Süre                : 1 Saat 56 dakika
Çıkış Tarihi     : 15 Mart 2016 Salı, Yapım Yılı : 2016
Türü                : Döküman,Müzik
Ülke                : İngiltere,Japan,ABD
Yapımcı          :  28 Entertainment , Capture
Yönetmen       : Matthew Jones (IMDB)
Oyuncular      : James Lavelle (IMDB), DJ Shadow (IMDB), Ian Brown (IMDB), Joshua Homme (IMDB)(ekşi), Thom Yorke (IMDB), Grandmaster Flash (IMDB), Gilles Peterson (IMDB), Badly Drawn Boy (IMDB), Robert Del Naja (IMDB), Futura 2000 (IMDB), Steve Finan (IMDB), Swifty (IMDB), Robert Ames (IMDB), Galya Bisengalieva (IMDB), Paul Bradshaw (IMDB), Pablo Clements (IMDB), Jarvis Cocker (IMDB), Nathan Coley (IMDB), Charlie Dark (IMDB), Ben Drury (IMDB), Brian Eno (IMDB), Richard File (IMDB), Antony Genn (IMDB), Gift of Gab (IMDB), Keaton Henson (IMDB), DJ Krush (IMDB), Martin Mills (IMDB), Chief Xcel (IMDB)

The Man from Mo'Wax (~ The Man from UNKLE) ' Filminin Konusu :
The Man from Mo'Wax is a movie starring James Lavelle, DJ Shadow, and Ian Brown. A pulsating documentary charting the extraordinary life and career of underground DJ icon, music producer and global trip hop mogul, James Lavelle....


  • "sadece şampuanını kullanınca bile 'yıllardır şampuan yerine başka birşey kullanıyormuşum meğer' dedirten marka."




Facebook Yorumları
  • comment image

    yillar yili, erkek sac kesim tarifesinden urktugumuz, "mahalle berberinin dogalligi yok orda, club mi berber mi belli degil" gibi yalanlanmaya gayet musait bazi argumanlarla gitmeyi reddettigimiz bir kuafor zinciridir toni and guy. dusunurduk ki, orada mac muhabbeti yapilmasi ayip olacak, cay ya da ihlamur istedigimizde halk adami muamelesi gorup "dilerseniz espresso verebiliriz" denecek, toni ya da her kimse gelerek, siz bu kuafore yakismiyorsunuz, su ara sokaktaki huseyin usta'ya gidiverin diyecekti.

    bu onyargilarla, biraz da tedirginikle takip etmistim cepa'ya toni and guy'in acilmasini. fiyat tarifesinin cok da urkunc olmadigini ogrendigim bir gun, yapacak da daha iyi bir seyim yokken, artik bu tecrubeyi edinmem gereken yasa geldigimi dusunerek attim adimimi iceri. resepsiyonda (evet, cok tuhaf degil mi) duran janti kisilik beni kil kuyruk bir elemana yonlendirdi. tedirginlikle sacimin nasil kesilmesi gerektigini anlattim, kil kuyrugun anlatimima katki yapmasini bekleyerek..

    soylemlerimi dinleyen kil kuyruk, "evet sizin saciniza guzel bir tarz yapabiliriz aslinda" ifadesini kullaninca dogru yerde bulundugumu hissettim, aklimdan david beckham, george clooney gibi sac kesimi guzel olabilecek kimseleri geciriyor, "ulan birini soylesem de eleman benzetse" gibisinden ucuk dusunceler geciriyordum. (bu arada saclarimin kirk metreye kadar su gecirmeyen gurlukte ve sertlikte oldugunu, uzatilinca dejenere bir bonus kafa olusturdugunu da soylemem gerekir). ne var ki, kil kuyruk afilli makas takimini cikartirken, "yanliz sacinizdaki dalgalari cozmek icin bir sey surmem gerekecek" deyince biraz huzursuzlandim. isin mali boyutu bir yana, sacima surulecek olan seyin etkisini cok kestirememenin tedirginligi vardi ustumde, dalgalarimi kaybetmek istedigimden emin degildim, yine de bir "olur abi" cikiverdi azimdan.

