Çıkış Tarihi     : 15 Kasım 2011 Salı, Yapım Yılı : 2011
Türü                : Aksiyon,Macera,Tarih,Bilim Kurgu
Ülke                : Kanada,Fransa,Singapur,İsveç,Ukrayna
Yapımcı          :  Ubisoft Annecy Production Studio , Ubisoft Kiev Production Studio , Ubisoft Massive Studio
Yönetmen       : Alexandre Amancio (IMDB)
Senarist          : Alexandre Amancio (IMDB),Jean Guesdon (IMDB),Corey May (IMDB),Darby McDevitt (IMDB),Stéphane Blais (IMDB),Richard Farrese (IMDB),Jeffrey Yohalem (IMDB),Darby McDevitt (IMDB),Richard Farrese (IMDB),Nicholas Grimwood (IMDB),Corey May (IMDB),Jeffrey Yohalem (IMDB),Vincenzo Beretta (IMDB)
Oyuncular      : Roger Craig Smith (IMDB)(ekşi), Cas Anvar (IMDB)(ekşi), Nolan North (IMDB)(ekşi), John de Lancie (IMDB), Danny Wallace (IMDB)(ekşi), Michael Benyaer (IMDB), Amy Landecker (IMDB)(ekşi), Tony Calabretta (IMDB), Mark Camacho (IMDB), Sylvie Chbat (IMDB), Ryan Cooper (IMDB), Jon Curry (IMDB), Graham Cuthbertson (IMDB), Ida Darvish (IMDB), Richard Dumont (IMDB), Jake Eberle (IMDB), Gideon Emery (IMDB), Susan Glover (IMDB), Michael Gough (IMDB), Yerman Gur (IMDB), Tamer Hassan (IMDB)

Assassin's Creed: Revelations ' Oyununun Konusu :
Ölüme mahkum edilmiş bir suçlu olan Callum Lynch (Michael Fassbender), Abstergo Industries adında çok zengin bir şirket tarafından ele geçirilir. Şirketin büyük yatırım yaptığı Animus Projesi, kişilerin atalarından kalan ve genlerine işlenmiş hatıra ve yeteneklerini ortaya çıkarmayı amaçlamaktadır. Callum Lynch, 15. yüzyıl İspanyol Engizisyonu döneminde Suikastçiler adıyla bilinen bir örgütlenmenin üyesi olan Aguilar de Nerha'nın akrabası olduğunu öğrenir ve onun hatıralarıyla yeniden yüzleştirilir. Bu esnada atasının olağanüstü yetenekleriyle donanan Lynch, Suikastçiler'in o dönemki en büyük düşmanı olan Tapınakçılar'ın günümüzdeki temsilcileriyle mücadele etmeye hazır hale gelecektir.


  • "kapadokya'ya deniz getirerek ubisoft'un çılgın projesi olmuştur."
  • "serinin diğer oyunları gibi bitirene kadar kendini bıraktırmayan oyun. durduk yere sırtımdan bıçaklanınca anladım istanbul kapalıçarşıda olduğumu. ezio auditore"




Facebook Yorumları
  • comment image

    osmanlı'da geçmesi halinde, muhtemelen, sozluk dahil olmak uzere bir çok ortamda anası skilecek oyundur..

    "yok efendim o kaşık, kanuni doneminde yoktu", "suikastciye misafirperverlik saray adetindendir", "ezio'nun arasina kari$tigi orospularin kiyafetleri 19. yuzyili andiriyor", "galata kulesi'nin etrafinda tirmanacak cikinti yok bi kerem"..

    hayir, ubisoft yaptigi 3 ac'de de, son derece detayli tasarimlar yapti, atmosferin amina koydu gecirdi ama bilmiyorlar ki turklerin mekanina adim atmak oyle kolay degildir.. yanli$likla bir sultani filan oldurtmeye kaldirtirlarsa butun memleket ayaga kalkar yeminne..


