• "trier'in "iyi bir film, izleyiciye yaşattığı sıkıntı ölçüsünde iyidir" lafını doğrulayan film.. sıkıldık demek ki iyiymiş.üçlemenin ilk ve en izlemesi zor (kötü demeyelim hadi) filmidir."
  • "pis bir sarı var bu filmde. fazlasıyla psikanalitik. ayrıca institute benjamenta' yı da hatırlatıyor. ya da o bunu hatırlatıyor."
  • "suç unsuru.1984 yapımı ve lars von trier in ilk uzun metraj filmi olma ve daha sonra epidemic ve europa ile bi üçleme oluşturma özelliği taşıyor..."
  • "görsel açıdan mekanın acısını ki$iselle$mi$ bir doku olarak görebildiğiniz film.. dı$arıdan bir gözle kapalı gibi görünen ama hayli açık sözlü de bir film avrupa topraklarına kar$ı..."
  • "kanimca lars von trier'in en iyi filmi.psikotik ve kusursuz bir polisiye örnegi olmasinin ötesinde, sirf görüntü yönetmenligine asik olmak icin bile izlenebilir."
  • "çıkmaz için uykuya yatılıp görülebilinecek bir kafka tasarısı. hipnoz,balçık,bozuk düş. anlaşılması olmayan; anlaşılabilen lars von trier'in soluduğu kırmızı siyah hava."
  • "bu filmde michael elphick ve edmont knight oynamaktadır"




Facebook Yorumları
  • comment image

    trier'in "iyi bir film, izleyiciye yaşattığı sıkıntı ölçüsünde iyidir" lafını doğrulayan film.. sıkıldık demek ki iyiymiş.
    üçlemenin ilk ve en izlemesi zor (kötü demeyelim hadi) filmidir.


    (nihilanth - 18 Ekim 2006 13:57)

  • comment image

    filmin atmosferi öyle kasvetli, öyle karanlık ki bunalmamak elde değil.. ama bir yandan da gizemli bir tarafı var ve bu gizemi çözmek için karanlığa dalmaktan başka çareniz kalmıyor.. bir yandan bilinçaltına yapılan bir yolculuk üzerinden avrupa tasviri yaparken, bir yandan da kişinin suça yatkınlığını irdeleyen garip bir film bu..seyrederken yeterince sıktığından olsa gerek, seyrettikten sonra daha iyi bir filmmiş gibi geldi bana. konusu da kısaca şöyle; eski bir polis olan fisher, işlenen lotocu kız cinayetlerini çözmek için avrupa'ya gider.. burda, kendisine yardım eden ve suç unsuru adlı kitabın da yazarı olan bir dostu vardır. kitaba göre katili bulmak için; onun gibi yaşamak, onun hissettiklerini hissetmek falan filan lazımdır.. polis fisher'de katili normal yollarla bulamayınca, kitaptaki yöntemleri denemeye karar verir ve yaşadıklarını kahire'de bir hipnoz seansı ile anlatmaya başlar. böylece olaylar gelişir de gelişir..


    (hoopak - 26 Ekim 2006 03:24)

  • comment image

    bastan sona, sapsarı, acık kahve ve kotu bir turuncu fonda geciyor her sey. bir adamın zihninden gecenler diyelim, aynı being john malkovich gibi. seri cinayetler islenir, dedektif katili bulmak icin hocasından ogrendigi yolu izler; katilin son uc yılda yaptıklarının aynısını yapmaya calısarak once katili anlamaya sonra yakalamaya calısır.

    hipnozla baslayan bir film, hayal-gercek-bilincaltı karısımı orgulu kurgu, kahire - avrupa cinli fahiseler, kanalizasyon, tecavuz, balcıklarda olu atlar, uyusturucu, cuceler ve kız cocukları...

    herkese gore degil,
    surukluyor,
    izleye-bil-ene.


    (kabak tatlisi - 30 Aralık 2007 15:44)

  • comment image

    lars von trier'in daha sonra çekeği filmlerinde de *** işleyeceği suç ve toplum takıntısını gördüğümüz ilk filmi. yönetmenin görsel ve teknik olarak üstün olan bu ilk filmini 27-28 yaşlarında çektiğini düşünürsek, o zamandan ne hayvani bir gelecek vadettiğini rahatlıkla anlayabiliriz.

