Facebook Yorumları
  • comment image

    çarpıcı görsel efektler eşliğinde yavaş akan görüntüler ve müphem hikaye akışıyla alışılmışın dışında bir vampir filmidir. yönetmen carl theodor dreyer, izleyiciyi (hatta kahramanları da) bu sürreal kabustan uyandırmamak için esrarengiz bir rüya dili kullanmıştır.

    filmde diyalogların az olmasının sebebi, başlangıçta sessiz sinema olarak düşünülmüş olmasıdır; sessiz dönemin bir çok ögesi filmde kullanılmıştır (örneğin başlık kartları).

    filmin görsel tasarımında ünlü ressamların tablolarından yararlanmıştır. hatta gisele karakterini canlandıran rene mendel'e film boyunca francisco goya'nın reprodüksiyonlarını göstermiştir.

    vampyr, gösterime girdikten sonra avrupalı ve amerikalı eleştirmenlerce yerden yere vurulmuş, dreyer'in kariyerinde bir düşüş olarak nitelendirilmiştir; berlin galasında yuhalanmış, -şaka gibi gelebilir ama gerçektir- viyana gösteriminden sonra seyirciler paralarını geri istemiştir.

    berlin galasında dreyer'e, kinayeli bir şekilde filmi çekmekteki amacı sorulmuş, üstadın yanıtı ise şöyle olmuştur :

    "bu filme özel herhangi bir niyeti yoktu. ben sadece sinemada yeni bir çığır açmak için diğer tüm filmlerden farklı bir film yapmak istedim. hepsi bu. başardığımı düşünüyor muyum? evet, ben yeni bir çığır açtım"


    (kumesizsoyutidealist - 16 Kasım 2012 01:28)

  • comment image

    mantığa hitap etmekten çok enteresan biçimde psikolojiye ve duygulara hitap eden bir film. bir düş gbi aynı. dreyer anlatım biçiminde köklü değişiklerle hiçbir filme benzemeyen bir filme imza atmış. film korku türünün bir parçası olmasının da ötesinde, bana kalırsa ciddi bir fantastik sanat eseri(sanat filmi). dreyer' in yönetmenliği öyle iyi ki, hayran olmamak elde değil gerçekten!


    (xcays - 23 Kasım 2012 15:21)

  • comment image

    4 gün sonra piyasaya sürülecek oyun.

    kendi alanında muhteşem bir rpg- aksiyon oyunu olan vampire the masquerade bloodlines'dan sonra piyasaya çıkacak eli yüzü düzgün bir vampir oyunu olacak gibi.

    oyundaki grafikler, saldırı efektleri vampire'dan esinlenmiş gibi gözüküyor. oynanışta saldırılar çok kesik ve aynı olduğu için pek iyi durmuyor. ( developer yayınında oynanış videosunu temel alarak yazıyorum ) çok sorunlu ve detaylı bir karakter gelişim ekranı bizleri bekliyor.

    oyundaki ölçeklendirme sorunu çok ciddi. 1900'lü yılların başındaki ingiltere sokakları hafiften o havayı vermiş olsa da, ölçeklendirme sorunu çok can sıkacağa benziyor. bir evin kapısını yüzünüz dönük iki tane insanın rahatça geçebileceği genişlikte yapmışlar, yaşlı bir karakterinin kafası ancak kapı koluna gelecek şekilde boyutlandırmışlar. kapıların yüksekliği normal insanların kafasından en az 60-70 cm uzun gözüküyor. 1900'lerde britanya'da devler falan mı yaşıyordu ? cüceler mi ağırlıktaydı ? kapı kolları ortalama bir insanın nefes borusundan bir karış aşağıda. ya o zamanda yaşayanlar temel mühendislik gibi konularda çok aptaldılar ya da kapı fetişleri vardı.

    umarım son sürümde değiştirmişlerdir. neredeyse 15 yıldır adam gibi rpg vampir oyunu gelmedi piyasaya.