    (bigboned - 2 Mayıs 2011 12:54)

  • comment image

    yayinlanan trailer'da istanbul sokaklarinda turkce kari kiz muhabeti donmesi ubisoft'un bu isi ciddiye aldigina ikna eti beni. adamlar cigerimizi biliyor. bir de ezio'yu rusa goturebiliyorsak tam olacak


    (panopticon - 7 Haziran 2011 02:05)

  • comment image

    oyunda yeniçeriler ingilizce konuşuyor, bu kadar saçma şey olmaz diyenler için ufak bir hatırlatma:

    animus'a bağlanıldığında siz atalarınızın anılarında gezersiniz, dolayısıyla zamanında atanızın anladığı bir dildeki cümle sizin anladığınız bir dile çevrilir. ilk oyunda desmond lucy 'e niçin onların ingilizce konuştuğunu sorduğunda lucy söylüyordu bunu.


    (latios - 24 Haziran 2011 14:58)

  • comment image

    ubisoft'tan, öncekiler kadar olmasa da bir epik oyun daha. ezio üçlemesinin son halkası olması nedeniyle biraz üzse de, hikayenin sonunu şekillendirecek asssassin's creed 3'e giden yol artık göründüğünden merakı körüklüyor.

    --- cayır cayır spoiler ---
    --- cayır cayır spoiler ---

    öncelikle istanbul'dan bahsetmek lazım. önemli binalarıyla ve bölgeleriyle şöyle gönül gözüyle tarihi bir istanbul'da dolaşmış olmak beni mest etti. oyun net bir şekilde istanbul'un insanlık tarihinde yer etmiş en önemli şehirlerden biri olduğu izlenimini şehre yabancı gözlere de kazandırabilecek seviyede. landmark databaseinde ayasofya, aya irini, galata kulesi, yerebatan sarnıcı, topkapı sarayı gibi yapıların özenli bilgilerinin yer alması, assassin's creed serisine duyduğum saygının boşa olmadığını gösterir düzeyde. şehrin atmosferi de etkileyici. yeniçerileri, assassinleri, bizanslıları, bol bol türkçe konuşan halkı ve çığırtkan pazarcılarıyla gerçekten içinde dolaşıyormuşsunuz gibi.

    türkçe konusunda, yusuf, süleyman gibi türk karakterlerin türkçe bilmeyen seslendirme sanatçıları tarafından seslendirilmiş olması kulağa batıyor. kapadokya'ya gemiyle gitme olayı da göze batıyor. ancak daha önce de dedik, bu kanadalı bir oyun firmasının yaptığı bir video oyunu, kültür bakanlığının katkılarıyla hazırlanmışlığı falan yok. nitekim, italyanlar ve yunanlardan da, aksanların bozuk olduğuna dair internette birçok ifade görebilirsiniz. işin olumlu tarafından bakma yanlısıyım, olur o kadar.

    gelelim senaryoya. açıkçası revelations (acr) beni önceki oyunlar kadar tatmin etmedi. sebebi için şu entrylerden gelirseniz daha iyi olur: (ac2: #18714916, acb: #22669987). oyunun sonunda bu sefer "önceki uygarlığın" diğer bir üyesi jüpiter* tarafından bilgilendiriliyoruz. jüpiter aslında ac2'de minerva'nın anlattıklarından pek fazla bir şey söylemiyor. dramatik bir kıyamet cutsceneiyle desteklenmiş brifingden yeni öğrendiğimiz tek şey, insanlığın, önceki uygarlıkla beraber bir kez yok olmanın eşiğinden döndüğü ve şu andakinin o solar flare faciasından kalanların kurduğu başka bir medeniyet olduğu. bu bilgiye göre ac2 "the truth" videosunda önceki uygarlık esaretinden kaçan adem ve havva'nın aslında ilk insanlar olmadığını çıkarabiliyoruz. benim jüpiter'den anladığım özetle; insanlığın önceki uygarlık tarafından tasarlanan pe*lerle ve "vault"larla bir kez yok olmaktan kurtulduğu, yaklaşan diğer bir felaketten de ancak yine bu yolla kurtulabileceği.