    iste en buyuk hatayi orda yapmistim, evet, sacim gercekten tarz oldu, evet dalgalar kismen yokoldu, ne var ki ben bu sonuc icin buyuk bir bedel odemek zorunda kaldim. odedigim bedel keske parasal bir bedel olsaydi. sacimi duzlestirmeye yaradigi soylenen tuhaf krem, rezil kokusuyla saclarima, kafa derime, beynime, ve de burnuma nufuz etti. oyle bir koku ki, ben diyeyim copluk, siz diyiverin old spice sikilmis terli t-shirt. herhalde gecer dusuncesi ile mekandan ayrildim kil kuyruk'un elini sikarak. ne var ki, koku gecmedi. ne o aksam, ne o ertesi sabah.. daha da vahimi, dus aldigimda islanan sac molekullerinin kokunun etkisini katmerli hale getirdigini farkettim. o gun yaptigimiz kar yuruyusu benim icin iskence haline geldi, zira terleyen basim, yun sapkanin uzerinden dahi cevreye o rezil kokuyu buram buram yayiyordu. rezil oldum, yer yarildi karlarin icine gectim.

    ilk isgunu kil kuyruk'un yaninda aldim solugu. kil kuyruk duyduklarina inanamadi, bunu damatlarin da saclarina surdugunu, boyle bir koku sorunu olsa gerdek gecesinin nice olabilecegine dair abuk yorumlar yapti, nedeni sacin gur olmasinda aradi ve saca iki saat boyunca bakim uyguladi. bu sure boyunca blackberry'deki tum oyunlari bitirmis, artik yazacak mail birakmamistim. ne var ki koku gecmiyordu.. sanirim bir organizma haline donusmus, yakinda saclarin arasindan yesil kollarini uzatacakti... su an klavye basinda elimi sacima goturup her kokladigimda kokunun halen gecmedigini gorup yuzumu burusturuyorum. tam onbes gun oldu toni, duyuyor musun beni, bu nasil is?!!

    seinfeld izleyenler bilir, son care olarak domates sosuna basvurmayi planliyorum.. yoksa ikinci bir hasan sas vakasi olabilirim, onden uyarmayi kamu sagligi acisindan bir borc bilirim.

    gunler sonra gelen edit : eh be sozluk, sen nelere kadirsin, senin gucunun artik farkinda olmamiz gerekiyor. cok sevgili berberim bu yaziyi okuyup icerledigini ifade etti, buradan seslenmek isterim kendisine ve ilgili herkese, kendisine ve emegine sonuna kadar saygim var, bakmayin kilkuyruk dedigime (en yakin arkadasimi da dombili diye cagiririm zaten), ustalarin ustasidir o, adam gibi adamdir. eh, merak edenlere hikayenin sonunu da soyleyelim, koku gecti artik. rahat uyuyabiliyorum..


    (speedy - 13 Şubat 2008 22:42)

  • comment image

    diğer şubelerine gitmedim, bilmem ama ankara gordion'daki şubesi tam bir felakettir. gerçi suç bende, salona ilk girdiğimiz anda halihazırda çalışanlara çemkirmekte olan 2 farklı müşteriyi görmemezlikten gelmemeliydim, arkadaş kurbanı olduk yine de neyse, size kendi kabusumu anlatayım...

    uzun yıllardır kullandığım saç rengini değiştirmek istiyordum ama lanet kuaförüm istanbul'a taşındı, ben de yana yakıla düzgün bir yer aramaya başladım, köklü bir değişiklik yapıcam ya, illa güvenilir bir yer olsun istedim (senin neyine işte düzgün yer filan git mahalle kuaföründe boyat!), o sıralarda saçının rengini çok beğendiğim -ve fakat kesiminden nefret ettiğim- bir arkadaşım benim kuaförüme gelsene çok iyi, kaliteli vs diyerek aldı beni ve iki arkadaşı daha bu adamlara götürdü.

    salona girdiğimizde çemkiren kadınlardan sonra dikkatimi çeken ilk şey fiyatlardı tabii ki. hayır, nasıl bir hizmet verebilirsiniz ki o rakamları talep etmek için?! değer o paraya falan diyenler olmuş, değmez efendim, herhangi bir kuaförün aldığı paranın 3 katını almak için gerçekten kuş konduruyor olmaları lazım kafama, başka türlü sittin sene vermem ben o parayı onlara..