    (benbiravareyim - 1 Haziran 2018 18:34)

  • comment image

    öyle pek iyi gözükmüyor. kritiklerden de düşük puan almış ama pc dünyasında öyle kıtlık var ki her türlü oynanacaktır bu oyun. iyi pc oyunu çıkmıyor artık.

    her yıl yenisi çıkan cod, bf, fifa
    espor üçlüsü ow, lol, csgo
    sikko battleroyaleler pubg, fortnite

    ekseninde dönüyor oyun sektörü. diğer yandan ps4 exclusivelere bakıyorsun japonlara saygı duyuyorsun. şöyle witcher gibi 200 saat vaadeden bir cyberpunk gelse bari.


    (imagination x - 5 Haziran 2018 22:37)

  • comment image

    ana karakter olarak alvaro negredo'yu oynadığımız, şahsen ilk duyurulduğu günden beri hevesle beklediğim vampir temalı rpg oyunu. *

    oyunun gameplayi hafif sıkıntılı, günümüzde her oyunda olan ufaktan parkour özellikleri bekliyordum fakat karakter engellerin üstüne tırmanmak, üstünden atlamak şöyle dursun zıplayamıyor bile, grafikler çağın gerisinde fakat iyi bir optimizasyonu var oyunun. rpg elementleri bakımından da zayıf geldi bana fakat başarılı atmosferi ve özellikle victorian çağ londra'sında geçtiği için oyun bana kendini oynatacak gibi.

    2-3 saat oynanıştan sonra gelen edit: başlangıçta ilk olarak pek sarmayabilir fakat ilerleyen süre zarfında gerçekten gayet saran çok başarılı bir atmosfere sahip. dövüş mekanikleri dark souls vari olsa da okadar hardcore değil. kıvamında ve keyifli dövüş mekaniklerine sahip, özellikle toz bulutu olarak dodgelamak cidden iyi düşünülmüş vampiri canlandırdığımız oyunda, karakter vampirliğinin hakkını veriyor ve başarılı bir rpg'de olması gereken gittikçe gelişme hissini ciddi anlamda hissediyorsunuz. oyun kendini baya baya oynatıyor. özellikle soundtrack konusunda bayıldım ben sürekli arkada çalan keman ve çello insanı yer yer sherlock ruh haline sokarken yer yer gerim gerim geriyor. kesinlikle tavsiye ederim.

    başka bir iple çektiğim oyun olan call of cthulhu çıkana kadar baya bir vakit gömecek gibiyim bu oyuna, ayrıca dishonored, the witcher 3 gibi sırf atmosferi için iki açıp dolanmaklık silinmeyecek oyun statüsüne ulaşacak gibi benim için.*

    genel olarak bakarsak;

    artıları: atmosfer, soundtrack, dövüş mekanikleri, ilginç dedektifvari hikaye, optimizasyon, nadir rastladığımız viktoryan çağını nefis yansıtması

    eksileri: görece zayıf grafikler, ara sahneler, diyaloglar, npc tipleri


    (luckythirteen - 10 Haziran 2018 14:33)

  • comment image

    yaklasik on saat oynadigim bir oyun kendisi ve minik bir inceleme birakmak istedim. oncelikle sunu belirtelim, bu oyun 'aaa' butceli bir oyun degil. maksimum 'aa' butceli diyebiliriz kendisine. fiyati da buna paralel olarak dusuk. yani teknik anlamdaki beklentilerinizi buna gore ayarlamanizi tavsiye ediyorum. oncelikle grafiklerden bahsedip daha onemli kisimlara gelelim. butcesine gore oyunun grafikleri gayet yeterli. dokular falan biraz zayif ama atmosferi hic fena degil. ayni zamanda harika bir optimizasyon var oyunda. o kadar guzel optimize etmisler ki gorece eski bir bilgisayarim olmasina ragmen en yuksek ayarlarda 55-60 fps cok rahat alabiliyor. animasyonlar da fena sayilmaz. yurume animasyonlarinda belli basli sikintilar oluyor ara ara ama goze batan seyler yok. tek gozume batan sey acikcasi karakterler konusurken dudak senkronizasyonu oldu. bunlar da butcesi dusuk bir oyun icin goz ardi edilebilecek seyler bence.