    kıyamet cutsceneinde, jüpiter "yok olan uygarlığın kalıntılarına gitmelisin" tarzı bir şey söylüyor ve desmond uyandığında vardıkları yer, jüpiter'in bahsettiği kalıntıların olduğu yer. buranın acb ek paketi da vinci disappearance sonunda çıkan koordinatlardaki yer olduğunu ön görmek mümkün. dolayısıyla ac3'ün yeni bir assassin ile, başka bir tarihi dönemde değil, desmond üzerinden oynanabileceği ve oyunun bol gökdelenli new york'ta geçebileceği gibi bir tahmin yapılabilir. ancak bildiğim kadarıyla ubisoft ac3'te yeni bir assassin olacağının sözünü vermişti. burada da tahminim, kıyamet sahnesinin ve o şehrin boşuna gösterilmemiş olabileceği, kıyamet öncesi veya hemen sonrası bir karakterle de oynayabileceğimiz. tabii bu konularda kanıtım falan yok. spekülasyon yaratıyorum sadece.

    ilk oyunda warren vidic'in desmond'la konuşmalarından ve subject sixteen'in kanıyla abstergo laboratuvarının duvarlarına yazdığı yazılar ve şekillerden, templarların yani abstergo'nun tüm pe'leri ele geçirip bir uyduyla uzaya yollayarak tüm insanlığı kontrol etme planını öğreniyorduk. burada jüpiter ve diğer tanrıların gelecek kıyametten kastettikleri bu abstergo planı mı, yoksa bir başka solar flare mi halen açık değil. jüpiter'in anlattığı kıyamet bir metafor mu, yoksa ac serisinin geçtiği tarih (2012 sonları) ve ac3'ün piyasaya çıkacağı tarih (21.12.2012 çok uzak bir tahmin sayılmaz herhalde) sebebiyle, gerçekten dünya'nın sonunu getirecek solar flare benzeri bir olay mı olacak, bunu ac3'te göreceğiz.

    acb ile ilgili yazarken, acb'nin sonunda juno'nun "awaken the sixth" lafını yanlış yorumladığımı farkettim. birden çok pe olduğunu biliyorduk ancak altair ve ezio'nun kullandığı pe'ler aynı pe değilmiş. altair'in ilk oyunun başında süleyman'ın tapınağı'nda bulduğu pe, acr'nin sonunda gördüğümüz üzere, hala masyaf'ın altında altair'in kütüphanesinde saklı duruyor. acb'nin sonunda ezio'nun sakladığı ve desmond'un bulduğu pe ise şu anda desmond ve ekibiyle beraber. artık oyun sonunda ulaştıkları yere pe ile girip bir mekanizma, makine falan mı çalıştırırlar ne yaparlar, bu da ac3'e kaldı.

    bu arada acb yazısını yazarken, ilk oyundan beri maillerden falan adını bildiğimiz william m.'nin desmond miles'ın babası olabileceğini söylemiştim. oyun sonunda desmond komadan uyanınca başında duran amca yani william, desmond'a "son" diye hitap edince, bu tahminimiz tutmuş oldu. aile falan demişken nette dolanırken yeni öğrendiğim bir şey daha var: çoğumuzun sandığı gibi ezio ile altair akraba değiller. ubisoft onaylı. muhtemelen biri desmond'un anne tarafından diğeri baba tarafından, farkı kollardan gelerek desmond'da buluşuyorlar.

    bu kadar fanboyluk yeter, biraz da senaryoda gördüğüm eksikliklerden bahsedeyim. mesela subject sixteen. ac2 ve acb'de glyphler ile abstergo, templarlar ve pe'lerle ilgili fantastik bilgilere ulaşmamızı sağlamış, bana göre oyunun en ilginç karakteri s16'nın acr'de birkaç diyalogla, doğru dürüst bir şey anlatmadan yok edilmesini yadırgadım. önceki iki oyunda da "the truth" videoları ve onlara ulaşırken çıkan mindfuck olayları ortaya çıkarmış, desmond'la animus'un içinden iletişebilen bir adamın, adada desmond'la başbaşa kalıp, tüm serinin genel kurgusuna atıf yapan hiçbir şeyden bahsetmemesi ayıp olmuş. hadi oyuna glyph koymadılar bu sefer, kimbilir o adada desmond ve s16 arasında ne diyaloglar kurgulanabilirdi.

