• "müzikleri ile deli eden bir küçük başyapıt."
  • "an itibariyle kanaltürk'te yayınlanan film. bir yaz gecesi için iyi bir alternatif."
  • "rolu dolayisi ile brad pitt'in cin'e girmesinin yasaklandigi film."
  • "dalai lama'nin film senaryosuna bizzat katkida bulundugu film."
  • "şu repliklerle aklımda kalmış film idi."eğer savaşacak kadar güçlü değilsen, düşmanını kucaklamalısın. her iki kolu da sana sarılı iken, silahını doğrultamaz.. ""
  • "" tibet'te bir deyisimiz vardir. eger sorun cozulebiliyorsa kaygilanmanin faydasi yoktur. eger sorun cozulemiyorsa kaygilanmanin yarari olmaz.""
  • "aceleye getirilmis filmdir. brad abi olmasa izlenmezdi."
  • "kirlenmemiş duygular ve kirlenmemiş hayatlar yaşayan insanların hala var olduğunu, barış içinde "dünyanın tepesi"nde yaşadıklarını bize hatırlatan güzel bir film."




Facebook Yorumları
  • comment image

    heinrich harrer, bir film festivalinde, filmde kendisini canlandıran brad pitt'in dağcı rolünü başarıp başaramadığı sorularına şöyle yanıt vermiş:

    -“he is not as handsome as me.” (benim kadar yakışıklı değil)


    (alpinsamuray - 26 Eylül 2006 13:43)

  • comment image

    bir film mi? bir belgesel mi? bir biyografi mi? yoksa bir vicdan muhasebesi mi? yapıldığını anlamanın zor olduğu muhteşem bir film.

    film çekileli üzerinden uzun zaman geçmiş, unutulmuş, eskimiş bir yapım gibi duruyordu rafımda. onca yıl neden ısrarla izlemedim ilk olarak anlamak zor. onca yada bunca yıldan sonra masum bir tibet kültürünün o şekilde katledildiğini neden 27 yaşıma gelmiş olmama rağmet anlayamadığım için kendime fenaca kızdım biraz. bir can sıkıntısı yüzünden ve belirli bir dönemin popüler olan filmi bana bir filmden fazla geldi sanki, çok fazla şeyler anlattı mesajlar verdi. en çok kafama taktığı soru ise şu oldu: "neden hep, iyi güzel ve masum olan bir şeyi, sırf korumasız olduğu için, sırf kendi insanımızı düşündüğümüz için, insanlık dışı hareket ediyoruz?"


    (tutankhom - 22 Ekim 2007 07:18)

  • comment image

    avusturyalı dağcı heinrich harrer'in iç hesaplaşmalarını ve dönüşümünü anlatan izlenesi film. harrer rolünde brad pitt kalitesini konuşturmuş. yüz ifadesi ve değişimi çok başarılı bir şekilde aktarmış.

    --- spoiler ---

    filmin başında yani 1939 senesinde harrer, hiçbir şeyi sikine takmayan, dünyaları ben yarattım modunda biridir. çocuk sahibi olmayı istemediğinden sorunlarından kaçmayı dener ve himalayalara doğru yola çıkar. ikinci dünya savaşının patlamasıyla ingilizler tarafından esir alınır ve defalarca kaçmaya teşebbüs eder. özgürlüğüne düşkün biridir. eşinden bir mektup alır. eşi boşanıp başkasıyla evlenmek istemektedir. yeni eşini de çocuğuna babası olarak tanıtmıştır. harrer ilk darbesini alır. sonunda dağcılık grubundakilerle kaçmayı başarır. kaçar kaçmaz gruptan ayrılıp yoluna tek tabanca devam eder. bir zaman sonra gruptan peter'a rastladığında açlıktan ölecek durumdadır. peter yemeğini harrer ile paylaşır ve yola ikili olarak devam ederler. tibet'te yaşadıkları saat olayından sonra ilk lafları peter'dan yer. harrer'in dönüşümü belki de orda başlar. yere uzanıp bir süre kendini dinler ve peter'dan özür diler. harrer'ın hayatındaki belki de ilk özürdür o.
    tibet'e bir şekilde yerleştiklerinde iki kafadar da terzi kızdan hoşlanır. kıza dağcılıkla ilgili hava atarken harrer, ikinci dersini de çok güzel alır. "işte, bu da bizim halkımızla sizinki arasında olan bir diğer büyük farklılık. bizler egolarından vazgeçeni takdir ederken siz hayatın her safhasında kendini yükselteni takdir ediyorsunuz. sıradan tibetli kendisini bu şekilde ilerletmeyi reddeder." batı medeniyetini eleştiren bir repliktir bu. yakışıklılığına güvenen harrer terzi kızı arkadaşına kaptırdığında bir darbe daha alır. belki de daha önce istediği herşeye sahip olan biridir. ve bir şeyleri kazanamamak oldukça koyar. üstüne oğlundan artık babam değilsin temalı acı koyan bir mektup alır. akabinde dalai lama'dan sürpriz bir teklif gelir. sinema sistemi kurmasında ona yardım edecektir. kişisel dönüşümünün en yoğun zamanlarını yaşamaktadır artık. oğluna olan özlemini 14 yaşındaki dalai lama'yla geçirdiği zamanlarda dindirmektedir. bakmayın dalai lama'nın 14 yaşında olduğuna, an gelir ve harrer'a tokat gibi bir ders vermeyi ihmal etmez. "senin oğlun değilim. ve seni hiçbir zaman babam olarak görmedim. bunun için benimle çok fazla samimiydin." lafları harrer'a bir darbe daha vurur. o sırada zaten harrer gözyaşlarını tutamaz.
    bu sırada çin'in tibet'i işgaline de tanık oluruz. klasik bir hollywood filminde görülebileceği üzere komünistler insanlıktan çıkmış birer yaratık olarak resmedilmiştir. yönetmenimiz alttan alta anti komünizm propagandasını ihmal etmez.
    filmin sonunda harrer'ın çocuğunu ziyaret edişini izleriz. çocuğunu ilk defa sadece kapı aralığından görmesi ise içimizi burkar.

