Çıkış Tarihi     : 09 Nisan 2019 Salı, Yapım Yılı : 2019
Türü                : Aksiyon,Macera,Fantazi,Korku,Bilim Kurgu
Taglar             : Komik temelli,iblis,Büyücü,Büyü,ölüm
Ülke                : ABD
Yapımcı          :  Summit Entertainment , Millennium Films , Campbell Grobman Films
Yönetmen       : Neil Marshall (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Andrew Cosby (IMDB)(ekşi),Mike Mignola (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Mark Stanley (IMDB)(ekşi), Brian Gleeson (IMDB)(ekşi), Nadya Keranova (IMDB), Maria Tepavicharova (IMDB), Ana Shtastlivova (IMDB), Milla Jovovich (IMDB)(ekşi), Penelope Mitchell (IMDB)(ekşi), Terry Randal (IMDB), Ian McShane (IMDB), David Harbour (IMDB), Mario de la Rosa (IMDB), Christopher Mata (IMDB), Atanas Srebrev (IMDB), Dawn Sherrer (IMDB), Michael Heath (IMDB), Alistair Petrie (IMDB), Rick Warden (IMDB), Nitin Ganatra (IMDB), Sophie Okonedo (IMDB), Markos Rounthwaite (IMDB), Ilko Iliev (IMDB), Joel Harlow (IMDB), Dimiter Banenkin (IMDB), Vanessa Eichholz (IMDB), Kristina Klebe (IMDB), Thomas Haden Church (IMDB), Charles Shannon (IMDB), Carl Hampe (IMDB), Tony Van Silva (IMDB), Josh Finan (IMDB), Stephen Graham (IMDB), Jonathan Steele (IMDB), Sasha Lane (IMDB), Daniel Dae Kim (IMDB), Simon Feek (IMDB), Ava Brennan (IMDB), Anthony Delaney (IMDB), Jasmine Audoux-Prevot (IMDB), Meglena Karalambova (IMDB), Anna Bankina (IMDB) >>devamı>>

Hellboy ' Filminin Konusu :
Hellboy is a movie starring David Harbour, Milla Jovovich, and Ian McShane. Based on the graphic novels by Mike Mignola, Hellboy, caught between the worlds of the supernatural and human, battles an ancient sorceress bent on revenge.


  • "cehennem cevdet."
  • ""sağım öldürür solum süründürür" lafını ilk sarf eden kişi olabilir... hakkı vardır..."
  • "bir çeşit kavruk* anadolu delikanlısıdır. babasını aniden görünce içtiği sigarayı arkasına saklar."
  • "liz sherman adlı karakter , nasıl araba vurdurularak çalışıyorsa , bu filmde tokatlanarak çalıştırılabilmiştir."




Facebook Yorumları
  • comment image

    kesinlikle izlemeye değer bir film. eğer genel olarak çizgi roman hikayelerini seviyor fakat format olarak okuyamıyorsanız hele bu film kesinlikle size göre. görsel olarak çok başarılı bulduğumu da söylemeden geçemeyeceğim, hatta herşeyden çok bu açıdan başarılı buldum filmi. izlemek bir keyif halini alıyor, yarattığı dünyaya bir şekilde çekiliyorsunuz. çok fazla sürpriz içermediğini söyleyebilirim, ama zaten bu tarz filmler izlerken şaşırtılmak esas beklentim olmadığı için benim için sorun olmadı.

    yalnız rahatsız eden bir kısmı var,

    --- spoiler ---
    sondaki özgür iraden var, tercih yapabilirsin. evet, evet tercih yaptım bilmem ne bana bir süre sonra rahatsızlık vermeye başladı. hele bir de yaratılan adalet, özgürlük savaşçısı, kötülerin düşmanı havası, bir de bu elde yanan haç izi falan öhh demedim değil. böyle bir aydınlanmacı havalar, hristiyan amerika çağrışımları falan oldu bende, "bir yere de girmesin yaa" dedim açıkçası.
    ,
    ---
    spoiler ---