    oyundaki hicbir karakter bos degil. hicbiri hem de. herkesle iletisime gecebiliyor, hepsinin hikayesini ogrenebiliyor ve isterseniz kanini emmek suretiyle oldurebiliyorsunuz. oldurdugunuz herkes o kisinin bulundugu bolgeyi etkiliyor ve sekillendiriyor. isin guzel yani ise su, bir insanin kanini emmek oyunda deneyim puani kazanmanin en kolay yolu. bu yuzden sizi surekli bir ikilem halinde birakiyor oyun. bu, son zamanlarda gordugum en yaratici ve guzel mekanik oldu.

    oynanis bakimindan benim bekledigimden daha iyi bir dovus sistemi oldugunu soylemem gerekiyor. zaman zaman kendini cok tekrar ediyor ama bir suredir bu oyunu bekleyen biri olarak gordugum seyden memnun kaldim. cok guclu veya cilalanmis bir sistemi yok ancak yeterli oldugunu soyleyebilirim.

    simdi gelelim hikayaye. hikaye biraz zayif baslamasina ragmen cok guzel isleniyor ve derinlesiyor. gercekten oyunun en guclu yanlarindan biri hikayesi olabilir. aktarimi gayet guzel, karakterlerin hepsini belli bir noktada tanimaya baslayip benimsediginiz icin de sizi icine cekmekte fazlasiyla basarili. cok basarili bir doktorken bir vampire donusmus bir ana karakterimiz var. bu tezati da oyun boyunca hissettiriyor size. seslendirmeler ise fena degil, bazi noktalar zayif kaldigi duygulari yansitamadigi oluyor ama genel olarak gayet basarili.

    sonuc olarak elimizde su siralar gormeye alisik olmadigimiz, uzerine emek verilmis, tutku ile yapildigi belli bir oyun var. eksiklikleri var evet ama rol yapma mekanigi denilince aklina yeni silahlar dusurup zirh kasmaktan baska bir sey gelmeyen biri degilseniz denemenizi kesinlikle tavsiye ediyorum.


    (mr dragnaar - 10 Haziran 2018 19:18)

  • comment image

    oyunu henüz bitirmiş değilim ama bazı konularda fikrimi belirtmek isterim.

    öncelikle oyun "kötü" bir oyun falan değil, bu tarz kolpaları geçelim.

    oyunun hikayesi tam anlamıyla orijinal olmasa da pek çok orjinal yapımdan ödünç alınan öğelerin ve hikaye elementlerinin birleştirilmesiyle ortaya orijinal bir sentez çıkarmışlar.

    diyalogları şaheser denecek düzeyde olmasa da son dönemlerde piyasaya spam'lanan oyunların klişe diyaloglarının ardından temiz bir nefes aldıracak seviyede özenle hazırlanmış. oyundaki çok büyük bir zamanım insanlarla konuşarak geçti ve sıkıldığımı söyleyemem.

    oyunun en ilginç özelliği ki bu özellik oyuna ahlaki derinliğini kazandırıyor, bir insan hakkında ne kadar çok bilgi edinirseniz, sırlarına ve geçmişine ışık tutan ipuçları öğrenirseniz, o kişiyi öldürdüğünüzde topladığınız exp hatırı sayılır düzeyde artıyor. o yüzden oyun sizi bir karakteri öldürmeden önce onun hakkında olabildiğince fazla bilgi toplamaya, ona ilişkin quest'leri bitirmeye teşvik ediyor. tabii bir karakteri tanımak ona ilişkin empati kurma seviyemizi etkilediği için o karakterle kurulan bağ da bu süreç içerisinde güçleniyor ve o kişiyi öldürmeye karar vermek bir o kadar zorlaşıyor. zaten oyun tüm esprisini bu ikilemden kazanıyor; ana karakterimizin hem kana susamış bir vampir hem de idealist bir doktor olması zaten en başta bu ikilemin altını çiziyor.

    oyundaki npc sayısı koca bir şehirdeki farklı bölgelerdeki farklı hayatlara dahil olma hissini yaratmak için yetersiz düzeyde düşük; ama oyun bu açığını az sayıdaki npc'nin her birinin karakterini özgün şekilde doldurarak bir ölçüde kapatıyor. oyundaki her bir npc ortalama bir rpg'deki figüran gibi takılan ve jenerik laflar sarf eden npc'lerden çok daha detaylı yaratılmış. hepsinin farklı bir geçmişi, farklı sırları, farklı görüşleri bulunuyor. bazıları başta itici olabilen bu kişileri daha detaylı tanıyınca, diğer karakterlerden belli bir karakter hakkında bir şeyler öğrendikçe, onu içinde bulunduğu psikolojik duruma sürükleyen sebepleri anlamaya başlıyorsunuz.