    --- spoiler ---

    trier, 'suç' hakkındaki düşüncelerini profesör osborne'un teorisiyle anlatmaktadır muhtemelen:

    "we always looked for the element of crime in society. but why not look in the very nature of man?" [10:23]

    "the morality of the police is no different from society" [41:09]

    trier, avrupa'daki polislik anlayışına göndermeler yapmakta. yeniden yapılandırılmış* teşkilatın polis şefi kramer'ın emrindeki polislerin zaten etkisiz hale getirdikleri bir adamı yumruklamaya devam etmesi, suda beliren bir ata keskin nişancılarla ateş edilmesi, kramer'ın aniden beliren koşan kadın'ı vurmaya çalışması gibi örnekler, yeni teşkilatın suçluya yaklaşımını, profesyonellikten uzak, duygusallığa yakın, epik ruh halini açıkça belirtmekte. bunların yanında olaylara yaklaşımı fisher'a göre daha yüzeysel olan kramer'ın bir seri cinayet vakasında eski akademi arkadaşı fisher'dan yardım istmesi aslında yeniden yapılandırmanın ne derece etkili olduğunu da sorgulatmaktadır. kramer'in asla çözemeyeceği vakayı fisher psikanalizle, empatiyle (ki öyle bir empati ki katilin yattığı fahişeyle yatmak, onun geçtiği yollardan geçmek, kaldığı otelerde kalmak...) çözer. ancak dedektif fisher katilden öylesine etkilenmiştir ki adeta onun yarrattığı sanat eserini tamamlarcasına cinayetin son halkasını kendisi tamamlayıverir (but why not look in the very nature of man?).

    filmde fisher'ın uzak doğulu fahişeye söylediği bodoslama bir replik vardır ki o da ayrı bir gariptir:

    "i'm gonna fuck you back to the stone age" [50:03]

    açıkça şunu söylemek istemektedir trier bu filmde:

    "suç insanın doğasında vardır.
    şartlar elverişli olduğunda herkes suç işleyebilir.
    polis akılcıkılıktan uzak, brütalliğe yakındır
    düşünen insanlar artık kaale alınmamaktadır."

    ---
    spoiler ---


    (normal man - 9 Aralık 2008 02:33)

  • comment image

    bilinçaltı yolculuğu, ruh sfenksi, seri cinayetler işleyen bir katili izlemeye çalışan saplantılı kahramanın tuhaf hikayesi.. s bilimi hocası gibi tali bir o kadar da silik kişilikler de lars von trier filmine katkı yapmışlar. kısacası ruhani und die deruni bir film. tekrar izlemek gerekiyor. film boyunca garip kırmızı ışık görüntüye hakimdi. oulette-mariam; papaya, zencefil ve yabani incir, günlük taze kavrulmuş çekirdek kahve ve mayalanmış deve sütü tadı dışında pek bir şey hatırlamıyorum zira iki binli yılların çok başlarıydı.

    "bir yandan da, bir yakınıymış gibi kendisini yemeğe çağıran orgel kontunun güven duygusunu karşılıksız bırakamayacağını düşünüyordu. kabul etti."


    (eski usul mat - 18 Şubat 2012 22:34)

  • comment image

    görsel açıdan mekanın acısını ki$iselle$mi$ bir doku olarak görebildiğiniz film.. dı$arıdan bir gözle kapalı gibi görünen ama hayli açık sözlü de bir film avrupa topraklarına kar$ı...


    (lem - 19 Haziran 2003 02:30)

  • comment image

    hayalle gerçek arası gidip gelen bu filmde genel olarak sarı/turuncu bir renk hakim.özellikle böyle bir işe girişilmiş belli.bu renk ve özellikle karanlık atmosferiyle seyircinin bokunu çıkarıyo trier.finali güzel ama bu filme de başyapıt denmesin yani...


    (atmosphere - 25 Haziran 2005 15:48)

  • comment image

    tuhaf, kafkaesk, dışavurumcu bir avrupa eleştirisi. kanallarda ve geceleri yaşayan insanlar. hep bir savaş atmosferi. balçıklarda yüzen atlar. çinli fahişeler. hem üstüne bütün gücüyle abanan bir gerçekliği vardı, hem de film üzerine kendi kişisel gizemini örtmene izin veriyordu. hayatımda gördüğüm en güzel filmlerden biriydi.


    (velouria - 19 Ocak 2002 01:20)

Yorum Kaynak Link : forbrydelsens element