    (mayalilithowsky - 8 Eylül 2009 21:08)

  • comment image

    üçüncü filminin çekilmesi için neyin beklendiğini bir türlü anlayamadığım seri. aradım taradım, en ufak bir bilgiye de rastlayamadım.

    gayet başarılı bir giriş yap, çoğu serinin aksine ikinci filmde çıtayı yükselt, beklenti yarat sonra tısss. o kadar salak saçma seriler devam etti de hellboy'un günahı nedir? zamanı da geçti geçiyor, ron perlman 66 yaşını deviriyor, gerçi ona bıraksan 80 yaşında da oynamaya devam edecek ama yani belli mi olur?

    üzülüyorum sözlük. böyle güzelim konular, filmler güme gidiyor ya, içim kan ağlıyor. the lost room 1, bu 2. umarım korktuğum gibi olmaz da del toro amca devamını getirir. onsuz da olmaz, ron olmadan da olmaz.

    bir ah çeksem hollywood'tan duyulur mu acaba?


    (kon - 16 Kasım 2011 15:21)

  • comment image

    filmde hellboy'un replikleri de yarmaktadır.. mükemmel tonla söylenen "oh crap!" lerden tutun da "second date, no tongue!"..ha bir de ajan myers "bu da nesi?" diye dumura uğrayınca "gidip bir sorayım.." diyerek canavara dalması, çalan telefonu duvardan söküp "its for you" diyerek onunla bir güzel canavarı pataklaması, ve tabii ki "red means stop!"

    ayrıca hellboy ile kediler arasında bilmediğimiz bir bağ var anlaşılan..


    (hudd - 19 Temmuz 2004 15:22)

  • comment image

    şimdi, bu filmi gördüm ve her saniyesinde eğlendim, çok iyi bir filmmiş. eğer ki "yuh be nesi iyi film, ben 6 yaşımdan beri hellboy okuyorum, filmi bok gibi olmuş." diyen varsa, kellemi hemencecik alabilir, zira çizgiromanını okumadım, boynum kıldan ince.

    hellboy karakteri, ron pearlmanın oyunculuğu, spidermanvari esprileri ve wolverine soğukkanlılığı ile zirvede, bravo. abe sapien filmin bir diğer baba karakteri, eminim devam filmlerinin en önemli malzemelerinden olacaktır, kalbimi kazandı.

    film indiana jones tadında başladı ve ilk yarısı baya eğlendirdi.

    --- spoiler ---
    filmde 5 dakika ara verdiler
    ---
    spoiler ---

    ikinci yarıyı ise ben şahsen üçbuçuk atarak izledim. hayır, filmin heyecanından falan değil. salonda oturan hacı sakallı, takkeli ve şalvarlı abiyi farketmemden. ulan filmin adı hellboy bi sakata gelmeyelim falan derken film bitti, ivedilikle salonu terkettim.


    (wendy elizabeth - 14 Eylül 2004 01:08)

  • comment image

    önce iddialı bir giriş yapalım. hellboy benim için bugüne kadar yapılmış en iyi çizgi roman uyarlaması açık ara. elbet kardeşi the golden army ile birlikte. (yanına sadece alan moore'lu watchmen'i koyabilirim. hem de zack snyder denen dürrüğe rağmen.) bugüne dek çekilen şeker şurup marvel filmlerinin hepsini duvardan duvara vuracak güzellikte bir hikaye ve sinematografiye sahip hellboy. hellboy ''öteki' olmanın manasını kavrayan, kavratan ve bu ayrıksılığı bir tür ikonik ironiyle imleyen bir hikayeye sahip.

    hellboy'u diğerlerinden ayıran temel şey mesajı ve diplere gizlediği önermesi. öteki olmak mutant dünyası için yeni bir şey değil aslında. x-men'ler tamamen bu mesele üzerine kurulmuş hikayeler ki onları da az çok değerli kılan şey bu. amma ve lakin hellboy'un diğer tüm lanetli ötekilerden ayrıldığı çok kalın bir çizgi var.