    ---
    spoiler ---

    her yediği darbede akıllanan ve kendine gelen harrer'ın hikayesini ve tibet'i izledikçe oralara gidesim geldi. vereyim kendimi tibet'e ruhani şeylere, kendime geleyim dedim. yanıma da divx koleksiyonumu alırım. dalai lama sever böyle şeyleri. paso film izleriz anasını satayım.


    (crowley - 5 Mayıs 2008 15:33)

  • comment image

    ilk ve ikinci cd'si basbayağı iki ayrı film gibi.
    ilk yarı:
    dağcılığa özendirir. gerçek anlamda hiç dağa çıkmadım ama bana bayağı gerçekçi geldi o dağa tırmanma sahneleri.
    tutsaklık psikolojisine fazla değinilmemiş.
    yoldaşlığı, bulunduğumuz dünyadan kopmayı gayet rahat ve başarılı yansıtmış.
    ikinci yarı:
    film anca başlıyor. bambaşka bir dünyada yepyeni bir hayat kurmanın şansa ne kadar bağlı olduğunu gördüm. baba-oğul ilişkisi babında güzel de bir ilişki anlatılıyor. dalai lama ile hennry nin arasındaki dostluğun ve samimiyetin, tibetde bazı tabuları nasıl yıkdığı anlatılmış.
    son sahnelerse filmin en duygu yüklü sahneleriydi diyebilirm. duygu yüklüydü dediysem ağlamak falan çağrışmasın kafanızda. acı, özgürlük, maddiyat ve maneviyatın çatışması, vb. bir çok insanı hissiyat insanın içine işliyor.
    ayrıca filmde, farklı olmak isteyip, sürekli daha modern görsel efektler ve çekim teknikleri kullanan bir çok filmin aksine, bize yaşamasak da algıladığımız kadarıyla o zamanları hatırlatacak nostaljik bir çekim yöntemi kullanılmış, mekanları ve oyunculuk tarzları da bu yönteme gayet uyumlu.


    (zengin mineralli maden suyu - 5 Nisan 2010 22:04)

  • comment image

    kundun ile kıyaslanırsa bir başyapıt olan; brad pitt'in yii oyunculuk sergilediği film.

    dalai lama'nın çocukluğu ve tibett'ten kaçışına neden olan olayları merak edenler için önerilebilir.
    sıkıcı bir temaya sahip olsa da; akıcı bir anlatımı ve gerçek hayata dayalı bir hikayesi olan, ortalamanın üstünde film.


    (tasslehoff - 6 Aralık 2002 03:41)

  • comment image

    şu repliklerle aklımda kalmış film idi.

    "eğer savaşacak kadar güçlü değilsen, düşmanını kucaklamalısın. her iki kolu da sana sarılı iken, silahını doğrultamaz.. "


    (queeneere - 29 Mayıs 2011 02:41)

  • comment image

    heinrich harrer'in (brad pitt) buz ustunde kayarken, asik oldugu tibetli kadinin, arkadasi peter (david thewlis) ile yakinlastigini gordugu andaki hayal kirikligi ve yikilisi cok vurucu bi sahnedir... zaten filmin ilk yarisi bence oldukca basarili... sonrasinda hemen her yonden dusuyor, kopuyor biraz, ama yine de hikayesi oldukca guzel bi film... imdb notunun dusuk olmasi da ofkeden deliye donen bidik cinlilerin mahareti olsa gerek...


    (levenspiel - 27 Mayıs 2012 14:27)

  • comment image

    hikaye güzel, oyuncular iyi fakat konu uzun olduğu için mi yoksa zamanı iyi değerlendiremedikleri için mi bilinmez aşırı hızlı ve bazı yerlerinde bağlantısız geçişlerin yer aldığı film.

    her daim ve dünya'nın her yerinde görülen o ki; güç kimde ise diğerini ezme hakkını kendinde görüyor. geçtiğimiz yıllarda amerika'nın ırak'a bağımsızlıklarını sağlamak adına açtığı savaşın aynını o dönemde çin'in tibet'e yaptığını gösteriyor film. filmde de şu replik aslında her şeyi anlatıyor; "history repeats itself even in paradise".