    bir diğer eksiklik de, lucy. biz lucy'yi çok sevdik, ona gönül verdik, bağlandık (şaka şaka), bunlar gitti zart diye bıçaklattı hatunu juno eliyle desmond'a. acr'de lucy'nin kesinlikle öldüğü ve desmond komadayken roma yakınlarında bir yere gömüldüğüne dair birkaç ufak diyalog dışında, lucy'le ilgili hiçbir şey yoktu. halbuki neler dedik buralarda, lucy iki taraflı mı oynuyordu, templar mıydı, yoksa desmond'un kendi havvasını bulması için lucy'nin aradan çıkması mı gerekiyodu falan diye sorduk ama hiçbirine cevap alamadık. umarım lucy konusu hasır altı edilmez, ac3'te cevaplanır.

    acb sonrası benim de, internette gördüğüm üzere birçok insanın da lucy'nin öldürülmesine dair düşündüğü olasılıklardan, "desmond'un ac2 the truth'undaki adem ve havva'nın soyundan geliyor oluşu sebebiyle, kurtuluş için desmond'un kendi havva'sını bulması gerektiği ve lucy desmond'un aklını çeldiğinden juno'nun onu ortadan kaldırdığı" konusunda alakalı olabilecek tek bir şey var, ben yazayım da tutmazsa tutmasın. acr sonu ekranda son beliren, desmond ve ekibinin gireceği kapıda görünen son simge, "kadın" cinsini simgeleyen işaret.

    bir de serinin tüm senaryosundan bağımsız, sadece acr'ye değineyim. durgun ikinci bayezit döneminin şehzade ahmet - selim arası taht kavgası, süleyman'ın dahil olduğu saray entrikaları, tarihin en gaddar hükümdarlarından olduğu hikaye boyunca hakkında konuşulanlardan ve göründüğü tek sahneden bile anlaşılabilen yavuz sultan selim, piri reis'in görünüşü ve şahkulu isyanı'nın gerçekle pek alakası olmasa da senaryoya dahil ediliş şekli "harikulade". ayrıca, oyunda ezio'nun tüm cutscenelerini ve diyaloglarını, çok beğendim. ezio üçlemesi sayesinde karakter o kadar oturdu ve ezio'nun artık o kadar çok şeyini biliyoruz ki adamı gerçek sanabiliriz. çok şey görmüş geçirmiş, kendini ve ne yaptığını bilen olgun karakteri ile, ac2'de altair'in codexlerini okuduktan sonra nasıl ona saygım arttıysa, bu oyunda da ezio'ya saygım arttı.

    ancak ezio kısımları ne kadar iyiyse, altair kısımları o kadar kötüydü bana göre. başta ilk oyundakine göre farklı seslendirme sanatçısının kulağı tırmalayan sesi, onu oynadığımız bölümlerin, kütüphane anahtarlarını marco polo'nun babası niccolo ve amcası maffeo polo'ya verdiği ve kendisini kütüphaneye kapatıp ölümü beklediği son cutscene hariç, hikayeye doğru dürüst katkısı olduğunu düşünmüyorum. tüm bu nereden çıktığı belli olmayan "abbas" karakteriyle alakalı mevzular, sığ ve oyun süresini doldurmalık gibi geldi bana.

    son olarak, oynanış açısından, kule savunması gereksiz, bombalar ara ara kullanışlı, dövüş biraz daha güzelleştirilmiş, grafiklerde değişiklik yok, recruit assassinler daha çok işe yarıyor. ezio serisi oyunu olduğundan çok değişiklik zaten beklemiyorduk, öyle de oldu.

    --- cayır cayır spoiler ---
    --- cayır cayır spoiler ---

    ulan bak, buna o kadar yazmam dedim, yine eşşek kadar entry oldu. işte böyle oyunlar bu assassin's creed'ler. assassin's creed revelations da, seriye yakışır, son oyuna giden yolda boşlukları dolduran güzel ve kaliteli bir oyun. oynamazsanız eksik kalır.


    (911 turbo - 21 Kasım 2011 01:56)

  • comment image

    oyundaki istanbul halkinin 2 onemli meselesi,

    --- spoiler ---
    zeynep denen kiz hep annesinden ayri geziyor.

    bir de cok onemli bir artifact var. butun istanbul sokaklarinda millet birbirine bunu nerden buldun diye soruyor. 3. masyaf anahtari bu olabilir.