    hellboy öteki olma mefhumunu diğerleri gibi insanlaşmış, evcimen, standartize bir ait olma duygusu içerisinde resmetmez. en azından evren gerçekliği olarak. superman ya da diğer tüm ikonik karakterler gibi insanlar içinde yaşayıp, ama kılık değiştirme, ama maske, ama adaptasyonla insani bir kimliğe evrilmez. o diğerleri gibi asla insanlığa ait bir projeksiyonun parçası olamayacaktır. o yüzünü gizlemez, kimliğini gizlemez, farklı bir role bürünmez. o her şeyiyle saklanan, yok olan, olmayandır. işte onu diğerlerinden ayıran en önemli mesele budur. diğer kahramanlar anti olsun olmasın bir şekilde bilinir, tanınır ve kabul görür. oysa hellboy yok hükmündedir.

    dünyaya ait bir sürü meselenin ortasında, dünyadan soyutlanmış bir gerçeğin hükmünü, savaşımını sürdür hellboy. bu hiçbir çizgü roman da (en azından uyarlaması yapılanlar arasında) görülmüş bir şey değil bana göre. hellboy'un savaşını sürdürdüğü dünya tıpkı ötelenen kimliği gibi cehenneme yakın başka bir dünyadır. dikkatli gözler kolaylıkla bu ayrımı yapabilir. mitine sadık bir şekilde dünya için savaşımını dünyaya uzak bir cehennem içersinde sürdürür kahramanımız ki bu ayrıca onun trajik bahtının da ironisidir.

    işte ironi burada devreye girer. her şeyden önce varlık olarak cennet ve cehennem mitlerinin yani bir bakıma ütopya/distopya karşıtlığının ve elbet teolojik açılımın mitlerine, mitlerin kökenine ilişkin bir başlangıcı vardır hellboy'un. dünyaya geliş biçimi, dünyada varlığını bulma biçim şeytan'ın cennetten kovulma öyküsüyle örtüşür. yani hellboy kendi cennetinden -elbet cehennemden- başka bir cehenneme -yani dünyaya- kovulur. bu küçük meleğin dünyaya düşüşüne ilişkin bir imlemedir.

    bundan sonrası varlığı sisler arasında gezinen, varla/ yok arası bir denge gözetilerek ne tam olarak var olan, ne varlığı tümden inkar edilen bir mite dönüşür hellboy. her şeyiyle bir insan ama insandan yüce, insanın değer yargıları ve düzeni içinde insandan aşağı bir varlık. kimileri için tanrı, kimileri için şeytan. inanırsanız var, inanmazsanız yok.

    üstelik onlar için düzeni sağlayıp, kaosla boğuşurken gizlenen, inkar edilen varlığını meşru kıldığı tek yer kendi türünden, soyundan olana karşı verilen bir savaş ki bu ironiye ayrıca katmerliyor. zira hellboy bir cehennem zebanisi ve kolaylıkla kabul görüp, baş tacı edileceği bir öteki evren yerine dünyaya hizmet ederek kendi türüne ihanet ediyor. bu onun en büyük çelişki. öte yandan yardım ettiği insanlar onu inkar ediyor ve hellboy'un da bildiği üzere varlığı bu dünyada asla kabul görmeyecek.

    peki kabul görmeyeceği bir dünya tasarımı için verilen mücadelenin amacı ne? işte burada yine mitik espriler var. hellboy babası (yani tanrı) tarafından insanlaştırılırken, insana ait değerleri benimseyip tüm ötekiliğine rağmen bu evrene hizmet ederken en basit şekilde insan olma deneyiminin şartlarını öğrenip, seviyor. aşık oluyor, kedileri seviyor, bira, puro içmeye bayılıyor, babasına saygı duyuyor ve elbet bir avuç insan biliyor olsa da ait olmadığı evrene hizmet etmenin ayrıcalığını yaşıyor içten içe. bir bakıma gururunu ve egosunu okşuyor. işte bu nüans onu daha az ya da çok insan yapmıyor. ortalama bir karakter gibi kılıyor. taş eli, gücü, yetenekleri, boynuzları, kırmızı derisi ona farklılıklarını hatırlatsa da kendini gerçek kıldığı bir avuç insanla olan ilişkisine yaklşımı oldukça duygusal. bu hal kendi türüne ihanet etmesine sebep olsa da henüz yapması gereken bilinçli tercihin, geçmesi gereken zorlu sınavın farkında değil. bir bakıma toy ve saf.