    oyunun diğer ilgi çekici özelliği ise npc'lerin sağlık durumunu takip etmek ve bir doktor olarak onlara yardım etmek. kişinin hastalığına özel ilacı gerekli malzemeleri toplayarak üretiyorsunuz. eğer belirli bir bölgedeki hasta sayısı artarsa ya da bir bölgeden fazla sayıda insanı öldürürseniz o bölgenin hem yaşamsal kalitesi hem de ekonomik durumu negatif doğrultuda etkileniyor. bu yüzden oyun sizi kana susamış yanınız ve insanları düşünen idealist yanınız arasında bir denge sağlamaya zorluyor. tabii bu dengenin peşinden koşmayıp fırsat bulunca herkesi öldürmek ya da kimseye dokunmamak da sizin elinizde. ikisinin de kendine has sonuçları var. örneğin vampir yanınıza fazla ağırlık verirseniz şehrin bölgeleri boku yiyor ve bu bölgelerdeki it kopuk insan ve yaratık sayısında artış yaşanıyor. doktor yanınıza ağırlık verip kimseye kıyamam modunda takılırsanız karakterinizin güçlerinin gelişmesi bir hayli zorlaşıyor ve karşılaştığınız düşmanlar karşısında zayıf kalabiliyorsunuz. ne kadar çok npc'yi öldürürseniz o kadar çabuk güçleniyorsunuz kısacası. oyun kararı size bırakıyor.

    oyunun combat sistemi mükemmelden bir hayli uzak olsa da internette bazı kişilerin belirttiği gibi facia da değil. alıştıktan sonra melee, ranged, vampire skills arasındaki dengeyi kurup dodge'lamaya özen göstererek kaliteli combat'lar yapmak mümkün. her düşmanın dayanıklı olduğu saldırı tipleri var, bunlara da dikkat etmek elzem. tabii açtığınız farklı skill'ler ve geliştirdiğiniz perk'lerin de, silahlarınıza yaptığınız modifikasyonların da etkisi büyük oluyor. combat'ı fable ve witcher tarzı oyunları anımsatıyor dodge-skill-melee döngüsünde ilerleyen yapısıyla ve düşmanlarınızın bazı skill'lerinize zayıf bazılarınaysa dayanıklı olmasıyla.

    oyunun en büyük eksisi side quest'lerinin çok bayat olması. main quest oldukça merak uyandırıcı şekilde tasarlanmışken side quest'ler diyalog anlamında kötü olmasa da uygulanış anlamında "şuraya git şunu al"dan ya da yer yer "şuraya git şunu kurtar"dan öteye gitmiyor çoğu zaman ve insanüstü güçlere sahip bir errand boy gibi hissediyorsunuz. bir diğer kötü özelliğiyse karakterin haritadaki hareketlerinin çok kısıtlanmış olması. öncelikle zıplama tırmanma gibi mekanikler oyunda bulunmuyor. belli rotaları takip etmek zorundasınız tüm oyun boyunca. oyunun haritası da open world gibi görünüp open world olmayan cinsten. çok sayıda girilemeyen bölge bulunuyor ve bu bölgeler belli aşamalardan sonra açılıyor. oyun başlarında bir süre main quest'ten uzaklaşıp haritayı keşfetmek isterseniz bu pek ödüllendirici bir keşif olmuyor ki zaten haritada belli temel bölgeler dışında konuşulabilir npc bulmak mümkün değil birkaç istisna dışında.

    protagonistimiz, bana monster animesindeki doktor tenma'yı hatırlattı. idealist, onurlu, alanında tek geçilen bir cerrah, kaderin cilvesi sonucu kendini vahşi cinayetlerin ve zorlu ikilemlerin arasında buluyor. oyun, vampire masquerade bloodlines'ın witcher 3'ün velen bölgesindeki savaş ve hastalığa bağlı sefaleti anımsatan bir dünyada, telltale games benzeri seçim mekanikleriyle hayat bulması gibi. bu saydıklarımın hiçbiri gibi efsane olamayacak belki; ama iyi niyetli, büyük emek sarf edilmiş ve kaliteli bir sentez.