    neyse; diğer iki arkadaş fiyatlara baktılar, sonra da hiç sormadan etmeden oturdular koltuklara başladılar saçlarını yaptırmaya, ikisinin olayı da benimle aynı, kestirip boyatacaklar. ben de o arada anlatıyorum adama ne istediğimi, arada fiyatlar niye böyle diye sıkıştırıyorum, işte ürünlerimiz kaliteli vs sıralıyor. bazı kuaforlerde farkediyor, uzun saç-kısa saç farkediyor mu sizde de fiyat açısından diyorum, olur mu öyle şey burası çok profesyonel bir kuaför burda öyle bir şey olamaz falan diyor... sonunda dedim ki, hacı ben kesitirip boyatacaktım ama bu parayı asla vermem, yazık günah vereceğim paraya hepi topu bir saç nedir yani... adam dönüp bana demesin mi " tamam sen yaptır işlemini, nasıl olsa iyi bir müşterimin referansıyla burdasın sana çalışan fiyatına yapıcam". nedir yani dedim, -buraya dikkat- asıl fiyatın üçte birini söyledi. 5 dakika önce tanıştığım adam bir anda kankam olamayacagına göre düşünün siz artık fiyatlardaki oynamayı!

    neyse, tamam o zaman dedim yapalım. istediğim şeyi anlattım. kesinlikle saçımın o oriel zımbırtısıyla açılmasını istemiyorum dedim. tamam, sen bana bırak muthiş bir saç rengi yapıcam dedi. ilk bomba, saçımın ilk yıkamasından sonra ortaya çıktı. uyardığım halde saçımı açmış, aynaya baktığımda saçlarım bembeyazdı!! ben çemkirmeye başlayınca, ya işte başka türlü olmaz o renk hem bu ürün çok kaliteli saçın orjinal yumuşaklığını kaybetmiycek falan diye sakinleştirdi beni. neyse olan oldu artık dedim, sustum. sonra saçı boyadı bu arkadaş, beğenmedim ama alışamadım yeni halime ondandır dedim laf etmedim yine. sonra bir işimiz daha var gözlerini kapat dedi, ve bana sormadan çat diye iki kaşıma da -evet kaşıma!- boya sürüverdi. napıyorsun sen diye çemkirmeye başladım ama saçınla kaşın çok farklı renklerde uyumlu olacak böyle diye zırvalamaya başladı. daha önce hiç boyatmadım kaşımı, istemiyorum sil diyorum, şimdi silersem olmaz komik olur bak bekle gör çok güzel olacak diyor.

    la havle diyip beklemeye başladım ama bekledikçe kaşımda bir yanma hissetmeye başladım. sırayla önümden geçen tüm çalışanlara söyledim. hiçbiri sallamadı, arkadaş canım yanıyor diyorum, üff ne mızmızmışsın bunca yıldır kaş boyuyoruz ilk defa biri bu kadar sorun çıkarıyor diyorlar. cidden acıyor diyorum; ya ne olacak, ne kıymetli canın varmış diyip gülüyorlar. sonunda çıldırdım silin diye bağırdım, geldiler boyayı silmeye ve ta taaa! derim yanmış! evet evet, bildiğiniz yanmış!

    o andaki surat ifadelerini çekip şuraya koyabilseydim keşke, boyayla birlikte derim kalktıkça ve o bölgede daha derin kırmızılıklar oluştukça etekleri tutuştu bunların, özür falan diliyorlar, ilk defa görüyorum böyle bir şey lafları havada uçuşuyor. habire krem, merhem falan sürüyorlar.
    e be gerizekalılar, müşteri size canım acıyor diyor, sil istemiyorum diyor siz hala silmiyorsunuz sonra da özür dileriz ilk defa oldu! ben ağzıma geleni söyledim tabii. kızlar sakinleştirdi falan derken kasaya geldik. ödeme fişini getirdiklerinde ödemeyeceğimi düşünmüş olacaklar ki önlem olarak gelip bana işte çok özür dileriz, bir dahaki gelişinizde cilt bakımınız bizden dediler. (komediye bakın yalnız, birdahaki sefere! şimdi de vermiyorlar yani cilt bakımını, illa gelip bir daha para bayılıcam da ondan sonra cilt bakımımı bedavaya verecekler, aman ne jest!) ben bir daha buraya gelirsem yaparsınız cilt bakımı dedim ve ödeme fişine bakmamla kahkahayı patlatmam bir oldu. bana söyledikleri fiyatın tam iki katı yazıyordu fişte. sen hem benim kaşımı yak, hem de iki kat fiyat iste. böyle bir iş ahlakı ancak toni&guy gibi profesyonel bir kuaforde olabilirdi zaten.