    del toro, hellboy evrenin yaratırken mitlere sadık kalıyor. kırmızı/mavi kontrasıyla yaratılan iç içelik ve karşıtlık hem karakterler arası ilişkilerde, hem renk ve görüntü paletinde çok keskin bir şekilde ortaya çıkıyor.

    dünyaya ait olup, dünyadan farklı olan bir kadına tutuluyor örneğin. kendisi ateşi, kızılı temsil ederken, karşısından duran kadın alevin rengini maviyi, hellboy'u tutuşturacak kıvılcımı simgeliyor.

    ait olmadığı dünyaya ait şeyleri sevmesi zorunluluktan gelen bir tür uyum çabası mı yoksa gerçeğini mümkün kılmak için beklediği bir zaman mı var? işte hellboy burada bir fark yaratıyor. cennetten kovulan ya da dünyaya sürülen habis şeytan düştüğü yerde istediği hakimiyeti kurabilir. kendi türüne, soyuna bir kapı açabilir. onu hakir gören, kabul etmeyen, varlığını inkar eden basit insanlığa karşı zalimce davranabilir. ama hellboy basit insani bir nüansla tüm bu fikirleri defediyor. çünkü bir kadını seviyor. o kadının ait olduğu insanlığı seviyor. o kadın ironik bir şekilde kendisi gibi bir lanetli olsa da ait olduğu soyu, evreni seviyor.

    kendi türünün dünya üzerindeki hakimiyeti için anahtar görevi görse de dünyaya ait olan dünyevi şeyleri en basit haliyle seviyor. gofreti, silahları, maço davranışları, kötü espirileri. işte onu bu kadar insan kılan ve ironiyi katmerleyen şey bu. burada dünyaya ait olmayan bir varlığın insanlığı bu kadar benimsemesini bir tür asimilasyon, faşizm, dayatma olarak da okuyabiliriz. bir tür uyum sağlama nosyonu olarak da. özellikle kökenlerine ait dinsel ritüellerle hristiyanlığın hizmetinde bir tür şövalye olarak da görebiliriz, sıradan, basit bir tür inanan olarak da okuyabiliriz. neresinden bakarsanız bakın büyük, kompleks bir insanlık, öteki, kimlik karmaşası ve diğer tüm evrenlere göre çok daha gerçekçi bir evren.

    del toro'nun hellboy'un varlığına koşut seçimleri de alkışı hak ediyor. hellboy'un tüm aksiyon sahneleri mümkün mertebe gerçeğe yakın duruyor. dikkatli gözlerin fark edebileceği üzre daha westernize, eski usul teke tek dövüş sahnelerini kullanmayı seviyor del toro. hellboy'un duygusal kastrasyonuna uygun bir şekilde yıkım dolu sahneler bunlar.

    kökenine dair basit bir soruyla başlıyor zaten film. insanı insan yapan nedir? ve sorduğu bu sorudan sonra belki fazla amerikan ve fazla arkaik bir fenomenle cevaplıyor sorusunu. hellboy'u öteki olarak bu dünyaya ait bir kutsamaya tabii tutarken, aslına ilişkin bir inkara girişmiyor ama. çünkü orada yatan cevherin farkında yapımcılar. zira kardeşi golden army'de farklı olanın, eski olanın, modası geçenin nasıl değersizleştiğine ilişkin bir saptama var. hatta bir tür nostalji güzellesi.