    karşıt politik görüşler, mesleki yaklaşımlar, radikal gruplar, savaş yıllarının sefaleti, salgın korkusu, din-bilim çatışması, kurtuluş vadeden illegal çeteler ve bunların pençesine düşen gençler, sınıfsal ayrılıklar, göçmenlere yönelik yaklaşım ve ırkçılık gibi kör göze parmak olmadan arka planda işlenen temalar da benim gözümde bir oyuna artı sağlayacak cesarete sahip olduklarını hissettiriyor ve bu oyundaki serüvenin klişe işlerden ayrılan farklı bir deneyime dönüşmesine yardım ediyor. bu tarz ince ayrıntılar iyi oyunların iskeleti olmuştur her zaman benim için. morrowind, witcher 3, fallout new vegas, divinity, gothic 2 gibi oyunların ortak noktasıdır bu detaylar. gta serisi dahi mizahının ve aksiyonun arkasında bu tarz ayrıntılarla bezelidir.

    combat, item, karakter kasma odaklı değil de hikaye gelişimi ve seçime dayalı sonuç sistemi ekseninde yaklaşırsanız sevebileceğinizi düşünüyorum. diyalogları ve cut-scene'leri hızlı geçerek oynayan tayfadan olmayın yeter.

    oyunu bitirdikten sonra gelen edit:

    birkaç konuda daha yorum yaptıktan sonra oyunun sonuna değineceğim.

    oyunda en sevdiğim mekaniklerden biri eavesdrop mekaniği oldu. npc'leri doğru zamanda doğru bir noktada bulunarak vampir hislerinizle dinleyebiliyorsunuz ve gizli olarak sergiledikleri bir davranışa ya sürdürdükleri bir konuşmaya şahit olabiliyorsunuz. böylece kendileri hakkında daha fazla sır öğrenmiş oluyorsunuz.

    aloysius dawson karakteri bana fazlaca aleister crowley'yi hatırlattı. kendisinin okült bilgiye yönelik iştahı, büyük serveti ve kadim sırlara nail olmak için devamlı katıldığı okült gruplar ya da tarikatlar etkili bu çağrışımda. main quest'in sonlarına doğru hikayenin tarihsel ve mitolojik figürlere değinmeye başlaması çok keyifliydi.

    --- spoiler ---

    ne yazık ki oyunun sonlanışı hakkında çok olumlu konuşamayacağım. daha doğrusu son sahneden ziyade sona etki eden tercihler neticesinde ortaya çıkan spesifik sonlarla ilgili olumlu konuşamayacağım.

    oyunun 4 farklı sonu var bildiğim kadarıyla. birinde jonathan tamamen kana susamış yanının etkisinde ölümle beslenerek yoluna devam ediyor ve lady elisabeth ashbury kendini alevlere atarak öldürüyor fakat jonathan hiç buna kafayı takmadan hayatına devam ediyor.

    bir diğerinde lady ashbury kendini ateşe teslim edip öldürüyor ve jonathan bunu kabullenemiyor. hüzünle geçen bir ölümsüzlük onu bekliyor. melankolik vampir modunda takılıyor.

    üçüncüsünde lady ashbury jonathan'a güveniyor ve kendini öldürmüyor. lady'nin taşıdığı kana bir çözüm bulana kadar birlikte kendinizi elisabeth'in bodrumuna kapatıyorsunuz.

    sonuncusunda da lady ashbury yine kendini öldürmüyor ve jonathan'a güveniyor. birlikte bir çözüm bulmak uğrunda yollara koyuluyorsunuz, ormanlara atılıyorsunuz el ele.

