Süre                : 1 Saat 26 dakika
Çıkış Tarihi     : 20 Eylül 2018 Perşembe, Yapım Yılı : 2018
Türü                : Döküman
Ülke                : Hollanda,Almanya
Yapımcı          :  Moondocs , Chromosom Filmproduktion , Stichting Docu Shot
Yönetmen       : Claire Pijman (IMDB)
Oyuncular      : Robby Müller (IMDB), Wim Wenders (IMDB), Jim Jarmusch (IMDB)(ekşi), Lars von Trier (IMDB)(ekşi), Agnès Godard (IMDB), Jay Rabinowitz (IMDB), Frieder Hocheim (IMDB), Steve McQueen (IMDB)(ekşi), Theo Bierkens (IMDB)

Living the Light - Robby Müller ' Filminin Konusu :
Living the Light - Robby Müller is a movie starring Robby Müller, Wim Wenders, and Jim Jarmusch. DoP Robby Müller has inspired generations with his ground-breaking camerawork. Director Claire Pijman had access to his personal...


  • "(bkz: kartal maltepe)"




Facebook Yorumları
  • comment image

    oldukca etkileyici bir film. goruntu gercekten de iyiydi; ancak burada su ana kadar bahsedilmeyen esimin farkettigi bir sahne:

    --- spoiler ---
    travis jane'nin ardindan arabasini park ettikten sonra. hunter'a arabaya binmesini ve ne yapacaklarinin planini anlatirken arkadaki binanin (sex shop'in) penceresinden once bi kisi kameraya dogru bakar ve hemen ardindan (sanirim bir kadindi) biri gelir ve kameraya el sallar.
    --- spoiler ---
    edit: zamanini da verelim de tam olsun. 1:35:46-52 (tam alti saniyelik bi goruntu)
    ben buldum, ben buldum diyecektim de ben yazarken o da okuyordu. yapamadim bea. *


    (oxymoron schema - 31 Ağustos 2009 23:43)

  • comment image

    aslında doğru yazılışı (paris'in texas'da biryer olmasından dolayı) paris, texas olan, başta 1984 yılında cannes'da aldığı en iyi film ödülü olmak üzere birçok festivalde bol bol ödüllendirilmiş ve kanımca fazlasını da haketmiş, geç tanıştığım güzel film.

    --- spoiler ---

    travis kaybetmekten çok korktuğu aşkını aslında kaybetmeye başladığını görünce kaçmaya başlar. insanlardan, dünyayla ilişki kurmaktan, oğlundan ama en çok kendisinden. öyle kaçar ki yaşananları bile unutmaya başlar. konuşmaz. tesadüfen kardeşi onu bulur. ama karısı ortadan kaybolmuştur ve oğlu kardeşi ve onun karısına anne-baba demektedir.

    travis'in bir baba nasıl görünür bilmediği için dergilerde baba resmi araması filmin bence en iç burucu sahnelerindendir.

    son dakikalarda gerçekleşen telefon konuşmasında anlatılanlar tek başına bir film konusu. bu film sanki fırtınadan sonra kalan enkazın filmi gibi. fırtınanın ne olduğunu o son dakikalarda öğreniyoruz. ve bu son öldürücü darbeyle film şahsi top 250 listeme üst sıralardan giriş yapıyor.

    ---
    spoiler ---


    (doktor hektor - 15 Ocak 2012 19:29)

  • comment image

    ilk izleyişimin arkabinde öğrencilik hayatım boyunca tekrar tekrar izlemek isteyişime bahane yaratmak adına film dili, film analizi, planlara sahnelere bölmek gibi her türlü ödevim için seçtiğim muhteşem bir film.

    donald l. carveth isimli bir akademisyenin mevzuat üzerine hayvani güzellikte ödüllü bir makalesi vardır ki okuyanı filmle ilgili bambaşka dünyalara sokar. bir izleyici için muhteşem bir ufuk açıcıyken, olaya dersten geçelim yeter niyetiyle bakan bir öğrenci içinse süper bir kaynaktır.

    makalenin adı: the borderline dilemma in paris, texas: psychoanalytic approaches to sam shepard


    (regrettin - 23 Ocak 2012 19:10)

  • comment image

    wenders'in der himmel uber berlin'den sonraki en iyi filmi. aynanin onundeki sahne beni mahvetti. gunlerce kendime gelemedim. gidenler neden gitmistir, neden kalanlardir asil terkedenler sorularinin yaniti olabilecek film.