    ---
    spoiler ---


    (latios - 25 Kasım 2011 20:53)

  • comment image

    bu tür numaralara kanmam sanıyordum ama,

    revelations oynayıp arada türkçe konuştuklarını duydukça istemsizce sırıtıyorum.
    kıyafet renkleri arasında ege mermeri, topkapı altını, kapadokya kehribarı renklerini falan gördükçe hoşlanıyorum.
    ezio 'tam da yaşamalık bir şehir' dedikçe "afferin oğlum ezio, adam gibi adammışsın" diyorum.

    o değil de, ezio ac2'de damlardan düşürdükçe üzülmüyordum, 17 yaşında veletti. şimdi 55 yaşına geldi, fazla yüksekten yere inip inleyince yemin ederim benim dizlerim, sırtım sızlıyor. sanırım yaşlıya hürmetten oynayamayacağım.

    --- spoiler ---

    - karnımı doyurmak için bir sikke efendim!

    ---
    spoiler ---


    (sinabey - 26 Kasım 2011 21:09)

  • comment image

    bu sefer geyik yapmayacağım, ciddi taklidi de yapmayacağım. 8 gezegen ve uydularının aynı hizaya geldiği bu ender gece, bir entry'm ciddi bir inceleme olacak. bir sonraki de artık 11,235 sene sonra. ayrıca assassin's creed revelations hakkında bir entry daha girersem kafama crossbow sıkınız. teşekkürler.

    bilgisayar oyunlarında zaman kurgusu ile hikaye anlatımı dersi, birinci incelemesine hoş geldiniz. konumuz revelations'ın sonu ile, oyunun yarattığı immersive experience'ın püf noktaları. immersive experience'a bir türkçe bulamadım. tekliflere açığım. hatta lütfen edin, sevmem yarı ingilizce yarı türkçe.

    çok uzun süredir ac serisi roman olarak çıksa milyonlarca okuyanı olur diyordum, o yüzden kitap incelemesi tadında yapacağım.

    --- spoiler ---

    assassin's creed serisini oluşturan katmerli yapıyı tüm oyunlarda görebiliyoruz. tarzını mary shelley'nin frankenstein'ına benzetiyorum çünkü orada da hikaye aslında frankenstein canavarının yaşadığı olaylar sırasında değil, bütün her şey olup bittikten sonra, victor frankenstein'ın balıkçılar tarafından bulunması üzerine, balıkçılardan birinin anlattığı mektuplarda geçiyor. yani aslında hikaye:

    1) mary shelley'nin romanı
    2) mektuplarda anlatılan victor
    3) victor'un kurtarıldığında anlattıkları
    4) anlattıkları hikayelerde var olan canavar

    şeklinde dört katmandan oluşmakta.

    assassin's creed'e geri dönersek, onda da benzer yapıyı karakterler ve oyuncu arasında görebiliyoruz:

    1) ubisoft'un sunduğu oyun
    2) oyun karakteri desmond
    3) desmond'ın anılarının yaşadığı ezio
    4) ezio'nun artifact'lar aracılığıyla hayatını izlediği altair. (bu madde revelations'da ekleniyor.)

    başka bir deyişle, kurgu sıralamasında biz belli sahnelerde:
    altair'in hayatını yaşayan ezio'nun hayatının simülasyonunu deneyimleyen desmond'ın oyunu'nu oynuyor oluyoruz.

    bu katmanlı kurgu içerisinde de, ezio altair'in hayatına şahit oldukça, yüzyıllar ötesinden sonsuz saygı duyduğu bir mentor,
    desmond bire bir hayatını yaşayarak benlik mevhumunu yitirme noktasına geldiği ikinci bir karakter kazanıyor.

    bu ilişki, önce ve sonra gelenler arasında izlendiği için, zincirin en tepesindeki oyuncuyu da, ister istemez konuşulmadan ne hissetmesi gerektiği konusunda eğitmiş oluyor. oyuncu, zincir içerisindeki yerini çok doğal olarak kabullenip, desmond ile çoktan bağdaşmışken, ezio ile ilişkisi yüzünden aynı kolaylıkla ezio'yu da sahiplenmiş oluyor.

    buraya kadar söylediklerim oyunun genel kurgusunun, oyuncuyu içine çekmesi adına avantajıyla ilgiliydi. buradan sonrası ise aynı mantık çerçevesinde revelations'ın sonunun incelenmesi.