    dönüp adama bu ne dedim, saçınızın rengini açtık ya ordan eklendi o fiyata dedi! arkadaş, ben sizi özellikle uyardım sakın saçımı açmayın diye siz inatla yaptınız, hem istemediğim şeyi yapıp hem de üstüne para mı alacaksınız utanmadan dedim. durdu, -buraya dikkat- aa pardon pardon saçınız çok uzun ya ona ekstra ücret yazılıyor dedi!!! ben de artık iyice delirdim... ben size ilk başta sormadım mı bunu siz de bana olur mu öyle şey tabii ki almıyoruz dediniz, bu ne biçim bir yer, dalga mı geçiyorsunuz siz müşteriyle diye çemkirmeye başlamıştım ki, şefleri oldugunu tahmin ettiğim bir adam geldi çok özür dileriz hanımefendi bir yanlışlık olmuş diyerek fişi düzeltti, ilk söyledikleri fiyatın da altında bir fiyat ödeyerek çıktım.
    ha normalinde bu kadar şeyden sonra o fiyatı da ödememem lazımdı ama daha fazla rezillik çıkmadan bir an önce o kabus gibi yerden kurtulmak istedim.
    diğer iki arkadaşa gelince onlar tek kelime etmeden gelen fişlerdeki fiyatları -ki kendilerine söylenen fiyattan 100'er ytl fazlaydı- ödeyip çıktılar, çıktıktan sonra da ya sen nasıl bizden bu kadar az ödedin diye düşünme gereği bile duymadılar!

    uzun lafın kısası: gitmeyin a dostlar, sinirlerinize de, saçınıza da kaşınıza da yazık!

    benim açımdan olayın en trajikomik kısmı ise; o saçının rengini beğenip de tony&guy'a gittiğim arkadaşın saçını evde kendisinin boyadığını öğrenmem oldu! sadece saçının kesimini tony&guy'a yaptırıyormuş. ki benim kızın saçında beğenmediğim tek nokta da buydu zaten! al bir de burdan yak...


    (himbil - 26 Nisan 2010 14:38)

  • comment image

    ankara gordion'daki şubesine gittiğim kuaför. öncelikle belirteyim saçlarım kıvırcık ve hayatım boyunca istediğim modeli elde edemedim. kim keserse kessin hepsi birbirine benzedi. en sonunda bari burayı da bir deneyim dedim, gittim oturdum. "nasıl istiyorsunuz, önce bir konuşalım" dediler. ben de anlattım, boyu bu kadar olsun, katlı olsun vs. diye. neyse boyunu kısalttılar, sonra hooop, "fön çekip öyle geri kalanını keselim daha iyi anlarım o halde saçlarını" dediler. şu yaşıma kadar gittiğim en kendi çapında kuaför bile böyle bir şey yapmamıştı, hatta gayet de güzel simetrik kesmişlerdi. bir bildikleri vardır heralde dedim, fönü çektiler,kat verdiler.

    sonuç, sırf kendi becerilerin az olmasından kaynaklanan fön çekip kesme işleminin fön kısmını fiyat olarak bana yansıttılar-sanki ben onlara bu şekilde yapın demişim gibi-, öyle pek de ahım şahım bir değişiklik olmadı bildiğin saç, üstüne üstük- ben kuru olarak kestiklerinden kaynaklandığına inanıyorum-uçları kırık gibi duruyor. gordion şubesi denendi ve rahatlıkla söylüyorum: gitmeyin efendim, paranıza yazık.


    (cukulatali kek - 13 Şubat 2011 11:45)

  • comment image

    saçma sapan kıvırcık-dalgalı olan saçlarımı yıllar sonra yıka/sür/çık sıralamasıyla kullanmamı sağlayan güzel marka.
    saçlarım kuaför azizliğine uğrayıp yanmıştı. dalgaları ve tüm yapısı bozuldu. kendi kendine kuruduğunda dalgalanmaktan ziyade az önce birisi saçlarımı yolmuş gibi duruyordu. bir senedir argan ile tedavi etmeye çalışıyordum. çok yol katettik. ancak bitkisel dışında bir ürüne de ihtiyac vardı. bukle belirgenliştirici spreyi görüntüde köpük etkisi yaratıyor. ancak asla yapış yapış ve sert yapmıyor. tüm bunları iki fısla yaptığı için de çok bereketli olduğunu umuyorum. altına imzamı atarım toniguy.
    edit büdüt: bir kaç kullanımdan sonra hiç de yukarıda bahsedilen performansı vermedi. eger saçlarınız dengesiz kıvırcıksa bi işe yaramıyor. deniz tuzlusunu da denedim. o da şahane değil.


    (muzedebirgece - 1 Nisan 2013 11:48)

  • comment image

    bugün saçımı kestirdikten sonra istedikleri parayı duyunca "ben mutfağa geçip bulaşık yıkayayım" moduna girdiğim kuaför. tamam saç güzel de allah belanızı vermesin o nasıl para lan, keşke arkadaşımın teklifini kabul edip eskişehir'de teyzesine kestirseydim. yol parasından kaçarken gidiş dönüş toplamın iki katını kesime verdik resmen. bir de çay verdiler saç düştü onu da içemedim. paramın hakkını istiyorum. böhüü.