    benim için ikonik sahneler mevcut filmde. özellikle finalinde yükselen, aşka dair replikler birçok büyük aşk filmine taş çıkarır. hellboy'un sevdiği kadına hellboyca attığ o 3 cümlelik aşk tiradı benim için sinema tarihinin en güzel aşk sahnelerinden birini yaratıyor.

    küçük bir çocukla çatılarda kurabiye yiyip, müslüm gürses şarkılarına nazire yaparcasına sevdiği kadını takiplediği ve muzur, hınzır bir çocuk gibi saçma sapan hareketlere giriştiği o anlar tek kelimeyle mükemmel.

    hellboy'u nazarımda iyi yapan şey tutarlılığı zaten. çizgi romanlarına hakim değilim. devamında kahramanın yaşadığı değişim ya da gelişimi bilmiyorum ama 2 filmlik seride ''öteki'' mefhumuna atılan bakış bu seriyi benim için ayrı bir yere koyuyor.

    ismini bile cehennemden alan bir karakterin cehennemle savaşımını insana ait değerlerle sürdürmesi, varoluşsal, teolojik, kökene dair kocaman bir çelişki yumağı taşıması, iyi/ kötü dengesini ona sağlanan özgürlükler çerçevesinde değerlendirmesi, farklı olmanın trajedisini sürdürürken bundan yakınmayıp, bu farklılığı sürdürübileceği benzerlerini araması, tam da geldiği yer ve düştüğü yer arasında bir tür gri bölge yani araf içersinde kalıp denge gözetmesi ve hikayesini sürdürmesi onu bambaşka bir yere taşıyor. farklı olanla kendini mümkün kılan bir gerçeği sevmek, dışlanmanın yarattığı kötücül duygularla boğuşmak ve her savaşta bu gerçeğin farkında olmak.

    asla kabul göremeyeceğiniz bir dünya için kendi gerçeğinizi feda etmek. ve bunun kahramanca mı, soysuzca mı olduğu düşüncesini, yargısını sürekli üzerinizde taşımak. bence tüm bunlar hellboy'u diğerlerinden ayrı bir yere koymak için yeterli.

    umarım del toro 3. filmi çekmek için elinden geleni yapar. zira bugün çekilen birbirinin karbon kopyası marvel filmlerini gördükten sonra bu filmin yarattığı dünyaya saygı duymamak elde değil. kısacası hellboy ağır makyaj altında kusursuza yakın oyun veren usta aktör ron perlman'ın da fazlasıyla doğru yorumuyla her açıdan görkemli bir kahraman ve mitine ilişkin kocaman ironisiyle her daim perdede olmayı fazlasıyla hak ediyor.


    (kulotsuzcorap - 22 Şubat 2017 16:06)

  • comment image

    özellikle çizgi romanın görsel yapısını birebir içermesiyle takdirimi toplamış uyarlama. adeta hellboy olmak için yaratılmış ron perlmanı bir yana bırakırsak, rasputinden, liz shermana kadar tüm karakterler çizgi romandakilerin tıpkısı (çok sıkı bir açıklamayla belirtildiği gibi gözler hariç), mekan tasarımları çizgi romanlardakine sadık, hatta kurgu bile çizgi romanı destekliyor, örneğin hellboyun dayak yediği sahnelerde. öyle ki filmdeki bonus karakter olan ölü amca bile çizgi romanla örtüşüyor, çizgi romandaki tüm ölüler gibi koyu gri - yeşile kaçan - renk, çürümüş beden ve disney çizgi filmlerindeki kötü adamlar gibi incecik bir vücut.

    bahsettiğim görsel sadakat filme inanılmaz bir güven duygusu katıyor. insanı izlerken "eh be kardeşim şu da şöyle yapılır mı" duygusundan kurtarıyor. hele ki daredevildeki siyah kingpini, batman and robindeki meme uçlu batman kostümünü gördükten sonra.

    genel olarak da çizgi romandaki umursamazlık havasını yansıtan, eğlenceli bir film olmuş.


    (mortello - 29 Ocak 2005 19:30)

Yorum Kaynak Link : hellboy