiyorsunuz ki? mesela duvara karşı cahit bile alamanyalardan istanbul'a dönmüş oradan da mersin'e gitmiştir.. yoksa mola yerinde "amanın buranın sucuğu da güzelmiş" diye bavulu aldiği gibi afyon'a yerleşmeye kalkışmamıştır... neyse..

    misafir yolcu etmeye 50 m yürüyoruz cümbür cemaat... gören de italyan kasabasında cenazeye eşlik ediyoruz sanacak... ağır adımlar, herkes hiyerarşiyi biliyor.. o kadar hüzün dolu... ne o sakallı yunus yolcu edilecek...

    ne asistanken, ne şiket çalışanıyken olmadığı kadar boyalı, makyajlı yeşim salkım klibi tadında dolanan esma, ayvalık yolundaki ilk mola yerinden aldığını sandığım at nalı kadar küpelerini hiç çıkarmayacak diye çok korktum.. image makeri kimse tebrik ederim.. zaten iri burunlu kepçe kulaklı bir insan ancak bu kadar maymun edilebilirdi.. ayrıca ütüyle son dakikada yangın çıkaracak diye de epey bekledim ama becerdi elbiseyi ütülemeyi..

    minibüs şoförü sözüm sana... ayvalık edremit arası yol zaten neredeyse tarla gibi delik deşik.. daha hala ne tarlasına girecen? üstelik oralarda sazlık da vardır girsen minibüsün bir batar bir daha zor çıkarsın adamın cipinin karşısına.. zaten orhan abim de batsın bu dünya demiyor mu? üstelik bu cip kafadan 3- 4 saat önce yola çıkmış çoktan susurluğa varmış olmalı... bence selim yörsan'da kaşarlı tost ve ayran içmekle meşgul, direk bandırma'dan yenikapı feribotuna yer bulmaya bakacak... adamın daha ispanya üstünden barbados'a gitmesi lazım bu akşam... ama tabii yine unutuyoruz ki masaldı bu.. pardon...

    ben plakasına burnumu dayamadan kendi arabamı tanımam elalem şehirlerarası yolda tee uzaktan cip tanıyor... ayrıca selim'den kenara çekip de "nooluyon olum, ben feribota yetişecem ne el ediyorsun? demesini beklerdim... ööyle bakındı... adamın parasını verdiler mi bilemem ama konuşmadan bakışarak geyik muhabbeti yapmaktayken kendilerini kırda evlenmiş buldular.. herhalde onlar da sıkıldı ki selim'in 2 tur yolcu edilmesi uzunluğunda bir ara sahneyi bile çok gördüler... içinde istanbul'a varış, düğün hazırlığı falan olan... ben yine de malikanede düğün beklerdim ama demek kontrat bitmiş onlarla...

    ceylan'ın ayağında aynı şıpıdık terlikler... ayvalık düğününe de kır düğününe de aynı şeyleri giyiyor... biri şu kıza polaris molaris bişi alsın artık...

    yumuk inanır mısın, paşabahçe vapuru dururken yenikapı bandırma arası bol bol ido reklamı yaptı durdu bunlar... şehir hatlarını ido devraldı ya artık buna mı değinmek istediler nedir bilemiyorum ama ne paşabahçe vapurunu, ne süreyya'yı ne de çaka bey'i göremedik bütün dizi boyunca... insan sevabına bir boğaz köprüsü falan gösterir de istanbul masalı olduğunu hatırlardık.. olmadı olamadı...
    ---
    spoiler ---

    neyse herkese büyük geçmiş olsun...


    (yul - 21 Haziran 2005 14:00)

Yorum Kaynak Link : bir istanbul masalı