    (atrofi - 24 Aralık 2012 10:45)

  • comment image

    vaktiyle aklımda pek sevdiğim bir yapım olarak yer etmiş, fakat yıllar sonra yeniden izlediğimde bir hollywood klişesi olduğuna üzülerek kanaat getirdiğim film.

    benzer bir örneği için (bkz: son samuray)


    (papaya - 19 Ocak 2013 18:28)

  • comment image

    filmde harrer'ın oğlu rolf'a yazdığı mektup karakterin derinliğinin anlaşılmasında önemlidir. (bkz: filmlerde geçen muhteşem mektuplar)

    --- spoiler ---

    "dear rolf harrer,

    i am a person you don't know. a man you've never met... but you are someone who occupies my mind and my heart in this distant land where i've gone. if you can imagine a hidden place tucked safely away from the world, concealed by walls of high, snow-capped mountains, a place rich with all the strange beauty of your nighttime dreams... then you know where i am. in the country where i'm traveling - tibet - people believe if they walk long distances to holy places, it purifies the bad deeds they've committed. they believe the more difficult the journey, the greater the depth of purification. in this place where time stands still, it seems that everything is moving. including me. i can't say i know where i'm going. nor whether my bad deeds can be purified. there are so may things i've done which i regret. but when i come to a full stop, i hope you will understand that the distance between us is not as great as it seems...

    with deep affection, your father...

    heinrich harrer."

    ---
    spoiler ---


    (postneo - 12 Mart 2013 20:57)

  • comment image

    ilk yarısı dag manzaralari,tibet,rahiplerin sevgi dolu yasamlari derken cekilebilen ancak ikinci yarisi tamamen anti-cin ve anti-komunizm propagandasi haline gelen film.
    yani butun cinliller de suratsiz,gulmeyen,sapık ve psikopat mi olur kardesim,propaganda yapacaksaniz da biraz inandirici olsa fena mi olur?


    (candywarhols - 18 Mayıs 2004 21:21)

  • comment image

    filmde düsündüren sahnelerden biri de; heinrich harrer, tibetli terzi kıza dagcilik basarilarini, kazandigi madalyalari, ciktigi zirveleri anlatip gururlanirken; kizin iki medeniyet arasindaki en önemli farklardan birinin bu oldugunu söylemesi: siz hayatin her döneminde zirveye tirmanmayi basaranlara saygi duyarken, biz kendi egolarini terk edebilene saygi duyariz..


    (fiyonk - 6 Haziran 2004 18:00)

  • comment image

    kundun'la kiyaslanamayacak, hadi kiyaslandi diyelim, kundun'un cok gerisinde kalacak filmdir.. acikcasi tibet'in cin tarafindan isgali bakimindan kundun cok daha doyurucu bir filmdir..

    --- spoiler ---
    mesela kundun 1959'daki lhasa isgaline kadar giderken, tibet'te yedi yil 1951'de bitmektedir ve film bu noktadan sonra da dagcinin ogluyla olan iliskisine gecmektedir. geride kalan tibetlilere ve de dalay lama'ya ne oldugu filmi pek alakadar etmemektedir.. simdi sorulmalidir ki, giris - gelisme - sonuc gibi klasik anlati kalibina soyunan bu film, tibet'le ve dalay lama'yla niye ilgilenmistir? asil sorun dagcinin ogluyla yasadigi iliskidir, ve bencil biri olan dagcinin bu bencilliginden vazgecisi anlatilmaktadir.. gelelim tibet meselesine, tibet bu bakimdan "mistik" bir oge olarak yani bir kenar susu olarak filmde kalmistir.. cin askerlerinin yaptigi zulum, radyodan mao'nun ve cin'in yayilmaci amaclari verilmektedir ama "ee? sonra noldu, sen bunun basini anlattin, sonra noldu?" dendiginde filmin verecegi bir cevap yoktur..hadi diyelim "filmin sonunda verilen yazili mesaj tatmin ediyor ya iste.. kem kum" der.. kundun'da ise dalay lama'nin gocu verilir ve filmin sonunda karli daglara, yani onu cagristiran tibet'e bakar.. ve daha doyurucudur.. ayrica kundun'da martin scorsese'den bahsediyoruz..
    ---
    spoiler ---


    (whatdreamsmaycome - 28 Mayıs 2005 22:35)

  • comment image

    kirlenmemiş duygular ve kirlenmemiş hayatlar yaşayan insanların hala var olduğunu, barış içinde "dünyanın tepesi"nde yaşadıklarını bize hatırlatan güzel bir film.


    (yutan eleman - 17 Ocak 2006 05:55)

Yorum Kaynak Link : seven years in tibet