    (cekleri vadeye gore sirala - 18 Nisan 2013 23:26)

  • comment image

    çok acele yetişmem gereken bir yere gidecekken cepadaki şubesine gidip hızlıca fön çektirdiğim kuafördür. telaş içinde olduğumu gördükleri hatta bunu ısrarla belirttiğim halde yavaş çalışan elemanlarını şikayet etmek isterdim ama daha da garip bir olay yaşadım. fön işlemi bittikten sonra saçımın kahkülü gözümün önüne gelmesin, ilerleyen saatlerde düşmesin diye bir tane tel toka rica ettim. aldığım cevap ise "o zaman topuz parası alırız" oldu. topuz ya da herhangi bir toplatma işlemi istemediğimi sadece bir tane tel toka istediğimi belirttim ama kuaför kurallarının böyle olduğunu belirtti. mahalle arasındaki en kötü kuaför bile bu kadar basit bir olayda problem çıkarmazken, markalaşma yolunda bir kuaförden müşteri memnuniyetini bu kadar önemsemez fırsatçı bir tavır görmek şaşırtıcı. bir daha asla gitmem, çevremdekileri de bu köylü kurnazlarının eline teslim etmem.


    (pseudopsycholog - 9 Aralık 2013 20:32)

  • comment image

    taurus subesinde bugun saclarimi boyatarak maasimin dortte birini biraktigim kuafor. ha biliyodum boyle zikeceklerini de iste bazen insanin bos anina denkliyor. bu arada ilk kez duydugum eldivenli manikur olayini da tecrube etmis oldum. ben evde ameliyat eldiveninin icine vazelini basar yumusatirim o ellerimi. parayi verdikten sonra hep bunlari dusundum.


    (yersizkedi - 7 Mart 2014 23:42)

  • comment image

    sadece şampuanını kullanınca bile 'yıllardır şampuan yerine başka birşey kullanıyormuşum meğer' dedirten marka.


    (agustosba - 4 Haziran 2014 04:32)

  • comment image

    bunların deniz tuzu spreyi diye bir spreyi var. harbiden deniz tuzu, denizden çıktığım zaman saçlarım hışır hışır olsa da dalgalarını çok seviyorum kimsenin aklına gelmemiş ama niyeyse bunların aklına gelmiş. saçlarınız biraz kalıp gibi oluyor ama gerçekten çılgın bir dalga veriyor saça.

    kafanızı öne doğru atıyosunuz, pıst pıst pıst pıst pıst bu spreyi sıkıyorsunuz saçınızın her tarafı spreyle nemlenene kadar sıkınız, sonra ellerinizle mıncıklayınız ve ta ta ta taaaa. kafa hala önde. sonra saçlarınızı arkaya doğru atıp kaldırın bakalım kafayı hooop! kokusu filan da çok güzel. tabii öyle ipek gibi bir saç beklemeyin, denizden çıkınca saçınız ipek gibi mi oluyo? olmuyo ama ne şekli verirseniz öyle kalıyo.

    sadece bunu sürekli saça yapmanın yıpratıcı olacağını düşündüğüm için saçıma haftada bir zeytin yağı, e ve b vitamını ve biraz sirkeden oluşan bir bakım uygulamaya çalışıyorum (genelde üşendiğim için iki haftada bir oluyor). çünkü saçı cortlatacak olduğuna inancım tam. belki siz de böyle bi çözüm bulabilirsiniz.

    ya ben böyle entrylerden nefret ediyorum ama saçlarının şekliyle ilgili sorun olanlar "nedir" diye merak ederse bilsin istedim. fiyatı da watsons'da 35 gayme idi. ama iki ay kadar idare ediyor.


    (bugun saat 6 gibi sarki soyluyodum - 5 Şubat 2015 09:48)

  • comment image

    belese de aynen istedigin sac modelini kestirtebildigin bir kuafor, tabii akademisinde ve pek tabii uc saat kadar orda oturmayi goze almak kaydiyle. yaklasik 5 aprantiye bir egitmen dusuyor, basta comezin saclarinizi keserkenki gerginligi cok urkutucu ama egitmen felaketleri engelliyor, sonuc gayet basarili.


    (amorphe - 25 Şubat 2005 00:19)

Yorum Kaynak Link : toni&guy