Süre                : 1 Saat 29 dakika
Çıkış Tarihi     : 05 Kasım 1972 Pazar, Yapım Yılı : 1972
Türü                : Korku,Heyecanlı
Taglar             : Dini fanatik,gizli,kan,Delilik,kale
Ülke                : İngiltere
Yapımcı          :  Anglo-EMI , Hammer Films , Frank Godwin Productions
Yönetmen       : Peter Sykes (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Christopher Wicking (IMDB)(ekşi),Christopher Wicking (IMDB)(ekşi),Frank Godwin (IMDB)
Oyuncular      : Robert Hardy (IMDB)(ekşi), Shane Briant (IMDB)(ekşi), Gillian Hills (IMDB), Yvonne Mitchell (IMDB), Paul Jones (IMDB), Patrick Magee (IMDB)(ekşi), Kenneth J. Warren (IMDB)(ekşi), Michael Hordern (IMDB)(ekşi), Robert Brown (IMDB), Virginia Wetherell (IMDB), Deirdre Costello (IMDB), Barry Stanton (IMDB), Sidonie Bond (IMDB), Thomas Heathcote (IMDB), John Atkinson (IMDB), George Cormack (IMDB), Mary Hignett (IMDB), Sheila Raynor (IMDB), Jan Adair (IMDB), Jane Cardew (IMDB), Glenda Allen (IMDB), Richard Beaumont (IMDB), Fred Wood (IMDB)

Demons of the Mind (~ Blood Evil) ' Filminin Konusu :
Demons of the Mind is a movie starring Robert Hardy, Shane Briant, and Gillian Hills. A physician discovers that two children are being kept virtually imprisoned in their house by their father. He investigates, and discovers a web...


  • "4:10-4:20 civarında hansi abimizin falsettoyu ne kadar dengeli kullanarak ses rekorları kırdığına şahit olduğumuz şarkıdır."
  • "insana hem dinginlik, hem huzur, hem hüzün, hem de gaz veren şarkıdır.işin içinde hansi varsa her şey mümkündür."
  • "it would be nice .... take my handbölümünde meme uçlarımızı cam kesecek kıvama getiren enfes parça."
  • "take my hand'den öncesi ve sonrası olmak üzere ikiye ayrılır. son iki dakikada ne ebeler sikti de, kimsenin gıkı çıkmadı."




Facebook Yorumları
  • comment image

    şarkı birçok slow parça gibi klasik gitarla başlar, ilk açtıktan sonra bilgisayarda baska şeylerle ilgilenirsiniz, hatta ilk kez dinliyosanız simge durumuna küçültürsünüz media playeri. sonra hansi kürschün derinden gelen sesi sizi cagırır.

    -sad voices they're calling

    arkanıza yaslanırsınız ve şarkının sizi çekmesine izin werirsiniz. önce mutlu bir ortamın tasviri yapılır.

    -our precious girl, daddy's darling, like a spring never ending...

    ardından fiddler çıkar karşımıza ve onun sesiyle hersey kararmaya baslar hem şarkıda hem de kendi içinizde... sağdan soldan hayatınızın acı veren olaylarının resimleri gelir gözünüzün önüne. fiddler başlamıştır işini yapmaya. saniyeler içinde hayatınızın tüm pişmanlıklarını, ayrılıklarını ve yalnızlıklarını hissettirir. sizse her notada, her kelimede biraz daha kayarsınız sandalyenizden aşagıya, biraz daha gömülürsünüz karanlıga... yetmezmiş gibi birde şarkının başındaki güzel kızımızın(bkz: our precious girl) hali beynimize işlenir

    -her face was pale
    her body smashed
    her beauty's gone

    elinizi kaldırıp şarkıyı kapatacak gücü bulamazsınız kendinizde. bu kadar acı yeter son hamleni yap artık diye feryat edersiniz fiddler'e. tam bu kadarmıs derken elektroşok etkisini hissedersiniz ölü bedeninizde,sanki ilkmiş gibi hem huzur hem acı veren bir nefes çekersiniz içinize. bir ışık belirir ve içinden bir el uzanır

    -take my hand

    azrailin geldigini ve sizi sevdiginizin bekledigi yere gütürecegini düşünürsünüz. fakat o şarkının başındaki güzel kızı alır ve uzaklaşır. şarkı biter, siz onların arkasından bakakalırsınız...