    ezio'nun altair ile ilişkisi son oyuna kadar tamamen hikayelerden ve öğretilerden ibaret iken, son oyunda onun hayatını birebir gözlemlemesini sağlayan - o an hissettiklerine kadar - masyaf anahtarlarını buluyor ve bu noktadan itibaren altair algısı geri dönüşü olmayacak şekilde değişiyor. artık altair tamamen sözlerden ibaretken bir anda ete kemiğe, hem de birebir kendisi olarak bürünmüş oluyor. geçen süre boyunca da onu 20 yaşından 90 yaşına kadar izlemiş ve her deneyiminde daha fazla saygı duymuşken, kütüphane'de altair ile karşılaşma anı bu ilişkinin çözümlenmesi adına çok kilit sahnelerden bir tanesi. ezio, hayatında bir kez olsun görmediği bir adamın kemikleriyle karşılaştığı anda onu tanıyıp, arkadaşım diye hitap edip, ona yakınlık duyabiliyor çünkü, kelime anlamıyla, hayatının belli dönemlerinde, 300 sene öteden ezio, altair olmayı tecrübe etmiş. ve bu karşılaşma anında, 300 senelik boşluk üzerinden aktarılan hikaye zamansal olarak bir anda derinliğini yitirip, o ana sıkışmış, sonuçlanmış oluyor.

    bu birleşme sahnesinin ardından gelen elma ile yüzleşme sahnesi de yine benzer bir durum taşıyor, çünkü o anda, önceki deneyimi yüzünden sadece bir mesajcı olduğunu iyice idrak eden ezio, doğrudan desmond'a seslenerek, aynı altair'in yüzyıllar sonrasına bıraktığı mesajlarla yaptığı gibi, bilginin hep geçmişten geleceğe doğru aktığını gözlediğimiz bu düzenin tamamen tersine giderek izleyicinin alışık olduğu zamansal kurguyu bir kez daha kırmış oluyor. az önce altair 300 sene öncesine taşıdığı bilgilerle ezio'yla arasındaki zamansal farkı sıfırlamışken, aynı anda ezio da desmond ile arasındaki 500 seneyi yok etmiş oluyor.

    en baştaki kurgu sıralamasına geri dönersek, özellikle son oyunda hikaye içinde hikaye içinde hikaye içinde hikaye izliyor oluyoruz. ve bu 4 katmanın 3ünde yaşanan sıfırlanma anı (ki ilk insanların da tüm bu katmanları aşarak desmond'a seslenişine girmiyorum bile, ki kurgusal olarak desmond katmanına düşüyorlar), izleyiciye hiç çaktırmadan şu mesajı aktarıyor: altair ile ezio, ezio ile desmond birleşti. sen de desmond ile şuan aynı yerdesin. ki zaten bunu ezio'nun doğrudan desmond'a seslendiği sahnede, niçin izleyicinin de "oha resmen bana konuşuyor" tribine girmesinden anlamak mümkün. bu noktada artık assassin's creed dolaylı yoldan, meta kurgu mertebesine dahi çıkmış oluyor. çünkü nihayetinde, ezio, açık açık "ben bir mesajcıydım ve mesajımı verdim, aradan çekiliyorum." diyor. aynısını şu şekilde söyleyebiliriz: "ben ubisoft'um ve hikayemi izleyiciye anlattım." ne de olsa bu noktada desmond ve izleyici, aynı katmanda.

    uzun lafın kısası, tüm bilgisayar oyunları izleyicinin olabildiğince hikayeye girebilmesini sağlamaya çalışıyor. bunu yapmanın çeşitli yolları var. titreyen kumandadan tut, gerçek bir kurgu olmasına kadar teknik ve kurgusal, basit ve kompleks düzlemleri üzerinde farklı yerlere denk gelecek çeşit çeşit yol var. örneğin bu sene mi geçen sene mi, 5 hd projektör, paint ball silahları, motion tracking ve benzeri teknolojileri bir araya getirerek battlefield çadırı yaptılar. bunun yarattığı immersive experience anlatılır gibi değil, ama son kullanıcıya ulaşamaz.

    bu yüzden de, ubisoft'a, her şeyi geç sırf bu kurgu yüzünden assassin's creed gibi bir oyun piyasaya sürdüğü için çok saygı duyuyorum. tüm bilgisayar oyunları gibi assassin's creed de bir gerçeklik illüzyonu. ve nasıl ki gerçek 3d elde edemiyorsan da hareketli gifler ile 3d illüzyonu yaratabiliyorsun, assassin's creed de elindeki malzeme ile olası en iyi gerçeklik hissini elde ediyor ve belki de piyasadaki çoğu oyuna göre bir adım sonrasına gidiyor. bu da, tekrar tekrar söylediğim üzere, katmanlar halinde sunulan gerçeklik tasviri ile mümkün oluyor.