    (cekirge - 26 Mayıs 2003 14:06)

  • comment image

    ağlayabilen bir erkek kadar güzel bir film bu. ağlayabilen bir kadın kadar güzel.

    texas’ın ortasında paris diye bir bölge olduğunu öğrenmek kadar değişik. paris bildiğimiz paris değilmiş meğer, diyebilmek kadar farklı. yüzleşemediklerinden senelerce kaçmak kadar acı bir yandan; oradan oraya savrulmak amaçsızca, o kadar kaçmak ki, sonunda da unutmak, arkanda bıraktıklarını. her şeyden öte; yüzyüze konuşamamak kadar hüzünlü bir film bu. söyleyeceklerini ancak sırtını dönerek anlatabilmek kadar, içindekileri ancak bir kasete kaydedebilmek kadar, hissetiklerini ancak bir telefonun ucunda dile getirebilmek kadar da hüzünlü.

    jane sevici bir travis’in güzel, farklı, acı ve hüzünlü hikayesi bu...


    (dolls - 24 Kasım 2012 15:33)

  • comment image

    çıkışsızlık hissinin cisimleştiği bir monoloğa ev sahipliği yapmıştır. there will be no more safety zone diye tekrarlandığındı kısımda insanın içine bir sıkıntı düşer. şuna benzer bir şeydir metin.

    you will all be caught with your diapers down. i promise you that.... they will invade you in your beds, they will snap you from your hot-tubs, they will pluck you right out from your fancy sports cars. there is nowhere, absolutely nowhere in this godforsaken valley. my voice is reaching you from here where i'm standing to clear out into the goddamn mohave desert and through this vale of tears all the way to arizona.... not one square foot of that will still be a safety zone. there will be no more safety zone. i can guarantee you: the safety zone will be eliminated. eradicated. you will all be extradicted to the land of no return. you'll be flying blind to nowhere


    (insidious - 4 Nisan 2006 19:04)

  • comment image

    sağolsun istanbul film festivali, böyle bir başyapıtı perdede izletti bize, atlas sinemasının korkunç kenar localarında olsa da... ne güzel bir filmmiş, seveceğimi tahmin ediyordum, bu kadarını beklemiyordum.

    çok katmanlı bir film "paris, texas".

    --- spoiler ---

    bir taraftan, aile üzerine, annelik-babalık üzerine bir film bu.

    babasının annesini "parisli" olarak tanıtmasını anlatır travis, annesinin bütün hayatı boyunca bundan nasıl da utandığını. yıllar geçmiş, sonunda iki oğuldan birisi bir fransız kadınla evlenmiştir, diğeri de texas'taki paris üzerine evini kurmak üzere bir arsa almıştır. ailenin tüm hayat üzerindeki damga üzerine ne güzel bir detay, ne kadar manidar!

    aynı zamanda aşk üzerine bir film bu.

    jane'i görmek, onunla konuşmak, muhtemelen dört yıl önce gerçekleştiremedikleri iletişimi sağlamak, kendini anlatmak, "ne oldu bize?"yi bulmak için, ya da sadece ona aşık olduğundan, hayatındaki tek kadının hala jane oluşundan gidiyor onca yolu. yürek paralayan, gözyaşı döken bir cam arkası telefon sahnesiyle de bunu izliyoruz. 4 yılın ardından dokunmuyorlar birbirlerine, hatta birbirlerinin yüzlerini aynı anda göremiyorlar bile. bu bile aşk ve iletişim üzerine ne kadar çok söylüyor!