    (likeasoul - 5 Kasım 2007 00:15)

  • comment image

    küçük kız, arabanın arka koltuğunda oturmuş, atlattığı trafik kazasını düşünüyordu. arabanın camından etraftaki manzarayı izlerken, geçen hafta yanında oturan arkadaşını geçirdi aklından. küçük oğlan onun kadar şanslı değildi. küçük bedeni kazanın ardından hemen defnedilmişti.

    hüzünlü sesler çağırıyor
    kıymetli kız, gitmiş olamaz
    ne acı bu sabah
    babasının birtanesi
    dışarı çıkıp gününe başladı…

    hüzünlü bir melek izliyordu kızı. elindeki kemanı sıkıca tutmuştu, yaptığı hatayı düşünüyordu. pişmandı, çok pişman.

    bir rüya mı gördüm dün gece
    bitmeyen bir bahar gibi
    sular yine berrak akıyordu
    zihnimde
    çayırlıkta bir kemancı görebiliyorum
    çayırlıktaki kemancı
    ve hüzünlü çocuk

    kara melek hüzünlü bir şekilde baktı arabanın içinde herşeyden habersiz etrafı izleyen küçük kıza. şu cümleleri fısıldadı kıza:

    o çocuğu çok erken aldım
    umursar mısın?
    umursar mısın?
    umursar mısın?
    seni de alırsam?

    araba bir hafta önce ufak bir çocuğun yaşamına malolan kazanın yaşandığı yere yaklaşıyordu. bir hafta önce... aynı saatte.

    seninle olmak için
    seninle olmak için
    seninle olmak için
    seninle olmak için

    güneş ısıtıyordu kızın yüzünü. 5 yaşındaydı sadece. ölen çocukla yaşıttı kız. çocuk aklı olanları anlayamıyordu. kırmızı ışıkta durdu araba. işte bu kavşakta olmuştu kaza.

    güneş parlaktı
    hava açıktı
    hava açıktı
    bir ışık oyunu
    kırmızıyı yeşile çevirdi
    kız ışığı gördü

    trafik ışığı yeşili gösterdiğinde araba hareket etti. ve melek kemanını omzuna dayayıp çalmaya başladı hüzünle. diğer yoldan gelen başka bir araba çıktı aynı anda ve kızın oturduğu tarafa hızla...

    yüzü bembayazdı
    vücudu ezilmiş
    güzelliği gitmiş

    gözlerini açtı kız. zaman durmuştu sanki. canı yanıyordu, küçük bedeni daha önce hiç yaşamadığı kadar büyük acılarla can çekişiyordu. parlak güneşin önünde bir gölge gördü önce. bir melek keman çalıyordu kendisine. pişman bir melek, yaptığı hata yüzünden acı çeken bir melek.

    bir hafta önce yanına aldığı oğlan ile bu kızın kaderleri birbirine bağlıydı, gelecekte evleneceklerdi. ama azrail bir hata yapmıştı. büyük bir hata.

    ne utanç verici, değil mi?
    dedi azrail

    sonra öteki diyarda boynu bükük oturan çocuğu düşündü melek. ve gülümsedi kıza hüzünle.

    o burada çok yalnız
    ve hala seni bekliyor

    hayatla ölüm arasındaki çizgide yürümeye çalışan ufak kıza baktı ve vicdanı sızladı kemancının.

    ah! gerçekten ilk defa bir hata yaptım
    dedi kemancı, zavallı yaşlı kemancı
    çayırdaki kemancı
    çayırdaki kemancı
    ne güzel olurdu...

    melek kemanı çalmayı bıraktı ve elini uzattı kıza.

    tut elimi!

    meleğin uzattığı ele baktı kız. bu el kendisine çok büyük bir huzur vaad ediyordu. ve pırıltılı bir ışığın ardında kendisine bakıp gülümseyen arkadaşını görür gibi oldu kız.

    sadece elimi tut
    seni oraya götüreceğim
    acıların dinecek

    ve kız tuttu meleğin elini.

    geride bir hafta önce trafik kazasında bir çocuğun öldüğü kavşakta yaptığı kaza sonucu kendi küçük kızını da kaybeden babanın acılı ağıtı kaldı sadece.

    (bu hikaye sadece 1 hafta arayla aynı yerde aynı saatte kaza geçirip ölen iki çocuğun gerçek hikayesi üzerine blind guardian tarafından yazılan fiddler on the green'den esinlenilerek yazılmıştır.)