    ---
    spoiler ---

    gereğini arz ederim,
    sinabey


    (sinabey - 5 Aralık 2011 00:57)

  • comment image

    `oyun oynamayı hala 14 yaş işi sananların amına koyim`

    oyunun türkiye'de sadece hardcore oyuncular tarafından bilinmesinin tek sebebi jackie chan'in istanbul sokaklarında ayaklarını götüne vura vura koşmasıyla ilgili bir filmi orgazm olmuşcasına bir zevkle anlatan dandik medya yüzündendir. oyun oynamayı seven, yaşına aldırmadan yeni bir oyun çıkınca heycanlanan her kişi alıp oynamıştır ama eski istanbul, hele osmanlı zamanında geçen istanbulla ilgili bir oyuna bu medya çok ilgisiz kaldı ve buna hala üzülüyorum ben. 12 yaşındaki çocukların fallout için '' silah çok sekiyor yeeeee, çok saçma uffff '' dediği forum ortamlarından başka kimseyi ilgilendirmedi bu osmanlı - istanbul meselesi. adamlar buraya gelmiş, araştırma yapmış, yeniçeri dizayn etmiş, sultan süleyman'ı koymuş, yavuz sultan selim'i tüm asilliği ile yerleştirmiş ve hatta bir kere göstermiş ama ne medya organlarında, ne de o alternatifliği ve muhalifliği ile sevdiğimiz sosyal medya ortamlarında bile konuşulmadı.

    bitişinde ağzımız açık bir şekilde hayran olduğumuz bir senaryoya sahip ikinci oyunun ardından, hikayenin nereye gideceğini merak eden dünyanın her köşesinden milyonlarca insanın beklediği 3. oyun istanbul'da geçiyor ve bizim tarihimizle ilgili bazı olaylar anlatılıyor, padişahlarımız tanıtılıyor, istanbul'un güzelliklerinin tarihi oyuncuya öğretiliyor ama bizde bir cacık yok. bu öğretme meselesi saygıyla yaplılyor. ezio her fırsatta istanbul'dan övgüyle bahsediyor, istanbul'un düşüşü değil, istanbul'un fethi deniyor, yavuz sultan selim'in büyüklüğü gösteriliyor... gavur bir oyunsever gaza gelip istanbul'u görmek ister. belki topkapı sarayı'nı gezmek ister, haliç'i izlemek ister, taksimden galata kulesine gitmek ister. ikinci oyunda biz nasıl gaza gelipte roma'y görmek istediysek, onlar da aynı şekilde gaza gelmiştir belki.

    neblim ya. ufacıkta olsa medya tarafından bir şekilde haber edilmesi gerekiyordu bu oyunun. oyunlarla ilgisi olmayan kesimin bile haberdar olması gerekiyordu böyle bir oyundan. o kesimin bile beyninin en ücra köşesinde bile olsa yer etmesi gerekiyordu. tamam oyunun biraz içi boş, sanki biraz hızlıca yapılmış gibi bir havası var. hemen bitiyor ama bu kötü bir oyun demek değil. güzel oyundu, hikayenin nereye gideceğini bilmek istiyorduk. bu oyun serisi oyun tarihinin en ilgici çekici hikayesini bünyesinde barındırıyor.

    yazık oldu. cidden yazık oldu biraz. hatta işi abartıp, devletin bile biraz el atması gerekirdi, ubisoft'a yardım etmesi gerekirdi diyerek bitiriyorum.

    `oyun oynamayı hala 14 yaş işi sananların amına koyim`


    (eazy - 27 Şubat 2012 15:15)

Yorum Kaynak Link : assassin's creed revelations