    şimdi buradaki sıkıntı şu: hangi son ile karşılaşacağınızı etkileyen tek şey oyun esnasında kaç tane npc'yi kanını emerek öldürdüğünüz. evet, görünen o ki; insanları iyilik timsali bir adanmışlıkla "ailenizin doktoru jonathan reid" edasıyla düzenli olarak iyileştirmeniz, öldürdüğünüz npc'lerin karakter özellikleri (oyun zira sizi karakterleri ölmeyi hak ediyor ya da etmiyor şeklinde yargılamaya itiyor), kimi öldürüp kimi öldürmediğiniz, kimi vampir yapıp yapmadığınız, kaç kişiye onlarla ilgili side quest'leri alarak yardım ettiğiniz gibi unsurların bu sonlarda zerre etkisi yok. zaten sonlar da görüldüğü üzre pek kapsamlı ve detaylı hazırlanmış sonlar değil. hesaba kattığı tek şey sadece bir sayı. oyun boyunca çok sayıda farklı elementi hesaba katmanızı sağlayan geliştiricilerin, sonu bunlardan bu kadar kopuk yapması hayal kırıklığı yarattı.

    örneğin ben dinlenmeden önce her gece tüm bölgelerdeki hasta kişileri iyileştirdiğime emin oldum; istisnasız her gece tüm popülasyonu iyileştirdim, olabildiğince az kişiyi öldürmeye çalıştım ama kimseyi öldürmeyecek kadar da bayat bir oyun oynamak istemedim. bu yüzden çevresindeki insanlara doğrudan tehdit oluşturan kişileri öldürdüm. sean hampton'ı bulunduğu topluluğa yararlı biri olduğu için hayatta tuttum, aynı şekilde temelde iyi amaçlara sahip düzgün bir insan olan fakat bilimsel gelişme uğruna tehlikeli riskler alıp ortalığı bok eden dr. swansea'yi de vampir yaparak ölmesini engelledim. öldürdüğüm seri katilin yerine öksüz temiz bir çocuk yerleşti ve hem katilin korku dolu anası hem de yersiz yurtsuz öksüz böylece bir ölçü rahata kavuştu. işi gücü gençlerin hayatlarını çeteleşmeye özgü boktan fikirleriyle karartmak olan çetenin liderini öldürdüm. kızıyla zararlı bir ilişkisi bulunan, mental problemleri olan, annesiyle hastalıklı bir bağlanma kurduğu için ona karşı çıkamayan kızına devamlı zarar veren kadını öldürdüm; kızı ilk kez kendi ayakları üzerinde durmak, kendini yolunu çizmek gibi laflar etti. yardım edebildiğim herkese yardım ettim, görevini tamamlamadığım kimse kalmadı. sonuç olarak lady ashbury "bana ihanet ettin" diyip kendini öldürdü. jonathan da hüzün dolu bir hayatla kaldı. bundaki tek etmen öldürdüğüm kişi sayısıydı. birlikte yollara atılma sonu için mesela kimseyi öldürmemeniz gerekiyormuş combat dışında. bu kadar değişkene sahip bir denklem gibi örülmüş bir oyunun öldürülen kişi sayısı dışındaki tüm değişkenlerinin son için 0 değeri alması pek hoş olmamış. en azından aynı sonların yanına diğer tercihlere yönelik ek sahneler eklenebilirmiş witcher'daki gibi ya da fallout new vegas'taki gibi bazı yan karakterlere özgü, anlatıcının ağızından dinlediğimiz sonlar resmedilebilirmiş.

    sonunun bahsettiğim sebeplerle yarattığı hayal kırıklığı dışında oldukça etkileyici bir oyundu, merak uyandıran karanlık bir serüvendi.
    ---
    spoiler ---


    (marley - 11 Haziran 2018 15:20)

  • comment image

    oyunu denedim bugün. fena durmuyor. dövüş, karakterlerle etkileşimi pek doyurucu bulmadım diyebilirim. vampir olduğumuz halde zıplayamıyoruz örneğin. bu gerçekçi
    değil.

    optimizasyonu ise we happy few'den hallice. tatmin edici değil. yine de oynanır mı oynanır.

    son olarak, daha oyuna girer girmez kamera başımı döndürdü. varsayılan'da "5" e ayarlı imiş. deneye deneye "0" a indirtti. başka türlü başa çıkamadım.