    (alıntı yaptığım için utanmıyorum ayrıca)


    (calippo - 21 Aralık 2007 14:18)

  • comment image

    insana hem dinginlik, hem huzur, hem hüzün, hem de gaz veren şarkıdır.

    işin içinde hansi varsa her şey mümkündür.


    (doomthema - 5 Temmuz 2011 04:22)

  • comment image

    "notasyonun ne kadar karışık, ne kadar zor, ne kadar komplex olduğu değil, ne kadar etkileyici, ne kadar duygulandırıcı, ne kadar titretici olduğu önemlidir" cümlesini düşündürten, hansi kursch'in allahsal vokaliyle doruklara çıkan mükemmel şarkı.


    (bbsfatih - 31 Temmuz 2003 22:23)

  • comment image

    sad voices they're calling
    our precious girl she can't be gone
    how bitter this morning
    when daddy's darling
    went out and started her day

    wasn't there a dream last night
    like a spring never ending
    still the water runs clear
    through my mind
    on the field i can see a fiddler
    the fiddler on the green and the sad boy
    i took him too early
    would you mind
    would you mind
    would you mind
    if i take you

    to be with you
    to be with you
    to be with you
    to be with you

    the sun seemed bright
    the air was clear
    the air was clear
    a trick of light
    turned red into green
    she saw the light
    her face was pale
    her body smashed
    her beauty's gone

    isn't it a shame
    the reaper said
    he is quite alone here
    and still waiting for you
    oh i really did fail for the first time
    spoke the fiddler, poor old fiddler
    the fiddler on the green
    the fiddler on the green
    it would be nice…

    take my hand

    just hold my hand
    i'll take you there
    your pain will go away


    (goldenwand - 5 Haziran 2001 13:47)

  • comment image

    bu şarkı hakkında bir forumda okuduğum bir mesajı aktarmak isterim :

    'the song is based on hansi witnessing the two children killed in car accidents a week apart (i think). as far as i can tell in his attempt to understand how this could happen he tries to see some reason why two such similar events both occur at the same place in his presence a week apart. he comes up with the possibility that maybe in the future the boy and girl were destined to be married. the reaper makes the mistake of killing the boy (i think he was first)before his time. in order to make up for this the reaper resolves to make the couple that never was re-unite in the afterlife by taking the girl also "i took him too early,would you mind...if i took you". basically it's all hansi's attempt to reconcile himself with how people could just die like that. i got this information from interviews so i assumne it's right provided i remember it all correctly (i'm fairly sure i do)'

    tabii kesin doğru olduğu şeklinde bir bilgi yok ama böyleyse eğer, şarkı daha da hüzünlü bir hal alacaktır benim nazarımda..

    kaynak: http://fallenearth.org/…/kenji/archives/000324.html


    (goldenwand - 20 Ekim 2004 13:50)

  • comment image

    hüzünlü sesler çağırıyor
    kıymetli kızımız gitmiş olamaz
    ne acı bu sabah
    babasının bir tanesinin
    dışarı çıkıp gününe başladığı…

    dün gece bir rüya mı gördüm
    sanki bahar hiç bitmiyormuş gibi
    ve sular yine berrak akıyordu
    zihnimde
    çayırlıkta bir kemancı görüyorum
    çayırlıktaki kemancı ve hüzünlü çocuk
    onu* çok erken aldım
    umurunda mı?
    umurunda mı?
    umurunda mı?
    seni de almam

    seninle olmak için
    seninle olmak için
    seninle olmak için
    seninle olmak için

    güneş parlaktı
    hava açık
    hava açık
    bir ışık oyunu
    kırmızıyı yeşile çevirdi
    o* ışığı gördü
    yüzü beyazdı
    vücudu ezilmiş
    güzelliği gitmiş
    ...
    ayıp değil mi?
    dedi azrail
    o* burada çok yalnız
    ve seni bekliyor
    ah! ilk defa cidden hata yaptım
    dedi kemancı, zavallı yaşlı kemancı
    çayırdaki kemancı
    çayırdaki kemancı
    ne güzel olurdu

    elimi tut

    sadece elimi tut
    seni oraya götüreceğim
    acıların dinecek


    (kirshamor - 18 Ağustos 2005 09:48)

Yorum Kaynak Link : fiddler on the green