    bir de, insanın hayatta kendini araması üzerine. filmin kayıp karakteri olarak görünen travis, aslında kendini "bulmuş" bir adam. her şeyin farkında. bu yüzden o kadar umutsuz. bu yüzden "genç kadın" ile bir gelecek ihtimalini düşünmüyor, "bir şans daha?" diye sormuyor ona. bu yüzden oğlu hunter'la kalmak istemiyor, kendisinin iyi bir baba olmayacağının bilincinde olduğundan, muhtemelen. bu yüzden genç kadını bir sex shop'ta çalışırken bulduğunda bile pek öyle şaşırmıyor. hayata ve kendisine dair görebileceği her şeyi gördüğünün farkına varmış bu "yaşlı adam".

    ---
    spoiler ---

    diğer yandan, müzik büyüleyici ve birkaç saniyede filmin atmosferine sokabiliyor. oyunculuklar inanılmaz: harry dean stanton'ın ifadesizliği, nastassja kinski'nin tam gereken zamanda gelen tepkileri özellikle.

    hani bazı kısa filmler oluyor, 9 dakikada sıkılıyor insan, dolayısıyla çok da kısa olmuyor o film. işte paris texas 150 dakika boyunca çarptı bana, vurdu, üzerimden geçti... biraz daha istedim, "kısa" bir filmdi. mükemmel bir filmdi ayrıca.


    (edved - 8 Nisan 2006 05:25)

  • comment image

    birine aşık olduğunuz zaman onu sizi var eden, tamamlayan bir kopyanız, bir yansımanız, gölgeniz gibi vazgeçilmez görürsünüz. aşıkken baktığınız her yerde, konuştuğunuz herkeste maşuğunuz vardır. oysa sizin gözünüz ondan başkasını görmezken o sizi göremez; o gözlerinizin taa içine bakarken de siz bu bakıştan bihabersinizdir. filmdeki çiftimizin sex shop'taki bu vuslat anı, aşkın daimi asenkronizasyonunun en güzel fotoğrafıdır.


    (gosalyn mallard - 27 Mayıs 2006 02:00)

  • comment image

    bir yanda hiç bir şeyle başedemeyince bırakıp hem de herşeyi bırakıp kimsenin onu tanımadığı, sokakları ve dili olmayan bir yerde derin, büyük bir ülkede kaybolan ve bu adını bilmediği yerin rüyalarını gören travis.
    bir yandan da travis gittikten sonra "aylarca her konuştuğum sendin" diyen jane.
    dört yıl sonra ilk defa bir araya geldiklerinde birbirlerini görmeyi engelleyen aynaya rağmen birbirlerine bak(a)madan konuşmaları.
    aşk'ta acı bilinen şeylerden değil görülen şeylerden geliyor, görüntü nesnenin kendisi çünkü. o yüzden travis, jane'e, "seni göremem " diyor. sevilen kişinin sex shopta çalışmasını bilmek bile acı vermiyor travis'e. acı veren o ilk kez görüldüğü an...hatta o kadar acı veriyor ki travis bakamıyor ona. arkasını dönerek konuşuyor. aynı şekilde jane'de konuşurken bakamıyor travis'e, sırtını dönüp oturarak konuşuyor.
    wenders filme bizi katmıyor, çağırmıyor bile... ikisini aynı karede gördüğümüzde duygulanacağımızı, hisleneceğimizi biliyor, dışarıda tutuyor seyirciyi. ikisinin de hikayesini öğreniyoruz. ama ikisini aynı karede görmüyoruz. bilin yeter, görüntü acıtır diyor.

    http://www.youtube.com/watch?v=fdjjxo51zla

    http://www.youtube.com/…xbpj-7xbz8y&feature=related


    (in nuce - 7 Ağustos 2006 15:17)

Yorum Kaynak Link : paris texas