    (the extasy of agony - 15 Ağustos 2018 17:43)

  • comment image

    kurban bayramı tatilinde aylaklıktan biçare düşmüş zihnime ilaç gibi gelen oyundur.

    olmamış diyenler nerede ??? geç sen geç.. şöyle duvar dibine doğru geç..

    türkçe yama ile oynadım. tatlı mı tatlı geldi. konuşmalar tepkiler npc karakterleri geçmişleri vs. gayet 10 numara 5 yıldız.

    vampire masquerade bloodlines hastası biri olarak diyebilirim ki o oyundan sonra hoşuma giden ilk oyundur bu konseptte. witcher 3 filanla karşılaştırırsanız bozuşuruz zira ayrı dünyalar.

    ingiliz oldukları çok belli kibarlıktan kırılacak herifler. dönem harika yansıtılmış. vampir literatürüne aykırı bir durum oluşmamış( literatüre nasıl sıçılır twilight , true blood, pofidik vampir sileyır.)

    npcler ayrı derinlikte . hepsi ile 2. oyuna öykü ağı ile katılım sağlayabilir. ben gayet beğendim.

    humanist olarak oynayıp hiç kimseyi öldürmeden kimseyi dönüştürmeden doktor gibi oyunu bitirdiğim için tek pişmanlığım yavşak sean hampton ı emikleyip öldürmemiş olmak. olsun.

    oyun beklediğinizden fazlasını veriyor. denemeden geçmeyin. üzülürsünüz.


    (asliarar - 27 Ağustos 2018 17:25)

  • comment image

    dontnod'ın sevilmek istenen ama pek sevdirmeyen oyunu. genel anlamda peynirli açma gibi, ara sıra peynir tadı gelir gibi oluyor, mutlu ediyor. ancak genelde hamur çiğniyorsunuz.

    zorunlu hizmetini * tamamlayıp londra'ya döndüğünde vampire dönüştürülen aile hekimi jonathan reid oyun dünyasının en sıkıcı karakterlerinden biri. gecenin bir vakti milleti yoldan çevirip "tıbbi yardıma ihtiyacın var mı hemşerim?" diye sorması yeterince garip değilmiş gibi bir de muhtar emmi muhabbetiyle gariban londralıları kitliyor. "ee ailen nasıl, iyiler mi? londra'da hayat nasıl? bu saatte niye çıktın, ortalık karışık..." bir sus yahu, açacağın muhabbete üfüreyim emmi.

    vampyr'ın genel anlamda sıkıcı bir atmosferi ve akıcılık sorunları var. bu monotonluğun ve atmosfer güdüklüğünün temel nedenleri ise kötü senaryo ve arzu edilen "ahlaki ikilem" mekaniğinin başarısız olması. oyunda yer alan karakterlerden mümkün olduğunca fazla xp kazanabilmek için kendilerini daha yakından tanımanız gerekiyor. hesapta muhabbetiniz ilerledikçe ödülünüz artacak, ancak bir şekilde bağ kurduğunuz karakteri tenhaya çekip pörtletmenin vicdani yükü de artacak. sorun şu ki, hiçbir karakter, buna kendi karakteriniz olan reid de dahil, oyun boyunca pek umrunuzda olmuyor. vampirlik yapmadığınız için adım başı efsane dayaklar yemeye başladığınızda gidip ilk bulduğunuz garibanı ekmek arası yapmak istiyorsunuz. bioshock oyunlarındaki little sister'lar ile kurduğunuz bağ söz konusu değil burada.

    oyunun aksiyonu ise bir yerden bir yere gidene kadar elli kişiyle mücadele etmekten ibaret. mekanikler hantal, savaşlar zorlama. bakkaldan manava vukuatsız gidilmiyor. gerçi bizim dil tarih coğrafya da böyleydi. fotokopiciye gideyim derdin biber gazı sıkılırdı, çorba içeyim derdin satırla yemekhane basılırdı.

    sonuç olarak keşke life is strange'de kendilerini ispatladıkları üzere hikaye anlatımına odaklansalarmış diye hayıflanmadan edemiyorum. aa oyunlar kısıtlı bütçeleriyle bir sürü topa birden girmeye kalkınca böyle oluyor. ayrıca tekrar belirtmek istiyorum, açacağın muhabbete üfüreyim reid.


    (coor bagpipes - 13 Ekim 2018 13:52)

Yorum Kaynak Link : vampyr